Neonatal dönem, buzağılar için son derece kritik bir zaman dilimidir. Fizyolojik olarak savunmasız halde doğan buzağılar, bağışıklık sistemleri henüz gelişmediği için neonatal hastalıklara karşı oldukça duyarlıdırlar. Neonatal dönemde en yaygın olarak görülen hastalık ishaldir. E. coli ve rotavirüsler en önemli neonatal buzağı ishali etkenleri arasındadır
1,12. Bu çalışmada E. coli ve rotavirus kaynaklı ishalli buzağı gruplarında klinik, hematolojik parametreler ile serum IL-8 düzeylerinin değişimi araştırıldı.
Buzağılar için ilk 15 gün, hastalıklara yakalanma riski açısından kritik bir zaman aralığı olarak belirtilmiştir13. Yapılan bir çalışmada14 pasif transfer yetmezliğin neonatal dönemin 15 günlük yaşa kadar olan buzağılarda ishal görülme oranını artırdığı belirtilmiştir. Sunulan bu çalışmada grupları oluşturan buzağıların yaş ortalamalarının istatistiksel önemi olmadığı ve ishalli buzağıların yaş ortalamalarının sık ishal görülen yaş aralığı olan 0-15 gün arasında olduğu tespit edildi.
Neonatal buzağıların sağlığının değerlendirildiği bir çalışmada klinik bulgu kriterlerine göre buzağılar skorlandırılmış ve klinik görünümü sınıflandırılmıştır. Skor 1 klinik olarak sağlıklı, skor 2 sağlığı şüpheli ve skor 3 ise hasta buzağı grubunu oluşturmaktadır. Skor 1 sağlıklı grubun pulzasyon (P)’u 130/dk olarak belirtilmiştir14. İshalin oluşturduğu enfeksiyon sonucunda şekillenen sepsise bağlı olarak buzağılarda P’unun düştüğü ifade edilmiştir. Bu durum ise ishale bağlı şekillenen dehidrasyon sonucunda gelişen hipovolemi ve hipotansiyon ile ilişkilendirilebilir15. Neonatal buzağıların klinik bulgularının değerlendirilerek sağlıklarının skorlandırıldığı çalışmada skor 1’e ait sağlıklı buzağıların respirasyon (R)’u 20-40/dk olarak belirlenmiştir14. İshal nedeniyle sepsis şekillenen buzağılar ile ilgili yapılan çalışmalarda R’un kontrol grubuna kıyasla değişken seyrettiği ve düşüşlerin ya da artışların olduğu da ifade edilmiştir. Bu değişikliklerin düşen yaşam kapasitesi, etiyolojik farklılık ve hastalık şiddetinin değişkenliği sebebiyle ortaya çıktığı belirtilmiştir16,17. Sunulan bu çalışmada gruplar arası P ve R değerlerinde istatistiksel açıdan herhangi bir farklılık olmadığı belirlenmiştir. Ancak hem E. coli’nin hem de rotavirüslerin neden olduğu ishalli gruplarda kontrol grubuna kıyasla düşük P ve yüksek R tespit edilmiştir. Düşük P dehidrasyon nedeniyle, yüksek R ise yangı nedeniyle düşen yaşama gücü sebebiyle açıklanabilir.
İshal nedenli sepsisli buzağılar ile yapılan çalışmalarda vücut sıcaklıklarının normale kıyasla düştüğü veya bazen de yükseldiği bildirilmiştir18,19. Bazı çalışmalarda ise sağlıklı ve ishalli buzağıların vücut sıcaklıklarında önemli farklılıkların olmadığı bildirilmiştir20,21. Buzağı ishallerinin şiddetinin sınıflandırıldığı bir başka çalışmada ise en düşük rektal ısı şiddetli ishalli grupta ölçülmüştür22. İshalli buzağılar ile yapılan bir çalışmada E. coli ishali grubuna kıyasla en düşük vücut ısısı rotavirüs kaynaklı ishalli grupta ölçülmüş, ancak bu farklılığın önemli olmadığı ifade edilmiştir23. Bu çalışmada rotavirüs ile enfekte grup II’nin ortalama rektal ısıları grup III’teki aynı değere kıyasla önemli düzeyde düşük bulundu. Bu durum rotavirüslerin neden olduğu ishaller de hastalığın daha şiddetli yangıya neden olabileceği kanaatini doğurdu.
