Üreme performansını artırmak amacıyla anöstrüste uyarılan östrüs ve ovulasyonlar sonucunda kuzulamalar sonbaharda toplulaştırılabilmektedir. Böylece sonbaharda doğum yapan koyunlarda siklik aktivite aynı üreme mevsiminde yeniden başlatılabilir veya uyarılabilir. Postpartum koyunlarda gebeliği sınırlayıcı faktörlerin başında, uterus involüsyon zamanı ve siklik aktivitenin yeniden başlama aralığı gelmektedir. Uterus involüsyonun postpartum üçüncü haftada tamamlandığı
24 ve ilk kızgınlığın koyunların enerji - protein yönünden zenginleştirilmiş yemler ile beslemeye tabi tutulması durumunda doğumdan yaklaşık 50 gün sonra görüleceği ifade edilmiştir
25. Tüm koyunlar doğum sonrası erken dönemde siklik olmadığından, hızlandırılmış kuzulama programları için yeniden östrüs uyarım yönetimleri uygulanabilmektedir. Siklik olmayan koyunlarda östrüs, bir östrüs siklusunun hormonal modelini veya koç etkisini taklit eden hormonal tedavilerle uyarılabilmektedir
26,27. Sunulan bu çalışmada üreme mevsimi girişinde doğum yapan laktasyondaki Macar Merinos ırkı koyunların aynı üreme mevsimi içerisinde yeniden gebe bırakılması hedeflenirken kısıtlı emme ve eCG’nin farklı dozlarının östrüs uyarımı ve fertilite üzerine etkilerini ortaya koymak amaçlanmıştır.
eCG’nin üreme mevsiminde yavru verimini artırmak amacıyla 300-600 IU, anöstrüs döneminde östrüs uyarımı amacıyla 400-700 IU uygulanması önerilmektedir3,28-30. Sunulan çalışmada eCG 350 IU ve 550 IU olarak kullanıldı. Gruplar arasındaki yavru veriminde istatistiksel olarak farklılık olmamasına rağmen eCG’nin artan dozlarında yavru verimi sayısal olarak yüksek bulundu. Elde edilen bulguların önceki yapılan artan dozlarda uygulanan eCG çalışmalarından31,32 aktarılan değerlerle uyumlu olduğu görüldü.
Sunulan çalışmada östrüs oranlarının birinci ve ikinci aşımda gruplar arasında istatistiksel fark olmadığı ve %87’nin üzerinde olduğu tespit edildi. Morales-Teran ve ark.17 kuzuları ile kısıtlanan veya kısıtlanmayan Pelibuey ırkı koyunlarda ilk ovulasyon oranını sırasıyla %70.0 ve %88.8 olarak bildirmişlerdir (P≤0.05). Bazı çalışmalarda7,8,33 ise emzirmenin kısıtlanmasının östrüs/ovulasyon üzerine olumlu etkileri bildirilmiştir. Örneğin Perez-Hernandez ve ark.8 kuzuları ile erken sütten kesilen, kısıtlanan ve kısıtlanmayan Pelibuey ırkı koyunlarda postpartum 56. güne kadar ilk ovulasyon oranını sırasıyla %70, %25 ve %18.8 olarak bildirmişlerdir (P<0.05). Ronquillo ve ark.7 postpartum 30. günde östrüs uyarımı yapılan, kuzuları ile erken sütten kesilen, kısıtlanan ve kısıtlanmayan Pelibuey ırkı koyunlarda östrüs oranını sırasıyla %92, %96 ve %52 olarak tespit etmişlerdir (P<0.05). Arroya ve ark.33 kuzuları ile 7 saat veya 17 saat kısıtladıkları Pelibuey ırkı koyunlarda postpartum 105. güne kadar ilk ovulasyon oranını sırasıyla %64.7 ve %100 olarak tespit etmişlerdir (P<0.05). Bazı çalışmalarda ise bu çalışmaların aksine emzirmenin kısıtlanmasının östrüs/ovulasyon oranı üzerine herhangi bir etkisinin olmadığı bildirilmiştir. Örneğin Ascari ve