[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Veteriner Dergisi
2012, Cilt 26, Sayı 3, Sayfa(lar) 183-189
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Holştayn Irkı Üç İnekte Sekum Dilatasyonu, Dislokasyonu ve Torsiyonu
Cafer Tayer İŞLER1, Muhammed Enes ALTUĞ1, Nuri ALTUĞ2, Sedat MOTOR3
1Mustafa Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı, Hatay, TÜRKİYE
2Kırıkkale Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Kırıkkale, TÜRKİYE
3Mustafa Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı, Hatay, TÜRKİYE
Anahtar Kelimeler: Sekum, dilatasyon, dislokasyon, torsiyon, inek
Özet
Bu çalışmada, ani iştahsızlık, huzursuzluk, süt veriminde düşme ve canlı ağırlık kaybı şikâyeti ile Mustafa Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Kliniklerine getirilen 5 (I.olgu), 7 (II. olgu) ve 8 (III. olgu) yaşlarında, yeni doğum yapmış üç holştayn inekte laparatomi ile tespit edilen sekum dilatasyonu, dislokasyonu ve torsiyonu değerlendirildi. Klinik muayenelerde; tüm olgularda değişik derecelerde dehidrasyon gözlendi, oskülto-perküsyonda ping sesi alındı, operasyon öncesi serum Na+, K+, Cl-, Ca+2 ve P-3 düzeylerinde azalma, kreatinin düzeyinde ise artış saptandı. Laparatomide; üç olguda da ileo-seko-kolik torsiyon bölgesinde nekroz, I. ve II. olgularda nekrotik bölgede perforasyon şekillendiği görüldü. Sekum içeriği boşaltıldıktan sonra torsiyonlar düzeltildi ve perfore nekrotik bölgeler rezeke edildi. İki ve üç no’lu olgularda iyileşme sağlandı, bir no’lu olgu ise operasyon sonrası kesime sevk edildi. Sekum dilatasyon, dislokasyon ve torsiyonu olgularında klinik ve laboratuvar değişkenleri göz önünde bulundurularak, ilaç veya cerrahi sağaltım önceliğinin iyi belirlenmesi gerektiği, dehidrasyon, gastrointestinal kanama, anemi ve azalan demir düzeylerinin klinik seyrin takibi açısından önemli olabileceği sonucuna varıldı.
  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Olgu Sunusu
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Sekum dilatasyon, dislokasyon ve torsiyonu (SDDT), laktasyonun ilk birkaç ayı içinde süt ineklerinde şekillenebilen, sindirim sistemi geçişinin kısmen ya da tamamen tıkanması ile sonuçlanan bir patolojik değişiklik olarak tanımlanmaktadır1. Sekumda uzun eksen boyunca rotasyonun varlığı torsiyon şekillendiğinin bir belirtisi olarak kabul edilmektedir2. Torsiyonlar 90-360 derece arasında değişen dorsal retrofleksiyon (saat yelkovanı yönünde) ve ventral retrofleksiyon (saat yelkovanı tersine) şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Bu durumun operasyon esnasında ileo-seko-kolik (ISK) birleşim yerinde rotasyonun varlığı ile belirlendiği bildirilmektedir3,4. SDDT’nin etiyolojisi kesin olarak bilinmediği gibi, patogenezide tam olarak açıklanmamıştır. Dilatasyon veya torsiyona bağlı geçişin engellenmesi nedeniyle içerik ve gaz birikimi sonucu ekonomik kayıplara ve ölümlere yol açtığı vurgulanmaktadır1.

