[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Tıp Dergisi
2012, Cilt 26, Sayı 3, Sayfa(lar) 111-114
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
İzmir Ege Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hastalarındaki Premenstrüel Sendrom Prevelansı ve Etkileyen Faktörler
Ayşe Gül KEBAPCILAR, Cüneyt Eftal TANER, Ömer BAŞOĞUL, Gülin OKAN
Sağlık Bakanlığı İzmir Ege Doğum Evi ve Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İzmir, TÜRKİYE
Anahtar Kelimeler: Premenstruel sendrom, premenstruel sendrom prevelansı, premenstruel sendromu etkileyen faktörler
Özet
Amaç: Premenstrüel sendrom (PMS) reprodüktif dönemdeki kadınlarda izlenen en sık hastalıklardan biridir. Bu çalışmamızdaki amaç ülkemizdeki PMS prevelansını saptamak ve hastaların bu durum ile ilgili daha fazla bilgilenmelerini sağlayarak tedavilerinde yardımcı olmaktır.

Gereç ve Yöntem: Ağustos 2010 ve Mart 2011 tarihleri arasında jinekoloji polikliniğine farklı şikayetlerle başvuran 15-49 yaş grubundaki kadınlardan oluşan 897 kadına Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorder-IV (DSM-IV) kriterlerine göre hazırlanan anket formu yüzyüze görüşme şeklinde soruldu.

Bulgular: Araştırmaya katılan kadınlar değerlendirildiğinde premenstrüel dönemde az veya çok semptomu olan kadınlar %93.2 (n:836) olarak bulundu. Araştırmaya katılan kadınların PMS tanı kriterleri göz önüne alındığında %32.8'inde (n:294) PMS bulunmaktaydı. Bu dönemde en sık görülen semptomlar memede hassasiyet (%52.6), yorgunluk (%48.2), ödem (%46.8), bel ağrısı (%44.6) olarak sıralanmaktaydı.

Sonuç: Toplumda PMS oranı yüksektir. Bu durum tüm toplumu etkileyebilmektedir. PMS prevelansının azalması ve kadınların yaşam kalitesinin geliştirilmesi için, bu konuya daha fazla önem verilmesi ve özellikle risk faktörlerinin belirlenmesi, risk taşıyan kadınlarda yaşam kalitesinin geliştirilmesi amacıyla gerekli önlemler alınmalıdır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Premenstrüel sendrom (PMS) ilk defa 1931 yılında Frank RD1 tarafından tanımlanmıştır. PMS teriminin ise ilk defa 1953 yılında Dalton ve Green tarafından yapılan 84 kadınlık bir yayında kullanılmıştır2. Daha sonra 1985'de Reid tarafından yapılan tanım üzerinde genel olarak uzlaşılmıştır3. Bu tanıma göre "PMS; menstruel siklusun luteal fazında ortaya çıkan fiziksel, psikolojik sıkıntı ve/veya kadının sosyal ilişkilerini,normal aktivitesini bozacak derecede önemli davranış değişiklikleri" olarak tarif edilmiştir.

    Üreme çağındaki kadınların %70-90'ında menstrüasyonla bağlantılı bazı semptomlar vardır. Ancak kadınların %20-40'ında, değişik derecelerde geçici mental ve fiziksel fonksiyon bozukluğu şeklinde semptomlar görülmekte iken, % 5-10'unda çalışma ve sosyal yaşamlarını bozacak ve tedavi gerektirecek kadar şiddetli semptomlar görülmektedir4-6. Türkiye'de tanı için gerekli kriterler kullanılarak yapılan PMS prevalans çalışmaları daha çok belli bir bölgede yaşayan kadın topluluğu ile hastanelere çeşitli nedenlerle başvuran kadınlarda yürütülmüştür.

