Kemik grefti kullanımındaki amaç kemik defektini doldurmak olduğu kadar greftlerin osteogenezisi başlatması ile birlikte osteoindüktif ve osteokondüktif özelliklerinden de yararlanmaktır. Otojen greftlerin osteojenik özelliklere sahip olması gibi avantajları bulunmasına rağmen bazı dezavantajları nedeniyle alternatif greftlerin araştırılmasına devam edilmektedir
1-3,15-17.
Osteoindüktif greft materyallerinin osteokondüktif materyaller ile birlikte kullanıldığı çalışmalar kaynaklarda yer almaktadır5,6,18,19. Sunulan bu çalışmada, osteoindüktif bir greft materyali olan DBM ile osteokondüktif bir greft materyali olan koral'in tek başına ve kombinasyon halinde kullanılarak elde edilen bulguların tartışılması amaçlanmıştır.
Tavşanların genel anestezisi için Xylazine hydrocloride ve Ketamin hydroclorur'un değişik dozları önerilmektedir3,6,20. Bu çalışmada anestezi için intramusküler olarak 5 mg/kg Xylazine hydrocloride ve 35 mg/kg Ketamin hydroclorur kullanılmıştır ve operasyonun yapılması ve tavşanların anesteziden uyanması sırasında herhangi bir komplikasyonla karşılaşılmamıştır.
Kemik defektlerinin büyüklüğü kemik iyileşmesini önemli ölçüde etkilemektedir. Deneysel çalışmalarda kullanılacak greft materyallerinin osteojenik kapasitelerinin tam olarak değerlendirilebilmesi için oluşturulacak kemik defektlerinin kendiliğinden iyileşemeyecek boyutlarda olması önemlidir. Kritik Boyut Defekti (KBD) olarak isimlendirilen bu defektler deneysel çalışmalarda çalışma süresince iyileşemeyen defektleri ifade etmektedir21.
Kemik iyileşmesi ile ilgili tavşanlarda yapılan çalışmalarda 0.5-8 mm arasındaki değişik boyutlarda kemik defekt modellerinin oluşturulduğu bildirilmektedir. Bununla beraber defektlerin kemik diyafiz genişliğinden büyük, özellikle 4 mm ve daha büyük olduğu durumlarda istenmeyen kırıklar oluşabilmektedir3,21. Yapılan bu çalışmada tibia'da oluşturulan 3.5 mm'lik defektin 2 aylık çalışma süresi için KBD olduğu düşünülmüştür. Çalışmada kontrol defektlerinin hiç birinin kapanmaması da oluşturulan defekt boyutlarının KBD olduğunu desteklemektedir.
Kemik grefti olarak kullanılan materyalin özellikleri greftin rezorpsiyon oranını belirlemektedir. Greft rezorpsiyonu için partikül büyüklüğü ve yüzey pörözitesi önemlidir. Büyük boyutlu greftler daha geç rezorbe olurken pörözite arttıkça greft daha kolay rezorbe olmaktadır1,7.
Birbirleriyle bağlantılı por yapısına sahip olan mercanların por çaplarının en az 150 μm olması osteoblast ve vasküler yapıların invazyonu ve osteoit gelişimini kolaylaştırmaktadır. Osteoklastlar osteokondüktif özelliğe sahip olan koralin rezorpsiyonunu sağlarken, osteoblastlar ise yeni kemik oluşumunu başlatırlar1,5,8,22.
Bu çalışmada kullanılan koralin 400-800 μm çapında birbiriyle bağlantılı por yapısına sahip, Madreporaria takımından Madracis sp olduğu bu haliyle kansellöz kemiğe benzediği ve kalsiyum karbonat ve aragonit kristal yapısında olduğu belirlendi. Çalışmada kullanılan koralin osteokondüktif özelliğe sahip olduğu, vaskülarizasyon ve hücre göçü için önemli avantaja sahip olduğu görülmektedir.
DBM'nin partikül formunun macun (putty) formuna göre uygulandığı bölgeye tutunma oranının düşük olduğu belirtilmektedir9,10. Bununla birlikte macun formundaki greft materyali defekt bölgesine kolayca uygulanabilmektedir. Yapılan bu çalışmada da oluşturulan defektlere DBM'nin macun şeklinin rahatlıkla uygulanabildiği ve defektlerin şeklini kolaylıkla aldığı, koral ile birlikte kullanıldığında ise macun şeklindeki DBM'nin koral granüllerinin bir arada tutulmasına da yardımcı olduğu gözlenmiştir.
