Dünya Sağlık Örgütü uzmanlar komitesi tarafından oluşturulan bir raporda da belirtildiği üzere; bebek ölüm hızını ve bebek ölümlerini etkileyen faktörler çeşitli olup, anne ve bebeğe ait pek çok faktörün olduğu bilinmektedir
4.
Melikgazi Bölgesi'nde 2006 yılında ölen bebeklerin çoğu (%58.0'i) erkektir. Eskişehir'de yapılan benzer bir çalışmada ölen bebeklerin % 61.5'i erkek, % 38.5'i ise kızdır 5. Türkiye geneli için de erkek çocukların bebek ölüm hızları, kız çocukların bebek ölüm hızlarından daha yüksektir 6. Bu oranlar erkek çocuklarının cinsiyet nedeniyle doğuştan beklenen riskleri ve ölüm oranları açısından benzerdir.
Doğumların %81.2'si doğumevi hastanesinde, %14.3'ü üniversite hastanesinde, %4.5'i özel hastanelerde gerçekleşmiştir. Sağlık personeli yardımı olmadan meydana gelen doğumlarda yenidoğan ölümlerinin sıklığı daha fazla beklenirken 6, kayıtlara göre ölen bebeklerin hiç biri evde doğmamıştır. Türkiye genelinde doğumların sağlık kuruluşunda meydana gelme oranı %78 iken 7 bizim çalışmamıza göre ölen bebeklerin tamamı sağlık kuruluşunda doğmuştur. Bu oranda grup başkanlığı bölgesinde yürütülen, “tüm doğumların hastanede yapılması ve evde doğumların engellenmesi” yönündeki çalışmaların faydası olduğu düşünülebilir. Zira Sağlık Grup Başkanlığı bölgesinde 2006 yılında gerçekleşen tüm doğumların %97.9'u sağlık kuruluşunda, %0.9'u evde sağlık personeli yardımıyla meydana gelmiştir. Bölgede kendi kendine doğum oranı %1.92'dir.
Doğumun yapıldığı yere göre doğum şekline bakılacak olursa; doğumevi hastanesinde normal doğum tercih edilirken, üniversite hastanesi ve özel hastanelerde sezaryen ile doğumun tercih edildiği (Tablo 1) görülmektedir ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (X2: 15.319 p<0.001).
Bu tercihlerde komplikasyonlu olguların üçüncü basamak olarak üniversite hastanesine sevk edilmesi ve komplikasyonlar nedeniyle sezaryen tercihinin nispeten mecburi oluşu, özel hastanelerde özel hekim tarafından takip edilen gebelerin sezaryen doğuma teşvik edilmeleri, doğumevi hastanesinde doğum yaptıran ekibin genellikle ebelerden oluşup normal doğum sayısının bu nedenle yüksek olduğu gibi pek çok neden düşünülebilir.
Ölen bebeklerin tümü herhangi bir sağlık kuruluşunda doğarken, ölümlerin %9.8'i evde meydana gelmiştir. 1999 yılında Narlıdere'de yapılan bir çalışmada ölümlerin %20'sinin evde meydana geldiği tespit edilmiştir 8. Son yıllarda sağlık kuruluşlarının kullanımının artması ve önlenemeyen nedenlerle meydana gelen ölümlerin varolması aradaki farklılığı açıklayabilir. Ancak yine de özellikle evde meydana gelen ölümler için annelerin eğitiminin yetersizliği bir etken olabilir. Önlenemeyen nedenlerle bile meydana gelse, acil olguda erken tanı, ilkyardım ve sağlık kuruluşuna yaşam uzatıcı hızla ulaşma konusunda eğitim açığımız olduğu muhakkaktır.
Ölümlerin %29.5'inin nedeni konjenital anomalilerdir (Tablo 2). Türkiyede sıfır yaş grubu bebek ölümlerinin ilk sırasında yenidoğan hastalıkları (%49, 3) yer alırken, konjenital anomaliler ölümlerin dörtte birini, enfeksiyonlar yaklaşık beşte birini oluşturmaktadır 6. Özbek ve arkadaşlarının çalışmasında yenidoğan dönemindeki ölüm nedenlerinde ilk sırada “ölü doğum” vardır 9. Kayseri'de 1997'de Öztürk ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada, bebeklerde ölüme neden olan en önemli üç neden pnömoni, prematürite ve konjenital anomalilerdir 10. Narlıdere'de yapılan bir çalışmada da tespit edilen bebek ölüm nedenlerinde konjenital anomaliler %30, prematür doğumlar % 25, pnömoniler %15 ile ilk üç sırayı almaktadır 8, Ünsal ve arkadaşlarının Eskişehir'de yaptığı çalışmanın bulguları da bizim bulgularımızla benzerlik göstermektedir 5. Bu oranlar eski yıllara oranla önlenebilir nedenlerin ve enfeksiyonların ilk sırada olmayışı nedeniyle gelişmişlik göstergesi sayılabileceği için sevindiricidir.
