[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Tıp Dergisi
2016, Cilt 30, Sayı 1, Sayfa(lar) 001-004
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Kronik Bel Ağrılı Hastalarda Kinezyofobi ve Yaşam Kalitesi Arasındaki İlişki
Tarık ÖZMEN1, Ramazan GÜNDÜZ2, Hanife DOĞAN1, Tuba ZOROĞLU3, Derya ACAR3
1Karabük Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü, Karabük, TÜRKİYE
2Karabük Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Karabük, TÜRKİYE
3Karabük Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Karabük, TÜRKİYE
Anahtar Kelimeler: Kronik bel ağrısı, kinezyofobi, yaşam kalitesi
Özet
Amaç: Hareket etme korkusu olarak ifade edilen kinezyofobi, kronik bel ağrılı hastalarda, ısrarlı ağrıya yol açan ve aktiviteleri sınırlandıran bir faktördür. Bu çalışmanın amacı, kronik bel ağrılı hastalarda kinezyofobi ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 18-75 yaşları arasındaki (yaş ortalaması 56.12±11.75 yıl) kronik bel ağrılı 94 hasta katıldı. Hastalar Tampa Kinezyofobi Ölçeği ve Short Form-36 ile değerlendirildi.

Bulgular: Erkekler ve kadınlar arasında boy (P<0.001) ve yaşam kalitesinin fiziksel fonksiyon alt parametresi (P<0.05) arasında anlamlı fark bulunmuştur. Her iki cinsiyet arasında kinezyofobi değerlerinde istatistiksel anlamlı bir fark bulunmuştur (P<0.001). Hem erkekler hem de kadınların kinezyofobi değerleri ile yaşam kalitesinin tüm parametreleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (P>0.05).

Sonuç: Kronik bel ağrılı hastalarda kinezyofobi bayanlarda erkeklerden daha fazla görülebilmektedir. Kinezyofobi, kronik bel ağrılı hem erkek hem kadın hastalarda yaşam kalitesini olumsuz bir biçimde etkilemeyebilir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Bel ağrısı, kas-iskelet sistemi fonksiyonlarında yetersizliğe yol açan, özürlülük ve iş gücü kaybına neden olan en yaygın halk sağlığı sorunlarından birisidir1,2 Dünyada hızla gelişen teknoloji, bir taraftan bireylerin hayat standartlarını kolaylaştırırken diğer taraftan tembelliğe, fiziksel aktivitelerde kısıtlılığa yol açmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde yaşam boyu bel ağrısı prevalansı %70'in üzerinde rapor edilmektedir3. Bununla birlikte ağır çalışma koşulları, kötü postür, obezite, sigara içme gibi risk faktörleri de bel ağrısını tetikleyen etkenler olarak bildirilmektedir4-6. Ağrı, kas spazmı, kas kuvveti kaybı ve bozulan postür, hastaların günlük yaşam aktivitelerini ve yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bel ağrısı olan hastaların ruh hali ve bilişsel davranışları da rehabilitasyon sürecini geciktiren önemli faktörlerdir. Özürlülük durumu için yalnız altta yatan patoloji değil aynı zamanda sosyal, bilişsel, duygusal ve davranışsal faktörler de belirleyici olmaktadır7.

    Kinezyofobi olarak adlandırılan hareket etme korkusu, kronik bel ağrılı hastalarda, ağrının sürekliliğine yol açan, aktiviteleri sınırlandıran bir faktör olarak son yıllarda araştırmacıların odaklandığı bir konudur.

    Bel ağrısında hastaların sürekli hissettiği ağrının, klinik bulgularla açıklanamadığı, hastalığın altında yatan fiziksel, algısal, sosyal ve davranışsal faktörlerden etkilendiği bildirilmektedir7,8. Vlaeyen ve ark.7 kronik ağrının varlığını, yeniden yaralanma ve hareket korkusunda bilişsel-davranışsal model ile açıklamışlardır. Bu modelde, ağrının yıkıcı etkisi yeniden yaralanma korkusunu artırır, bu kaçınma cevabını artırır ve uzun vadede kullanmama, depresyon ve özür ile sonuçlanmaktadır.