    Azot ve proteinden zengin yem maddelerinin ve sindirim sistemindeki uçucu yağ asitlerinin mide bağırsak hareketleri ve asıcı ligamentler üzerindeki etkisi dilatasyon ve dislokasyon sebepleri arasında sayılır5. Sekum dilatasyonun belirtileri özgün değildir. İştahsızlık, süt veriminde düşüş, mukus ile kaplı çok az defekasyon (veya tamamen durmuştur) ve sancı belirtileri mevcuttur. Retrofleksiyon ve torsiyon olgularında sağ fossa paralumbalis’de şişkinlik gözlenir4. Rektal muayenede medialde, rumenin sağ tarafında büyük, yuvarlak (duvarı gergin, içi gaz ile dolu) bir organ şeklinde sekumun ele geldiği bildirilmektedir3. Uzun eksen boyunca gerçekleşen rotasyonun varlığı sekal torsiyon olarak isimlendirilir. ISK kavşak alanı veya asendens kolonun proksimal lobunda rotasyon şekillendiğinde saat yönünde veya ters yönde volvulus’tan şüphenilmesi gerektiği bildirilmektedir4.

    Torsiyon ve retrofleksiyon şekillenmeden önce sekum dilatasyonunun ilaç ile sağaltımında; damar içi neostigmin, sodyum klorür, glikoz çözeltileri, kalsiyum enfüzyonu ve laksatif ruminotorikler önerilmektedir6. İlaç ile sağaltıma başlandıktan sonraki 24 saat içinde başarı elde edilmezse4 veya torsiyon ve retrofleksiyon şekillendikten sonra cerrahi yöntemin tercih edilmesi tavsiye edilmektedir6. Sekotomi ve bağırsak içeriğinin boşaltılması sık kullanılan cerrahi yöntem olmakla beraber, sekal amputasyonun (tiflektomi) sadece SDDT’nin nüksettiği veya sekum duvarının devitalizasyonu durumunda uygulanması gerektiği ileri sürülmektedir4.

    Bu çalışmada; ineklerde klinik ve laparaskopik yöntemle tanısı konulan SDDT’de operatif ve post-operatif sağaltımın etkinliğinin değerlendirilmesi, klinik ve laboratuvar verileri rehberliğinde hastalara yaklaşım ve öngörüme dikkat çekilmesi, klinik uygulama için bir farkındalık oluşturulması amaçlandı.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Olgu Sunusu
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Olgu Sunusu
    Çalışmanın materyalini, Mustafa Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Kliniklerine 2011 yılı içinde abdominal hacim artışı, iştahsızlık ve defekasyon sorunları ile getirilen 5 (Olgu 1), 7 (Olgu 2) ve 8 (Olgu 3) yaşlarında Holştayn ırkı üç inek oluşturdu.

    Anamnez: Olguların yaklaşık 10-40 gün önce doğum yaptıkları, yeme-içmeden kesildikleri ve defekasyonun ilerleyen günler içinde azaldığı ve tamamen ortadan kalktığı özgeçmişi alındı. Süt yemi, küspe ve arpa ile beslendikleri, serbest hekimlerce parenteral antibiyotik, vitamin ve serum uygulandığı, ancak uygulanan sağaltım yöntemlerinden olumlu sonuç alınamadığı bildirildi. Olgu I’in deneysel laparatomi ve olgu III’ün ise sağ abomazal deplasman şüphesi ile serbest veteriner hekimler tarafından cerrahi kliniğine yönlendirildiği bilgisi alındı. Üç olgunun da iç hastalıkları kliniğinde yapılan muayenesinde SDDT tanısı konularak kesin tanı ve operasyon için cerrahi kliniğine sevk edildi.

    Klinik muayene: Olgulara ait operasyon öncesi klinik muayene bulguları Tablo 1’de verilmiştir.

    Sağ açlık çukurluğunda II ve III no’lu olgularda abdominal hacim artışı ve asimetri mevcut olduğu halde, olgu I’de timpani ve asimetriye rastlanmadı. Olgu II’de sancı belirtileri gözlenmez iken, I ve III’de abdomeni tekmeleme, sürekli ayak değiştirme gibi sancı semptomları gözlendi. Olgu I’de şiddetli, II ve III’de ise orta derecede dehidrasyon saptandı (Tablo 1). Olgu I’de ayrıca konjuktiva mukozasının ileri derecede solgun olduğu ve rektumdan katran renk ve kıvamında (melena), yapışkan nitelikte bir akıntı geldiği gözlendi (Şekil 1).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Olgulara ait operasyon öncesi klinik muayene bulguları


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 1: Olgu I’de rektumdan gelen katran benzeri akıntı (melena)

    Olguların oskülto-perküsyon muayenesinde sağ 10-13. interkostal aralık ve/veya açlık çukurluğu bölgesinden ventrale genişleme gösteren geniş bir bölgede ping sesi alındı.