    Bu çalışmada, İzmir Ege Doğumevi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvuran hastalardaki premenstrüel hastalık tablosu prevelansını saptamak ve hastaların bu durum ile ilgili daha fazla bilgilenmelerini sağlayarak tedavilerinde yardımcı olmak amaçlanmıştır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Araştırma, Ege Doğumevi Eğitim ve Araştırma Hastanesi jinekoloji polikliniğine çeşitli nedenlerle başvuran kadınlar da PMS ve premenstrüel semptomların prevelansını saptamayı amaçlayan bir araştırmadır. Araştırmanın etik kurul onayı Ege Doğumevi Eğitim ve Araştırma Hastanesi etik kurulundan alınmıştır. Kadınlar çalışma hakkında bilgilendirildikten sonra yazılı onamları alınarak çalışma grubuna dahil edildi. Araştırmanın grubu, jinekoloji polikliniğimize farklı şikayetlerle başvuran 15-49 yaş grubundaki kadınlardan oluşan 897 kadındır. Çalışma Ağustos 2010 ve Mart 2011 tarihleri arasında yapılmıştır. Veriler, örneklemeye giren kadınların poliklinik şartlarında yüz yüze anket yöntemiyle toplanmıştır. Ankette bazı sosyo demografik özellikler, ilk adet yaşı, adet durumları, geçirilmiş gebelikleri, oral kontraseptif kullanma durumları, fiziksel ve emosyonel yakınmaları, iş verimliliği ve alışkanlıkları sorgulanmıştır. Düzensiz kanaması olanlar, gebe olanlar ya da doğum sonrası birinci yıl içinde olanlar çalışma dışı bırakılmıştır.

    Anket formunda, Amerikan Psikiyatri Birliğinin DSMIV tanı kitabında PMS için önerilen tanı kriterlerinden yararlanılarak hazırlanmış sorular sorulmuştur6. Verilerin istatistiksel analizleri, SPSS 13.0 paket programı ile yapılmıştır. Normal dağılıma uygunluk kolmogorov smirnov testi ile değerlendirilmiştir. Tanımlayıcı istatistiksel analizde sıklık ve yüzdelik yöntemler kullanılmıştır. Çoklu grup analizleri yapılırken tek yönlü varyans analizi yöntemi Tukey’s HSD (Honestly Significant Difference) test ile birlikte kullanıldı. Gruplar arasındaki numerik nicel değişkenlerin analizinde bağımsız örnekler için Student’s t-test kullanıldı. Analizler sırasında değişkenlerin ortalamaları±Standard deviasyon (SD) ile incelenmiş olup P<0.05 anlamlı olarak kabul edilmiştir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Çalışmaya katılan 897 kadın yaş gruplarına göre incelendiğinde %29.3’nün 15-24, %56.7 ‘sinin 25-34, %14’nün 35-49 yaş aralığında olduğu görüldü. Grubun yaş ortalaması 28.05±5,8 (min: 16-maks: 44 yaş) olduğu görüldü. Kadınların %60.8‘i evli, %34.8’i bekar, %4.4‘ününde eşinden ayrı olduğu saptandı. Mesleklerine göre dağılımda kadınların %26.7’si çalışan, % 73.3‘ü ev hanımı olarak bulundu. Kadınlar eğitim düzeylerine göre incelendiğinde ilkokul % 35’i (n:329), %3.6’si (n:32) ortaokul, %48.8 ‘i (n:420) lise, %12.6’sı (n:116) ise üniversite mezunu olarak bulundu. Araştırmaya katılan kadınların %3.8’i takvim yöntemi, %15.7’si geri çekme metodu, %10.6’sı oral kontroseptif ile %9.9’u rahim içi araç, %17.2’si prezervatif, %5.9’u tüp ligasyonu ile korunmaktayken, %36.9’u ise korunmamaktaydı. Kadınların gravidası %45.3 ‘ünde 0, %9.2’sinde 1, %13.6’sında 2, geri kalan %31.9’unda ise ≥ 3 olarak bulundu. Kadınların doğum sayısı ise %49.4’ünde 0, %25’inde 1, %17.2’sinde 2 geri kalan % 8.4’ünde ise ≥ 3 olarak saptandı. (Tablo 1)


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Olguların bazı demografik verileri

    Kadınların menarş yaşı %96’sında 12-16 arasındaydı. Ortalama menarş yaşı 12.97±2.07 olarak hesaplandı. Kadınların %67.8’i 20-30 günde bir adet görmekteydi. Kadınların %43.8’inde ise adetler 3 ile 5 gün arasında sürmekte ve %38.6’sı günde 1 ile 3 ped kullanmaktaydı.

