Botulizm; Clostridium botulinum (C. botulinum) ile nadiren botulinal nörotoksin üreten
C. baratii ve C. butyricum bakterileri tarafından oluşturulan, sinir sistemini etkileyerek
insan ve hayvanlarda yüksek mortalite ile seyreden hastalık durumu olarak tanımlanır
1. İnsanlarda gıda kaynaklı botulizm toksikasyonlara neden olurken, botulizmin diğer
formları enfeksiyon şeklinde seyreder
2. Amerika’nın Ohio eyaletinde 1964 yılında
düzenlenen “Dünyada Sağlık Problemi Olarak Botulizm” adlı uluslararası sempozyumda
botulizm ilk kez “nadir ancak genellikle trajik bir hastalık” olarak tanımlamıştır
3. Ticari
konserve üretiminin standart metotlarla yapılamadığı 20. yüzyıl başlarına kadar
konserve tüketimine bağlı birçok botulizm salgını bildirilmekle birlikte C. botulinum
bakterisi ilk kez 1896 yılında Belçika’da jambon tüketimi sonucu oluşan salgında ölen
kişinin dalağından ve şüpheli gıda materyalinden izole edilmiştir
1,4.
Botulizmin klasik formu olarak bilinen gıda kaynaklı botulizm; botulinum toksini
içeren gıda maddesinin sindirim yoluyla vücuda alınması, toksinin sindirim kanalından
yeterli düzeyde emilmesi ile oluşan intoksikasyon durumudur. Gelişmiş ülkelerde gıda
kaynaklı botulizme bağlı vaka/mortalite oranının %5 ile %10 arasında olduğu tahmin
edilmektedir1.
C. botulinum, Clostridiaceae familyasında yer alan, zorunlu anaerob, Gram (+),
hareketli, 3 μm’den 20 μm’ye kadar değişen uzunlukta, yaklaşık 1 μm genişliğinde ve 4
μm çapında basil şeklinde olan bir bakteridir. Uygun olmayan koşullarda ısıya dirençli spor oluşturur. Etkenin sporlu bir mikroorganizma
olması çevresel stres faktörlerine daha dayanıklı
olmasında ve ubiquiter karakter kazanmasında önemlidir.
Toprakta ve suda doğal olarak bulunan sporları ovalden
silindire, terminalden subterminale değişmekle birlikte
olgun sporları tenis raketi şeklindedir5.
Proteolitik aktivitelerine göre C. botulinum; A, G ile
bazı B ve F tiplerini içeren proteolitik grup ile E, F ve bazı
B tiplerinin dahil olduğu nonproteolitik grup olmak üzere
iki alt grupta sınıflandırılır (Tablo 1). Fenotipik ve
genotipik özelliklerine göre grup I, II, III ve IV olmak
üzere dört farklı grupta incelenir. Grup I, proteolitik ve
grup II, nonproteolitik sınıf içerisinde yer alır. Serolojik
olarak grup IV tip G toksinini, grup III suşları ise tip C ve
D toksinlerini üretir6,7.
C. botulinum’un optimal üreme sıcaklığı proteolitik
grup I suşlar için 35-40 º,C, proteolitik olmayan grup II
suşlar için 25-30 ºC’dir2. Grup I pH 4.6’nın altında,
grup II ise pH 5.0’in altında yavaş gelişirler ve bu pH
değerlerinde sporlanmaya başlarlar. Su aktivitesi (aw) C.
botulinum grup I için 0.93 iken grup II için 0.97 kadardır.
Tuza dirençlilik tipe göre değişkenlik göstermektedir. A
ve B tipi %10’a kadar tuzu tolere edebilirken E tipi %4.5
ve üzerindeki tuz konsantrasyonlarında baskılanır7. Bir gıda maddesinin botulizme neden olabilmesi için ancak
etken ve toksinleri için bazı koşulları sağlamış olmasına
bağlıdır (Tablo 2 ve 3).
Ubiquiter özelliğinden dolayı yeryüzünde geniş bir
dağılıma sahip olan C. botulinum sağlıklı erişkin insan ve
bebeklerin normal barsak florasında bulunmayan bir
mikroorganizmadır. C. botulinum sporları balıkların,
kuşların ve memeli hayvanların barsak florasında
bulunabilirken hayvanlarda hastalık tablosu ancak
toksinin sindirim yoluyla alınması ile gerçekleşir2.