Buzağı ishalleri ile yapılan çalışmalarda24,25 ishalli buzağıların kontrol grubuna kıyasla daha yüksek WBC düzeylerinin bulunduğu bildirilmiştir. WBC düzeyinin yüksekliği hasta buzağının enfeksiyona karşı geliştirdiği yanıttan ileri geldiği belirtilmiştir. İshalli buzağılar ile yapılan bir çalışmada WBC düzeylerinin E. coli ve rotavirüs kaynaklı ishalli gruplarda kontrol grubuna kıyasla istatistiksel açıdan önemli düzeyde yüksek bulunmuştur. Ayrıca WBC düzeyi bakteriyel etiyolojiye sahip grupta istatiksel olarak daha yüksek tespit edilmiştir26. Ancak mevcut çalışmada bakteriyel grup I ile viral grup II arasında WBC düzeyleri istatistik yönden açısından önemli bir farkın olmadığı gözlendi. Öte yandan her iki grubun WBC düzeyi kontrol grubuna kıyasla önemli oranda yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu durum hem E. coli hem de rotavirüs kaynaklı ishalin sebep olduğu yangısal yanıt ile ilişkilendirilebilir.
Neonatal dönem ishalli buzağıların LYM düzeyinde önemli olmayan artışların olduğu bildirilmiştir22. Ayrıca rotavirüs ve E. coli nedenli ishalli buzağılarda LYM düzeylerinin kontrol grubundan farklı olmadığı bildirilmiştir23. İshalli buzağılarda ile yapılan bir çalışmada coronavirus kaynaklı ishalli buzağıların LYM düzeyi E. coli kaynaklı ishali bulunan buzağılara kıyasla daha yüksek ölçülmüştür27. Bu çalışmada LYM düzeyi en yüksek grup II’de ölçülmüştür. Bu düzey grup I’e göre anlamlı değildi ancak grup III’e kıyasla anlamlıydı. Çalışmamızda viral etken nedeniyle ishali bulunan buzağılarda yüksek ölçülen LYM düzeyi literatür22,23,27 bildirimleri ile uyum sağlamaktadır. Grup II’nin LYM yüksekliğinin E. coli grubuna benzer şekilde rotavirüs grubunun oluşturduğu yangı ile ilişkilendirilebilir.
Salmonella ve E. coli kaynaklı buzağı ishalinde NEU düzeyinin kontrol grubuna kıyasla yükseldiği belirtilmiştir28. Yine başka bir çalışmada23 E. coli ve rotavirüs kaynaklı ishalli buzağılarda NEU düzeyi kontrol grubuna kıyasla yükselmiştir. Bu durum gastrointestinal sistem enfeksiyonu sonucunda organizmanın bağışıklık sisteminin şekillendirdiği cevapla ilişkilendirilmiştir22,28. Literatür bildirimlerinde29,30 E. coli ve rotavirüs etkenlerinin birlikte seyrettiği buzağı ishallerinin tek etkenli buzağı ishallerine kıyasla bağırsak hasarının daha şiddetli olduğu bildirilmiştir.
