Kabızlık özellikle yenidoğan döneminde ciddi organik
bozuklukların habercisi olabilirken, daha büyük
çocuklarda olguların %95'inde kabızlığı açıklayacak
organik bir neden yoktur
7,8. Aydoğdu ve ark.
9
kabızlığı olan 128 olguyu kapsayan çalışmalarında
fonksiyonel kabızlık oranını %96, Doğan ve ark.
10 269
olguyu kapsayan çalışmalarında fonksiyonel kabızlık
oranını %91,4 olarak bildirmişler. Bu çalışmada ise
fonksiyonel kabızlık sıklığı %95,3 olarak bulundu.
Akyıldız ve ark.'ı11 49 kabız çocuk olguyu
incelediği çalışmalarında organik neden olarak;
hipotiroidi, hirschsprung hastalığı ve çölyak hastalığı
bildirilmiştir. Doğan ve ark.10 çalışmasında kabız
olgularda organik neden olarak; hipotiroidi, çölyak
hastalığı, hirschsprung hastalığı, inek sütü protein
intoleransı saptamışlar. Bu çalışmada organik neden
olarak; hipotroidi, hirschsprung hastalığı, kistik fibrozis,
tethered kord, inek sütü protein alerjisi bulundu.
Birçok çalışmada kabızlık sıklığının cinsiyetler
arasında fark göstermediği saptanırken12-16, bazı
çalışmalarda cinsiyetler arasında farklılıklar saptanmıştır17-21. Ip ve ark.17 561 kabız olgu, Kajiwara ve ark.18 5282 olgu ve Ginkel ve ark.19 418 olguyu
kapsayan çalışmalarında kabızlık oranları kız olgularda
daha sık bildirilirken, Lorijn ve ark.20 169 olgu, Berg ve
ark.21 47 olguyu kapsayan çalışmalarında ise kabızlık
erkek çocuklarda daha sık olarak bildirilmiştir. Bu
çalışmada kabız çocukların %56,8'i erkek %43,2'si kız
idi. Bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı değildi.
Roma ve ark.22, 2-14 yaş arası olguları kapsayan
çalışmalarında kabızlığı en sık dört yaş, Banaszkiewicz
ve ark.23 2-16 yaş arası olguları kapsayan 84 olguluk
çalışmasında kabızlığın ortalama başlangıç yaşını
90±41,5 ay, Voskujil ve ark.24 çalışmasında kabızlığın
ortalama başlangıç yaşını 7,9 yaş, Lewis ve ark.25
çalışmasında kabızlığın ortalama başlangıç yaşını 15 ay,
Martinez ve ark.26 62 olguluk çalışmasında kabızlığın
ortalama başlangıç yaşını 6,1 yaş olarak bildirmişler. Bu
çalışmada kabızlık en sık 37-72 ay arasındaki grupta
görüldü. Bu çalışmalardaki ortalama başlangıç yaşının
farklı olması çalışmalardaki olgu kabul kriterlerinde
bulunan farklılıklardan kaynaklandığı düşünülmekle
birlikte kabızlığın özellikle iki-dört yaş arasında sık
görülmesinin tuvalet eğitiminin bu yaşlarda başlaması ve
kreşe başlama yaşı olması ile ilişkili olabileceği
düşünüldü.
Borowitz ve ark.27 yaptığı çalışmada olguların
ateşli hastalık geçirme, seyahat etmek, cerrahi girişim,
diyet, kardeş doğumu, ilaç kullanma ve tuvalet eğitimi
gibi olaylardan sonra kabızlık yakınmasını arttığını
belirtmişler. Bu çalışmada yakınmayı arttıran faktörler
değerlendirildiğinde hastaların %27.6'sı diyetin, %12.5'i
fiziksel aktivitenin, %7.3'ü okulda tuvalet tutma
davranışının, %2.6'sı geçirilmiş hastalıklar sonrası
dönemin, %3.6'sı ilaç kullanımı sonrası, %5.2'si mama
kullanımı ile kabızlık yakınmasının arttığı görüldü.
