Bruselloz ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde
yaygın görülen, ekonomik kayıplara neden olması ve
gıda güvenliğini doğrudan etkilemesi nedeniyle önemli
halk sağlığı sorunu oluşturan bir zoonozdur
4. Tüm sistemleri etkileyebilen ve çeşitli semptomlarla
seyredebilen bir hastalık olması nedeniyle hastalar fizik
tedavi, beyin cerrahisi, ortopedi, dahiliye gibi farklı
bölümlere başvurmakta, çoğu kez tanı ve tedavideki
gecikmeler sonucu spondilodiskit, meningoensefalit ve
endokardit gibi ciddi komplikasyonlara yol açmaktadır
5. Brusellozun düşük insidanslı olduğu ülkelerde,
mesleksel risk nedeniyle hastalık erkek cinsiyette daha
sık görülmesine karşın endemik olduğu ülkelerde cinsiyet
farkı olmadığı bilinmektedir
5. Bu çalışmada kadınlar
daha çok (%61.7) etkilenmişti. Koşar ve ark.
6'nın
çalışmalarında da kadınlarda daha sık bulunmuş ve bu
durum kırsal kesimlerde hayvanlarla daha çok kadınların
ilgilenmesine bağlanmıştır. Bizde de aynı nedenle
hastalık kadınlarda daha sık görülmüş olabilir. Ülkemizde
cinsiyetler açısından fark olmadığını belirten
çalışmalarda mevcuttur
7-9. Hastalık hemen her yaş
grubunda görülmekle birlikte daha çok genç erişkinleri ve
orta yaşlı insanları tutmaktadır. Çocuk ve yaşlılarda
insidansı daha düşüktür
5. Çalışmada olguların yaş
ortalaması 35.9±15.75 idi. Olguların çoğunun 20-50 yaş
aralığında olduğu saptandı. Ülkemizde yapılan bazı
çalışmalarda olguların daha çok 27-45 yaş aralığında
olduğu bildirilmiştir
6-8,10,11. Çalışmada saptanan
yaş ortalaması Türkiye'den bildirilen verilerle uyumludur.
Bölgeler arasında farklılıklar olabileceği düşünülse de
bölgemizde bruselloz epidemiyolojisi ile ilgili verilerin
ülkemizin diğer bölgeleri ile yakın benzerlik gösterdiğini
söyleyebiliriz.
Türkiye'de hastalık, yılın tüm aylarında
görülebilmekle birlikte ilkbahar ve yaz aylarında
insanların kırsal kesime seyahat etmesi, koyunların
yavrulama dönemi olması ve taze peynir yapımının ve
tüketiminin artması sebebiyle daha sıktır12. Olguların
66'sında (%81.48) ilkbahar-yaz aylarında enfeksiyon
geliştiği saptanmıştır. Akpınar ve ark.13 çalışmalarında
olguların %77'sinin, Gür ve ark.12 ise vakalarının
%68'inin ilkbahar ve yaz aylarında görüldüğünü
bildirmişlerdir. Savaş ve ark.14 ise çalışmalarında en
yüksek vaka sayısını Temmuz ayında saptandıklarını
bildirmişlerdir. Bu çalışmada da vakaların mevsimlere
göre dağılımı literatürle uyumludur. Bruselloz çiğ süt ve
ürünleriyle indirekt yolla bulaşabildiği gibi hayvanlarla
direkt temas yoluyla da bulaşabilir. Hayvan yetiştiricileri, veterinerler, kasaplar, deri ile ilgili işlerle çalışanlar ve
Brucella bakterisi ile uğraşan laboratuvar çalışanları riskli
meslek gruplarıdır6. Hastalığın endemik olduğu
ülkelerde başlıca bulaş yolu pastörize edilmemiş süt ve
süt ürünlerinin tüketimi iken, gelişmiş ülkelerde daha çok
inhalasyon yolu ile bulaş ön plandadır5. Ülkemizde
yapılan çalışmalarda15-17, %21 ile %80 arasında
değişen oranlarda çiğ süt ve süt ürünleri tüketimi, %14.6
ile %70.3 arasında değişen oranlarda ise hayvancılık
öyküsüne rastlandığı bildirilmiştir. Olguların %86.4'ünde
(n: 70) taze peynir tüketimi, %5'inde (n: 4) sadece
hayvanlar ile temas, %43.2'sinde (n: 35) hayvanlar ile
temas ve taze peynir tüketimi mevcuttu. Olguların
%8.6'sında (n: 7) hastalığın bulaşma kaynağını
açıklayacak epidemiyolojik bir neden saptanmadı.
