Türkiye’de, akılcı ilaç ve akılcı antibiyotik kullanımı üzerine; doktor, diş hekimi, eczacı, yardımcı sağlık personeli ve antibiyotiği kullanan bireylerde yapılan çalışmalar mevcuttur. Ancak, veteriner hekimlerin bu konular üzerinde bilgi düzeyi ve davranışlarını ortaya koyan çalışmaya rastlanılmamıştır. Türkiye’de, veteriner hekimler üzerinde araştırma yapılmamasının, ilaç ve antibiyotik kullanımına bağlı ortaya çıkabilecek problemlerin ortadan kaldırılmasına yönelik ciddi bir eksiklik olduğu düşünülmektedir. Bu sebeple TİTCK tarafından sağlık personelleri üzerinde yapılan anketin benzeri veteriner hekimlere uygulanmıştır. Araştırma sonuçları, tek sağlık konsepti kapsamında, insan sağlığına hizmet eden paydaşların sonuçlarıyla kıyaslandı.
Veteriner hekimliğinde, mezuniyet sonrasında alınacak eğitimler önemli bir yere sahiptir. Bilimsel gelişmeler sayesinde yaşanan değişimler, bu durumun önemini daha da artırmaktadır. Mezuniyet sonrası meslek içi eğitimlere katılım üzerine yapılan araştırmalarda; Uysal ve ark. 23; diş hekimlerinde %90, Saygılı ve ark. 24 Kırıkkale’de 296 hemşirede %95.3, Yılmaz ve ark. 25 aile hekimlerinde %91.5, Kubat 26 tıp hekimlerinde %77.1, Alpdoğan 27 eczacılarda %52.3, Yalçın ve Selvi 28 Erzincan’daki 69 aile hekiminde %88.4 oranında olduğunu belirtmişlerdir. Araştırmada, bu oranın %62.1 olduğu tespit edilmiştir. Çalışma Alpdoğan 27’ınkinden yüksek, diğerlerinden düşüktür. Veteriner hekimler, mezuniyet sonrası meslek içi eğitimlere diğer sağlık çalışanlarına göre daha az katılmıştır. Bu durumu artırmak amacıyla, bölgesel olarak eğitimler verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Çalışmanın can alıcı noktalarından biri ise “AAK konusunda eğitim alıp almadıkları” sorusuna verilen yanıtlardır. Çünkü, yalnızca %17.7’si eğitim aldığını belirtmiştir. AİK ve AAK konusunda benzer sorular sağlık personellerine sorulduğunda; Akçay 16; Aydın’da 258 asistan hekimin tamamının, Uysal ve ark. 23 İzmir’deki 114 diş hekiminin %51.9’unun; Yalçın ve Selvi 28; Erzincan’da 69 aile hekiminin %84.1’inin, Ekinci ve ark. 29; Van’daki aile hekimlerinin 60’ının mezun olduktan sonra, 53’ünün mezun olmadan önce, Dede ve Tuğrul 30; Aydın’da 147 hekimin %89.1’inin eğitim aldığını tespit etmişlerdir. Çalışmalardan elde edilen bulgulara göre; araştırmaya katılan veteriner hekimlerin AİK, AAK eğitimi hakkında önemli düzeyde eksik oldukları bulunmuştur.