    Rektal muayenede, II no’lu olguda rektumda çok az bir dışkı belirlenirken diğer olgularda hiç dışkı saptanmadı. Rektal palpasyonda I ve III. olguda pelvis boşluğunda sağ kaudal abdomende ve rumenin sağında gergin bir halde dilate sekum, II. olguda ise sekumun apeksi palpe edildi.

    Biyokimyasal Parametreler: Klinik muayenelerle birlikte kan serumunda operasyon öncesi, biyokimyasal parametreler (glikoz, kreatinin, total bilirubin, AST, ALT, ALP, total protein, demir, kalsiyum, magnezyum, fosfor, sodyum, potasyum, klor) türbidimetrik yöntemle (Cobas Integra 800, Roche Diagnostics, Mannheim, Almanya) ölçüldü. Olgularda kaynak değerlere göre değişim gözlenen biyokimyasal bulgular Tablo 2’de verildi.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 2: Olgulara ait operasyon öncesi biyokimyasal parametreler

    Operasyon Bulguları: SDDT tanısı ile iç hastalıkları kliniğinden cerrahi kliniğine sevk edilen olgulara kesin tanı ve sağaltım amacıyla sağ fossa paralumbalis’ten laparatomi uygulanmasına karar verildi. Bölge tıraş ve dezenfekte edildikten sonra, serviyet ile sınırlandırıldı ve % 2’lik lidokain ile kat infiltrasyon anestezisi gerçekleştirildi. Damar yolu açılarak izotonik sodyum klorür çözeltisi intravenöz verilmeye başlandı. Rutin laparatomi tekniği ile abdominal boşluğa ulaşıldı. Periton açıldığında I ve III no’lu olgularda, mezenteryum ile örtülmüş, içi gaz ve sıvı dolu sekum ortaya kondu. Mezenteryum kraniale doğru ekarte edilerek sekuma ulaşıldı (Şekil 2). II no’lu olguda sekum mezenteryumla örtülü değildi. Laparatomi sonucunda SDDT tanısı konuldu.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 2: Olgu I’de mezenteryumun kraniale ekarte edilişi ve sekumun ortaya çıkarılması

    Laparatomilerde; I no’lu olguda gaz ve içerik ile şişkin sekum apeks’inin pelvis boşluğunun kranio-dorsaline yönelmesi ile nitelendirilen SDDT ve 180 derece sağa torsiyon (III. tip) saptandı. Olgu II ve III’te sekumun sağ fossa paralumbalis’te kranialden kaudale doğru uzandığı, kaudalden dorsale doğru yöneldiği ve apertura pelvis kranialis’te tekrar bir fleksura yaparak sekumun apeksinin kraniale, konveksitesinin ise ventrale doğru yöneldiği I. tip SDDT ve sol tarafa torsiyon saptandı (Şekil 3).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 3: Olgu III’de SDDT’nin abdominal boşluktaki pozisyonu

    Sekumların apeksi abdominal boşluktan dışarıya alınarak iç içe iki tane tütün kesesi dikişi konuldu ve sekostomi gerçekleştirildi. Sekostomi bölgesinden içeriye gönderilen sonda ile 10-15 L pis kokulu ve yeşil renkli sekal içerik boşaltılarak (Şekil 4. a-b) bölge antiseptikle yıkandıktan sonra tütün kesesi dikişleri düğümlendi. Boşalan sekum normal anatomik pozisyonunda karın boşluğuna yerleştirildi.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 4: a. Olgu II’de sekestomi b. Olgu II’de sekumun boşaltılması