ark.6 kuzuları ile erken sütten kesilen, kısıtlanan ve kısıtlanmayan Santa Ines ırkı koyunlarda postpartum 60. güne kadar ilk östrüs oranını sırasıyla %54.5, %50 ve %63.6 olarak tespit etmişler, östrüs oranı ve prolaktin konsantrasyonu yönünden gruplar arasında fark olmadığını bildirmişlerdir. Ungerfeld ve Sanchez-Davila26 postpartum 30. günde koç katımı yapılan ve postpartum 27. günde kuzuları sütten kesilen veya emzirmeye devam eden Kathadin ırkı koyunlarda östrüs oranını sırasıyla %100 ve %96.2 olarak tespit etmişler, gruplar arasında istatistiksel açından fark olmadığını bildirmişlerdir. Sunulan çalışmada elde edilen bu sonuç bazı çalışmalardan6,26 aktarılan değerlerle uyum sağlarken, bazılarıyla uyum7,8,17,33 sağlamamaktadır. Önceki çalışmalardan elde edilen farklı sonuçlar7,8,17,33 çalışmanın yapıldığı işletmedeki bakım ve besleme şartları, bölgesel ve mevsimsel farklılıklar, koyun ırkı ve saha koşulları gibi birçok nedenden kaynaklanıyor olabilir. Bununla birlikte çalışmanın yapıldığı aynı ırktaki sürüde üreme mevsimi dışında kısa süreli (7 gün) progestajen + eCG (500 IU) uygulanan önceki çalışmada34 koyunların östrüs oranları %93.4 ve %91.1 olarak tespit edilmiştir. Yönetimsel değişkenler ve ırk etkisi olmadan düşünüldüğünde Macar Merinos ırkı koyunlarda laktasyonda emzirme kısıtlaması ve anöstrüs döneminde uygulanan östrüs uyarımı protokolündeki34 östrüs oranlarının benzer olduğu görülmektedir. Bu ırkta östrüs uyarımı sırasında mevsim etkisi gibi değişkenlerin etkilerini ortaya çıkarmak amacıyla daha ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.
Sunulan çalışmada gebelik oranlarının birinci ve ikinci aşımda gruplar arasında istatistiksel açıdan farklı olmadığı (P>0.05), dolayısıyla kuzuların emmesinin iki günde bir (günaşırı) bir saat veya her gün beş saat olacak şekilde kısıtlanmasının reprodüksiyon üzerine herhangi bir olumlu ya da olumsuz etkisinin olmadığı tespit edildi. Ronquillo ve ark.7 kuzuları erken sütten kesilen, kısıtlanan ve kısıtlanmayan Pelibuey ırkı koyunlarda postpartum 30. günde uygulanan östrüs uyarımı sonrasında gebelik oranlarını sırasıyla %76, %72 ve %28 olarak bildirmişlerdir (P<0.05). Ungerfeld ve Sanchez-Davila26 postpartum 27. günde kuzuları sütten kesilen veya emzirmeye devam eden Kathadin ırkı koyunlarda postpartum 30. günde koç katımı sonrasında elde edilen gebelik oranlarını sırasıyla %84.6 ve %80.1 olarak tespit etmişlerdir (P>0.05). Mevcut çalışma, Kutlu ve ark.34 tarafından aynı ırktaki sürüde uygulanan üreme mevsimi dışı östrüs uyarımı ile kıyaslandığında, postpartum anöstrüs etkisinin mevsimsel anöstrüs etkisinden daha baskın olduğu ve mevcut çalışmada gebelik oranlarının %31’e varan seviyede düştüğü görülmüştür. Postpartum anöstrüsun ana nedeninin GnRH ve LH'nin pulsatil sekresyonunun inhibisyonu olduğu bildirilmektedir 7. Emzirme, sinirsel tepkiler ve hormonal geri bildirimden oluşan karmaşık bir sistemi harekete geçirmektedir. Bu durum GnRH salınımını değiştirerek LH nabızlarının belirgin şekilde azalmasına