Radyografik muayenelerde implantasyondan hemen sonra defekt içerisindeki koral yapısının gözlenebildiği, geçen zamana bağlı olarak koralin rezorpsiyona uğradığı bildirilmektedir1,8,22. Yapılan bu çalışmada, implantasyondan hemen sonra alınan radyografilerde koral greftleri ve porlu yapıları açıkça gözlendi. Çalışmanın 30. ve 60. günlerinde alınan radyografilerde koral greftlerin rezorpsiyonlarına bağlı olarak sahip oldukları radyodens yoğunluklarının azalan radyolusent kontrasta dönüşmesi ve koral porları içerisinde ve rezorpsiyon sahalarındaki yeni kemik oluşumuna bağlı radyolojik değişimlerin gözlenmesi araştırmacıların bulguları ile uyumluluk göstermektedir.
Kemik iyileşmesi üzerinde greftlerin etkilerinin incelenmesinde histolojik muayeneler önemli yer tutmaktadır. Kemik defektlerinin iyileşmesi ile ilgili yapılan deneysel çalışmalarda histolojik muayeneler için farklı izleme süreleri belirlenmiştir. Kemikleşme 1-2. haftalarda başlamakta, 6-8. haftalarda ise defektler reorganize olarak dolmaktadır1,22-26. Yapılan bu çalışmada histolojik muayeneler 4. ve 8. haftalarda gerçekleştirilmiştir.
Kemik greftleri alıcı bölgeye uygulandıktan belli bir süre sonra rezorbe edilerek yerini yeni oluşan kemik dokuya bırakmalıdır. Greftlerin yeni kemik oluşumundan sonra kemik matürasyonu için gerekli olan sürede rezorbe olması tercih edilmekle birlikte osteoindüktif özelliği yüksek olan greft materyallerinin yeni kemik oluşumunu artırarak kısa sürede yerini yeni kemiğe bırakması istenilen bir durumdur. Bu çalışmada koral implantların literatürlerle1,5,8,22 uyumlu bir şekilde, zamanla rezorbe edilerek yerini yeni kemik oluşumlarına bıraktığı, herhangi bir yabancı cisim reaksiyonuna yol açmadığı, inflamatuar bir yanıt oluşturmadığı gözlenmiştir.
Yapılan bu çalışmada kontrol grubunun 30. gündeki histolojik muayenesinde granülasyon dokusunun gözlenmesi ve 60. günde fibröz kallus içerisinde zayıf kıkırdak doku oluşumlarının bulunması ve defektlerin tam olarak dolmaması literatür verilerle19,26 uyumluluk göstermektedir. Diğer gruplarda 30. ve 60. günlerde yeni kemik oluşumu kontrol grubuna göre daha iyi olarak izlenmiştir.
Kemik greftlerinin osteoindüktif özelliğe sahip olması kemik iyileşmesi için avantaj olarak değerlendirilmektedir. DBM'nin kemik oluşumunu indükleyici etkisinin bulunduğu bildirilmektedir11-13,27,28. Yapılan deneysel bir çalışmada14 bilateral segmental ulnar defektlerin onarımında DBM ve otojen kansellöz kemik grefti kullanılmış, DBM'nin otojen kansellöz kemiğe olan ihtiyacı azalttığı, bununla birlikte her ikisinin beraber kullanıldığı grupta iyileşmenin daha iyi olduğu bildirilmiştir. Sunulan bu çalışmada ise kemik defektlerinin onarımında koral ve DBM kullanılmış ancak bu greft materyallerinin tek başına veya birlikte halinde kullanılması arasında radyolojik bir farklılık gözlenmemiştir.
DBM'nin yüksek oranda osteoindüktif potansiyele sahip olduğu, yeni kemik oluşumunu teşvik ettiği ve kansellöz kemik çipslerine tercih edilebileceği bildirilmiştir28. Başka bir çalışmada27, DBM kısa ve uzun dönemde kansellöz allogreftlerle karşılaştırılmış ve yeni kemik oluşumunu uyarmada daha anlamlı bulunmuştur. Khoshzaban ve ark.29 ratların kranium defektlerinin onarımında DBM kullanmışlar ve olumlu sonuç aldıklarını bildirmişlerdir. Khorsand ve ark.30 ise DBM kullandıkları kranial defektlerdeki kemik iyileşmesinin iyi olmadığını bildirmişlerdir. Yapılan bu çalışmada ise Khorsand ve ark.30'nın bulguları ile uyumlu olarak, DBM kullanılan gruptaki defektlerdeki kemik iyileşmesinin memnuniyet verici olmadığı belirlenmiştir.
Sonuç olarak, kemik defektlerinin onarım sürecinin hızlandırılması, zaman, iş gücü ve ekonomik kayıpların en aza indirilebilmesi için kemik defektlerinin onarımında koral ve DBM'nin kullanılabileceği kanısına varılmıştır.