Zengin bir klinik dağılıma sahip olan bruselloz, başta
ateş olmak üzere birçok semptom ve bulgularıyla
görülebilen sistemik bir enfeksiyon hastalığıdır. Brusella
enfeksiyonlarının kendine özgü, diğer enfeksiyonlardan
ayırt edici belirtileri yoktur. Çok farklı klinik semptomlarla
ortaya çıkabilir ve birçok hastalıkla karışabilir. Bu
çalışmada ateş %70.4, terleme %74.1, halsizlik %84,
iştahsızlık %35.8, artralji %81.5, bel ağrısı %30.8, kalça
ağrısı %19.5, kas ağrısı %74 oranında tespit edilmiş olup
tüm bulgular literatürle uyumlu görülmektedir. Hastaların
başvuru yakınmaları ile yapılmış değişik çalışmaların6-8,15,18,19 sonuçlarının karşılaştırılması Tablo 3'de
özetlenmiştir.
Retiküloendotelyal sistem tutulumu ile ilişkili
hematolojik ve diğer laboratuvar değişiklikleri brusellozda
sık görülmesine karşın tanı koydurucu özellik taşımaz ve
tedavi ile kolayca düzelir. Calik ve Gökengin20
çalışmalarında osteoartiküler tutulumdan sonra 2. en sık
tutulumun hematolojik sistem olduğunu bildirmişlerdir.
Ülkemizde yapılan çalışmalarda anemi %17-61,
trombositopeni %2-37, lökopeni %6-21, lökositoz %4-16,
KCFT yüksekliği %15-43, CRP yüksekliği %36-86 ve
sedim yüksekliği %58-82 oranlarında bildirilmiştir6-10,15. Çalışmada anemi %45.7, trombositopeni %7.4,
lökopeni %3.7, lökositoz %4.9, KCFT yüksekliği %23.45,
CRP yüksekliği %58 ve sedim yüksekliği %48.14 olarak
tespit edildi.
Çalışmadaki hastaların %58'inde CRP yüksekliği olup
bu oran literatürle benzerlik göstermektedir15,17.
Bruselloz olgularında CRP değerinin çok yüksek
olmadığı veya CRP'nin düşük olabileceği bilinmektedir.
Bu çalışmada hastaların sadece %11.11'inde (n: 9) CRP
yüksekliği 5 mg/dL'nin üstünde olup çok yükselmediği
görülmektedir. CRP değeri tanıdan çok tedaviye yanıtın
izlenmesinde katkı sağlamaktadır.
Brusellozda, retiküloendotelyal sistem organları olan
karaciğer ve dalak tutulumu sık görülür. Çoğunlukla
granülomatöz hepatit şeklinde olan bu tutulumlarda,
hepatosplenomegali ile beraber çok ciddi olmayan
karaciğer enzim yükseklikleri (AST, ALT)
görülebilmektedir. Ancak bu enzim yükseklikleri tedavi ile
hızlı bir şekilde gerilemektedir (ortalama 1 hafta). Yapılan
çalışmalarda %26-58 oranında transaminaz yüksekliği
saptandığı belirtilmektedir15,17. Çalışmadaki
hastalarda KCFT yüksekliği olan 19 olgu (%23.45)
mevcuttu. Karaciğer tutulumu ise 7 hastada (%8.6)
saptandı. Karaciğer tutulumu saptanan hastaların 4'ünde
(%57.1) hepatosplenomegali tesbit edildi.
