Oral papillomlar immun sistemi gelişen köpeklerde 1-5 ay içerisinde doğal olarak ortadan kalkar. Ancak bu süre içinde hayvanın beslenmesi büyük bir sorun teşkil etmektedir. Bu süreyi kısaltmak ve hayvanın biran önce eski sağlığına kavuşması için çok sayıda sağaltım tekniği denenmiştir. Hastalığın sağaltımı için; papillomların şirurjikal olarak yada elektrokoterle total ekstripe edilmesi, bağışıklığın aktif hale getirilmesi için papillomların şirurjikal olarak ezilmesi, oral interferon, oral levamizol, intravenöz bağışıklık düzenleyici, subkutan olarak otojen aşı hazırlayarak aşılama ve kemoterapi uygulamaları sayılabilir
2,4,5,10,14,19. Bu olguda çok yaygın olarak bulunan oral papillomların sağaltımında cyclophosphamide uygulanmış ve klinik olarak başarılı bir sonuç elde edilmiştir.
Köpek oral papillomatozis olgularında auto, homo ve heterovaccine aşı uygulamalarından iyi sonuç alındığı bildirilmektedir1,3,9,17. Hatta Öktem ve ark9 dana papillomu ile hazırlanan hetero aşıların da köpeklerde iyi sonuç verdiğini ileri sürülmüşlerdir. Fakat Yağcı ve ark.4 yaptıkları çalışmada aşının squamos cell karsinom gibi yan etkilere yol açtığını ifade etmişlerdir. Ayrıca aşılama için elde mevcut bir aşının olmaması ve otojen aşı hazırlamanın en az 3-4 günlük bir süre alması dezavantaj olarak değerlendirilmiştir.
Çiğneme fonksiyonlarının azaldığı ve sekunder enfeksiyonların oluştuğu olgularda büyük çaplı olan oral papillomların şirurjikal olarak veya elektrokoterle total olarak ekstripe edilmesi önerilmektedir1,3,9,11. Geri kalan küçük çaplı papillomlara da birkaç gün aralıklarla 1/10 oranında amonyak ya da 1/8 asit tannikli gliserin sürülmesine ilave olarak ağız yolu ile sodyum bikarbonat, bizmut nitrat, magnesin kalsine veya bira mayası verilmesinin iyi sonuçlar verdiği bildirilmektedir9. Ancak şirurjikal olarak papillomların ekstirpe edilmesi sırasında şiddetli kanamaların meydana gelebileceği ve nüks etme olasılığının unutulmaması gerekmektedir.
Oral papillomların köpeklerde görülme yaşı, ırk ve cinsiyet ile ilgili çalışmalar sınırlıdır. Bununla beraber genellikle gelişimini tamamlamamış (0-2 yaş) köpeklerde görüldüğü ve papillomların özellikle 4-6 aylıklarda daha sık şekillendiği ifade edilmiştir. Belirgin bir cinsiyet yatkınlığı olmamasına rağmen golden retriver, boxer, terier, pointer, kangal ve cocker spaniel ırkları ile yüksek pigmentasyona sahip köpek ırklarında daha sık olarak oluştuğu bildirilmektedir6,7,9,18. Bu olguda 7 aylık pointer ırkı erkek bir köpekte yaygın olarak karşılaşılan oral papillomatosis rapor edilmektedir. Bu durum da araştırmacıların ifade ettiği yaş, cins ve ırk özellikleri ile paralellik göstermektedir.
Yaygın ve metastazik oral papillom olgularında radyoterapi veya kemoterapi daha endike sağaltım yöntemleri olarak kabul edilmektedir1,11,15,18. Bu amaçla Vincristine, cyclophosphamide, methotrexate tekli ya da kombine olarak uygulanmaktadır. Hücre bölünme siklusunun değişik fazlarında etkilerini gösterdikleri için, bu 3 ilacın kombinasyonu multiple kemoterapi olarak kullanılmaktadır.10,13-16,21. Arıkan ve ark1 kemoterapi uyguladıkları bir grup oral papillomatozisli olguda tek ilaç kombinasyonunun yeterli olacağını ve 3 uygulama ile tamamen sağaltılabileceğini ifade etmişlerdir.
Birçok araştırmacı10,14-16,21 kemoterapi sırasında bulantı, kusma, kan tablosunda değişiklikler, kıl dökülmesi ve beslenme bozuklukları gibi bir takım istenmeyen yan etkiler doğurabileceğini ifade etmişlerdir. Todoro ve ark21 kemoterapi'nin yan etkilerini ortadan kaldırmak için kemoterapi ile birlikte antioksidan kullanılması gerektiğini ifade etmişlerdir. Konuk ve ark15 kemoterapi amacıyla kullanılan vincristine, cyclophosphamide, methoxtrate, adriamiycine gibi ajanların tekli kullanımları sırasında değişik komplikasyonların ortaya çıkabileceğini, özellikle cyclophosphamide kullanımına ilişkin olarak sistitis, vincristine uygulamasına bağlı olarak ajitasyon, adriamycine uygulamasına bağlı olarak nekroz, methotrexate uygulamasına bağlı olarak ta kusma gibi yan etkilerin ortaya çıkabileceğini belirtmişlerdir. Arıkan ve ark1 ise, cyclophosphamide ile yapılan kemoterapinin yaygın papillomatozisde en etkili yöntem olduğunu, bu tarz bir uygulamanın immunoterapi gibi değerlendirilebileceğini belirtmişlerdir. Cyclo-phosphamide supresor T lenfositleri yok etmekte ve bağışıklık reaksiyonunun gelişmesine olanak sağlamaktadır. Cyclophosphamide uyguladıkları hayvanlarda myelotoksisite, gastrointestinal toksisite ve steril hemorajik sistitis gibi yan etkilerin hiçbirine rastlamadıklarını da bildirmişlerdir. Yapılan ilk klinik muayenede, şekillenen oral papillomatozis nedeniyle uzun süre yeteri kadar beslenemediği için, hasta direncinin düşük olduğu gözlenmiştir. Bu olguda cyclophosphamide uygulandıktan sonra sağaltım süresince yapılan klinik kontrollerde, durgunluk ve iştahsızlık dışında her hangi bir yan etki ile karşılaşılmamıştır. Karşılaşılan bu yan etkiler, her kemoterapiyi takip eden 4-5 gün süreyle günlük İV yolla 500 ml % 5 lik serum dekstroz ve 2ml C vitaminini kapsayan semptomatik sağaltım ile giderilmiştir.
Bir köpekte karşılaştığımız yaygın ve kronik oral papillomatozis olgusunda, 3-6 mg/kg dozunda ve birer hafta arayla 4 kez İV yolla cyclophosphamide uygulaması ve bir aylık izleme süresi ile elde ettiğimiz başarılı sağaltım sürecine ait klinik bulgularımız nedeniyle, köpeklerdeki yaygın ve kronik oral papillomatozis olgularında, cyclophosphamide uygulayarak yapılan kemoterapinin, etkin bir sağaltım seçeneği olduğu kanısına varılmıştır.