Aktif bir yaşam şeklinin, düzenli aerobik egzersizlerin vücut yağları ve kan lipidleri üzerindeki olumlu etkileri bir çok çalışmada vurgulanmıştır
3,5,12,13,17,20,24,26,28,29,31.
Deney grubu (DG) ve kontrol grubunun (KG) ön test değerlerinden yaş, boy, vücut kompozisyonu ve kan lipidlerinden LDL-K ile trigliserid benzerlik gösterirken (p>0.05), TK ve HDL-K değerleri KG'de, AKŞ değeri de DG'de yüksek bulundu (tablo 1)(p<0.01).
Deney ve kontrol grubunun her ikisinde de son test sonrası olumlu iyileşmelerin gözlendiği özelliklerin (TK, LDL-K ve HDL-K) % değişim miktarları karşılaştırıldığında, sonucun ilaç ve diyet kombinasyonuna ilaveten egzersizin uygulandığı deney grubunda daha yüksek olduğu tespit edildi. Bu tespit; düzenli egzersiz programının, diyet uygulamasına veya farmakolojik girişime ilave edilerek birincil ve ikincil korunmada kullanılmasının daha olumlu sonuçlar verdiğini bildiren literatür bilgileriyle paralellik göstermiştir 13,29.
Egzersiz programının başında ve sonunda Deney ve kontrol grubuna ait test edilen özelliklerin değişim miktarları (test edilen ve ölçülen özelliklerin grup içi farkları) gruplar arası karşılaştırıldığında, ön test ölçümleri neticesinde kontrol grubu lehine olan HDL-K'nın benzer (p>0.05), vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi, VKİ, AKŞ'nin p<0.01 seviyesinde, bel çevresi, TK, LDL-K ve Trigliserit de ise p<0.05 düzeyindeki anlamlı değişimin deney grubunun lehine olduğu görülmüştür (tablo 5).
Vücut ağırlığı ve boy uzunluğu dikkate alınarak geliştirilmiş VKİ formülüne göre grupların ön ölçüm değerleri 25 ile 29.9 kg/m2 arasında olup (DG; 26.27 kg/m2, KG; 25.95 kg/m2) bu değişken bakımından kilo fazlalığı olan kategoriye girdiği (13,20,29,30), son ölçümlerde KG ile karşılaştırılan DG'nin vücut ağılığındaki anlamlı düşmeye rağmen, grupların yine kilo fazlalığı olan kategoride kaldıkları tespit edilmiştir (tablo 1,2,5).
KG'nin ön ve son test ölçümlerinin grup içi karşılaştırılmasında total kolesterol (226.6±29.25 mg/dL, 201.67±26.6 mg/dL) ve LDL-K (155.53±26.9 mg/dL, 134.13±20.7 mg/dL) değerlerindeki düşme (p<0.01), açlık kan şekeri (89.2±4.14 mg/dL, 92.27±4.94 mg/dL) (p<0.01) ile HDL-K (39.97±6.19 mg/dL, 41.37±6.7 mg/dL) değerlerindeki yükselme anlamlı bulunmuştur (tablo 4) (p<0.05).
KG' nin lipid profilindeki grup içi anlamlı ve olumlu bu değişiklik, lipid düşürücü farmakolojik (statin grubu ilaçlar) girişime ilaveten diyet bilgisinin sözlü olarak verildiği bir çok çalışmanın sonucu ile örtüştüğü görülmüştür 11,26,29,31. 12 haftalık sürecin sonunda KG'deki TK, LDL-K lipid değerlerinin normal değerlere yakın olduğu, ancak ulusal kolesterol eğitim programı (NCEP) yetişkin tedavi paneli (ATP) III'e göre ise grubu oluşturanların koroner kalp hastası olduğu göz önüne alındığında (olması gereken LDL-K düzeyi <100 mg/dL) ikinci ölçümler sonrası elde edilen LDL-K değerinin yetersiz olduğu tespit edilmiştir. Hatta ATP III 2004'te yüksek riskli hastalarda LDL-K'nın 70 mg/dL'nin altında olması önerilmiştir 24,25,27,29,30.
Al-Ajlan ve Mehdi, 474 erkek ve bayanın katıldığı çalışmada iştirakçileri fiziksel aktivite düzeyine göre; sedanter, düşük, orta ve yüksek olarak sınıflandırmış (fiziksel aktivite düzeyi; sıklık, yoğunluk ve süre göz önüne alınarak kategorilendirilmiş) ve VKİ ile aktivite düzeyi arasında ters bir ilişkinin olduğunu rapor etmişlerdir 2.
VKİ'nin artması ile iskemik kalp hastalığı arasında güçlü bir ilişkinin olduğu, azalması ve özellikle 20 kg/m2'nin altına düşmesi ile mevcut korelasyonun terse döndüğünü vurgulanmıştır. Ayrıca yüksek VKİ değerindeki azalmanın, ölüm oranında ve kardiyovasküler riskte düşmeye neden olduğu bildirilmiştir 6,19,21,29,30.
