Günümüzde vokal kord paralizileri, özellikle de BAVKP’ lerinin tanısı ve tedavisi konusunda tartışmalar güncelliğini korumaktadır. Literatürde BAVKP’lerinin etiyolojisinde geçirilmiş tiroid operasyonları halen en sık rastlanılan nedendir
12. Tiroidektomi sonrası abduktor vokal kord paralizisi çeşitli yayınlarda %0.3-13.2 arasında değiştiği bildirilmektedir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada bu oran %6.7 olarak bildirilmiştir
13,14. BAVKP tiroidektomi dışında akciğer ve özefagus tümörlerinin yapmış olduğu baskıya, özefagus ve toraks cerrahisine ve periferik nöropatiye bağlı olarak da gelişebilir. Bizim serimizde de bilateral abduktor vokal kord paralizisi nedeniyle kliniğimize müracaat eden hastaların tamamında geçirilmiş tiroid operasyonu hikayesi mevcut idi.
Bilateral abduktor vokal kord paralizilerinde asıl sorun hayatı tehdit edici ciddi solunum güçlüğüdür. Bu nedenle glottik açıklığı artıran ve kordları lateralize eden birçok değişik cerrahi girişimler günümüze kadar uygulanmıştır15. BAVKP’ nin tedavisinde temel amaç solunum sıkıntısını düzeltmektir. Bu işlem gerçekleştirilirken ses kalitesi mümkün olduğunca korunmalı ve aspirasyona yol açılmaması için operasyon sonrası glottik açıklık 4 mm’ den dar, 6 mm’ den geniş olmamalıdır. Bu amaçla BAVKP’ nin cerrahi tedavisinde günümüze kadar birçok teknik tariflenmiş ve uygulanmıştır15,16.
Günümüzde BAVKP’nin cerrahi tedavisinde eksternal yaklaşımların yerini daha çok endoskopik teknikler almaktadır. Endoskopik yaklaşım; kolay kullanım, kısa operasyon süresi, düşük postoperatif enfeksiyon ve hematom gibi komplikasyon riski ve hava yolu kazancı hakkında karar vermede kolaylık nedeniyle eksternal yaklaşıma güçlü bir alternatif olarak görünmektedir6,12. Bu düşünce ile 1948 yılında Thornell7 ilk olarak endolarengeal aritenoidektomiyi önermiş, böylece eksternal yaklaşımlardan uzaklaşılmıştır. Thornell’in orijinal tekniği, daha sonra Kleinsasser tarafından17 aritenoidektomi ve ipsilateral olarak kord 2/3 arka kısma yapılan submukozal hemikordektomi şeklinde popüler olmuştur. Bu tekniği uygulayan Wicker ve Devine18 de, 144 vakalık serisinde başarılı sonuçlar bildirmiştir.
Vokal kord lateralizasyonu için belirtilen ameliyat tekniklerinin hepsinde cerrahi sonrası ses kalitesinde azalma beklenmelidir. Esmer ve arkadaşları19, Thornell operasyonu ile yeterli hava yolu sağlandığını ve konuşma fonksiyonunda fazla bir bozukluk ortaya çıkmadığını bildirmişlerdir. Thornell20 BAVKP’si olan 56 hastalık serisinde, 55 hastada yeterli hava yolu ve kabul edilir düzeyde ses kalitesi sağladığını belirtmiştir. Ülkemizde uygulanan endolarengeal aritenoidektomi serilerinde başarı oranı %80-100 arasında değişmektedir19,21-23. Çalışmamızda toplam 11 hastanın dördüne Thornell’in tarif ettiği submüköz aritenoidektomi, yedisine ise suspansiyon larengoskopisi altında Kleinsasser tekniği uygulandı. Takip süresi içerisinde hiçbir hastaya revizyon cerrahisi gerekmedi. Hastaların hepsinde solunum sıkıntısının düzeldiği izlendi. Bizim hasta serimiz sınırlı olmasına rağmen Thornell ve Kleinsasser tekniği ile elde ettiğimiz sonuçlar yeterli vokal kord açıklığını sağladı ve iki hasta dışında kabul edilebilir düzeyde ses kalitesi sağlandı. Serimizdeki sonuçlar hem etyolojik faktörler olarak, hem cerrahi başarı sonuçları olarak literatürle uyumludur.
Son yıllarda karbondioksit lazer kullanılarak endolarengeal aritenoidektominin daha kolay, kanamasız, minimal postoperatif ödem, eksizyonda kesinlik, istenmeyen skar dokusunun azlığı ve hastanede kalış süresinin kısalığı nedeniyle tercih edilebileceği bildirilmektedir. Ancak ülkemiz koşullarında lazer cihazlarının kullanıma girmesi önemli bir ekonomik sorundur10,24.
Sonuç olarak Thornell veya modifiye Thornell (Kleinsasser) operasyonları cerrahi başarı oranları ile ülkemiz koşulları göz önüne alındığında geçerliliğini korumakta ve kliniğimizde de halen başarıyla uygulanmaktadır.