    Bireylerin fiziksel aktivite düzeyinin azalması, fiziksel uygunluk kapasitelerini düşürmekte, obezite, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklara yol açabilmektedir. Bununla birlikte toplumdan izole bir yaşam ve psikolojik sorunlara neden olabilmektedir. Kronik bel ağrılı bireylerin kinezyofobi varlığının tespit edilmesi ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkinin belirlenmesi ile bireylerin yaşam kalitesini artırmaya yönelik aktiviteye katılımları sağlanabilecektir. Uygun fiziksel aktiviteye katılım sedanter yaşam tarzını azaltarak gelecekte oluşabilecek risk faktörlerinin azalmasını sağlayacaktır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Kesitsel tanımlayıcı tasarımda planlanmış bu çalışma 2014 Şubat-Mart aylarında gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın örneklemini, 3 aydan uzun süredir bel ağrısı şikayeti ile Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği’nde tedavi gören, 18-75 yaş aralığında gönüllü 94 kişi (55 kadın, 39 erkek) oluşturmuştur. Ayrıca, gebeler, karın operasyonu geçirenler, vertebrasında kırık, enfeksiyöz veya malign hastalıkları olan, psikiyatrik tanısı bulunan ve antidepresan ilaç kullanan, doğuştan kalça çıkığı olan hastalar çalışma dışında bırakılmıştır. Araştırma evreninin tamamına ulaşılması hedeflenmiş, ayrıca örneklem seçimine gidilmemiştir. Çalışmaya katılan bireyler, “Tampa Kinezyofobi Ölçeği (TKÖ)” ve “Short Form-36 (SF-36)” ile değerlendirilmiştir. Kinezyofobi durumu Türkçe güvenilirliği yapılmış TKÖ ile değerlendirilmiştir9. Tampa akut ve kronik bel ağrısı, fibromyalji ve kas iskelet sistemi yaralanmaları ve whiplash ile ilişkili sağlık sorunlarında kullanılan 17 soruluk bir ölçektir. Hastaların yaşam kalitesi, tıbbi alanda en sık kullanılan, fiziksel ve mental yönden sağlığı değerlendiren toplam 36 maddelik 8 alt parametreden oluşan SF-36 Türkçe geçerliliği ve güvenilirliği yapılmış versiyonu ile belirlenmiştir (10). Alt parametreler, fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, ağrı, genel sağlık, vitalite (enerji), sosyal fonksiyon, emosyonel rol güçlüğü ve mental sağlıktır. Bu çalışma, Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’nda değerlendirilmiş olup, etik açıdan uygun bulunmuştur.

    Elde edilen tüm verilerin analizi “SPSS 16.0 for Windows” istatistik programı kullanılarak yapılmıştır. Verilerin normal dağılım gösterip göstermedikleri Shapiro Wilks testi ile incelenmiş, erkek ve kadınların tüm verileri arasındaki farklar Independent Samples t test ile incelenmiştir. Kinezyofobi değerleri ile yaşam kalitesi parametreleri arasındaki ilişki Pearson Korelasyon Analizi ile değerlendirilmiştir. İstatistiksel anlamlılık düzeyi P<0.05 olarak kabul edilmiştir. Tüm değişkenler aritmetik ortalama ± standart sapma (ortalama ± SS) olarak ifade edilmiştir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Çalışmaya katılan bireylerin sosyo-demografik özellikleri, kinezyofobi ve yaşam kalitesi değerleri Tablo 1’de sunulmuştur. Bireylerin yaş ortalaması, erkeklerde 57.31±11.28 ve kadınlarda 55.27±12.10 yıldır. Erkekler ve kadınlar arasında boy (P<0.001) ve yaşam kalitesinin fiziksel fonksiyon alt parametresi (P<0.05) arasında anlamlı fark bulunmuştur. Her iki cinsiyet arasında kinezyofobi değerlerinde istatistiksel anlamlı bir fark bulunmuştur (P<0.001). Hem erkekler hem de kadınların kinezyofobi değerleri ile yaşam kalitesinin tüm parametreleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (P>0.05) (Tablo 2).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Bireylerin sosyo-demografik özellikleri, kinezyofobi ve yaşam kalitesi değerleri


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 2: Bireylerin kinezyofobi düzeyi ile yaşam kalitesi parametreleri arasındaki ilişki

