Kornea, tunika fibroza bulbinin en önemli dokusudur. Korneanın en önemli görevi, göze gelen ışığı kırarak görüntü oluşması sırasında yeterli miktarda kaliteli ışığın göze girmesini sağlamaktır. Korneanın diğer bir işlevi ise, olumsuz çevresel koşullara karşı gözün etkilenmesini engellemektir. Yapısında kan ve lenf damarları bulunmayan kornea dokusu duyu sinirleri ve ağrı reseptörleri bakımından oldukça zengindir. Bu yapısı korneanın saydamlığının korunmasına yardımcı olmaktadır
1-3.
Kornea eliptik yapıya sahip bir doku olup, çoğunlukla yatay çapı dikey çapına göre daha büyüktür. Kedi, köpek ve tavşanlarda bu iki çapın birbirine yakın olması korneanın bu türlerde yuvarlağa daha yakın olmasına neden olmaktadır 3,4. Korneanın kalınlığı ise türlere göre farklılık göstermekle beraber 1 mm daha azdır. Ortalama 0.5-0.8 mm arasında değişen kornea kalınlığı tavşanlarda 0.37 mm civarındadır 2,5-8.
Korneanın etrafını çevreleyen ve sklera ile birleştiği yerdeki çukur yapıya limbus adı verilir. Yapısında kan damarları bulunmayan kornea dış tarafta gözyaşı tabakası, iç tarafta ön kamaradaki humor aqueous ve periferde limbus korneadaki kan damarlarından diffüzyon ile beslenir. Korneanın yapısında damar olmamasına rağmen korneadaki yangısal durumlarda limbusta bulunan kan damarları korneaya invaze olurlar. Buna korneal vaskülarizasyon adı verilir 5,8-10.
Kornea, dıştan içe doğru epitel katmanı, lamina limitans anterior, stroma katmanı, lamina limitans posterior ve endotel katmanı olarak beş histolojik katmandan oluşur 2,3,6,11. Korneadaki defektler ise lezyonların derinliğine göre; epitelyal defekt, ön stromal defekt, derin stromal defekt ve endotelle beraber tüm katların defekti olmak üzere dörde ayrılır 12,13. Korneada oluşan epitelyal defektlerde lezyonlu bölgenin etrafındaki sağlam epitel hücrelerinin migrasyonu ile lezyon kapatılmaya çalışılır.
Migrasyon ile beraber epitel dokuda mitozisde şekillenerek çok katlı epitelium tamamlanır 8,9,12,14. İyileşen defektli kornea epiteli normal korneal epitelden daha incedir. Ancak gerçekleşen mitotik hücre bölünmesiyle bu ince epitel normal kalınlığa ulaşır. Kornea epitelinin yerine gelen konjunktival epithelium, birkaç hafta ile birkaç ay içinde normal korneal epitheliumun morfolojik yapısını kazanır 9.
Amniyotik sıvı temel olarak su ve elektrolitlerden oluşmakla birlikte %1-2’lik kısmı da organik maddeler, inorganik tuzlar ve fetustan dökülen epitel hücrelerden oluşur. Organik bileşiklerin yarısı protein diğer yarısı da karbonhidrat, yağ, enzim, hormon ve pigmentlerden ibarettir 15-18. AS baskın büyüme faktörleri olan, epidermal growth faktör (EGF), fibroblast growth faktörler (FGF), insülin like growth faktörler (İGF) içerir 19.
İlk defa 1940 yılında Rotth ve arkadaşları amniyotik membranı konjunktival defektlerde kullanmıştır. Daha sonraki yıllarda korneal epitel üzerinde reepitelizasyon, inflamatuar cevap ve skar oluşumu üzerine olumlu etkiler gösterdiği anlaşılan amniyotik membran ve sıvının korneal lezyonlarda kullanımı popüler hale gelmiştir 20,21. Ayrıca amniyotik membran ve sıvı içermiş oldukları sitokinler, antiinflamatuar ve antianjiogenik proteinlerle oküler hasarı sınırlamada etkili bileşenlerdir 22.
Yapılan bu çalışmada da deneysel olarak korneal defekt oluşturulan tavşanlarda amniyon sıvısının terapötik etkisi KG grubu ve sağlıklı korneal dokudaki histopatolojik parametrelerle karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.