Postoperatif ağrı, cerrahi travmayla başlayıp doku
iyileşmesiyle sona eren akut bir ağrı şeklidir. Postoperatif
ağrı kişisel farklılıklar göstermekte olup, hastanın
fizyolojik ve psikolojik yapısı, cerrahinin tipi, yeri ve
süresi, postoperatif komplikasyonları, preoperatif ve
postoperatif uygulanan analjezi teknikleri ve postoperatif
bakım kalitesi etkileyen faktörler arasındadır
6. Meme
küçültme operasyonları makromastinin sebep olduğu
iskeletsel postur değişiklikleri ve estetik görünümü
düzeltmek amacıyla yapılan en sık operasyondur
7. Bu
operasyonlar majör cerrahi prosedürlerden olup şiddetli
postoperatif ağrıya sebep olmakta ve hasta konforunu
azaltmaktadır
8. Preinsizyonel lokal anestezik
infiltrasyonu birçok plastik cerrahi operasyonunda
başarıyla kullanılmıştır
9. Mottura transaksiller subpektoral meme implantı operasyonunda,
preinsizyonel olarak yapılan bupivakain ve lidokain
kombinasyonunun operasyon sonrası analjeziye anlamlı
derecede katkısı olduğunu tespit etmiştir
10.
Bupivakainin yağda çözünürlüğü lidokainden iki kat fazla
olup dolayısıyla daha güçlü etkiye sahiptir. Enjekte
edildiği yerlerde vazodilatasyon meydana getirmez
11.
Bupivakain yaklaşık olarak lidokain 3-4 daha potent olup
etki süresi lidokainden 2-3 kat daha uzundur
11. Etki
süresi 420 dakika olan bupivakainin adrenalinli
solüsyonlarda maksimum güvenli dozu 2 mg/kg'dır
4.
Metaxotos ve ark.
4 1999 yılında 24 hasta üzerinde
yapmış oldukları randomize çift kör çalışmada, hastaların
bir memesine 30 mL bupivakain+adrenalin (1/200.000),
diğer memesine ise salin infiltrasyonu yapılmış. Sonuç
olarak bupivakain + adrenalin infiltrasyonunun operasyon
sırasında ve operasyon sonrası kanamayı azalttığı,
erken postoperatif dönemde (ilk 24 saat) ağrıyı
azalttıkları saptanmıştır
4. Benzer şekilde Rosaeg ve
ark.
12 preoperatif lidokainli tumesen infiltrasyonun
erken dönemde postoperatif ağrıyı azalttığı ve opioid
ihtiyacını azalttığını göstermişlerdir Bu çalışmanın
bulguları litaratürle uyumlu olarak erken postoperatif
dönemde, bupivakain ihtiva eden solüsyon infiltrasyonu
yapılan grupta ağrının daha az olduğu ve VAS
değerlerinin diğer gruba göre düşük olduğu bulundu.
VAS değerleri Grup I'de 6.saat ortalaması 3.4, 12.saatte
3.7 iken Grup II'de 6.saat ortalaması 6.5, 12. saatte 6.2
bulunmuştur ve her iki grup arasında anlamlı derecede
fark tespit edilmiştir. İlk 12 saatteki analjezik ihtiyacı Grup
I'de hiç olmazken, Grup II'deki hastaların %70.5'i
analjezik ihtiyacı hissetmiştir. 18. saatten sonra Grup I
VAS değerinde artış, Grup II'de azalma görülmekte olup
her iki grupun VAS değerleri benzer seviyelere (her iki
grubunda VAS değer ortalaması 6 olmuştur) gelmiştir.
Operasyondan 24 saat sonra grup I VAS değeri 4.8,
Grup II VAS değeri 5 seviyelerine indi, 36. Saatte ise her
iki grubun VAS ortalamaları 4'e indi.
Blomqvist ve ark.13 meme küçültme operasyonu
yapılan 244 hastalık makalelerinde vazokonstruktor ajan
(adrenalin) infiltrasyonunun postoperatif kanamayı
azaltıp yararlı etkileri olduğunu göstermişlerdir. Varma ve
Henderson'un14 jinekomasti hastaları üzerinde yapmış
oldukları prospektif çalışmada intraoperatif adrenalin
infiltrasyonunun peroperatif ve postoperatif kanamayı
azalttıklarını tespit etmişlerdir. Bu çalışmada her iki grup
infiltrasyon solüsyonunda adrenalin mevcuttu ve her iki
grup arasında drenden gelen kanama miktarları ve dren
çekilme süreleri arasında istatistiki fark yoktu. Ancak
adrenalin infiltrasyonu yapılmayan bir üçüncü grup
olmadığı için postoperatif kanamaya etkileri
değerlendirilemedi.
Sonuç olarak meme küçültme operasyonları erken
postoperatif dönemde ağrılı bir işlem olup bupivakain
ihtiva eden tumesen solüsyonu infiltrasyonu yapılan
hastalarda postoperatif ilk 12 saatte ağrıyı azaltmaktadır.
Daha uzun süre etkili olan lokal anestezik ajanlar
kullanılarak bu sürenin daha da uzayabileceğini
düşünmekteyiz. Bu düşüncemizi destekleyecek yeni
prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.