DG'nin bel çevresinde, toplam vücut ağırlığı ve vücut yağ yüzdesindeki azalmaya paralel anlamlı bir düşmenin olması (tablo 5) (p<0.01), aerobik egzersizlerin etkili olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
Mansikkaniemi ve ark. yaşları 24 ile 39 arası genç yetişkinleri uzun süreli bir takibe almış, hem erkeklerde hem de bayanlarda bel çevre kalınlığı ve yaş ile fiziksel aktivite seviyesi arasında kuvvetli bir ters ilişkinin olduğunu tespit etmişlerdir. Aynı çalışmada boş zaman fiziksel aktiviteleri ile koroner hastalık risk faktörleri arasında olumlu bir ilişkinin tespit edildiği, dolayısı ile fiziksel aktivitelere bağlı olarak koroner damar hastalık riskinin azaldığı rapor edilmiştir 19.
12 haftalık egzersiz programından sonra deney grubunun vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi ve bel kalınlığındaki anlamlı düşüş (tablo 3,5) (p<0.01, p<0.05), aktivitelerin süresine bağlı olarak ilerleyen süreçte enerji kaynağı olarak öncelikli olan karbonhidratlardan sonra yağların da devreye girmesi ile açıklanabilir 7,12,14,28.
Bireyselleştirilmiş düzenli ve planlı egzersiz programının uygulandığı 12 haftalık sürecin sonunda, DG ile KG karşılaştırıldığında DG'nin lehine olan kan lipid değerlerindeki olumlu ve anlamlı değişim (tablo 5) (p<0.05), düzenli yapılan aerobik egzersizler veya aktivite düzeyinin yüksek olması ile elde edilen ideal kan lipid profili literatür bilgisi ile örtüşmektedir. Egzersiz programının başında KG lehine olan HDL-K değerinin (tablo 1) (p<0.01), grup içi ön ve son test farklarının gruplar arası karşılaştırılmasında benzerlik sergilemesi (tablo 5), yine bu sürecin HDL-K'yi olumlu yönde değiştirdiğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir (p>0.05).
Kan lipitleri ile ilgili bir çok araştırmada, dozu yeterince şiddetli aerobik bir antrenman periyodundan sonra kanda trigliseritlerin azaldığı, total kolesterolün bazen azaldığı bazen değişmediği, fakat kolesterolün yüksek yoğunluklu olanının (HDL-K) yükseldiği, düşük yoğunluklu olanının (LDL-K) ise düştüğü belirtilmektedir 1.
Lakusic ve arkadaşları yaş ortalaması 58±9 olan, 444 (erkek; n = 364, bayan; n=80) kişinin katıldığı çalışmada 3 haftalık kardiyak rehabilitasyon programı sonrası TK, trigliserit, ve LDL-kolesterol seviyelerinin anlamlı düzeyde düştüğünü, HDL-Kolesterol seviyesinin de anlamlı olacak şekilde yükseldiğini tespit etmişlerdir. Çalışma sonucunda orta düzeyde düzenli fiziksel aktivite ve sadece diyet veya bu ikisinin kombinasyonu lipid düşürücü ilaçla desteklendiğinde plazma lipidleri seviyesinde olumlu ve anlamlı değişiklikler olduğu ve bu sayede koroner kalp hastalığının önlenmesinde etkinliğin artırılabileceği sonucu çıkartılmıştır 18.
Kim, J.R. ve arkadaşları “koroner kalp hastası erkeklerde egzersiz sıklığı ve yoğunluğunun lipid seviyelerine olan etkisi” konulu çalışmalarında yaşları 30 ile 67 arasında olan koroner kalp hastalarının oluşturduğu gruplarda, sıklığı fazla olan egzersiz programının uygulandığı gruptaki lipid değerlerindeki olumlu değişmelerin, yoğunluğu yüksek olan egzersiz programının uygulandığı gruptaki değişmelerden daha fazla olduğunu bildirmişlerdir. Egzersiz seanslarına katılım sayısının fazlalığı HDL-K'yi yükselterek, HDL-K'nin LDL-K ve TK'ye oranında (HDL-K/LDL-K, HDL-K/TK) iyileşmelere sebep olduğu, dolayısıyla egzersiz programlarında sıklığın, yoğunluktan daha fazla kan lipitleri üzerinde olumlu değişimlere sebep olduğunu vurgulamışlardır 16.
Couillard ve arkadaşları 200 erkek katılımcının iştirak ettiği çalışmada düzenli dayanıklılık egzersizinin özellikle düşük HDL, yüksek trigliserit seviyesi ve abdominal yağ fazlalığının düzeltilmesinde yardımcı olabileceği sonucunu çıkartmışlardır. Yapılan egzersizin eşik değerinin yeterli olması halinde plazma HDL seviyesinin yükselebileceği görüşü kabul edilmektedir. Ayrıca birkaç çalışmada dayanıklılık egzersizleri ile HDL seviyesindeki artışın aynı zamanda çoğunlukla vücut ağırlığı veya vücut yağındaki azalmadan kaynaklandığı bu iki değerdeki değişikliklerin birbiriyle ilişkili olduğu ileri sürülmüştür 7.