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Kinezyofobi kronik bel ağrılı bireylerde günlük aktiviteleri sınırlandıran bir faktör olarak bildirilmekte, rehabilitasyon sürecini olumsuz etkilediği öne sürülmektedir11,12. Vlaeyen ve ark.7 tarafından yapılan çalışmada 37 puanın üzerinde bir değer yüksek derece kinezyofobi olarak tanımlanmıştır. Bu çalışmada kronik bel ağrılı 39 erkek ve 55 kadın bireyin kinezyofobi değerleri yüksek bulunmuştur. Güçlü ve ark.13 105 bel ağrılı yetişkin bireyin katıldığı, ağrı şiddetinin ve korku kaçınma inançlarının yeti yitimi ile ilişkisini değerlendirdikleri çalışmada, ağrı şiddeti arttıkça korku kaçınma davranışı düzeyinde artış olduğunu ifade etmişlerdir. Lüning Bergsten ve ark.12 265 bel ağrılı bireyin kinezyofobi değerlerini araştırmışlar ve erkeklerde bayanlardan daha yüksek anlamlı bir fark olduğunu göstermişlerdir. Bizim çalışmamızda ise kinezyofobi değerleri kadınlarda daha yüksek bulunmuştur. Ayrıca kadınların yaşam kalitesinin fiziksel fonksiyon alt parametresinde de erkeklere oranla daha düşük değerler gözlenmiştir. Çalışmamıza katılan kadınların çoğunluğu 47 yaşın üzerindedir. Uludağ ve ark.14 ülkemizde kadınların menopoz yaş ortalamasını 47 olarak bildirmişler, menopozla ilişkili yakınmaların şiddeti arttıkça fiziksel ve emosyonel rol güçlüğü yaşam kalitelerinin azaldığını rapor etmişlerdir. Yurdakul ve ark.15 menopoz dönemindeki kadınların yaşam kalitesinin fiziksel, sosyal fonksiyon ile ruhsal sağlık parametreleri skorlarının düştüğünü belirtmişlerdir. Menopoza bağlı meydana gelen osteoporoz hastalığı da kinezyofobi düzeyinin erkeklere kıyasla daha yüksek olmasına yol açabilir. Osteoporozlu hastalarda, bel ve sırt bölgesi kas gücünde azalma, esneklik kaybı ve postüral bozukluklar meydana gelebilmekte, yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenebilmektedir16. Kadın hastalar, osteoporoza bağlı düşme korkusu ve kırık riskine bağlı olarak hareketlerini daha fazla kısıtlayabilir.

    Hasanefendioğlu ve ark.17 kronik bel ağrısı hastaların, sağlıklı bireylere oranla, sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin özellikle fiziksel bileşenlerinin daha kötü olduğu, ağrı şiddeti, klinik ve fonksiyonel durumun yaşam kalitesinin fiziksel bileşenlerini negatif olarak etkilediğini ifade etmişlerdir. Altuğ ve ark.18 112 kronik bel ağrılı hastanın katıldığı çalışmada kinezyofobi ve yaşam kalitesi parametreleri arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Araştırmacılar, kinezyofobi varlığının, yaşam kalitesinin genel sağlık, fiziksel fonksiyon, sosyal fonksiyon, ağrı, fiziksel rol güçlüğü parametreleri ile negatif bir ilişki içinde olduğunu rapor etmişlerdir. Svensson ve ark.19 lumbar disk hernisi cerrahisi geçirmiş hastalarda 10-34 ay sonrasında, toplam 80 bireyden 36’sında kinezyofobi varlığını tespit etmişlerdir. Kinezyofobisi olmayan hastalara kıyasla sağlıkla ilgili yaşam kalitelerinin daha düşük düzeyde olduğunu bildirmişlerdir. Antunes ve ark.20 kronik bel ağrılı depresyonsuz ve depresyonu olan 193 hastanın kinezyofobi değerleri karşılaştırmışlar, depresyonlu hastalarda kinezyofobi düzeyinin yüksek, yaşam kalitesinin kötü olduğunu ifade etmişlerdir. Bizim çalışmamıza katılan bireylerin kinezyofobi değerleri yüksek olmasına rağmen yaşam kalitesi ile ilişkisi bulunmamıştır. TKÖ genellikle ağrı nedeniyle aktivitelerin sınırlanmasına odaklanmış bir ölçektir. Fakat SF-36 yaşam kalitesi ölçeği, fiziksel fonksiyonlar kadar genel sağlık, duygusal durum ve sosyal aktiviteleri de değerlendirmektedir. Bel ağrısının, çalışmamıza katılan bireylerin yaşam kalitelerini tek başına yeterince etkilemediği görülmektedir. Daha geniş örneklem grubuyla yapılacak çalışmalar ile ilişkinin durumu araştırılabilir.

    Sonuç olarak kronik bel ağrılı hastalarda kinezyofobi görülebilmektedir. Bu durum hastalarda bel ağrısının rehabilitasyon sürecini olumsuz etkileyebilmekte ve uzun dönemde fiziksel inaktivitenin yol açabileceği obezite ve kardiyovasküler hastalıklar için risk faktörü oluşturabilmektedir. Bu nedenle bel ağrısı olan bireylerin tedavi programlarına fiziksel aktivite düzeyini arttıracak egzersiz programlarının dahil edilmesi uygun olabilir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Changulani M, Shaju A. Evaluation of responsiveness of Oswestry low back pain disability index. Arch Orthop Trauma Surg 2009; 129: 691-694.