Eğitimin alındığı yerlere bakıldığında; Akçay 16; 49 asistan hekimin sağlık bakanlığı, 11’i ilaç firması ve 2’sinin meslek odası, Uysal ve ark., 23; İzmir’deki diş hekimleri fakülte, diş hastanesi, bakanlık, meslek odası ve ilaç firmaları, Kubat 26; Adana’daki hekimlerin %55.2’si fakülte, %59.9’u bakanlık, %5.1’inin meslek odası ve %7.4’ü ilaç firmasından eğitim aldığını belirlemiştir. Araştırma sonuçlarına göre beşerî hekim meslek odalarının AİK eğitimine daha fazla önem verdiği ortaya çıkmıştır. Araştırmada, hiçbir veteriner hekimin meslek odası ve eğitim almayıp, bazılarının sadece ilaç firmalarından almış olması üzerine düşülmesi gereken bir durumdur. Çünkü, ilaç firmaları ticari amaç güttükleri için, verdikleri eğitimin, içerik ve güvenirliği tartışma konusudur. Bu sebeple, bakanlık ve meslek odalarının daha aktif olmaları gerekmektedir. Veteriner hekimler, ne yazık ki Türkiye’de sağlık personeli sınıfında yer almadıkları için, Sağlık Bakanlığının AİK faaliyet ve eğitimlerine girememektedirler. Tarım ve Orman Bakanlığı’nda ise ilaç, antibiyotik kullanımı gibi konularda eğitimler verilmemekte veya düzenlenen eğitimlerin yetersiz kaldığı düşünülmektedir. Araştırma sonucu bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.
Çalışmada, %86.6 gibi büyük bir oranla, veteriner hekimlik süresince AAK hakkında eğitim almanın gerekli olduğunu düşündükleri tespit edildi. Akçay 16; araştırmaya katılanların %77.1’inin asistanlık süresince AAK konusunda eğitim alınması gerektiğini %22.9’unun gerekli olmadığını, Dede ve Tuğrul 30; hekimlerde yaptığı çalışmada, %63.3’ü eğitim veya seminer almak istediğini belirtmiştir. Çalışmada elde edilen sonuçlar; Akçay 16 ve Dede ve Tuğrul 30’dan yüksek bulunmuştur. Sonuçta, mezuniyet sonrasında AAK konusunda eğitimlerin alınmasının önemli olduğu bulunmuştur.
Veteriner hekimler, antibiyotik kullanımıyla oluşan ve ilaca bağlı olabileceği düşünülen beklenmeyen advers etkileri gerekli makamlara bildirmesini; %17.7’si yaptığını, %82.3’ü yapmadığını, %29’u 1-2, %17’si 3-5 defa bildirdiğini ifade etmiştir. Saygılı ve ark. 24; 196 hemşire üzerinde yaptığı çalışmada, yarıdan fazlasının yaptığını, yarıya yakınının ise “hiç bildirim yapmadığını”, Yalçın ve Selvi (28); 69 aile hekiminde yaptığı çalışmada, %11.6’sının yaptığını ve 5’inin 1-5 adet, 3’ünün 6 adetten fazla bildirdiğini, Ekinci ve ark. 29; 80 hekimin %20’sinin yapıp, %80’inin yapmadığını, Cenger ve ark. 31’nın yaptığı bir çalışmada, doktorlarda %77.2, hemşirelerde %81.7 oranında hiç bildirim olmadığını, en az 1 kere bildirimde bulunmanın, doktorlarda %22.8’inin hemşirelerde %18.3 olduğunu tespit etmişlerdir. Çalışmada bildirim oranları yapılan araştırmalardan düşük bulunmuştur. Bunun sebebi, eğitim eksikliği ve farmakovijilans bilincinin tam oluşmamış olmasının bir sonucu olabilir. Bu nedenle daha çok etki bildirimi için çalışmalar düzenlenebilir.
Antibiyotik kullanım ve reçetelendirmede, bilgi kaynaklarından %87.4’ü yararlanıp %12.6’sı yararlanmadığını belirtmiştir. Yılmaz ve ark. 25; yaptığı çalışmada, %94,3 faydalandıklarını, Kubat 26; yaptığı çalışmada, % 96.3 faydalandıklarını, Akkurt 32; yaptığı çalışmada, %81.1 faydalandıklarını, %18.9 faydalanmadıklarını tespit etmiştir. Araştırmanın, yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlara benzer olduğu görülmüştür.