Brusellozun en sık komplikasyonu osteoartiküler
komplikasyonlar olup prevalansı çeşitli çalışmalarda
farklı bildirilmiştir. Duyarlı radyolojik yöntemlerle
aranması bu komplikasyonun saptanma olasılığını
artırmaktadır. Yapılan çalışmalarda, osteoartiküler
komplikasyonların %20- 85 arasında değişen oranlar ile
ilk sırayı aldığı bildirilmiştir5. Bu çalışmada olguların
7'sinde (%8.6) osteoartriküler komplikasyonlar saptandı.
Bu oranın ülkemiz verilerine göre düşük olmasının
nedeni kronik bruselloz olgularının çalışmaya
alınmaması olabilir. En sık rastlanan osteoartriküler
komplikasyon %4.9 ile spondilodiskit oldu. Bu çalışmada
olduğu gibi bazı çalışmalarda spondilodiskit daha sık
bildirilmişken19, sakroileitin daha sık gözlendiği
çalışmalarda mevcuttur10.
Ülkemizde yapılan çalışmalarla7-9,15,18,19
karşılaştırıldığında çalışma sonuçları literatürle uyumlu
olsa da komplikasyon oranları ülkemiz geneline göre alt
sınırlara yakın görülmektedir. Bunun sebebi çalışmada kronik vakaların dışlanmış olması ve komplike olguların
direkt 3. basamak sağlık merkezlerine başvurması veya
sevki olabileceği gibi, halkın brusellozla ilgili
farkındalığının yüksek olduğu ve bu farkındalığın
neticesinde hekime erken başvurusu da olabilir.
Yöremizdeki diğer bir problemse özel hizmet veren
pratisyen hekimlerin rose bengal testi dahi yaptırmadan
reçetelerine bruselloz tedavisinin ilaç kombinasyonlarını
eklemesidir. Hastalar doğru tanı almış olsalar dahi çoğu
kez ilaç bitiminde tedaviyi bırakmaktadır. Tüberkülozun
da endemik görüldüğü yöremizde brusellozun tanısının
doğru konulması, yanlış pozitif ve yanlış negatif tanının
minimalize edilmesi ilaç direnci açısından önem
taşımaktadır.
Bruselloz ülkemizde endemik olarak görülen zoonotik
bir hastalıktır. Her yaş grubunda, her iki cinste ve her
mevsim görülebilmektedir. Olguların büyük
çoğunluğunda çiğ süt ve süt ürünlerinin tüketimi
sonucunda enfeksiyonun geliştiği görülmektedir. Kültür
ve alışkanlıklarımızın etkenin kazanılmasını
kolaylaştırdığı yöremizde bruselloz olgularının endemik
düzeyde görülmeye devam edeceği bilinmelidir. Özellikle
hastalığın kırsal kesimde fazla görülmesi, hastaların
öncelikle birinci basamak sağlık kurumlarına başvuruyor
olmaları nedeniyle pratisyen hekimlerin bruselloz
konusundaki bilgilerinin yenilenmesi, standard tanı ve
tedavi şemaları oluşturularak periyodik eğitimlerin
yürütülmesi gerekmektedir. Prevalans çalışmaları ve
halkın hastalık ve bulaş yolları konusunda
bilinçlendirilmesi, hayvan kesim ve süt işleme
merkezlerinin bruselloz yönünden düzenli aralıklarla
taranması, hayvanların aşılanması, süt ve süt ürünlerinin
pastörize edilerek tüketiminin sağlanması bruselloz
prevelansını önemli ölçüde azaltacak, böylelikle
hastalığın kontrol altına alınması sağlanabilecektir.
Teşekkür
Katkılarından dolayı Prof. Dr. Mehmet ÖZDEN'e
teşekkür ederiz.