    Bir no’lu olguda SDDT’ye ileumdaki bağırsak konkramentlerinin yol açtığı saptandı ve konkramentler enterotomi operasyonu ile uzaklaştırıldı. Tüm olgularda torsiyon bölgesinde (Şekil 5) mezenteryumların nekroze olduğu görüldü (Şekil 6). I no’lu olguda nekrotik mezenteryumlarda perforasyon, II no’lu olguda ise sekal perforasyon şekillendiği saptandı (Şekil 7.a-b). II no’lu olguda perfore bölgede yaklaşık 2x17 cm’lik bir nekrotik alan tespit edildi. Nekrotik bölgeye parsiyel tiflektomi uygulandı ve postoperatif herhangi bir komplikasyona rastlanmadı. Olgu II’de perfore bölgeden sızan gaita ile kontamine mezenteryumlar izotonik sodyum klorür çözeltisi ile yıkanarak temizlendikten sonra dikiş uygulandı (Şekil 8).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 5: III no’lu olguda ISK bölgesinin görünüşü


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 6: I no’lu olguda mezenteryumun görünüşü


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 7: a. II no’lu olguda mezenteryumlarda perforasyon b. II no’lu olguda dışkı ile kirlenmiş mezenteryum


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 8: II no’lu olguda perfore bölgenin dikilmesi

    Olgu 3’te torsiyon bölgesinde 2x3 cm boyutlarında hemorajik/nekrotik bölge varlığı saptandı. Nekrotik mezenteryumlar temizlendi. Perforasyon bölgesi canlandırılarak (avive) dikişlerle kapatıldı. Abdominal boşluk kontrol edildi ve ılık antiseptiklerle temizlendi. Periton içine izotonik sodyum klorür çözeltisi ve kristalize penisilin uygulandıktan sonra laparatomi hattı uygun dikişlerle kapatıldı.

    Operasyon sonrası 3 gün damar içi sıvı (laktatlı ringer, serum fizyolojik ve dekstroz) ve kalsiyum uygulandı. Ayrıca paranteral antibiyotik (penisilin+streptomisin kombinasyonu; 7 gün), vitamin (B kompleks ve C vitamini; 5 gün) ve glukokortikostreoid (4 gün arayla iki kez) yapıldı. Oral ruminotorik uygulamaları (5 gün), kaliteli kuru yonca ve kaba yem önerilerek taburcu edildi. Olgu II ve III’ün postoperatif 10. gün kontrolünde; defekasyonun normale döndüğü, sancının ortadan kalktığı ve yem tüketiminin büyük ölçüde düzeldiği bilgisi alındı. Rutin klinik muayenelerde de tüm bulguların normal olduğu saptanarak dikişler alındı.

    I no’lu olgu ise ilaç ve cerrahi uygulamalara yanıt vermediği için post-operatif kesime gönderildi.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Olgu Sunusu
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    İneklerde sıklıkla sekal dilatasyon ve volvulus saptanırken sekal torsiyon ise daha az görülmektedir. Bu patolojik durum değişikliklerinin nedenleri ve şekilleniş biçimleri tam olarak ortaya konmamış olsa da uçucu yağ asidi üretiminde artış, kolon tıkanması ya da strangulasyon sonucu şekillenebileceği bildirilmektedir8. Verim yüksekliği, azottan zengin konsantre yemlerle beslenme, metabolizma hastalıkları, gebelik ve ırk hastalığın etiyolojik nedenleri arasında gösterilmektedir8-11. Üç olguda da hastalığın doğumdan kısa süre sonra şekillenmesi, süt yemi, arpa ve konsantre yemle fazla beslenmeleri, kültür ırkı (Holştayn) ve yüksek süt verimine sahip olmaları bu bildirimlerle8-11 uyum içerisindedir.