neden olur. Bu foliküler gelişimin azalmasına veya engellenmesine ve ovulasyon için uygun foliküllerin yokluğuna neden olmaktadır12. Koyunlarda, kortizolün bazal plazma konsantrasyonlarının laktasyondaki koyunlarda süt vermeyen koyunlara göre daha yüksek olduğu bilinmektedir35. Laktasyon sırasında, glikokortikoitlerin ve ACTH’ın bazal salgısında bir artış meydana gelmektedir36. Glikokortikoitler, hipotalamus ve hipofizde GnRH ve LH'nin pulsatil sekresyonunu inhibe etmektedir37. Bu da LH'nin ovulasyon öncesi dalgalanmasında ve dolayısıyla ovulasyonda gecikmelere neden olmaktadır33. Bunun yanı sıra ACTH, glikokortikoitlerin salınımını uyarırken, glikokortikoitler de prolaktinin laktogenezis üzerine etkilerini güçlendirmektedir38. Sağım/emzirme sırasında meme ve meme ucunun uyarımı prolaktin salgılanmasına ve prolaktin seviyesinde artışa neden olmaktadır39,40. Bu artışın FSH ve LH salgılanmasını azalttığı41 ve gonadotropinler üzerinde baskılayıcı bir etki yaratarak ovaryum aktivitesine dönüşün gecikmesine neden olduğu bilinmektedir13. Ayrıca, laktasyondaki ruminantlarda GnRH/LH eksen aktivitesinin düzenlenmesinde endojen peptitlerin de rol oynadığı ileri sürülmektedir ancak bu konu henüz yeterince aydınlatılmamış durumdadır11. Sunulan çalışmada iki günde bir (günaşırı) bir saat beraber olacak şekilde kuzuların kısıtlamasının, postpartum dönemdeki koyunlarda reprodüktif sonuçları iyileştirebileceği beklenmesine rağmen, herhangi bir fark görülmemesinde emzirmeden daha güçlü etkileri olan diğer çevresel veya fizyolojik sınırlamalar etkili olmuş olabilir. Örneğin koyun ve kuzu arasındaki görsel ve işitsel uyaranların varlığı, kuzuların kısıtlanmasında koyunlar için bir stres faktörü yaratmış ve fertilite bu durumdan olumsuz etkilenmiş olabilir. Diğer taraftan çalışmadaki hayvanların laktasyonun sonundaki sütten kesmenin /süt üretimin azalması metabolik durum üzerinde yaratacağı pozitif enerji dengesi, vücut rezervlerin yenilenmesi / artırılması, canlı ağırlık kazancı, vücut kondisyon artışı gibi etkiler nedeniyle fertiliteye olumlu yansımalar beklenmekteydi. Ancak sözü geçen stres faktörleriyle bir araya geldiğinde bu durum fertilitenin artmasına neden olmamış olabilir. Böylece kısıtlı emme ile elde edilmesi beklenen fertilite artışı sağlanamamıştır. Konuyla ilgili daha detaylı çalışmaların yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Sonuç olarak, üreme mevsimi girişinde doğum yapan laktasyondaki Macar Merinos ırkı koyunların aynı üreme mevsimi içerisinde kısa süreli progestajen uygulamaları ile yeniden gebe bırakılmasında kısıtlı emme ve eCG’nin farklı dozlarının fertilite parametrelerini etkilemediği görüldü. Macar Merinos ırkı koyunların doğum sonrası üreme mevsiminde östrüs uyarımına tepkisi değerlendirildiğinde uygulanan her iki protokolün de östrüsleri yeniden toplulaştırılabileceği, böylece kuzu/yıl oranının artırılabileceği kanısına varıldı. Ancak hangi protokolün uygulanacağının tercihi işletmenin imkanları ve hedeflerine göre değerlendirilmesi önerilir.