Yüksek rezolüsyonlu US aygıtlarının kullanılması ile birlikte tiroid US incelemeleri ve boyun bölgesine yapılan yüzeysel US ile Doppler US incelemeleri sonrasında palpe edilemeyen nodüller dahi gösterilebilmektedir
2,9. Ayrıca boyun, toraks BT ve MRG incelemeleriyle de insidental olarak saptanan nodül sayısı artmıştır. Bu nodüllerin çoğu benign olmakla birlikte palpe edilemeyen nodüllerin saptanması malign olup olmadıkları konusunda endişelere yol açmaktadır
10. Bilindiği gibi benign tiroid nodülleri uzun süre benign olarak kalırlar
11. Bu da malign-benign ayırımının önemini ortaya koymaktadır. Tiroid kanserlerinin yavaş büyüdüğü bu nedenle düşük morbidite ve mortaliteyle ilişkilendirildikleri bilinmekle birlikte kapsül dışına büyüme, lenf nodu ile uzak organ metastazına yol açmış tiroid mikrokarsinomu serileri de bildirilmiştir
5.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi tiroid nodüllerinin histolojik karakterizasyonu açısından ilk ve en sık başvurulan yöntemdir. Sarıtaş ve arkadaşları yapmış oldukları çalışmada tiroid soğuk nodüllerinde sitopatolojik tanı yolunda İİAB’nin ilk yöntem olarak kabul edilmesi sonucuna varmışlardır12. İİAB ile birlikte tiroid kanseri tanısında yaklaşık iki kat artış görülürken cerrahi işlemlerde belirgin bir azalma dikkati çekmektedir13. İİAB cerrahi ile kıyaslandığında kolay uygulanabilir bir yöntem olmasına karşın US ve diğer inceleme yöntemleri ile saptanan her nodüle İİAB yapmak mümkün değildir. Bununla birlikte çoğu cerrahi ve iç hastalıkları uzmanı palpe ettikleri her nodüle İİAB önermektedir. MNG olgularında her nodüle biyopsi yapmak olgulardaki anksiyete ve ağrı göz önüne alındığında oldukça zor olacaktır. Bu nedenle İİAB yapılırken nodül seçiminde seçici olunmalıdır. Papini ve arkadaşları palpe edilemeyen tiroid nodülleri ile US eşliğinde yapmış oldukları İİAB çalışmasında düzensiz sınırlı ve mikrokalsifikasyon içeren hipoekoik nodüllerde malignite olasılığının artmış olduğunu ortaya koymuşlardır5. Bayrak ve arkadaşları malign nodüllerin solid iç yapı, hipoekojenite, mikrokalsifikasyon ve düzensiz sınır ile ilişkili olduğunu bildirmişlerdir14. Ancak Çiriş ve arkadaşları İİAB çalışmalarında US’de malign nodülleri tespit etmede kesin ölçüt bulamamışlar15.
Biz bu çalışmada toplumda %10-50 oranında karşılaşılan tiroid nodüllerinin benign-malign ayırımında ve İİAB sırasında nodül seçiminde yardımcı olabilecek US bulgularını tanımlamaya çalıştık.
Yapılmış diğer çalışmalarla birlikte değerlendirildiğinde bizim çalışmamız sonucunda da hiçbir US bulgusu maligniteyi göstermede hem duyarlı hem de özgül olarak bulunmamıştır5,13,16,17. Araştırdığımız US bulguları arasında hipoekojenite ile belirsiz sınır benign ve malign nodül ayırımında istatiksel olarak anlamlı çıkarken (p=0.021, p=0.031) diğer US bulguları (nodül sayısı, boyutları; nodüllerin kalsifikasyon, kistik alan, halo içerip içermedikleri; şekli özellikleri; eko yapısı) ile benign ve malign nodül ayırımında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır. Ayrıca karışık ekojenitedeki nodüllerin yüksek oranda benign olduğu ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu dikkati çekmiştir (p=0.021). Hipoekojenite benign-malign ayırımında yüksek oranda özgül çıkarken (%78), belirsiz sınır özelliği yüksek oranda duyarlı (%80) bulunmuştur. Bu bulgular literatür ile uyumluluk göstermektedir5-7,13,15. Mikrokalsifikasyon, lobulasyon, kistik alan içermeme, heterojen iç yapı birçok çalışma sonucunda1,10,13,16,19-20 tiroid karsinomu tanısında önemli US bulguları olarak kabul edilmekle birlikte bizim çalışmamızda gruplar arasında belirgin bir farklılık bulunmamıştır. Bu çalışmamızdaki kısıtlayıcı faktör olan malign-şüpheli nodüllerin sayısının azlığına bağlanmaktadır. Ancak çalışmamız sonucunda benign nodüllerin %88’inde kalsifikasyon, %94’ünde lobülasyon olmadığı; malign-şüpheli nodüllerin ise %75’inde kistik alan olmadığı ve %95’inin heterojen iç yapısına sahip olduğu dikkati çekmektedir. Literatürde iç yapı heterojenitesi-homojenitesi ile ilgili yapılmış az sayıda çalışma bulunmaktadır. Moon ve arkadaşlarının16 yapmış olduğu geniş serili çalışmada malign nodüllerin heterojen iç yapısına sahip olduğu ancak bu sonucun istatistiksel olarak anlamsız olduğu ortaya konmuştur. Kovacevic ve Skurla21 yapmış oldukları bir çalışmada heterojen iç yapı ile malign nodüller arasında anlamlı bir ilişkiden söz etmemekle birlikte bu çalışmada benign ya da malign nodül oranı bizim çalışmamızdan daha azdır.
Çalışmamızda son zamanlarda yapılan diğer çalışmalarla benzer olarak nodül boyutlarının1,10,22,23 ve tek nodül-MNG ayırımının malignite tanısında önemli olmadığı1,23,24 ortaya konmuştur. Bu ‘’MNG olgularının malignite olasılığı tek nodüle göre düşüktür‘’ klasik bilgisiyle çelişmektedir25.
Sonuç olarak İİAB sırasında radyologlara malignite olasılığı yüksek olan nodül seçiminde yardımcı olabilecek US bulguları arasında en yaralı olanlarının hipoekojenite ve belirsiz sınır özellikleri olduğu söylenebilir.