    SDDT süt veriminde düşme, dışkı miktarında azalma ve iştahsızlık gibi hastalığa özgün olmayan semptomlar ile nitelendirilmektedir. Sağ fossa paralumbalis’te asimetri şekillenir. Bu semptomlar retrofleksiyon veya torsiyonun varlığı halinde daha da şiddetlenir. Defekasyon durmuş veya çok az miktarda ve enderdir. Olan dışkı mukus kaplı kuru bir haldedir4. Üstelik SDDT’de gözlenen klinik bulgular olgu III’de de saptandığı ve araştırıcılarında12 bildirdiği gibi çoğunlukla sağ abomazal deplasman bulguları ile de karıştırılabilmektedir. Bu olgularda vücut sıcaklığı (olgu I ve II) hariç diğer klinik bulgular SDDT için bildirilen3,4,6,7,13 bulgularla benzer bulundu. Olgu I ve II’de kalp frekansı normal ve/veya artmış olmasına karşın belirlenen düşük vücut sıcaklığı değerleri (Tablo 1) olguların tükenme sendromuna (exhaustion syndrome) gidişinin ve dolayısıyla daha önce yapılan ilaç ile sağaltımın başarısızlığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

    Operasyon öncesi olgularda saptanan hipokloremi, hipokalemi, hiponatremi, hipokalsemi, hipofosfotemi ve düşük demir düzeyleri daha önce araştırıcılar1,7,12,14 tarafından konuyla ilgili yapılan çalışma bulgularıyla benzerlik arz etmektedir. Ancak özellikle olgu I’de kaynak değerlere göre düşük serum demir düzeyleri ve konjuktival mukozanın ileri derecede solgun olması, rektumdan katran görünümlü yapışkan bir akıntı gözlenmesi, klinik olarak şiddetli dehidrasyon, torsiyon bölgesinde mezenteryum nekrozu ve perforasyon saptanması hemorajik anemi göstergesi öngörüm endeksi olarak değerlendirilebilir. Kaynak değer üst sınırlarında (olgu I, II) veya yüksek (olgu III) olarak belirlenen serum kreatinin düzeyleri araştırıcıların12 da bildirdikleri üzere dehidrasyona bağlı olarak gelişen prerenal azotemiyi işaret etmektedir. Serum glikoz düzeyleri ile ilgili olgu verileri ilaç ile sağaltım döneminde uygulanan sıvı sağaltımı ile ilişkili olduğu saptanmıştır.

    SDDT’de ilaç ile sağaltım, normal kalp frekansı, defekasyon ve iştahın (genellikle kaba yeme) azalmakla birlikte varlığı, dehidrasyonun hafif olduğu, rektal muayenede pelvisde sekum apeksinin palpe edilebildiği hafif veya orta derecede abdominal gerginlik ve hipokalsemi durumunda uygulanabilir. Kalp frekansının yükseldiği, defekasyon ve iştahın olmadığı, dehidrasyon ve sancı bulunduğu, rektal muayenede proksimal kolon ve sekumun çok gergin olduğu orta veya şiddetli abdominal gerginlik durumunda ise cerrahi müdahalenin şart olduğu belirtilmektedir12. Mevcut olgularda elde edilen klinik bulgular bu ölçütlere göre değerlendirildiğinde; üç olguda da ya daha önce uygulanan ilaç ile sağaltımın ölçütlere uygun dönemde yapılmış olsa bile başarısız olduğunu veya cerrahi sağaltım gerekli olmasına karşın ilaç ile sağaltım uygulandığını düşündürmektedir. Çünkü bu ölçütlere göre üç olguda da SDDT sağaltımında cerrahi müdahalenin gerekli olduğu sonucuna varıldı. Üstelik yüksek verimli ineklerde SDDT ile birlikte torsiyonun da şekillendiği olgularda operatif girişim olmaksızın düzelme olasılığının bulunmadığı da bildirilmektedir2,4,5,8.