    2) Yılmaz A, Altuğ F, Coşkun E. Kronik bel ağrısı olan hastalarda ağrı, özürlülük durumu ve psikolojik faktörlerin incelenmesi. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2012; 32: 1278-1283.

    3) Hoy D, Brooks P, Blyth F, Buchbinder R. The epidemiology of low back pain. Best Pract Res Clin Rheumatol 2010; 24: 769-781.

    4) Davis KG, Heaney CA. The relationship between psychosocial work characteristics and low back pain: Underlying methodological issues. Clin Biomech 2000; 15: 389-406.

    5) Shiri R, Karppinen J, Leino-Arjas P, et al. The association between smoking and low back pain: A meta-analysis. Am J Med 2010; 123: 87.

    6) Tissot F, Messing K, Stock S. Studying the relationship between low back pain and working postures among those who stand and those who sit most of the working day. Ergonomics 2009; 52: 1402-1418.

    7) Vlaeyen JW, Kole-Snijders AM, Rotteveel AM, Ruesink R, Heuts PH. The role of fear of movement/(re) injury in pain disability. J Occup Rehabil 1995; 5: 235-252.

    8) Kori SH, Miller RP, Todd DD. Kinesiophobia: A new view of chronic pain behavior. Pain management, 1990; 3: 35-43.

    9) Tunca Yılmaz Ö, Yakut Y, Uygur F, Uluğ N. Tampa Kinezyofobi ölçeği’nin Türkçe versiyonu ve test-tekrar test güvenirliği. Fizyoter Rehabil 2011; 22: 44-49.

    10) Koçyiğit H, Aydemir Ö, Fişek G, Ölmez N, Memiş A. Kısa Form-36 (KF-36)’nın Türkçe versiyonunun güvenilirliği ve geçerliliği. Ilaç ve Tedavi Dergisi 1999; 12: 102-106.

    11) Al-Obaidi SM, Nelson RM, Al-Awadhi S, Al-Shuwaie N. The role of anticipation and fear of pain in the persistence of avoidance behavior in patients with chronic low back pain. Spine 2000; 25: 1126-1131.

    12) Lüning Bergsten C, Lundberg M, Lindberg P, Elfving B. Change in kinesiophobia and its relation to activity limitation after multidisciplinary rehabilitation in patients with chronic back pain. Disabil Rehabil 2012; 34: 852-858.

    13) Guclu DG, Guclu O, Ozaner A, Senormanci O, Konkan R. The relationship between disability, quality of life and fear-avoidance beliefs in patients with chronic low back pain. Turk Neurosurg 2011; 22: 724-731.

    14) Uludağ A, Güngör ANÇ, Coşar E, Şahin EM, Gencer M. Kadınların hayatındaki başka bir dönem: Menopoz ve menopozun yaşam kalitesine etkisi. Türkiye Aile Hekimliği Dergisi 2014; 18: 25-30.

    15) Yurdakul M, Eker A, Kaya D. Menopozal dönemdeki kadınların yaşam kalitesinin değerlendirilmesi. Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 2007; 21: 187-193.

    16) Yılmaz H, Erkin G, Polat HAD, ve ark. Osteoporozda Yaşam Kalitesi: Bir Kontrollü Çalışma. Türk Osteoporoz Dergisi 2012; 18: 47-52.

    17) Hasanefendioğlu EZ, Sezgin M, Sungur MA, ve ark. Kronik bel ağrılı hastalarda sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi: Ağrı, klinik ve fonksiyonel durumun yaşam kalitesi üzerine etkisi. Turk J Phys Med Rehab 2012; 58: 93-98.

    18) Altuğ F, Ünal A, Kilavuz G, et al. Investigation of the relationship between kinesiophobia, physical activity level and quality of life in patients with chronic low back pain. J Back Musculoskelet Rehabil 2016; 1-5.

    19) Svensson GL, Lundberg M, Östgaard HC, Wendt GK. High degree of kinesiophobia after lumbar disc herniation surgery: A cross-sectional study of 84 patients. Acta Orthop 2011; 82: 732-736.

    20) Antunes RS, Macedo BGD, Amaral TDS, et al. Pain, kinesiophobia and quality of life in chronic low back pain and depression. Acta Ortop Bras 2013; 21: 27-29.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]