İntoksikasyonda Rol Oynayan Vektör Gıdalar
Birçok araştırmada gıdalarda C. botulinum sporlarının
varlığı ortaya konmuştur. Özellikle balık, et, bal ve
sebzeler önemli kaynaklardır. Gıda maddelerinin C.
botulinum ile kontaminasyonu öncelikli olarak mevcut
bulaşma kaynaklarına bağlıdır. Etkenin toprak kökenli bir
bakteri olmasından dolayı pek çok meyve ve sebzede de
doğal olarak bulunabilmektedir11. Toksin taşınmasında
aracı olan gıdalar arasında ev yapımı sebze konserveleri
başta gelir. 1969 yılına kadar ABD’de çoğu botulizm
vakasının evde hazırlanmış sebze konservelerinden ileri
geldiği ve bunların A ve B tipi toksinler tarafından
oluşturulduğu belirlenmiştir12.
Gıda Kaynaklı Botulizm Salgın/Vakaları ile İlgili
Literatür Bilgisi
Amerika Birleşik Devletleri’nde 1899-1969 yılları
arasında rapor edilen 659 salgın ve 696 botulizm
vakasından toplam 960 kişinin öldüğü, bu salgınların
yaklaşık %60’ının sebze, %25’inin ise meyve ve balık
ürünlerinden kaynaklandığı bildirilmiştir12. Dünyada
1951-1989 yılları arasında gıda kaynaklı botulizme bağlı
3.353 salgın ve 9.767 vaka bildirilmiştir. Bunlardan 2.622
botulinum salgınının %34’ü tip A, %52’si tip B ve
%12’sinin tip E toksinleri tarafından, 2 salgının ise tip F
toksin kaynaklı olduğu tespit edilmiştir13. 1951 yılına
kadar herhangi bir botulizm salgını bildirmeyen
Japonya’da gıda kaynaklı botulizm nedenlerinin başında
çiğ balık, pişmiş pirinç ve az miktarda tuz ile sirkeden
yapılan “izushi” adlı fermente üründen kaynaklandığı
tespit edilmiştir. 1955-1998 tarihleri arasında Japonya’da
meydana gelen toplam 351 gıda kaynaklı botulizm
vakasının 68 ölümle sonuçlandığı ve bu vakaların
263’ünün C. botulinum tip E (53 ölüm), 45’inin tip A (12
ölüm), 42’sinin tip B (3 ölüm) tarafından oluşturulduğu 1
vakanın ise toksin tipi belirlenememiştir14.
ABD’de 1990-2000 yılları arasında 263 kişinin
etkilendiği toplam 160 gıda kaynaklı botulizm vakasının
%50’ sini tip A, %33’ünü tip E, %14’ünü tip B, %1’ini tip F
ve geriye kalan % 2’lik kısmının ise tespit edilemeyen
toksinler tarafından meydana geldiği saptanmıştır1.
Kaliforniya eyaletinde 2001-2008 tarihleri arasında 11
gıda kaynaklı botulizm salgını sonucu 1 kişinin öldüğü ve
hastalıkların kontrol ve korunma merkezi 2009 yılı
verilerine göre ABD’de meydana gelen toplam 121
botulizm vakasının %9’unun gıda kaynaklı olduğu
bildirilmiştir15,16.
Mısır’da 1991 yılında “faseikh” olarak adlandırılan
tuzlanmış çiğ balık tüketimi sonucu tip E kaynaklı 91
botulizm vakasının meydana geldiği ve 18 kişinin
ölümüyle sonuçlandığı belirtilmiştir17. Gürcistan’da
1980-2002 yılları arasında 870 vaka, İngiltere’de 1989-
2005 tarihleri arasında 3 ölümle sonuçlanan % 94’ü tip B
tarafından oluşturulan 33 gıda kaynaklı botulizm vakası
meydana gelmiştir18,19. Polonya’da ise 1960-2008
yılları arasında 175 ölümle sonuçlanan toplam 12.598
gıda kaynaklı botulizm vakası bildirilmiş ve bu vakaların
%81’i et ürünleri (domuz eti), %13’ü balık ve %6’sının
sebze kaynaklı olduğu tespit edilmiştir20.
Arjantin’de 1992-2004 yılları arasında 41 gıda
kaynaklı botulizm vakası meydana gelirken bunlar
arasında en dikkat çekeni 1998 yılında otobüs şoförlerini
etkileyen ve 9 kişide hastalık tespit edilen salgındır. Bu
salgının tip A nörotoksinini içeren kırmızı etle hazırlanmış
ve “matambre” olarak adlandırılan yemeğin tüketilmesi
sonucu oluştuğu bildirilmiştir21.