    Araştırmaya katılan kadınlar değerlendirildiğinde premenstrüel dönemde az veya çok semptomu olan kadınlar %93.2 (n:836) olarak bulundu. Araştırmaya katılan kadınların PMS tanı kriterleri göz önüne alındığında %32.8’inde (n:294) PMS bulunmaktaydı. Bu dönemde en sık görülen semptomlar memede hassasiyet (%52.6), yorgunluk (%48.2), ödem (%46.8), belağrısı (44.6) olarak sıralanmaktaydı. Bu semptomların görülme sıklığına göre dağılımı Tablo 2’de görülmektedir. Premenstrüel semptomların ortalama görülme süresi 11.6 ± 5.8 yıl olarak hesaplandı.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 2: Premenstrüel Semptomları Bulunan Kadınlarda Semptomların Görülme Sıklığına Göre Dağılımı

    PMS’si olan kadınlarınların %57.2 ‘si tedavi olmayı istemekteyken, %42.8’i olumsuz yanıt verdi. Bu yakınmalar nedeniyle doktora başvurma oranı %19.7 olarak hesaplandı.

    Doktora başvuran kadınların ise %39.7 (n: 69) ‘sine oral kontraseptif, %30.8’ine (n:55) ağrı kesici, %19.2’sine (n: 34) antidepresanlar, %6’sına (n:11) egzersiz geri kalan hastalara ise çeşitli medikasyonlar önerilmişti.

    PMS ile ilişkili faktörler incelendiğinde; PMS varlığı ve çocuk sayısı arasında çocuğu olmayan ve bir çocuğu olan 667 kadında PMS %36,7 olup, iki ve daha fazla çocuğu olan 330 kadında PMS %17.1 olup istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P< 0.001). Medeni durum ile PMS arasındaki ilişki incelendiğinde evlilerde PMS sıklılığı fazla gibi gözüksede istatiksel olarak anlamlı değildi (P>0.05). Yaş grupları (15-24, 25-34, 35-49) arasında PMS sıklığı açısından yapılan tek yönlü varyans analizi yönteminde fark istatiksel olarak anlamlı bulunmadı. Menarş yaşı 13’ün altında olan 319 kadında PMS %35.8 oranında daha yüksek olarak saptandı ve istatiksel olarak anlamlı bulundu (P=0.026).

    Anne yada kız kardeşlerde PMS olanlarda görülme oran %27.6 olup istatiksel olarak anlamlıydı (p<0,05). Kadınlarımızın %55.7’si sigara kullanmaktaydı. Sigara kullanan kadınların %61.7’sinde premenstrüel semptomlar saptandı. Sigara kullanımı ile PMS arasındaki ilişki anlamlı olarak belirlendi.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    PMS, biyolojik, psikolojik ve sosyal parametreleri olan psikonöroendokrin bir hastalıktır. Premenstrüel semptomların görülme sıklığı, çeşitli araştırmalarda büyük değişiklikler göstermektedir. Üreme çağındaki kadınların %70-90’ında menstrüasyonla bağlantılı bazı semptomlar bulunmaktadır4,5,8. Ancak kadınların %20-40'ında, değişik derecelerde geçici mental ve fiziksel disfonksiyon şeklinde semptomlar görülmekte iken, %5-10'unda çalışma ve sosyal yaşamlarını bozacak ve tedavi gerektirecek kadar şiddetli semptomlar görülmektedir1,4.

    Premenstrüel semptomların prevalansı değişik çalışmalarda çok büyük farklılıklar göstermektedir. Bu farklılık, araştırmalarda kullanılan ölçeklerin standart olmaması ile ilgili olabileceği gibi araştırma gruplarında yer alan kadınların yaş, medeni durum, ırk gibi özelliklerinin birbirinden farklı olması ile de açıklanabilir.

    Musal ve arkadaşlarının araştırmasında oranlar farklılık göstermekle birlikte, semptomlar benzemektedir: En sık semptomlar, sinirlilik (%80.7), iç sıkıntısı (%68.2), karın ağrısı-kramplar (%67.6), halsizlik (%65.3) ve karında gerginlik-şişlik (%63.0); en az görülenler ise elayaklarda şişlik (%18.2) ve kilo artımı (%16.4)’ dır9.