    Sekum dislokasyonunun üç tipi vardır. TİP I: sekum kendi ağırlığı ile ventrale inerek abdominal boşluğunun tabanına yaslanırken ucu dorsale ve yana dönebilir. TİP II: Dilate sekum sağ tarafa disloke olur, sekum ansa proksimalis düzeyinde, ucu kraniale yönelebilir. Diyaframanın yakınında ve recessus intestinalis içi ve dışında yer alır. TİP III: Dilatasyonla beraber sağ tarafa torsiyon varsa, sekumun ucu kraniale doğru olup, konveksitesi ventrale doğrudur15. I ve III no’lu olgularda çok belirgin tip II, III no’lu vakada da Tip I SDDT Aslanbey ve Candaş15’ın bildirdiği bulgularla uyumlu bulunmuştur. Sığırlarda çoğunlukla kaudal yerleşmiş sekal dilatasyon ve kranioventral retrofleksiyon gözlenirken seyrek olarak ta dilatasyon ve kraniodorsal retrofleksiyon saptandığı belirtilmiştir16. Çalışmada dilatasyonla birlikte torsiyon şekillendiği saptandı. Bir no’lu olguda olduğu gibi bağırsağı tıkayan konkramentlerin SDDT oluşumunda etkili olduğu saptandı. Braun16’un bildirdiği gibi olgularda kraniodorsal retrofleksiyon şekillenmiş, ilave olarak 180 derece sağa torsiyon saptanmıştır. I ve III no’lu vakalarda laparatomide sekumun abomazum deplasmanlarında olduğu gibi mezenteryumla örtülü halde olduğu, II olgumuzda ise sekumun açıkta olduğu gözlendi. Tip I SDDT olgusunda mezenteryumların sekumu örtebileceği bildirilmiş15,16, tip III için sekumun mezenteryumla örtülü olabileceğine dair bilgiye rastlanılamamıştır.

    Sekostomi ve bağırsak içeriğinin boşaltılması cerrahi olarak yapılacak işlemdir. Tiflektomi operasyonu SDDT tekrarlama durumlarında, sekum duvarının devitalizasyonu halinde veya torsiyon ve dislokasyonla birlikte bağırsaklarda nekroz şekillendiği olgularda tavsiye edilmiştir4,8,16. Green ve Husband17 dört yaşlı bir Holştayn inekte sekal volvulus ile beraber yoğun sekal nekroz saptadıklarını, total tiflektomi uyguladıklarını ve olguların bir aylık gözlem neticesinde iyileştiğini bildirmişlerdir. II no’lu olguda sekumda perforasyonlu bölgede yaklaşık 2x17 cm boyutlarında nekrotik bir alan tespit edildi. Nekrotik bölgeye parsiyel tiflektomi uygulandı ve postoperatif herhangi bir komplikasyona rastlanılmadı. Çalışmada üç olguda da ileo-seko-kolik torsiyon bölgesinde mezenteryumların nekroze olduğu, fakat sadece I. ve II. olguda nekrotik bölgede perforasyon olduğu görüldü. Üç no’lu olguda ISK bölgesinde sekum, kolon ve bağırsakları asan mezenteryumda 2x3 cm boyutunda iskemik ve hemorajik bölgeler saptandı. Olgularda sekum içeriği boşaltıldı, torsiyonlar düzeltildi ve I ve II no’lu olgularda perfore nekrotik bölgeler rezeke edilerek dikildi. Olgu I’in sekostomi’den 3-5 dakika sonra, mezenteryumdaki nekrotik dokuların yeniden canlandırılması sırasında, dilatasyonun tekrar nüksettiği gözlendi. Yapılan kontrolde konkramentin ileumu tıkadığı ve geçişin tam olmaması nedeni ile nüks gözlendiği saptandı. Tiflektomiden önce nüks nedenlerinin araştırılması, olabilecek tıkanıkların tespiti, geçişin tam sağlanmasının önemli olduğu saptandı.