Yararlanılan bilgi kaynaklarına bakıldığında; %51.6 ilaç rehberi, %48.7 farmakoloji kitapları, %46.6 ilaç firmaları, %44.4 meslektaş ve internet, %30.3 tanı ve tedavi rehberleri, %6.1 ilaç bilgi ve yazılım programları, %3.6 Türkiye İlaç ve Tedavi Kılavuzları olduğu tespit edilmiştir. Uysal ve ark. 23; diş hekimlerinin, %75.4’ü ilaç rehberi, %48.2’i meslektaş, %30.7’si internet, %21.9’u ilaç firmaları, %17.5’i ilaç tedavi kılavuzu, %7’si tanı ve tedavi rehberlerini, %4.4’ü farmakoloji kitaplarının tercih edildiğini tespit etmişlerdir. Kubat 26; hekimlerde, %60.3 tanı ve tedavi rehberleri, %59.4 internet, %14.7 farmakoloji kitapları, %25.9 oranında meslektaşlardan faydalandığı tespit etmiştir. Alpdoğan 27; eczacılarda %99.3 ilaç bilgi yazılım programları, %29.30 meslektaş, %28.50 farmakoloji kitapları, %17.9 oranında ilaç rehberi olduğunu bulmuştur. Ekinci ve ark. 29; Van’daki aile hekimleri en çok tanı tedavi rehberleri ve internetten yararlandıklarını söylemişlerdir. Akkurt 32; en çok yararlanılan bilgi kaynaklarının internet, ilaç rehberi ve meslektaş görüşleri olduğunu bildirmiştir. Araştırmadaki bilgi kaynaklarıyla, yapılan çalışmalar arasındaki bilgi kaynaklarının farklılıkları vardır.
AİK kullanımı ile ilgili yapılmış çalışmalarda, antibiyotik bilgi düzeyleriyle ilgili görüşlerini sormuşlar, endikasyonlar için; Yılmaz ve ark. 25 Düzce’deki aile hekimlerinde %84, Kubat 26; hekimlerde %86.7, Yalçın ve Selvi 28 Erzincan’daki aile hekimlerinde %78.2 Alpdoğan ve Altındiş 33; eczacılarda %92.8, Saygılı ve Özer 34; hekimlerde %96.5 olduğunu ifade etmiştir. Veteriner hekimlerdeki oran diğer çalışmalara benzer olarak görülmüştür.
Antibiyotik reçete ederken özel durumlar (gebe olup olmadığını) sorgularım maddesi sorulduğunda; veteriner hekimlerde bu oran %83.5 bulunmuştur. Yılmaz ve ark. 25 Düzce’deki aile hekimlerinde %72.7, Kubat 26; kamu hastanesindeki hekimlerde %71.7, Yalçın ve Selvi 28 Erzincan’daki aile hekimlerinde %58.3, Alpdoğan ve Altındiş 33 eczacılarda %65.1, Saygılı ve Özer 34; Kırıkkale’deki hekimlerde %70.1 olarak bulmuştur. Veteriner hekimler, diğer çalışmalarla kıyaslandığında bu konudaki bilgi seviyelerini daha iyi tanımlamıştır.
Çalışmada; antibiyotik reçete etme ve uygulamasında, akılcı yaklaşım sergileyerek, %97.2 oranında her zaman ve sıklıkla kullandığı diğer ilaçları anemnezde hasta sahibine sorguladıklarını ifade etmişlerdir. Benzer şekilde Uysal ve ark. 23; diş hekimleri %89.56, Kubat 26; hekimler %94.3, Dede ve Tuğrul 30; hekimler %84.4 oranında kullanılan diğer ilaçları sorduğunu, Cenger ve ark. 31; doktorlar %97, Ergin ve ark. 35; hekimler %97.1, Kıroğlu ve ark. 36; hekimler %96.9 oranında sorarım dediklerini bildirmiştir.
