Deri yaraları mekanik travma, cerrahi prosedürler, kan dolaşımının azalması, yanıklar veya yaşlanmaya bağlı oluşabilir. Deri yaralanmasının neden olduğu cilt bütünlüğü hasarı veya kaybı, önemli sakatlıktan ölüme kadar değişen ciddi problemlere neden olabilir. Yara iyileşme süreci değişen yoğunluklarda birçok hücre tipinin, çeşitli sitokinlerin ve büyüme faktörlerinin birbiriyle uyum içinde rol aldığı biyolojik, komplike, dinamik bir süreçtir. Yara iyileşmesinde kullanılan yöntemlerin ana hedefi; iyileşmeyi iyi yönde hızlandırmak için yara iyileşmesinde rol alan faktörleri etkileyerek, bu fazlara ait süreleri kısaltmak ve ideal bir skar oluşumunu sağlamaktır. Bu amaçla, gerek lokal ve gerekse sistemik çeşitli doğal ve sentetik malzemeler ajan kullanılmış ve yara iyileşmesindeki gecikme ve düzensizliklerin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Doğal malzemelerin çoğu hala çeşitli bitkilerden elde edilmektedir
3,6,18.
Yapılan bu çalışmada da Türk hekimlik geleneğinde folklorik olarak kullanılan 5 bitkinin, kurutulmuş kök ve yapraklarından elde edilmiş hemostatik ajan olarak kullanılan ABS’nin yara iyileşmesi üzerine olan etkileri klinik ve histopatolojik olarak değerlendirilmiştir.
ABS çeşitli diş operasyonları, değişik sebeplerle oluşan yaralanmalar, burun kanamaları, travmatik kesikler, spontan ya da cerrahi girişimler sonrası oluşan minör ve major kanamaların kontrolünde kullanılmaktadır. Kanama kontrolündeki etkinliği birçok çalışma 19-22 ile kanıtlanmış olan ABS’nin, gerek çeşitli deneysel çalışmalar ve gerekse olgu sunumları ile antimikrobiyal, antifungal, antiseptik, antitümoral özelliklerinin yanında yara iyileşmesini hızlandırıcı etkisinin de olduğu bildirilmiştir 15,23,24. Erçetin ve ark. 25 diş çekimleri ve periodontal tedaviler sırasında lokal ABS uyguladıkları vakalarda, yara iyileşme sürecinin normal geliştiğini ve hiçbir hastada yara enfeksiyonunun görülmediğini tespit etmişlerdir. Sonuç olarak ABS’nin etkin bir hemostatik ajan olduğunu, periodontal cerrahiler ve diş çekimlerinden sonra yara iyileşmesinin hızlanması için ve enfeksiyonların önlenmesinde faydalı olabileceğini rapor etmişlerdir.
Bu araştırmada da yedi ve on dördüncü günlerde yapılan makroskopik yara kontrollerinde Grup 1 ve 2’deki yaraların grup 3’e göre çok daha hızlı ve komplikasyonsuz iyileştiği görüldü. Hemen tüm gruplarda yara yüzeyinde yara kabuklarının kaldığı denekler görüldü. Ancak hiçbir denekte yara enfeksiyonu tespit edilmedi. Bu bulgular ABS’nin antiseptik ve antimikrobiyal özelliklerinin olduğunu desteklemektedir.
Akalın ve ark. 18 ABS’nin ratlarda oluşturdukları tam kat deri yarasının iyileşmesi üzerine etkilerini histolojik ve fotografik olarak araştırdıkları çalışmada deney grubu ratlardaki inflamatuar skorlamasının, fibroblast proliferasyon derecesinin, damarlaşma miktarının, yara kasılma oranlarının kontrol grubuna oranla daha üstün olduğunu ifade etmişlerdir. Bu nedenle de ABS doğal bir ürün olarak tam kat deri yaralarında etkili ve güvenli bir şekilde kullanılabileceği sonucuna varmışlardır. Özcan ve ark. 9’da ikinci derece yanıklar üzerine yaptıkları deneysel çalışmalarında benzer bulgular elde ettiklerini bildirmişlerdir.
Yapılan çalışmada elde edilen makroskopik sonuçlara göre ABS ve Madecassol’ün yara iyileşmesini kontrol grubuna göre hızlandırdığı söylenebilir. On dördüncü günde yapılan kontrollerde grup 1 ve 2 de üç ratta yara bölgesinin tamamen kapandığı tespit edildi. Ancak yapılan istatistiksel analizlerde gruplar arasında fark olmadığı belirlenirken 7 ve 14. günlerde tüm gruplar arasında anlamlı farklılık görüldü. Bu sonuçlara bakıldığında ABS ve Madecassol kullanılan gruplarda daha fazla ratta yara alanlarının tamamen kapandığı tespit edildi. Bu nedenle ABS’nin deri yaraların erken kapanması ve sorunsuz iyileşmesi amacıyla kullanılabileceği şeklinde değerlendirildi.