    Sonuç olarak; SDDT atipik semptomlarla seyredebileceğinden klinik muayene ile kesin tanı konulamayan olgularda ilaç ile sağaltım süresi ve alınan yanıtın iyi değerlendirilmesi gerektiği, klinik bulguların laboratuvar parametreleri ile desteklenmesinin yararlı olacağı, ilaç ile sonuç alınamayan olgularda en kısa sürede cerrahi tanı ve sağaltım yöntemlerinin uygulanmasının tedavi şansını artıracağı sonucuna varıldı. Ayrıca, orta ve ileri derecede dehidrasyon, gastrointestinal kanama ve anemi semptomları gözlenen olgularda azalan demir düzeylerinin öngörüm açısından bir gösterge olabileceği düşünülmekte olup buna yönelik daha detaylı çalışmaların yapılması faydalı olacaktır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Olgu Sunusu
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Mesaric M, Modic T. Dilation and torsion of the caecum in a cow caused by a trichobezoar. Aust Vet J 2007; 85: 156-157.

    2) Alkan İ, Aslan L, Karasu A, ve ark. Bir montofon inekte sekum dilatasyonu ve dislokasyonu. Kafkas Üniv Vet Fak Derg 2009; 15: 811-814.

    3) Braun U, Amrein E, Koller U, et al. Ultrasonographic findings in cows with dilatation, torsion and retroflexion of the caecum. Vet Rec 2008; 162: 311-315.

    4) Steiner A, Braun U, Walvogel A. Comparison of staple and suture techniques for partial typhlectomy in the cow: A prospective clinical study of 40 cases. J Vet Med A 1992; 39: 26-37.

    5) Allemann M, Eicher R, Mevissen M, et al. Effect of sodium butyric acid, sodium valerianic acid, and osmolarity on contractility of specimens of intestinal wall obtained from the cecum and spiral colon of healty cows. Am J Vet Res 2000; 61: 678-683.

    6) Braun U, Hermann M, Pabst B. Haematological and biochemical findings in cattle with dilatation and torsion of the caecum. Vet Rec 1989; 125: 396-398.

    7) Radostits OM, Gay CC, Hinchcliff KW, et al. Veterinary Medicine: A Textbook of The Diseases of Cattle, Sheep, Goats, Pigs and Horses. 10th Edition. Philadelphia: Saunders Co, 2007.

    8) Fubini SL. Surgery of the bovine large intestine. Vet Clin North Am: Food Anim Pract 1990; 6: 461-471.

    9) Yılmaz Z, Seyrek-İntaş D, Şentürk S, ve ark. Sağ ve sol abomazum deplasmanlı ineklerde operasyon öncesi ve sonrası dönemde biyokimyasal parametrelerin değerlendirilmesi. Vet Cer Derg 2002; 8: 20-26.

    10) Steiner A, Roussel A, Martig J. Effect of bethanechol, neostigmine, metoclopramide and propranolol on myoelecyric activity of ileo-ceco-colic area in cows. Am J Vet Res 1995; 56: 1081-1086.

    11) Stocker S, Steiner A, Geiser S, Kündig H. Myoelectricactivity of the cecum and proximal loop of the ascending colon in cows after spontaneus cecal dilatation/dislocation. Am J Vet Res 1997; 58: 961-968.

    12) Fubini S, Divers TJ. Noninfectious diseases of the gastrointestinal tract. In: Divers TJ, Peek SF. (Editors). Rebhun’s Diseases of Dairy Cattle. Second Edition, St Louis, Missouri: Saunders Elseviers 2008: 130-199.

    13) Dehghani S, Townsend HGG. Cecal torsion in a six month old Holstein-Friesian steer. Can Vet J 1982; 23: 217-218.

    14) Desrochers A, St-Jean G. Cecal impaction in a cow. Can Vet J 1995; 36: 430-431

    15) Aslanbey D, Candaş A. Veteriner Özel Operasyon Bilgisi. Ankara: Medisan, 1992.

    16) Braun U. Therapeutic decision in acute abdominal disorders of the cow. 24th World Buiatrics Congress, Nice, France, 2006.

    17) Green MJ, Husband JA. Sigmoid caecal volvulus in a dairy cow treated by total typhlectomy. Vet Rec 2002; 139: 233-235.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Olgu Sunusu
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]