Türkiye’de, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 1996-
1998 verilerine göre 446 botulizm vakasına bağlı 36
ölüm, Avrupa Birliği Komisyonu Sağlık ve Tüketiciler
Genel Direktörlüğü’nün (European Commission Health
And Consumers Directorate) 1997-2006 verilerine göre
ise toplam 121 botulizm vakasının meydana geldiği bildirilmiştir22,23. Ancak bu vakalara neden olan aracı
gıdalar ile yararlı olabilecek diğer bilgi veya verileri içeren
herhangi bir literatür bilgisine ulaşılamamıştır.
Trabzon´un Ayvadere Köyü´nde peynir tüketimine bağlı
salgında 24 kişi, Van ilinde toprak altında kurumaya
bırakılan süzme yoğurdun tüketimi sonucu aynı aileden
10 kişinin etkilendiği ve evde hazırlanmış bozuk
konserve fasulye tüketimi sonrası 42 yaşındaki bir
kadının yoğun paraliz ve solunum yetmezliği sonucu
botulizme bağlı olarak öldüğü salgın ve vakalar
bildirilmiştir24-26. Türkiye’nin önemli turistik
merkezlerinden biri olan Fethiye’de 2008 yılında Alman
turistlerin etkilendiği gıda kaynaklı botulizm vakasında
klinik semptom gösteren 8 hasta turistin 4’ünün dışkı ve
serum örneğinde C. botulinum tip B varlığı tespit
edilmiştir. Ancak şüpheli gıda örneklerinde herhangi bir
etken varlığı saptanamadığı bildirilmiştir27.
Semptom ve Tedavi
Gıda kaynaklı botulizm preforme toksin içeren
gıdaların alınmasından sonra şekillenir ve inkübasyon
periyodu toksik doza bağlı olmak koşuluyla 12-72 saat
kadardır. Botulinal nörotoksinlerin sinirlere irreversibl bir
şekilde bağlanmalarından dolayı erken tanı ve tedavi
oldukça önemli ve hayatidir. Botulizmin genel belirtileri
bulantı, kusma ve diyare gibi tipik gastro-intestinal
semptomlar şeklindedir28. Bu semptomlara deride,
ağızda ve boğazda kuruma, baş ağrısı, çift görme,
konstipasyon eşlik eder. Ölümler muskuler paraliz
sonucunda solunum yetmezliği sonucu oluşur. Hastalığın
süresi 1 günden 10 güne kadar devam etmekle birlikte
bu süre hastanın direncine ve diğer faktörlere bağlıdır.
Hastalığın mortalitesi %30 ile %65 arasında değişiklik
göstermektedir. Tüm toksin tipleri için benzer semptomlar
ortaya çıkmasına rağmen tip B ve E toksinlerine göre tip
A toksini daha şiddetli ve mortalitesi daha yüksek olan bir
hastalık tablosu oluşturmaktadır29.
Birçok ülkede laboratuvar sonuçları beklenmeksizin
intravenöz ilaç uygulamaları gibi destekleyici tedaviler ile
birlikte aynı anda trivalent botulizm antitoksin
uygulamalarının yapılması tedavide öncelikli olarak
önerilmektedir30.
Koruma ve Kontrol
Gıda kaynaklı botulizmden korunma; gıda
maddelerinde etken kontaminasyonunun önlenmesi,
bakterinin gelişmesi ve toksin üretiminin engellenmesi,
bakteri veya toksinlerinin elimine edilmesi ve şüpheli
gıdaların tüketilmemesi şeklinde sıralanabilir (Şekil 1 ve
2)5. Buna göre C. botulinum’un inhibisyonu amacıyla
engeller teknolojisi (hurdle technology) kapsamında ısıl
işlem, ışınlama, koruyucuların kullanımı, diğer
mikroorganizmaların antagonistik etkisi gibi koruma
yöntemlerinden yararlanılır2.
Gıdalarda C. botulinum gelişimini inhibe etmek için
en basit metot, gıdaları gelişmenin meydana geldiği
sıcaklıktan daha düşük bir sıcaklıkta muhafaza etmektir.
Ancak gıdaların dondurulmasının toksini ve sporları
tahrip etmediği dikkate alınmalıdır7.
