Daha önce meydana gelen küresel salgın hastalıklar (SARS, MERS, H1N1 gibi) üzerine yapılan araştırmalar, pandemiye bağlı anksiyetesi olan kişiler pandemi sonrasında yüksek düzeyde stres, travma sonrası stres bozukluğu (PTSD), anksiyete bozukluğu, sağlık kaygısı ve hatta intihar eğilimi sergilediklerini ortaya koymuştur
9-12. Korku ve kaygıya dayalı olan, koronafobi olarak da bilinen koronavirüs anksiyetesi bir duygu yapısıdır
13.
Polat ve Coşkun 14 yaptıkları çalışmada, COVID-19 salgını boyunca yoğun bir tempoyla bu sürece emek veren sağlık çalışanlarının depresyon, anksiyete ve stres durumlarının etkilendiği sonucuna ulaşmışlardır. Uygun çalışma koşullarının sağlanması, sağlık çalışanlarına uygun ve gerekli koruyucu ekipmanlarının sağlanması ve ruh sağlıklarını koruma programlarının geliştirilmesinin planlanması ile sağlık çalışanlarının geçirdiği bu yoğun süreç hasarının en aza indirgenmesi sağlanabilir.
Bu çalışmada ise COVID-19 salgınının başlangıcından yaklaşık bir sene sonra, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinde koronafobiyi değerlendirilmiştir. Öğrencilerin koronafobi toplam puanı 47.09±13.49 olarak saptanmıştır. Kullanılan ölçekte maksimum puanın 100 olduğu dikkate alındığında bu değer bize katılımcı öğrencilerde koronafobi düzeyinin orta düzeyde olduğu kanaati oluşturmuştur.
İranlı tıp öğrencilerine yönelik yapılan bir çalışmada, COVID-19 pandemisi boyunca tıp fakültesi öğrencilerinde anksiyete görülme sıklığı %38 olarak saptanmıştır 15. Çinli tıp öğrencilerine yapılan farklı bir çalışmada ise, Çin’de bulunan tıp fakültesi öğrencilerinde COVID-19 pandemisinden kaynaklandığı düşünülen anksiyete oranı %24.9 olarak saptanmıştır 16.
Daha önce yapılan çalışmalarda, Tıp fakültesinde okuyan kadın öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha fazla kaygılı olduğu gösterilmiştir 17-19.
Çinde yapılan farklı bir çalışmada COVID-19 pandemisi sırasında cinsiyetinin kadın olması ile stres, anksiyete ve depresyon düzeyleri arasında anlamlı derecede ilişkili olduğu saptanmıştır 20. Yapılan bu çalışmada da kadın öğrencilerin, erkeklere oranla daha yüksek koronafobi düzeyine sahip olduğu görülmüştür. Buna rağmen bazı araştırmalar, COVID-19 fobisini incelerken kadın ve erkekler arasında cinsiyet farkında kaynaklı bir farklılık göremediklerini bildirmişlerdir 21. Kesin bir sonuca ulaşamamak, koronafobinin çok faktörlü bir yapı olduğunu göstermiştir.
İran’da klinikte eğitim gören tıp fakültesi öğrencileri arasında COVID-19 semptomlarının deneyimlemiş olanlar ile hastalığın bulaşmadığı bireyler karşılaştırıldığında, bulaşın meydana gelmesi, anksiyetenin gelişmesinde en etkili faktörlerden biri olduğu belirtilmiştir 18. Yapılan bu çalışmada ise yakınlarının veya kendilerinin COVID-19 tanısı almasının COVID-19 Fobi durumları ile anlamlı ilişkisi saptanmamıştır.
Araştırmacılar 22, 2003 yılındaki SARS-CoV salgını sırasında, yüksek önleyici tedbir alan katılımcıların daha düşük seviyelerde psikolojik etki, depresyon, anksiyete ve stres sahip olduğu ilişkisini bulmuşlardır. Sağlık çalışanları doğru şekilde ve yüksek koruyucu malzemeye erişme olanağı bulurlarsa, mevcut koşullardan daha az etkilendiği görülmüştür. Güvenlik duygusunu arttırdığı düşünülen bu durumun psikolojik olarak olumlu sonuçlar sağladığı düşünülmektedir.
Yapılan bu çalışmada ise, ulusal kısıtlamalara uyum ve toplu yerlerde maske sosyal mesafeye dikkat etme konusunda daha dikkatli oldukları görülen öğrencilerin anlamlı olarak daha yüksek kaygı durumuna sahip oldukları gözlenmiştir. Kişisel Koruyucu Ekipman kullanma açısından kendisini çok az güvende hisseden öğrencilerde ise sadece psikolojik alt boyutta kaygı düzeyi anlamlı olarak yüksek bulunmuştur, diğer alt boyutlarda ve toplam koronafobi düzeyinde anlamlı yükseklik saptanmamıştır.
Gencer 23 2020 yılında yaptığı bir çalışmada, araştırmaya katılan kişilerin %12,5’inin kronik bir rahatsızlığı bulunmakta, kronik bir hastalığın bulunup bulunmamasına göre katılımcıların koronavirüs korkusu düzeylerinde anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir. Ancak puan ortalamaları incelendiğinde; kronik bir hastalığı bulunmayan kişilerin, hastalığı bulunanlara göre daha fazla koronavirüs korkusu yaşadıkları anlaşılmıştır.
Yohannes 24, 2021 yılında yapmış olduğu bir çalışmada, KOAH hastalarının, COVID-19 pandemisi sonrası anksiyete, kaygı ve depresyon düzeylerinde artış olduğuna dikkat çekmiştir. Ölüm korkusu, sokağa çıkma yasağı, sosyal izolasyon gibi nedenlerin buna yol açtığını belirtmiştir. Yapılan bu çalışmada kronik hastalığa sahip olan öğrencilerin, kronik hastalığı olmayan öğrencilere göre daha çok koronafobisi olduğu saptanmıştır.
Sonuç olarak, Katılımcıların COVID-19 Fobi Durumları ile hastanede rotasyon yapma, acil servis rotasyonu yapma değişkenler arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Ancak bu rotasyonlara öğrencilerin tümünün katılmamış olması koronafobi ile hastanede rotasyon yapma durumları arasında anlamlı ilişki bulunmamasına neden olmuş olabilir. Bu nedenle tıp fakültesi öğrencileri ile koronafobi araştırmalarının yüz yüze eğitimin tam olarak başlamasından sonra da devamı önerilir.