Yasaların ve Dünya Sağlık Örgütü'nün kabul ettiği
yaşlılık sınırı 65 olmakla birlikte, kişinin bağımlılığa geçişi
çoğunlukla 75 yaş civarında olmaktadır. Üstelik beklenen
yaşam süresi dünya genelinde giderek artmaktadır
5,6.
Bizim yaptığımız çalışmada da özellikle 75 yaş üzeri
olgularda total prolapsus, üriner ve fekal inkontinans
anlamlı olarak yüksek bulundu. Ayrıca 75 yaş üzeri
olgularda kronik dahili hastalıkların insidansı daha
yüksekti.
Jinekolojik muayene, yaşlı kadınların rutin
değerlendirmelerinin bir bölümüdür ve Pap smear ile
yıllık tarama genellikle 65 yaşına dek önerilmektedir. Bu
yolla invaziv servikal kanser oranı % 90’dan fazla
azaltılabilmektedir. 65-75 yaş arası Pap smear taraması
ancak hastanın daha önce hiç taraması yoksa faydalı
olmaktadır. Muayene esnasında histerektomi geçirmiş
olan hastalarda dahil olmak üzere, tüm hastalar
spekulum ile değerlendirilmelidir. Histerektomi
supraservikal olarak yapıldığında serviks intakt olarak
kalır ve kanser açısından risk taşımaya devam eder7.
Yıllık Pap smear ile yapılan taramaya seksüel olarak
aktif olduktan 3 yıl sonra, 21 yaşından geç olmamak
koşuluyla başlamalıdır. 70 yaş ve üstü kadınlarda son 10
yılda ardışık 3 normal pap smear sonucu varsa tarama
kesilebilir. Ancak birçok yaşlı hasta, daha önce hiç
tarama testi yapılmamış olmasından ötürü yüksek risk
allında kabul edilir. Bu nedenle tarama stratejisi hastaya
özel belirlenmelidir. Amerikan kanser birliği, serviksi olan
her kadına Pap smear testinin 1 ila 3 yıl da bir
yapılmasını önermektedir7-10. Bizim çalışmamızda da
olguların düzenli jinekoljik muayene yaptırmadıkları tespit
edildi. Bu nedenle hastalara tam bir jinekolojik muayene
yapmak önem arz eder.
Genel olarak ele alındığında kanser için en önemli
risk faktörü yaştır. Yirmi yaşında bir bireyde yıllık kanser
gelişme riski 1/10.000 iken, bu risk 50 yaşında 1/1000’e,
80 yaşında ise % 1’e çıkmaktadır. Yeni kanser tanısı
almış vakaların % 55’i 65 yaş ve üstündedir. Benzer şekilde, kansere bağlı ölümlerin %70’i 65 yaş ve üstü
nüfusta olmaktadır1. Yaşa göre ölüm sebeplerine
bakıldığında kanser 60–79 yaş grubunda birinci sırada,
80 ve üstü yaş grubunda ise kardiyak nedenlerden sonra
ikinci sırada yer almaktadır. Tüm bu veriler yaşlı nüfusta
kanser ve kanser taramasının önemini ortaya
koymaktadır11. Uterin serviksin diagnostik sitolojisi
bugün en iyi bilinen sitolojik tarama yöntemi olarak, tüm
dünyada yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Sitolojik
yöntem, hızlı ve kolay tanıma olanağı sağlar, dokuya
zarar vermez ve sık olarak hücre örneği almak açısından
elverişlidir. Sitolojinin jinekoloji pratiğinde uygulanması,
invaziv serviks kanseri öncüllerinin erken tanı ve
tedavisinde önemli rol oynamaktadır. Günümüzde Pap
smear testi etkili bir kitle tarama metodu olarak
benimsenmiştir12. Bu nedenle geriatrik popülasyonda
servikal smear değerlendirmesi, özellikle düzenli
muayene yaptırmayan, olgularda mutlaka önerilmelidir.
Bizim 70 yaşındaki bir olgumuz HSIL olarak, 3 olgumuz
ise ASCUS olarak rapor edilmiştir. Bunlardan özellikle
HSIL ve enfeksiyon tedavisi sonrası ASCUS sonucunun
tekrarlaması halinde ileri servikal değerlendirme
yapılması gereken olgulardır ve bu sonuç Pap smear
değerlendirmesinin önemini ortaya koymaktadır.
Öte yandan geriatrik popülasyon değerlendirilirken,
hastanın o anki şikayetine odaklanıp kalmamak ve bu
yaş grubunda görülebilecek tüm organ ve sistemlere ait
semptom ve bulguları yeterince sorgulamak gerekir. Bu
sayede hastanın belirtemediği ya da ihmal ettiği başka
organ sistemlerine ait bir şikayeti ortaya çıkarılıp, ileride
oluşabilecek ciddi tıbbi sorunların önüne geçilebilir.
Ülkemizdeki yaşlı nüfusun rutin sağlık kontrolü
yaptırmasındaki yetersizlik ve hastanın şikayetlerini ifade
etmede yaşadığı zorluklar düşünülürse herhangi bir
şikayetle başvuran geriatrik hastanın tüm organ ve
sistemlerinin değerlendirilmesinin önemi daha da iyi
anlaşılır. Bizim çalışmamızda da olgularımızın tümünde
en az bir kronik hastalık vardı. Bunlardan gerekli
görülenler kardiyoloji, endokrinoloji ve göz hastalıkları
gibi polikliniklere yönlendirildiler.
Çalışmamızın sonuçları doğrultusunda bir
değerlendirme yapmak gerekirse Pap smearin geriatrik
popülasyonda da önemli bir tarama yöntemi olarak
varlığını devam ettirdiği söylenebilir.