Panousis ve ark.31 ishalli buzağılarda yaptıkları bir çalışmada hasta grubun RBC, HGB ve HCT değerlerinin kontrol grubuna kıyasla daha yüksek olduğunu belirtmişlerdir. İshal nedeniyle sıvı sağaltımı uygulanan buzağıların tedavi sonrasında RBC, HCT ve HGB düzeylerinin düştüğü belirlenmiştir32. RBC, HCT ve HGB düzeylerinin yükselmesi ishalin neden olduğu dehidrasyon sebebiyle hücre dışı sıvı hacminin azalmasının sonucunda şekillendiği ifade edilmiştir33. Öte yandan, ishal nedeniyle septisemi bulunan buzağıların HGB düzeyinde önemli farklılık bulunmadığı, kontrol grubu ile yakın seviyede seyrettiğini belirten çalışmalar da vardır. Bu durum ishalin şiddeti ile ilişkilendirilmiş, dehidrasyon şiddetinin hafif olması ve hemokonsantrasyona yansımamasından kaynaklandığı belirtilmiştir18,34. Nitekim, mevcut çalışmada da ishalli grupların RBC, HGB ve HCT seviyeleri arasında fark bulunmadı ve kontrol grubuna kıyasla da istatistiki açıdan fark tespit edilmedi. Muhtemel nedenin ishalli gruplarda meydana gelen dehidrasyonun çok şiddetli olmaması ile açıklanabilir. Bu çalışmada ishalli grupların RBC, HGB ve HCT düzeyleri kontrol grubuna kıyasla daha yüksek olduğu gözlendi. İstatistiksel önemi olmasa da bu yükseklik E. coli grubunda daha belirgindi. Bu nedenle, grup I’de ishale neden olan E. coli’nin rotavirüs’a kıyasla daha şiddetli olabileceği değerlendirildi.
Proinflamatuar sitokin olan IL-8, kemotaksis ve nötrofil aktivasyonunu sağlayan güçlü kimyasal bir maddedir35. Diğer sitokinlerin aksine IL-8’in akyuvarları yangı bölgesine sevk ve idaresinde daha başarılı olduğu bildirilmiştir36. Sepsisli insanlar ile yapılan çalışmalarda serum IL–8 düzeyinin hastalarda yüksek bulunduğu bildirilmiştir. Ayrıca IL–8 düzeyi ile hastaların mortalite oranları arasında pozitif yönlü bir korelasyon tespit edilmiş ve diğer sitokinlere kıyasla daha spesifik sonuçlar sunduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla sepsise neden olan enfeksiyonun takibi, sepsisin tanısı ve şiddeti için değerlendirilebilecek önemli parametrelerden birinin IL-8 olduğu ifade edilmiştir37,38. Friedland ve ark.39 sepsisli bebeklerin bağırsak hasarında, crohn hastalığında, ülseratif kolitli ve nekrotizan entrekolitli (NEK) insanlarda IL-8 düzeylerinin kontrol grubuna kıyasla yükseldiği ve bu vakalarda mortalite oranlarının arttığı bildirilmiştir38,40. Bu durum lokal ve sistemik doku hasarı sonucunda bağırsak epitel hücreleri ile aktive edilmiş nötrofillerden IL-8’in salınması ile açıklanmıştır41. Dolayısıyla bağırsak hasarının tespiti için değerlendirilebilecek bir biyobelirteç olarak ifade edilmiştir (40).
Deneysel E. coli ishali oluşturulan kuzularda42, ve yine deneysel rotavirüs ishali oluşturulan fare yavrularında43 IL-8 düzeyinin yükseldiği belirtilmiştir. Enterotoksijenik E. coli ile enfekte domuz yavrularında bağırsak mukozasının bariyer bütünlüğünün ve mukozal bağışıklığın değerlendirildiği bir çalışmada44 tedaviden sonra IL-8 düzeyinin azaldığı belirtilmiştir. Akut ishalli köpeklerin dışkılarından IL-8 düzeyi ölçülmüş ve kontrol grubuna kıyasla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle IL-8’in bağırsak dokusunun hasarının bir ölçütü olarak değerlendirilebileceği belirtilmiştir45. Pnömonili buzağılar ile yapılan bir çalışmada46 deney grupları etiyolojiye göre sınıflandırılmış ve IL-8 düzeyleri kontrol grubu ile kıyaslanmıştır. En yüksek IL-8 düzeyi hem bakteri hem de viral nedenli pnömonili buzağılarda ölçülmüştür. Orta düzeyde yükseklik bakteriyel kaynaklı pnömoni grubunda ve en düşük IL-8 düzeyi ise viral kaynaklı pnömonili grupta ölçülmüştür. İshalin etiyolojik sebebine göre gruplandırılan neonatal dönem içindeki ishalli buzağılarda IL-8 düzeyleri ölçülmüştür ve kontrol grubu ile kıyaslanmıştır. En yüksek IL-8 düzeyi E. coli kaynaklı ishali bulunan buzağılarda tespit edilmiştir. Orta şiddette yüksek IL-8 düzeyi viral grupta (rotavirus ve coronavirus), daha hafif yükseliş ise Criptosporidium spp. grubunda ölçülmüştür47. Bahsi geçen çalışmada IL-8’in neonatal dönem buzağı ishallerinde şekillenen intestinal epitel hasarın belirlenmesinde kullanılan bir parametre olarak değerlendirilebileceği önerilmiştir47. Sunulan bu çalışmada IL-8 düzeyi ishalli gruplarda grup III’e kıyasla anlamlı olarak yüksek bulundu. En yüksek IL-8 düzeyi E. coli ishali saptanan grup I’de ölçüldü ve bu yükseklik grup II ve III’e kıyasla anlamlıydı (P<0.05). Grup II’nin IL-8 düzeyi ise grup III’e kıyasla anlamlı düzeyde yüksek bulundu. Yukarıda bahsi geçen çalışmalara benzer şekilde IL-8 düzeyinin etiyolojik farklılığa bağlı olarak değişmesi ayırıcı etiyolojik tanı için kullanılabilir olduğu değerlendirilmiştir.