Ölümlerin %43.8'i ilk bir hafta içerisinde meydana gelmiştir (Tablo 3). Ulusal Hastalık Yükü ve Maliyet Etkililik Çalışmasında incelenen ölümlerin %28.2'sinin 1-6 günlükken meydana geldiği ve en sık nedenlerin yenidoğanın solunum distresi sendromu ve prematürite olduğu vurgulanmıştır ki bu oran ve nedenler bizim çalışmamızla da benzerlik göstermektedir (12). Eskişehir'deki çalışmada tespit edilen başlıca bebek ölüm nedenleri; immatürite (% 38.5), konjenital defekt / malformasyonlar (% 28.7) ve infeksiyonlar (% 16.4), 1997'de Kayseri'de yapılan çalışmada (10), ilk bir hafta içinde olan ölüm nedenleri prematürite, konjenital anomali, asfiksi olarak ifade edilmiştir. Bizim çalışmamızda ilk nedenler benzerlik gösterirken, enfeksiyonların oranı %10 civarındadır. Bu da önlenebilir nedenlerin alt sıralarda yer almaya başlaması anlamında değerlidir.
Ölen bebeklerin annelerinin yaşına göre dağılımına bakıldığında; %80'e yakın ölümün 20-34, beşte bir kadar da 18 yaş altı-35 yaş üstü yaş annelerin bebeklerinde meydana gelmektedir. Markovitz ve arkadaşlarının çalışmasına göre anne yaşının 18'in altında olması bebek ölümleri için risk faktörü olarak tespit edilmiştir (12). Ölü doğumlar için de anne yaşının önemli olduğunu gösteren çalışmalar vardır (13). Bölgenin kültürel yapısı nedeniyle; erken yaş gebeliklerinin nedeninin, erken yaş evliliklerinden kaynaklandığı düşünülebilir.
Ölen bebeklerin annelerinde %56.3 oranında tanısı konulmuş bir risk faktörü tespit edilmemiştir (Tablo 4). Latin Amerika bölgesinde bir çalışmada; meydana gelen bebek ölümlerinde, annedeki hipertansiyon, eklampsi, diyabet, 35 yaş üzeri gebelikler, Rh uyuşmazlığı gibi nedenlerin fetal ve perinatal ölümleri artıran risk faktörleri olduğu tespit edilmiştir 14. Bizim bölgemizde ölen bebeklerin annelerinin çoğunda bilinen risk faktörünün tespit edilmemiş olmasının nedenleri; tanı eksikliği, standart tanı ve takip kriterlerinin geliştirilmemiş olması, ebelerin bölgelerinin nüfus yoğunluğu sebebiyle görevlerini yaparken zorlanmaları ve takip yetersizliğinden kaynaklanıyor olabilir. Zira görülmektedir ki; bebek ölümlerinin %90'dan fazlası 3000-7000 kişilik nüfustan sorumlu sağlık evi bölgelerinde meydana gelmiştir. Bu durum; ebe hizmetlerinin kaliteli verilebilmesinin; ebenin sorumluluk alanındaki bölge nüfusu ile yakından ilişkili olduğu, nüfusun artması durumunda hizmette aksamaların ya da gözden kaçmaların olabileceği gerçeğini göz önüne sermektedir.
Sonuç ve Öneriler: Bundan sonraki çalışmalarda, önlenebilir nedenlerle olan ölümlerin en aza indirilmesi amaçlanmalı, prematür doğumlar ve konjenital anomalilerin azaltılması ve önlenmesine yönelik takipler kapsamlı yapılmalıdır. Doğum öncesi bakımı veren ebelerin çalışma şartları çok önemlidir. Yoğun ve etkin çalışması beklenen ve belli bir nüfustan sorumlu olan ebelerin nüfus yükünün en azından sabit tutulması ve artırılmaması gerekir. Bu konudaki sorun; personel sayısının eksikliği ise giderilmeli, personel dağılımı sorunu ise çözümlenmelidir. Bölgemizde beşte bir gibi bir oranda ölümlerin meydana geldiği 18 yaş altı ve 35 yaş üstü grubun eğitim, sıkı takip gibi faaliyetlerle küçültülmesi, bundan sonra meydana gelebilecek bebek ölümlerinin de önlenmesi anlamına geleceği için kıymetli bir bulgudur.