Çalışmada; antibiyotik alerjisini sorgulama durumuna; %18.1 her zaman, %18.8 sıklıkla, %23.1 bazen, %20.6 nadiren, %19.5 hiçbir zaman yanıtı alınmıştır. Dede ve Tuğrul 30’un çalışmasında hekimlerin, %93.1’inin her zaman ve sıklıkla hastanın alerjik geçmişini değerlendirdiklerini, Cenger ve ark. 31; doktorların ilaç alerjisini %88.1 oranında anemnezde sorduklarını bildirmiştir. Antibiyotik alerjisi konusuna veteriner hekimler akılcı olmayan yaklaşım sergileyerek daha az önem vermiştir.
Hasta sahibine antibiyotikler ile ilgili verilen bilgileri; %65.7 yeterli bulup, %34.3 kısmen yeterli bulmuştur. Akçay 16; çalışmasında, %90.3’ü bilgi vermenin önemli olduğunu, %9.3’ünün önem vermediğini tespit etmiştir. Yalçın ve Selvi (28); hekimlerin %56.5’inin yeterli bulduğunu, %40.6’sının yalnızca özel kullanılması gereken ilaçlar yeterli bulduğunu ortaya koymuştur. Cangır 37; Batman’da 96 aile hekiminin %46.9 her zaman, %51 bazen, %2.1 oranında hasta sorunca anlattığını ifade etmiştir. Peköz 38; İzmir’de hekimlerin %31.7 yeterli, %60.9 kısmen yeterli, %7.4 yeterli olmadığını belirtmiştir. Hayvan sahibine, en çok “ilacın günlük dozu”, en az ise “etki mekanizması hakkında bilgi vermişlerdir. Ayrıca, uygulama şekli, süresi, bırakılma zamanı gibi konularda oldukça duyarlı oldukları ve yeterli bilgilendirmeyi yaptıkları, yan etkiler, diğer ilaç/besinlerle etkileşim, uzak durulması gereken aktiviteler konusunda daha az bilgilendirme yaptıkları görülmüştür.
Sonuç olarak, Dünya çapında, AİK ve AAK konusunda araştırmalar yıllardan beridir yapılmaktadır. Ancak, veteriner hekimliği alanında çalışmalar yok denecek kadar azdır. Bu duruma dikkat çekmek amacıyla yapılan araştırma, Türkiye hayvancılığının gelişimine büyük katkılar sağlayan veteriner hekimlerin AAK özelinde durumunu ortaya koymuştur. Veteriner hekimlerin büyük çoğunluğunun, konu hakkında hiçbir eğitim almaması ve meslek içi eğitimlere katılım sağlamaması önemli bir eksikliktir. Çok azının eğitimi, veteriner fakültesi ve ilaç firmalarından aldıkları, ancak meslek odası ve bakanlıktan almadıkları tespit edilmiştir. Bilgi kaynaklarını, antibiyotik reçete ve uygulamalarında kullanmalarının akılcı yol olduğu düşünülmüştür. Bilgi kaynaklarını artırmak amacıyla, mesleğe özel yazılım programları, teşhis-tedavi kılavuzlarının hazırlanmasının faydalı olacağı kanaatine varılmıştır.
Bir diğer önemli nokta, bildirim sayısının az olmasından yola çıkılarak advers etki bildiriminde yeterli farkındalığın oluşmadığıdır. Bunun çözümü amacıyla, farmakovijilans eğitimlerine ağırlık verilmesi gerekmektedir.
AİK ve AAK konusunda yapılacak düzenlemeler sayesinde, çeşitli faaliyetler ve iş birlikleri kurulabilir. Ayrıca, hayvancılık sektörünün tüm paydaşlarını içine alacak şekilde, hazırlanacak Veteriner Ulusal Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Antimikrobiyal Direnç Stratejik Eylem Planı sayesinde AAK-AİK konularında yeterli farkındalık ve bilincin oluşabileceği düşünülmüştür.
Teşekkür
Araştırmaya katılım sağlayan veteriner hekimlere teşekkür ederiz.