Diabetes Mellitus, hiperglisemi ile seyreden ve en sık görülen sistemik bir metabolizma hastalığıdır. Hastaların büyük çoğunluğunda ortaya çıkan akut ve kronik komplikasyonlar ile ciddi mortalite ve morbiditeye neden olabilmektedir
3. Son 20 yılda yapılan çalışmalar, genomdaki belirli bölgelerdeki polimorfizmlerin tip 2 DM hastalarında vasküler hasar gelişme riskini arttırdığını göstermiştir. Bu polimorfik genlerden birisi de MTHFR genidir. MTHFR C677T polimorfizminin tip 2 DM hastalarında, koroner kalp hastalığı
9, inme
10 ve periferik arteriyel hastalık gelişme riskini artırdığı ile ilgili yayınlar
11 mevcuttur. Literatürde tip 2 diyabetin mikrovasküler komplikasyonları ile MTHFR polimorfizmlerinin ilişkisi üzerine yapılan çalışmalarda MTHFR C677T polimorfizminin tip 2 DM'li hastalarda diyabetik nefropati
12 ve retinopati
13 için genetik bir risk faktörü olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ancak MTHFR geni C677T polimorfizmlerinin tip 2 DM'in mikrovasküler komplikasyonları ile ilişkisiz olduğunu belirten yayınlar da mevcuttur
14,15.
Ukinç ve ark.7'nın yaptığı bir çalışmada ise MTHFR C677T polimorfizminin diyabetin mikrovasküler komplikasyonları ile ilişkisi araştırılmış ve bu amaçla daha önce makrovasküler komplikasyon öyküsü olmayan tip 2 DM hastalarında retinopati, nefropati ve nöropati gelişimi ile birlikte MTHFR C677T genotipini karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada MTHFR C677T polimorfizminin diyabetin mikrovasküler komplikasyonlarından nöropati ve retinopati ile ilişkisi bulunamazken, nefropati gelişimine katkıda bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ambrosch ve ark.16'nın yaptıkları bir çalışmada tip 2 DM hastalarında MTHFR geni C677T polimorfizminin diyabetik nöropati gelişimine etkisinin olmadığı, artmış homosistein düzeylerinin ise ilişkili olabileceği sonucuna varılmıştır. Her ne kadar çalışmamızdaki diyabetik nöropati grubunda MTHFR C677T polimorfizmi için mutant T allel frekansı kontrol grubundan yüksek olsa da istatistiksel olarak diyabetik nöropati ile ilişkisi bulunmamıştır. Benzer şekilde çalışmamızda hasta ve kontrol grubunda MTHFR geni C677T polimorfizmi için homozigot mutant genotip (TT) frekansında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmamakla beraber hasta grubunda daha yüksek oranda olduğu tespit edilmiştir. Literatürde tip 2 DM'in mikrovasküler komplikasyonlarının MTHFR C677T ve A1298C polimorfizmlerinin her ikisi ile ilişkisini beraber araştıran yayınlar da mevcut olup, bazı yayınlar A1298C polimorfizminin diyabetik nefropati gelişiminde bir risk faktör olduğunu tespit ederken17, diğerleri ise etkisinin olmadığı yönünde gözlemde bulunmuştur18,19.
Literatürde tip 2 diyabetin mikrovasküler komplikasyonları ile MTHFR polimorfizmlerinin ilişkisi üzerine yapılan çalışmalar olmakla birlikte özellikle diyabetik polinöropati gelişiminde MTHFR geninin hem C677T ve hem de A1298C polimorfizmlerinin incelendiği bir çalışma mevcut değildir. Çalışmada hasta grubunda MTHFR A1298C polimorfik bölgesindeki homozigot mutant genotip (CC) frekansı ve mutant C allel frekansı yüksek olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir.
Gruplar arasında en fazla 1 mutant allele sahip birey sayıları ile 2 ve daha fazla mutant allele sahip birey sayıları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç elde edilmiştir. Diyabetik nöropati grubunda 2 ve daha fazla mutant allele sahip birey sayısı anlamlı bir şekilde yüksekti. Bu durum mutant allel sayısı arttıkça diyabetik nöropati gelişimine yatkınlık sağlayabileceği yönünde yorumlanmakla birlikte MTHFR polimorfizmlerinin diyabetik polinöropati etiyopatogenezine katkısı olup olmadığını kesin olarak açıklayamamaktadır.
Multifaktöryel bir hastalık olan tip 2 diyabetin vasküler komplikasyonlarının poligenik doğası, çeşitli çevresel faktörlerle etkileşim halinde olması, MTHFR gen polimorfizmlerinin tek başına etkisini ortaya koymayı zorlaştırmaktadır. Hasta ve kontrol gruplarının daha fazla sayıda olduğu, farklı etnik grupları içeren, çok merkezli ve hatta tüm genomun SNP taramalarının yapılacağı daha geniş ölçekli araştırmalarla diyabetik polinöropatilerin poligenik doğası aydınlatılabilir. Böylece erken tanı koyarak hastalığın gelişmesini önlemek mümkün olabilir veya hedefe yönelik daha etkin tedaviler geliştirilebilir.