Nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonları, yumuşak dokunun seviyesine göre fasiit, sellülit, veya miyozit şeklinde seyredebilir ve yaygın nekroz ile karakterizedir. Bu enfeksiyonlar sonucu gelişebilen Fournier gangreni (FG) sıklıkla genital, perineal veya perianal bölgeleri tutan, ancak karına, alt ekstremitelere ve göğüse de yayılabilen, yüksek morbidite ve mortalite ile seyreden ilerleyici sinerjistik nekrotizan fasiitdir. Hastalık yaygın doku harabiyeti ile seyrettiğinden, tanı ve tedavideki gecikme yüksek mortaliteye yol açabilmektedir. Bu nedenle net olmasa bile semptomların atlanmaması çok önemlidir. Sıklıkla üroloji kliniklerinin acillerinde görülen ve acil cerrahi girişim gerektiren ciddi bir patoloji olan FG, ilk olarak 1764 yılında Baurienne tarafından tanımlanmış olsa da, tıbbi literatürde ilk kez 1887 yılında Fransız dermatolog Jean Fournier tarafından yayınlanmıştır. Sıklıkla sosyoekonomik düzeyi düşük toplumlarda rastlanılan hastalık her yaş grubunda saptanabilirken, 50 yaşından sonra görülme sıklığında belirgin bir artış görülmektedir. FG hastalarında Fournier gangreni ciddiyet indeksi (FGCİ) ile prognoz belirlenmektedir. Tıbbi bakım şartlarının son yıllarda daha iyi seviyelere gelmesine rağmen literatürdeki mortalite seviyeleri %4- 80 sınırlarında ortalama olarak %20-40 arasında belirtilmektedir. FG erkeklerde 10 kat daha fazla görülmektedir, hastalığın kadınlarda daha nadir görülmesinin sebebi olarak kadın perine bölgesinin vajinal yolla drene olabilmesi ileri sürülmüştür
1-3. Bu nekrotizan infeksiyonların çoğu nekrotizan fasiit, klostridial gangren, sinerjistik gangren ve streptokokkal gangren gibi alt gruplara ayrılırken, son yıllarda idiyopatik skrotal gangren, periüretral flegmon, streptokokkal skrotal gangren, ve sinerjistik nekrotizan sellülit gibi farklı terimler kullanılarak bu klinik durum tanımlanmaya çalışılmıştır
4,5.
Hastalık dünyada Afrika, Asya ve Hindistan’da yaygın olarak görülmektedir, fakat yaş ve cinsiyet ayırt edilmeksizin en yüksek genel insidans 1.6/100.000 ile Kuzey Amerika Kıtasında görülmektedir. Bu rakam 50-79 yaş arası erkek popülasyonda 3.3/ 100.000 seviyelerine kadar çıkmaktadır 6. FG etyolojik olarak sıklıkla kolorektal (%30-50) orjinli olup, bunu ürolojik sistem (%20-40) ve deri (%20) izlemektedir. Saptanan en sık nedenler; anorektal infeksiyonlar, genitoüriner infeksiyonlar veya travmalar veya perineal ve genital derideki lokal yaralanmalardır. FG’ye primer etkenden bağımsız olarak bazı sistemik hastalıklar da eşlik edebilmektedir. Bunların başında %20-70’inde bulunan diabetes mellitus ve %25-50 arasındaki oranı ile kronik alkolizm gelmektedir 7. Ayrıca obezite, kanser, kötü hijyen koşullarında yaşamak, düşük sosyoekonomik durum, İV ilaç kullanımı, diş çekimleri, kortizon tedavisi, kemoterapi, radyoterapi, malnutrisyon, poliarteritis nodosa, hipersensitif vaskülit, periferik damar hastalıkları, parapleji ve idiyopatik nedenler de etyolojide sıralanabilmektedir 8.
Patofizyolojik olarak FG, anorektal, perineal veya genitoüriner bölgelerde gelişen süpüratif bakteriyel bir enfeksiyonun ufak çaplı subkutanöz damarlarda trombozise yol açarak, üzerindeki ciltte gangren gelişimi ile sonuçlanması sonucu ortaya çıkan sinerjistik nekrotizan fasiitis olarak özetlenebilmektedir 9. FG lezyonlarından genellikle izole edilen ajanlar gram negatif ve pozitif bakterilerdir, bunların yanında doku kültürlerinde anaerob bakteri suşlarına da büyük sıklıkla rastlanılmaktadır. Son yıllarda toplum kaynaklı metisiline dirençli Stafilokokkus Aureus suşlarının da etyolojik ajan olarak görülmesinin artması klinik seyirin ağırlaşmasında ve hatta tablonun fulminan sepsise kadar ilerlemesinden sorumlu tutulmaktadır. Etyolojide çok nadiren Candida saprophyticus gibi fungal ajanlar da görülebilmektedir 10.
Hastalığın klinik bulguları ateş, titreme, halsizlik ve daha hafif seyreden lokal lezyon sonrası gelişen ani başlangıçlı şiddetli ağrı, ödem, eritem, endürasyon sonrası nekroz ve krepitasyon ile hızla kötüleşen bir klinik görüntüye kadar değişkenlik gösterebilir. Toksisite nedeniyle bulantı, kusma, taşikardi, ateş, hipotansiyon ve genel durum bozukluğu gibi sistemik bulgular izlenebilir. Hastanın öyküsünde çoğu zaman ihmal edilmiş bir anorektal ya da ürogenital infeksiyon varlığı gözlemlenmektedir 10.
Tedavide bir an önce yoğun sıvı ve elektrolit replasmanı ve geniş spektrumlu antibiyoterapi uygulaması gerekmektedir. Medikal tedavi ile birlikte tüm tutulmuş deri, fasya ve kaslar erken radikal debridman ile geniş olarak eksize edilmelidir. Testiküler tutulum genelde nadirdir ve tek orşiektomi endikasyonu testiküler gangren gelişimidir. Nekrotizan sürecin önüne geçilene kadar geniş alanlı debridmanların yapılması gerekli tedavi modalitesidir.
Bu çalışmada üroloji kliniğine FG nedeniyle acil başvuru yapan hastaların tıbbi kayıtlarını retrospektif olarak incelemeyi amaçladık.