Bu araştırma 15-49 yaş grubu kadınların yaşam kalitesinin değerlendirildiği bir çalışmadır. Türkiye’de konu ile ilgili aynı yaş grubundaki kadınların yaşam kalitelerinin değerlendirildiği
27-29 ve yine dünyada aynı yaş grubundaki kadınların yaşam kalitelerinin değerlendirildiği
30-32 çalışmalar mevcuttur.
Araştırma kapsamındaki kadınların SF-36 yaşam kalitesi alt ölçeklerinden, fiziksel rol güçlüğü, ağrı, genel sağlık, vitalite (enerji), emosyonel rol güçlüğü ve mental sağlık alanlarında daha düşük; fiziksel fonksiyon ve sosyal fonksiyon alanlarında daha yüksek puanlar aldıkları görülmüştür (Tablo 3). Eğicioğlu 33’nun üreme çağındaki kadınlarda yaptığı çalışmada kadınların SF-36 yaşam kalitesi alt ölçek puanları araştırmamızdaki sonuçlarla uyumludur. Bu sonuçlar bize bölgesel toplum özelliklerinin ve kültür anlayışının kadınların ne sıkıntısı olursa olsun sosyal ve fiziksel fonksiyonlarını devam ettirebilme yetisine sahip olduğunu düşündürmüştür. Kuş 34’un yaptığı çalışmada ise, kadınların SF-36 yaşam kalitesi alt gruplarından emosyonel rol güçlüğü, mental sağlık, enerji, genel sağlık ve sosyal fonksiyon alanlarında daha düşük; fiziksel rol güçlüğü, ağrı ve fiziksel fonksiyon alanlarında daha yüksek puanlar aldıkları görülmüştür. Çalışma grubundaki kadınların çoğunluğunun genç olması nedeniyle, fiziksel boyuttan çok duygusal boyutta olumsuz etkilendikleri ve bu durumun da genel sağlık algılaması ve sosyal fonksiyon alanlarını olumsuz etkilediği düşünülmektedir.
Bu araştırmada kadınların yaşları yükseldikçe yaşam kalitesi değerlendirme puanlarının genel olarak düştüğü (P<0.05) belirlenmiştir. Yaş arttıkça yaşam kalitesi bileşenlerinin olumsuz etkilenmesi literatürle uyumludur 34-36.
Araştırma kapsamındaki kadınların sosyal fonksiyon ve emosyonel rol güçlüğü puanlarının medeni durumlarına göre değişmediği (P>0.05), diğer yaşam kalitesi boyutlarında ise bekar olanların daha fazla puan aldıkları saptanmıştır (P<0.05, Tablo 4-5). Kayseri’de yapılan çalışmada yaşam kalitesi alt boyutlarından genel sağlık dışındaki bütün alanlardaki puanların evlilerde dul/boşanmış olan hastalara göre yüksek olduğu tespit edilmiştir 35. Eğicioğlu 33’nun yaptığı çalışmada kadınların medeni halleri ile SF-36 yaşam kalitesi alt boyutları karşılaştırıldığında fiziksel fonksiyon ve mental sağlık puanlarının bekar olanlarda daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Göçgeldi ve ark. 37’nın yaptığı çalışmada ise dul/boşanmış olanlar evli ve bekarlara göre tüm alt boyutlardan düşük puanlar almış olup, aradaki farklılıklar bütün alt boyutlarda istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Medeni durum ile yaşam kalitesi ilişkisi literatürde farklı sonuçlar olarak bildirilmiştir. Araştırmamızda bekar kadınların daha az sorumluluk ve buna bağlı daha az stres hissedebileceğinden puanlarının yüksek, dul/boşanmış ve ayrı yaşayanların ise aynı nedenlerle puanlarının daha düşük olabileceği düşünülmüştür.
Araştırmadaki eğitim düzeyi yüksek olan kadınlarda fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, ağrı, genel sağlık, vitalite ve mental sağlık puanlarının yüksek olduğu (P<0.05), sosyal fonksiyon ve emosyonel durumun değişmediği saptanmıştır (P>0.05, Tablo 4-5). Eğicioğlu 33’nun üreme çağındaki kadınlarda yaptığı çalışmada kadınların fiziksel fonksiyonları ile eğitim düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuş, diğer boyutlarda ise anlamlı bir fark bulunamamıştır. Eskişehir’de yapılan çalışmada, kadınların eğitim düzeyi ile sosyal fonksiyon dışındaki tüm alt boyutlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur 38. Kadınlar arasında yaşam kalitesi ile ilişkili çalışmalarda genel olarak eğitim düzeyi arttıkça yaşam kalitesinin olumlu olarak etkilendiği görülmektedir 35-37.
