Günümüzde dentin bağlayıcı ajanların klinik performanslarının arttırılması ile adeziv materyallerin yüksek klinik retansiyon göstermeleri sağlandi. Klinik olarak restorasyonların kenar bütünlüğünü etkileyerek marjinal sızıntıya neden olan pek çok faktör bulunmaktadır. Uygun bağlanma kuvvetlerinin elde edilebilmesi için rezinin dentinle mikromekanik olarak çok sıkı bir bağlanma göstermesi gerekir. Klinik olarak dişler üzerine etki eden kuvvetler kompleks bir yapıdadır ve laboratuvar koşullarında taklidi güçtür ancak, bağlanma kuvvetlerinin test edildiği çalışmalar farklı materyallerin etkinliğinin karşılaştırılması konusunda yararlı olabilir
25,26. Makaslama bağlanma direnci testi materyallerin karşılaştırılmasında sıklıkla kullanılan güvenilir ve pratik bir yöntem olduğundan çalışmamızda da tercih edildi
27-30. Yapılan araştırmalarda, adeziv restorasyonların makaslama kuvvetlerine direncinde termal siklusun etkisi olmadığı görüşü ağırlık kazanmıştır. Fakat bu konu hakkında detaylı bilgilerin yer almamasından dolayı bu çalışmada materyaller termal siklus işlemine tabi tutulmuştur
31-38.
Son yıllarda dentin bondinglerle ilgili yapılan çalışmalar, uygulama basamaklarının azaltılması ve kullanımlarının kolaylaştırılmasına yöneliktir. Bu özellikleri sağlayan self etch adezivler hidrofilik dentin dokusu içerisine monomer penetrasyonunu arttırarak maksimum adezyon sağlamayı amaçlayan basit uygulamalardır 39. Tek basamaklı self etch adezivler hidrofilik yapıda düşük moleküler ağırlıklı rezin monomerlerdir ve dağlanmış mine dokusunun derinlerine penetre olabilme özellikleri vardır. Işınlanmış bir tek basamak self etch adeziv tabakası, hidrate dentin dokusundan kompozit materyal ile adeziv arasındaki bölgeye su difuzyonuna izin veren geçirgen bir membran görevi görür 40,41.
Bu çalışmada TB’nin makaslama bağlanma kuvvetleri diğer gruplardan daha yüksek bulunmasına rağmen gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak önemli bulundu. Ancak her iki grupta da elde edilen sonuçlar başarılı bir rezin restorasyon için gerekli olan bağlanma direncini karşılayacak düzeydedir.
Kırılma tiplerinin değerlendirilmesinde her iki adeziv materyalin de benzer kırılma tipleri gösterdiği ve materyallerin diş dokuları ile bağlanma kuvvetinin kendi iç koheziv kuvvetinden daha yüksek olduğu görüldü.
Kompozit rezinler diş dokularına mikromekanik olarak etch and rinse veya self-etch adeziv sistemler olmak üzere farklı teknikle bağlanmaktadırlar. Adeziv sitemlerin dentin dokusuna bağlanma dayanımlarının incelenmesinde sık kulanılan yöntem mikro-gerilim bağlanma dayanım testidir. Bağlanma dayanım testlerindeki problemlerden biri arayüzde değilde materyaller içinde örneklerin kırılmasıdır. Bağlanma testlerinin etkinliğini arttırmak için mikro-gerilim ve mikro-makaslama bağlanma testleri geliştirildi. Bu metodlar dentinde koheziv kırık oluşturulmadan yüksek bağlanma dayanım değerlerinin ölçülmesine izin verir, aynı zamanda bu testle bir dişten çok sayıda ölçüm yapılması mümkündür.
Saikaew ve ark. 42 yaptıkları bir çalışmada farklı GB’nin bağlanma dayanımını 61.6 N, Tsujimoto ve ark. 43 ise 58.7 N olarak tespit etmişlerdir. Bu çalışmada GB’nin bağlanma dayanımını 63.8 N olarak tespit edildi. Üç çalışmanın sonuçları hemen hemen birbirine yakın olarak bulundu. Elde edilen sonuçlar birbirini destekler niteliktedir.
Chen ve ark. 44 yaptıkları bir çalışmada GB’nin bağlanma dayanımını 54.6 N olarak, FB’nin bağlanma dayanımı ise 46.5 N olarak tespit edildi. Bu çalışmada GB’nin bağlanma dayanımını 63.8 N, FB’nin ise 74.8 N olarak tespit ettik. Bu çalışmada Chen ve ark. 44 yapmış olduğu çalışmaya göre veriler daha yüksek olarak bulundu. Elde edilen bu farklı sonuçlarda materyallerin saklanma koşulları, uygulama teknikleri, kesme teknikleri ve özellikle mikro tensile cihazında numunelerin yapıştırılmasında kullanılan yapıştırıcı ajanın etki ettiği düşünülebilir.
Takahashi ve ark. 45 yaptıkları bir çalışmada TB’nin bağlanma dayanımını 16.6 N, Margvelashvili ve ark. 46 ise 65.4 N olarak tespit olarak tespit etmişlerdir. Bu çalışmada ise TB’nin bağlanma dayanımını 96.1 N olarak tespit edildi. Çalışmaların sonuçları arasında belirgin şekilde fark olduğu gözlemlendi. Bu çalışma sonucuna göre TB’nin bağlanma dayanımının diğer gruplara göre daha yüksek olduğu görüldü.
Inoue ve ark. 47 yaptıkları bir çalışmada OUB’ nin bağlanma dayanımını 31.2±10.8 N olarak tespit etmişlerdir. Bu çalışmada ise OUB’nin bağlanma dayanımını 84.9 N olarak tespit edildi.
Andrade ve ark. 48 yaptıkları bir çalışmada FB’nin bağlanma dayanımını 28.0±6.3 N, Wagner ve ark. 49 ise 38.5 ± 14.8 N olarak tespit etmişlerdir. Bu çalışmada FB’nin bağlanma dayanımını 74.8 N olarak tespit edildi.
Çalışmanın sonucu yapılmış olan diğer çalışmalarla kıyaslandığında sadece GB de benzerlik olduğu, diğer grupların sonuçları analiz edildiğinde ise elde edilen sonuçların yapılan çalışmalardan farklı olduğu görülmüştür. Benzer şekilde yapılmış olan çalışmalar arasında da elde edilen sonuçlar arasında farklılıklar olduğu görülmüştür. Elde edilen tüm bu veriler neticesinde mikrosertlik ölçümlerinde bir standardizasyon sağlanamadığı düşünülmektedir. Bununla birlikte elde edilen sonuçlardaki farklılıkta materyallerin saklanma koşulları, materyallerin kavitelere uygulama teknikleri, kesme teknikleri, numunelerin susuz kesilmesi, kesim sırasındaki oluşan ısı miktarı da etki etmektedir.