Gıdaların üretim, işleme veya muhafaza edilmeleri
aşamalarında C. botulinum ile kontaminasyonu
önlenmeye çalışılmalı, mevcut vejetatif veya spor
formları özellikle ticari konserve yapımında etkin ısı
işlemi için en ideal “F” değeri seçilerek uygulanmalı ve
kontrolü yapılmalıdır. Gıda güvenliğinde uluslararası
kabul gören kritik kontrol noktasında tehlike analizleri
(HACCP; Hazard Analyses and Critical Control Point;)
gibi gıda güvenliği sistemlerinin ticari gıda üretim
prosesinde eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesine dikkat
edilmelidir. Geleneksel gıdaların tüketiminin yaygın
olduğu ülkelerde kamuoyu, uygun koşullar altında
hazırlanmayan ev yapımı ve geleneksel gıdalar
konusunda bilinçlendirilmeli, bozulmuş, kokuşmuş
konserve veya diğer gıda ürünlerini tüketmemeleri
konusunda uyarılmalıdır. Sağlık çalışanlarının olası
botulizm salgın veya vakalarına karşı her zaman için
dikkatli olmaları ve botulinal antitoksinlerin acil müdahale
durumları için stoklarda bulundurulması konusuna azami
önem verilmelidir7,25.
Sonuç ve Öneriler
Gıda kaynaklı hastalıkların önlenmesi, ham ürünlerin
ve hazırlanmış besinlerin çiftlikten sofraya getirildiği tüm
aşamalarda dikkatlice işlenmesine ve besinlere
bulaşmayı önleyen veya azaltan teknolojilere bağlıdır.
Patojen risk etmeni mikroorganizmaların özgün
karakterleri teknolojik uygulamaların seçiminde ve
potansiyel tehlike olasılıklarının değerlendirilmesinde
büyük önem taşımaktadır. Günümüzde ticari amaçlı gıda
üretimi yapan işletmelerin HACCP, iyi üretim
uygulamaları (GMP; Good Manufacture Practices) ve iyi
hijyen uygulamaları (GHP; Good Hygiene Practices) gibi
sistemleri uygulaması, sanayi tipi konservelerden veya
gıdalardan kaynaklanabilecek botulizm salgınlarının
minimum seviyeye indirilmesinde önemli rol oynadığı bir
gerçektir. İdeal muhafaza ve sterilizasyon yöntemlerinin
uygulanmadığı ev yapımı konserveler ile geleneksel
ürünler botulizm vaka/salgınları açısından önemli bir
tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Gıda ürünlerinin
ulusal ve uluslararası hareketliliğinin hızlı olduğu
günümüzde ticari konserve veya gıdalara bağlı botulizm
salgınlarının çıkmasının halk sağlığı, gıda güvenliği ve
gıda endüstrisi için oldukça ciddi kayıplara neden olması
kaçınılmaz olacaktır.
Gıda güvenliği, gıda kaynaklı patojen
mikroorganizmaların kontrolü ve bu kapsamdaki halk
sağlığı sorunlarının çözümü küreselleşen dünyada ulusal
ve uluslararası düzeyde geliştirilecek ve azami düzeyde
uygulanabilecek kararlı strateji ve politikalar ile mümkün
olacaktır. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde
meydana gelen botulizm vaka ve salgınlarının ne oranda
gıda kaynaklı olduğu, hangi gıdalar aracılığıyla meydana
geldiği, hangi C. botulinum tipi tarafından oluşturulduğu
ve diğer yararlı olabilecek bilgilerin bulunmaması
hastalığın epidemiyolojik açıdan ülke ve dünya genelinde
değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır. Gıda kaynaklı
botulizm ile ilgili salgın/vaka durumlarının yerel, bölgesel
ve ulusal düzeyde sistematik veri toplama, bu verileri
analiz etme, yorumlama ve ilgili kurum/kuruluşlarla
paylaşma gerekliliğinin göz ardı edilmemesi hastalığın
epidemiyolojik açıdan değerlendirilmesini kolaylaştırarak
gerekli koruma, kontrol ve acil müdahalelerin
yapılabilmesine önemli katkı sağlayacaktır.
Sonuç olarak gıda kaynaklı botulizm günümüz
dünyasında nadir ancak ölümcül bir hastalık olarak halk
sağlığı ve gıda güvenliği açısından gelişmiş gıda üretim
teknolojilerine, alternatif tanı ve tedavi seçeneklerine
rağmen önemini korumaktadır.