Araştırmada çalışan kadınların genel sağlık alt boyutu ortalama puanlarının çalışmayanlara göre daha yüksek olduğu (P<0.05), diğer boyutlarda ise anlamlı bir farkın olmadığı belirlenmiştir (P>0.05, Tablo 4-5). Soyuer ve arkadaşlarının çalışmasında, emeklilerde fiziksel fonksiyon dışındaki yaşam kalitesi alt boyutlarının düştüğü tespit edilmiştir 35. Eğicioğlu 33’nun üreme çağındaki kadınlarda yaptığı çalışmada kadınların çalışma durumu ile SF-36 yaşam kalitesi alt boyutları karşılaştırıldığında sonuçlar araştırmamızla uyumludur. Çalışan kadının kendine olan özgüvenindeki artışı sağlığını olumlu olarak değerlendirmesine yansıyabileceği düşünülmüştür.
Sosyal güvence ile SF-36’nın ağrı ve sosyal fonksiyon boyutları arasında ilişki saptanmamıştır (P>0.05). Sosyal güvence varlığında diğer boyutların puanları yükselmiştir (P<0.05, Tablo 4-5). Eğicioğlu 33’nun çalışmasında kadınların sosyal güvencesi ile sadece genel sağlık alt boyutu arasında anlamlı fark bulunmuştur. İzmir’de yapılan bir çalışmada 39 ise yaşam kalitesi alt boyutları ile sosyal güvence arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Sosyal güvencenin varlığının yaşam kalitesini olumlu etkilemesi beklenen sonuçtur. Kadınların sağlık hizmetlerine ulaşımında sıkıntı yaşamasının yaşam kalitesini olumsuz etkilemesi olasıdır. Bu çalışmada ilişki saptanmayan ağrının algılanması ve sosyal boyut, kişinin bilişsel özelliklerine göre değişebilir.
Araştırma kapsamındaki aylık gelir düzeyi yüksek olan kadınların SF-36 yaşam kalitesi alt boyutlarından fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, ağrı, genel sağlık, vitalite puanları yüksektir (P<0.05), sosyal fonksiyon, emosyonel rol güçlüğü ve mental sağlık puanları ile gelir arasında ise ilişki saptanmamıştır (P>0.05, Tablo 4-5).
Eğicioğlu 33’nun üreme çağındaki kadınlarda yaptığı çalışmada kadınların gelir durumları ile SF-36 yaşam kalitesi alt boyutları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bunun nedeni adı geçen çalışma için gelir durumunun kıyaslanmasında aralıkların dar tutulması olabilir. Eskişehir’de yapılan çalışmada kadınların gelir durumları ile SF-36 yaşam kalitesi alt boyutları karşılaştırıldığında sosyal fonksiyon dışındaki diğer alt boyutlar arasında olumlu yönde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur 38. Genel olarak yaşam kalitesi ile ilgili çalışmalara bakıldığında gelir seviyesi arttıkça yaşam kalitesinin de arttığı görülmektedir 37,40,41. Gelir düzeyinin artışının, refah düzeyi ve getireceği olumlu kazanımların artışı ile yaşam kalitelerini iyileştireceği beklenen bir sonuçtur.
Araştırma kapsamındaki ilk evliliğini 19 yaş ve üzerinde yapmış olduğunu bildiren kadınların vitalite puanları küçük yaşlarda evlenmiş olanlara göre daha yüksek bulunmuştur (P<0.05). İlk evlilik yaşı ile yaşam kalitesinin diğer alt boyutları arasında ilişki saptanmamıştır (P>0.05). Erbaydar ve ark. 42, 18 yaş ve altında evlenen kadınların daha fazla üreme sağlığı sorunlarıyla karşılaştığını ve yaşam kalitelerinin daha fazla olumsuz yönde etkilendiğini saptamışlardır. 19 yaş ve üzeri evlilik yapan kadınların daha bilinçli olduğu varsayılırsa enerjilerini daha dengeli kullanmaları, böylece canlılığı ve enerjiyi yaşam sürecine yansıtabilme gücünün daha fazla olacağı düşünülebilir.
Araştırma kapsamındaki kadınların gebelik sayılarına göre SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği alt boyutları değerlendirildiğinde, mental ve sosyal fonksiyon boyutlarında ilişki saptanmadığı (P>0.05), bunların dışında kalan yaşam kalitesi boyutları ortalama puanlarının 3 ve daha az gebelik yaşamış olanlarda daha yüksek olduğu belirlenmiştir (P<0.05). Eskişehir’de yapılan çalışmada da 38, hiç gebe kalmayan ya da hiç doğum yapmayan kadınların, gebelik ve doğum sayıları 1-2 ya da 3 ve üzeri olanlara göre daha iyi bir yaşam kalitesine sahip oldukları saptanmıştır. Zorlu bir süreç olan gebeliğin kadınları fiziksel ve mental açıdan olumsuz etkileyebileceği ve bunun aynı yönde yaşam kalitesine yansıyabileceği beklenebilir.