    Bu çalışmada premenstrüel semptomları bulunan kadınlar, semptomların görülme sıklığına göre incelendiklerinde; en sık görülen semptomlar, memede hassasiyet (%52.6), yorgunluk (%48.2), ödem (%46.8), belağrısı (44.6) ve boğulma hissi (%3.5) ile bacak ağrısı (%2.6) ise en az görülen semptomlardı.

    Araştırmaya katılan kadınlarda premenstrüel semptomların devamlılık sürelerine bakıldığında, semptomların ortalama 11.6±5.8 yıldır devam etmekte olduğu görülmektedir. Khela10, gebelik sayısı ile premenstrüel semptomların ilişkili olduğunu bulmuştur. Buna karşılık Logue ve Moos11, premenstrüel semptomların pariteyle ilişkili olmadığını rapor etmişlerdir. Görüldüğü gibi premenstrüel semptomların parite ile ilişkisi henüz tam olarak saptanamamıştır. Kıran’ın12, Ankara’da yaptığı çalışmada, evli kadınlarda PMS oranı daha yüksek görülmekle birlikte anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Bu sonuçlarla bizim çalışmamızdaki bulgular benzerlik göstermektedir.

    Tarsus’ta yapılan bir araştırmada, PMS sıklığı, anne ya da kız kardeşinde benzer şikâyetleri olanlarda, olmayanlara göre daha yüksek bulunmuştur13. Bizim çalışmamızda da annede ya da kız kardeşte benzer şikâyetlerin olduğu kişilerde PMS yüksek oranda saptanmıştır.

    Sonuç olarak, toplumda PMS oranı yüksektir. Bu durum tüm toplumu etkileyebilmektedir. PMS insidansının azalması ve kadınların yaşam kalitesinin geliştirilmesi için araştırmamızda çıkan en sık semptomların göz önünde bulundurulması ve bu semptomların PMS’nin bir parçası olduğunun bilinmesi tedavi açısından önemlidir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Frank RT. The hormonal causes of premenstrual tension, Arch Neurol Asychiatr 1931; 26: 1072

    2) Cloessens EA, Cowl CL. Acute adolescent menorrhagia, AmJ Obstet Gynecol 1981; 139: 377

    3) Reid RL. Premenstrual syndrome. Curr Probl Obstet Gynecol1985; 8: 1

    4) Parker, PD. Premenstrual Syndrome. Am Fam Physician 1993; 50: 1309-1317.

    5) Havens CS, Sullivan ND, Tilton P. Manual of Outpatient Gynecology. 3rd edition. Boston: Little, Brown and Company,1996:15

    6) Erden AC, Taner CE. Premenstrual Syndrome In a Group of Nurses in the Southeastern Part of Turkey. Asian Medical Journal 1989; 32: 349-352.

    7) Amerikan Psikiyatri Birliği. Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı. 4. Baskı (DSM-IV) Editör: E. Köroğlu Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1995.

    8) Ekholm UB, Backström T. Influence of Premenstrual Syndrome on Family, Social Life an Work Performance. Int. J.Of Health Services 1994; 24: 629-647.

    9) Musal B, Uçku Ş, Aksakoğlu H, Balaban C. Narlıdere Bölgesi’nde 15-49 Yaş Grubundaki Evli Kadınlarda Premenstrüel Semptomların Belirlenmesi. Jinekoloji ve Obstetri’de Yeni Görüş ve Gelişmeler 1992; 3: 61-64.

    10) Khella AK. Epidemiologic Study of Premenstrual Symptoms. J. Egypt Public Health Assoc. 1992; 67: 109-18.

    11) Logue CM, Moos RH. Perimenstrual Symptoms: Prevalans And Risk Factors. Psychosom Med 1986; 48: 388-414

    12) Kıran, S. Park Eğitim Sağlık Ocağı Bölgesi’nde 15-49 Yaş Grubu Kadınlarda Premenstrüel Sendrom Prevalansı. UzmanlıkTezi, Ankara:1998.

    13) Gülsen G, Özer F, Pehlivan E ve ark. 30 yaş ve Üzerindeki Kadınlarda DSM-IV Tanı Kriterine Göre Premenstruel Sendrom Prevalansı ve Bazı Risk Faktörleri. Klinik Bilimler ve Doktor 2001; 6: 660-663.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]