Ülseratif kolit ve chorn hastalığı bulunan hastalarda IL-8 seviyesinin hastalığın şiddeti ile arttığı tespit edilmiş ve yangının bir belirteci olduğu ifade edilmiştir. Yine aynı çalışmada IL-8 seviyesi ile mukozal dokuda ölçülen nötrofil seviyesi ile önemli düzeyde korelasyon gösterdiği bildirilmiştir48. Pnömonili buzağılar ile yapılan bir çalışmada hastalığın sebebine göre gruplandırmalar yapılmıştır. WBC, NEU ve IL-8 düzeyi viral gruba kıyasla bakteriyel grupta daha yüksek ölçülmüştür46. Pnömonili buzağılarda hastalığın şiddeti ile sitokin ve akut faz proteinleri arasında pozitif korelasyon olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca bakteriyel ve viral etkenlerin birlikte bulunduğu gruplarda sitokin ve akut faz protein aktivitelerinin en yüksek düzeyde tespit edildiği bildirilmiştir49. IL-8’in nötrofilleri yangı bölgesine çekerek aktive ettiği ve nötrofiller için belirgin spesifitesinin olduğu bildirilmiştir. Nötrofillerin IL-8'e olan yanıtının ise hücre içi ve hücre dışı göçüne göre şekillendiği belirtilmiştir36. Sunulan bu çalışmada WBC, NEU ve IL-8 düzeyleri kontrol grubuna kıyasla ishalli gruplarda yüksek bulunmuştur. Yapılan korelasyon analizi ise IL-8 ile WBC (r=0.476, P= 0.029) ve NEU (r=0.788, P=0.001) düzeyleri arasında pozitif yönlü korelasyon tespit edildi. Dolayısıyla IL-8 parametresinin bakteriyel ve viral ishalin ayırıcı tanısı için değerlendirilebileceği kanaatine varıldı.
Bu çalışma ile vücut sıcaklığının ishalli buzağılarda kontrol grubuna kıyasla düştüğü ve bu düşüşün bakteriyel nedenli ishalli grupta anlamlı olduğu görüldü. Ayrıca WBC, LYM ve NEU düzeylerinin ishalli gruplarda ki anlamlı yükselişi, buzağılarda ishalin şekillendirdiği inflamatuar yanıtın sonucu olarak değerlendirilebilir. Pro-inflamatuar sitokin olan IL-8’in kontrol grubuna kıyasla ishalli gruplarda yükselmesi ayrıca WBC ile pozitif yönlü korelasyon göstermesi buzağı ishallerinde meydana gelen inflamasyonun değerlendirilmesinde bir biyobelirteç olarak kullanılabileceğini göstermesi açısından önemli bulundu. IL-8’in viral kaynaklı ishalli gruba kıyasla bakteriyel kaynaklı ishalli grupta önemli seviyede yükselmesi ve NEU ile gösterdiği güçlü pozitif korelasyonun etiyolojik tanı için önemli olabileceği kanısına varıldı.