Bu araştırmada düzenli sağlık kontrolü yaptıran kadınların ağrı, genel sağlık, vitalite, emosyonel rol güçlüğü ve mental sağlıkları ile ilgili puan ortalamaları yaptırmayanlara göre daha yüksektir (P<0.05). Düzenli sağlık kontrolü yaptırma yaşam kalitesi puanlarının artmasına neden olmaktadır. Düzenli sağlık kontrolünün bireylerin yaşam kalitelerine olumlu etkisi sağlık-yaşam kalitesi etkileşiminde pozitif yönde bir durum olarak değerlendirilebilir.
Araştırmadaki kadınların kronik hastalık varlığında tüm yaşam kalitesi alt boyutlarında puanların düştüğü saptanmıştır (P<0.05). Yaşam kalitesi ile ilgili yapılan diğer çalışmalara bakıldığında da kronik hastalık varlığının yaşam kalitesini azalttığı bildirilmiştir 27,38,39,43. Kronik hastalık varlığının kişinin yaşam standartlarını düşürdüğü söylenebilir.
Araştırma kapsamındaki kadınların ruhsal hastalık varlığı durumunda yaşam kalitesi alt boyut puanlarının düştüğü saptanmıştır (P<0.05). Konu ile ilgili yapılan diğer araştırmaların sonuçları araştırmamızla uyumludur 39,40,44-46. Ruhsal hastalıklar, kadınların hem sosyal ve mesleki işlevlerinde bozulmaya hem de sıkıntı yaşamalarına neden olabilmektedir. Bu nedenle yaşam kalitesini etkileyen önemli faktörlerden biri olarak görülmektedir.
Bu araştırmada hayatları boyunca ya da son bir yıl içinde herhangi bir şiddet türüne maruz kalmadığını söyleyen kadınların ağrı alt boyutu dışında diğer yaşam kalitesi boyutları ortalama puanları, şiddete maruz kaldığını ifade edenlerden daha yüksektir (P<0.05). Sonuçlarımız konu ile ilgili çalışmalarla uyumludur 27,47. Şiddet milyonlarca kadının tüm yaşamı boyunca sağlığını ve güvenliğini etkileyebilen önemli bir durumdur ve kadınların yaşam kalitesini de olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. Ağrı ile ilgili ilişki saptanmaması ağrının subjektif bir duygu olup, değerlendirmelerin bireysel bazda farklılıklar gösterebilmesinden kaynaklanmış olabilir.
Sonuç olarak, Elazığ kent merkezinde yaşayan 15-49 yaş grubu kadınların yaşam kaliteleri ve etkileyen faktörlerin değerlendirildiği bu çalışmada; kadınlar SF-36 yaşam kalitesi alt ölçeklerinden fiziksel rol güçlüğü, ağrı, genel sağlık, vitalite (enerji), emosyonel rol güçlüğü ve mental sağlık alanlarında daha düşük, fiziksel fonksiyon ve sosyal fonksiyon alanlarında daha yüksek puanlar almışlardır. Eğitim düzeyi yükseldikçe yaşam kalitesi puanları genel olarak yükselmektedir. Çalışan kadınların genel sağlık puanlarının çalışmayanlara göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Sosyal güvenceye sahip olan kadınların ağrı ve sosyal fonksiyon boyutları dışında yaşam kalitesi puanlarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Düzenli sağlık kontrolü yaptırma kadınların ağrı, genel sağlık, vitalite, emosyonel rol güçlüğü ve mental sağlıklarını olumlu yönde etkilemektedir. Herhangi bir şekilde şiddete maruz kalma durumu yaşam kalitesi puanlarını düşürmektedir.
Araştırma sonuçları doğrultusunda kadınların yaşam kalitelerini yükseltmeye yönelik olarak; eğitim düzeylerini yükseltmeye yönelik çalışmalar ve teşvikler yapılmalı, gelir getirici iş sahibi olma oranları arttırılmalı, bireysel ve toplumsal düzeyde gelir düzeylerini arttırıcı politikalar oluşturulmalı ve uygulanmalı, evlilik yaşı ve gebelik sayılarına yönelik özellikle birinci basamak sağlık kuruluşları ile ilişkileri arttırılarak eğitimler planlanmalı, düzenli sağlık kontrolü yaptırma, sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını arttırma, kronik, fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, sigara tüketimini önleme yönünde bilinçlendirici ve tedbir alıcı eylem planları ortaya konulmalı ve işlerlik kazandırılmalı, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile ilgili bireysel ve kurumsal olarak hareket edilmeli, konu ile ilgili mevcut kanunların uygulanması denetlenmeli ve kadınların yaşam kalitelerinin yükseltilmesine yönelik çalışmalar, ilgili sivil toplum ve kamu kuruluşlarının multidisipliner bir şekilde birlikte hareket etmesiyle sağlanmalıdır.