Ginkel ve ark.19 418 idiopatik kabızlığı olan olgu ile
Berg ve ark.21 47 idiopatik kabızlığı olan olguyu
kapsayan çalışmalarında ailede bulunan kabızlık öyküsü
ile kabızlık arasında önemli ilişki olmadığını bildirmiş
olup, Roma ve ark.28 ailede kabızlık öyküsünü kabız
olmayan çocuklarda %30.3, kabız olan çocuklarda ise
%62.5 olarak bildirmişler. Bu çalışmada ailede kabızlık
öyküsü varlığı açısından değerlendirildiğinde olguların
%64.6'sında ailede kabızlık öyküsü mevcut iken
%35.4'ünde aile öyküsü yoktu. Bu durum barsak
alışkanlığında kalıtsal faktörlerin etkili olabileceğini,
ailesel diyet alışkanlığının kabızlığa etki ettiğini
düşündürmüştür.
Polanco ve ark.29 154 idiopatik kabızlığı olan
olguyu kapsayan çalışmasında olguların %53,2'sinde
karın ağrısı, %8.15'inde karında kitle olduğu bildirmiş,
Martinez ve ark.26 62 idiopatik kabızlığı olan olguyu
kapsayan çalışmasında hastaların %31'inde enkoprezis
olduğu bildirilmiştir. Doğan ve ark.10 çalışmalarında
kabız olgularda %12.2 oranında karın ağrısı, %6,7
oranında ağrılı dışkılama, %15 oranında dışkılama ile
birlikte olan kanama ve %2.9 oranında karın şişkinliği
yakınmasının mevcut olduğunu bildirmişler. Bu
çalışmada kabızlık yakınması olan olguların ana
yakınmalarına bakıldığında %33.9'unda karın ağrısı,
%27,6'sında anal bölgede ağrı, %10.4'ünde dışkı
kaçırma, %9.4'ünde iştahsızlık, %8.3'ünde rektal
kanama, %5.7'sinde kilo kaybı, %4.7'sinde karın şişliği
görüldü.
Banaszkiewicz ve ark.23 2-16 yaş arası 84
idiopatik kabızlığı olan olguyu kapsayan çalışmasında
tedavi sonrasında başarı %70, Lorijin ve ark.20 5
yaşından büyük 169 idiopatik kabızlığı olan olguyu
kapsayan çalışmasında başarı oranı %67,7, Ginkel ve
ark.19 1-8 yaşlarında 418 idiopatik kabızlığı olan
olguyu kapsayan çalışmasında başarı oranı %83
bulunmuştur. Bu çalışmada olguların 148'ine laktuloz
tedavisi, laktuloz tedavisine yanıt vermeyen 29 olguya
parafin likit, 5 olguya makragol tedavisi verildi. Laktuloz
ve parafin likit tedavisine yanıt alınamayan 2 olguya
sennosoid A+B kalsiyum, 4 hastaya dibazik sodyum
monobazik sodyum fosfat verildi. Kullanılan laksatif
dozları sabit dozda değil, olguların günde bir veya iki kez
ağrısız yumuşak dışkılama yapabilecek şekilde arttırıldı.
İzlem sonuçlarında olguların %72,4'ünde tedavi
sonrasında yakınmalar tamamen düzelirken, %13,5'inde
nüks görüldü. Erken yaşlarda kabızlık yakınması olan
olgularda nüks oranı yüksek bulundu. Ayrıca yaş
ilerledikçe nüks oranının azaldığı görüldü. 13-24 ay yaş
grubunda nüks oranı daha yüksek görülmüş olup
tedaviye en iyi yanıt 37-72 ay yaş grubunda görüldü.
Sonuç olarak kabızlık yakınması ile başvuran
olgularda organik nedenler dışlandıktan sonra yakınmayı
arttıran faktörler belirlenmeli, uygun diyet değişiklikleri,
hastaların yaşına uygun aktiviteler ve medikal tedaviler
önerilmelidir.