Bir çok çalışmada aerobik karakterde düzenli fiziksel aktivitelerin lipit metabolizmasına ve lipit profiline pozitif yönde etki ettiği, neticede total kolesterol, LDL-K, trigliserit düzeylerini düşürdüğü, HDL-K düzeyini ise yükselttiği bildirilmiştir. Bu olumlu değişimlere aracılık eden düzenli fizik aktivite, III. Erişkin Tedavi Panelinde (Adult Treatment Panel III) yüksek serum kolesterol tedavi sürecinin rutin bir bileşeni olarak bildirilmiştir 24,27.
Al-Ajlan ve Mehdi, fiziksel aktivite düzeyi ile plazma HDL-K seviyesi arasında güçlü doğrusal bir ilişki olduğunu rapor etmişlerdir 2.
Açlık trigliserit yüksekliğinin koroner riski yükselten küçük yoğun LDL parçacıklarının bir göstergesi olduğu hususunun ağırlık kazanması sonucu, trigliseritlerin normal üst sınırının 150 mg/dL'ye çekilmesi öngörülmüştür 27,30. Ön test TG değerleri benzer olan (tablo 1) (p>0.05) deney ve kontrol grubunda son testteki azalma oranları sırasıyla % 26.7 ve % 9.8 olup, bu değişim neticesinde TG değerleri; DG'de 152.77±66.5 mg/dL, KG'de ise 188.2±39.96 mg/dL seviyesine inmiştir (tablo 2, 5) (p<0.05).
Ezersiz programı sonunda grupların trigliserit değerlerindeki anlamlı değişimin (p<0.05) deney grubunun lehine olması; hafif ve orta yoğunluktaki egzersiz esnasında enerjinin % 50'sinden fazlasının yağlardan sağlanması ve uzun süreli egzersizlerde vücudun ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük bir bölümünün serbest yağ asitleri moleküllerinden elde edilmesi dolayısı ile aerobik metabolizmada yani düşük şiddetteki egzersizlerde (dinlenme anları dahil) ihtiyaç duyulan enerjinin çoğu trigliseritlerden sağlanır bilgisiyle izah edilebilir 14,28,31.
Deney grubunun kan lipid değerlerindeki anlamlı düşmeler (p<0.05, tablo 5), koroner kalp hastalıkları riskinde bu değişkenler bakımından bir düzelmenin söz konusu olduğunu ortaya koymaktadır 12,24,27,29,30,31.
Bireyselleştirilmiş düzenli ve planlı egzersiz programı sonunda AKŞ; DG'de 96.93 mg/dL'den 83.7 mg/dL'ye düşerken (tablo 3, p<0.01), KG'de 89.2 mg/dL'den 92.27 mg/dL'ye yükseldiği tespit edilmiştir (tablo 16, p<0.01). DG ve KG, AKŞ ön ve son test değerlerinin grup içi farklarının karşılaştırılmasında p<0.01 seviyesinde fark bulunmuştur (tablo 5).
AKŞ Metabolik Sendromun oluşumundaki beş faktörden biri olup, değerinin <110 mg/dL olması ön görülmektedir (tablo 5) 11,17,20.
Düzenli ve planlı egzersiz programı neticesinde AKŞ değerinde anlamlı düşme olduğu ve insüline olan duyarlılığın arttığı bildirilmiştir 11. Ancak egzersiz ile insülin duyarlılığındaki artışa benzer metabolik bazı faydaların sağlanabilmesi için yoğunluğun > % 60 olmasına dikkat çekilirken 10, koroner kalp hastalarında bireyselleştirilmiş egzersiz programının uygulanmasında şiddet % 50 - 60 olmasına rağmen AKŞ değerinde anlamlı düşüş tespit edilmiş ve bu düşüşün vücut ağırlığındaki anlamlı azalma ile birlikte olduğu görülmüştür (tablo 5).
Diyabet riski üzerine fiziksel aktivitenin önemli etkisi kilo yönetimini kontrol etmeye dayandırılmıştır. Fiziksel aktivite direkt olarak glikometabolizmayı düzeltip, insülin seviyelerinde azalma, insülin duyarlılığında ise artma meydana getirerek, gizli bir şekilde gelişen diyabet sürecini düşürdüğü ifade edilmiştir 4,10.
Koroner hastalarda kardiyak rehabilitasyon ve ikincil koruma programlarının bir çok ülkede yakın zamanda gösterilmiş olan yararları çok sayıda olup, kardiyak hastaların tedavisinde zorunlu hale gelmiştir. Bireyselleştirilmiş düzenli ve planlı egzersizlerin bu süreçte ilaç ve uygun diyete ilave edilerek uygulanması ve akabinde olumlu sonuçların alınması, genel ve kardiyak ölümlerdeki oranlarda azalma meydana getirecek ve bu hastalara fizyolojik, sosyal ve psikolojik faydalar sağlayıp, daha kaliteli bir yaşam sürmelerine katkı sağlayacaktır.