Yapılan çeşitli araştırmalarda ABS’nin içeriğindeki bitkilerin damar endoteli, kan hücreleri, anjiogenezis, hücresel proliferasyon, vasküler dinamikler ve hücresel mediatörler üzerinde etkileri olduğu saptanmıştır. Bu etkileri göz önüne alınarak, ABS’nin olası diğer etkilerini araştırmak amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmış ve halen yapılmaya devam etmektedir 26-28.
Bu çalışmada da ratlarda oluşturulan tam kat deri yarasında kullanılan ABS’nin yara kontraksiyonu, epitelizasyon, granulasyon dokusu oluşumu ve yangısal hücre infiltrasyonu üzerine olan etkileri makroskopik ve histopatolojik olarak da değerlendirildi.
Proliferatif evre boyunca gerçekleşen önemli olaylardan biri olan reepitelizasyon, yara iyileşmesinin ana unsurlarından biridir. Trombositler ve makrofajlar tarafından sentezlenen ve salınan büyüme faktörlerinin uyarısı sonucu gerçekleşen bir süreçtir 10. Yara iyileşmesinin histopatolojik incelemesi için reepitelizasyon, kollajen birikimi ve kan damarı oluşumu gibi çeşitli parametreler farklı araştırmacılar tarafından kullanılmıştır. Aktop ve ark. 29 varfarin verdikleri deney hayvanlarında iki farklı lokal hemostatik ajanın (Celox®, ABS) kısa dönemde yumuşak doku iyileşmesi üzerine olan etkilerini karşılaştırmışlardır. Sonuç olarak her iki ajanın da kanama kontrolünde etkili olduğunu, Celox®’un kaliteli bir yara iyileşmesine, ABS’nin de hızlı bir iyileşmeye sebep olduğunu tespit etmişlerdir. İşler ve ark. 30 ratların tibialarında kemik defekti oluşturdukları çalışmalarında ABS’nin erken kemik iyileşmesi üzerine etkilerini incelemişlerdir. Dokuların 7. gün histopatolojik değerlendirmesinde ABS uygulanan grupta kontrol grubuna göre daha az enflamasyon ve nekroz görüldüğü aynı zamanda erken kemik iyileşmesi sürecinde yeni kemik oluşumunun daha fazla olduğu bildirilmiştir.
Yara iyileşme sürecini değerlendirmede epitelizasyon, granulasyon dokusu oluşumu ve yangısal hücre infiltrasyonu düzeyini ölçüt alan bu çalışmalara benzer olarak bu çalışmada da, histopatolojik değerlendirmeler yapılarak karşılaştırılmıştır. Yedinci günde yapılan histopatolojik değerlendirmelerde epitelizasyon, granulasyon dokusu oluşumu ve yangısal hücre infiltrasyonu açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (P<0.05, Tablo 2). Epitelizasyonun Grup 3 de henüz tam olarak şekillenmediği görülürken, Grup 1 ve 2’de epitelizasyonun şekillendiği belirlendi. Bu iki grup kendi arasında incelendiğinde ise 2. gruptaki epitelizasyonun 1. gruba göre daha ileri düzeyde ve kompakt bir yapıda olduğu belirlendi (P<0.05, Tablo 2, Şekil 4). Granulasyon dokusu oluşumunun ise 2 ve 3. gruplarda 1. gruba göre daha geri düzeyde ve immatür özellikte olduğu belirlendi. Ayrıca gruplar yangısal hücre infiltrasyonu açısından incelendiğinde, yangı hücrelerinin en fazla grup 3 de sonra grup 2 de olduğu belirlendi. On dördüncü günde yapılan histopatolojik analizlede ise epitelizasyon ve granulasyon dokusu oluşumu açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (P<0.05, Tablo 2). Epitelizasyon ve granulasyon dokusu oluşumunun grup 2’de, grup 1 ve 3’e göre daha ileri düzeyde olduğu belirlendi (P<0.05, Tablo 2, Şekil 7). Fakat yangısal hücre infiltrasyonları açısından gruplar arasında anlamlı bir fark görülmedi. Histopatolojik incelemelerde elde edilen bu bulgular, ABS’nin kontrol grubuna göre yara alanının genişliğindeki azalmayı hızlandırarak yara iyileşmesine katkı sağladığını düşündürmüştür.
Sonuç olarak doğal bir ürün olan ABS’nin güvenli bir ilaç olduğu, yara iyileşmesi üzerinde herhangi bir olumsuz etki yapmadığı ve tam kat deri yaralarında etkili ve güvenli bir şekilde kullanılabileceği kanısına varılmıştır. Ancak ABS’nin yara iyileşmesi üzerindeki klinik ve histopatolojik yararlarını ve olası olumsuz etkilerini değerlendirmek için ek çalışmalara ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir.
Teşekkür
Çalışmada ABS materyal temininde katkılarını gördüğümüz İmmun Gıda İlaç Kozmetik San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne teşekkürlerimizi sunarız.