Kontagiyöz ektima poxviridae familyasına ait parapox virusunun neden olduğu koyun ve keçide özellikle de kuzu ve oğlaklarda görülen zoonotik karakterli, bulaşıcı bir viral hastalıktır
3. Bağışıklık sistemini düşürerek gastroenteritis ve bronkopnömoni gibi sekonder enfeksiyonlara ortam hazırlamasının yanı sıra yeme güçlüğü, iştahsızlık sonucu zayıflama ve verim düşüklüğüne sebep olması nedeniyle önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır. İlave olarak koyun ve keçilerle temasta olan insanlarda lokal, granülomatöz tarzda ağrılı ve kaşıntılı papüllere neden olmaktadır. Özellikle kuzu ve oğlaklarda ağız-dudaklar başta olmak üzere, genital bölgede, vezikül, püstül ve kabuk oluşumu ile karakterize, boz esmer renkte (karnabahar görünümlü) gibi semptomlara neden olmaktadır
5,14,15. Yapılan klinik muayene sonucunda belirtilen kaynaklardaki bildirimlerle
5,14 uyumlu olarak kontagiyöz ektima ile enfekte hayvanlarda ağız-dudaklarda ve mukokutan bölgelerde kabuklu papül, anoreksi, ateş ve zayıflama gibi semptomlar belirlendi.
Akut faz proteinleri stres, yangı, hastalık, immünitenin baskılanması gibi durumlarda konsantrasyonu değişebilen kan proteinleridir16,17. Ruminantlar için önemli bir akut faz protein olan haptoglobinin birçok fonksiyonu olmakla beraber esas fonksiyonu serbest hemoglobin ile kararlı kompleksler oluşturması ve bu yolla demir kaybını önleyerek bakteriostatik etki oluşturmasıdır6. Seruloplazmin karaciğerde üretilen pozitif akut faz proteinidir. Görevi demir metabolizmasını düzenlemek ve kandaki bakır elementlerini taşımasıdır. Bakır vücutta meydana gelen metabolik olayların doğru bir şekilde gerçekleşmesinde ve vücudun enerji üretiminde rol oynar. Bakırın vücutta az ya da çok olması mevcut dengeyi bozmaktadır. Seruplazmin varlığı bu nedenle önemlidir. Dokularda seruloplazminin çalışmadığı durumlarda demir birikimine sebep olabilir18.
Yangı başlangıcından sonraki 24 saatte artarak 3-5 gün içerisinde maksimum düzeye ulaşan haptoglobin ve 4-10 gün içerisinde en yüksek konsantrasyona ulaşan seruloplazminin brusellozis19, şap hastalığı20, tüberkülozis21, askarid22, koyun çiçek hastalığı23, sığırların gangrenli nezlesi24, toksoplazmozis25, Streptococcus pluranimalium26 ve paratüberkülozis27 gibi birçok enfeksiyöz hastalıkta arttığı yapılan çalışmalarda bildirilmiştir. Al Saad ve ark.28 tarafından kontagiyöz ektimalı koyunlarda haptoglobin ve fibrinojen seviyesinin anlamlı olarak arttığı, Merhan ve ark.29 tarafından kontagiyöz ektimalı koyunlarda yapılan başka bir çalışmada ise haptoglobin, SAA ve seruloplazmin konsantrasyonunun arttığı rapor edilmiştir. Bu çalışmada da haptoglobin ve seruplazmin düzeyinin arttığı belirlendi. Çalışmada da artışın sebebi oluşan doku hasarı ile ilişkili olabilir.
Albümin, karaciğerde üretilir ve kanda miktarı oldukça fazla bulunan plazma proteinidir. Plazma onkotik basıncını düzenler. Albümin eksikliği, beslenmeye bağlı olarak oluşabileceği gibi ileri derecede karaciğer bozuklukları ve çeşitli hastalıklar sonucunda da olabilir. Albümin yüksekliği ise vücuttan fazla sıvı çıkışı, diyabet, tedavi amaçlı albümin alımı gibi nedenlerden görülebilir. Yapılan çalışmalarda negatif akut faz protein olan albümin düzeyinin azaldığı bildirilmiştir19,20,22,23. Bu çalışmada da albümin düzeyinin azaldığı belirlenmiş olmakla beraber bu azalış istatistiksel açıdan anlamsız olarak belirlendi.
Membran ve bazı hücresel bileşenlerin yapısında bulunan siyalik asitler (N-asetil nöraminik asit) nöraminik asitin asetillenmiş türevlerinden oluşan 9 karbonlu bir amino şekerdir30,31. Serbest, proteine bağlı ve lipide bağlı siyalik asidin toplamı8 olan total siyalik asit, yangısal hastalıkların tanısı ve prognozunu belirlemede önemlidir32. Neonatal diyare33, brusellozis34, hipoderma35, ekinokokkozis36, tüberkülozis37 ve aspirasyon pnömonisinde 38 total siyalik asidin arttığı rapor edilmiştir. Çalışmada da total siyalik asit artışının sebebi doku harabiyeti ve yangıdan dolayı karaciğerdeki siyaloprotein artışı kaynaklı olabileceği düşünülmektedir.
Fizyolojik koşullarda oksidanlarla antioksidanlar denge halindedir. Ancak stres ya da hastalık durumunda bu denge ortadan kalmakta ve oksidatif stres oluşmaktadır. Serbest radikallerin oluşmasını önleyen antioksidanlar oluşan zararlı etkileri de ortadan kaldırır. Birçok yöntemle oksidatif stres düzeyi belirlenmesine karşın, moleküllerin tek tek ölçülmesini sağlayan yöntemler hem pahalı hem de zaman isteyen yöntemler olduğundan dolayı yapılan çalışmalarda toplam oksidan veya antioksidan kapasite ölçümünün daha faydalı olabileceği rapor edildi39,40. Oksidatif stres birçok hastalığın ve yangısal durumun patogenezinde oldukça önemli olup yapılan çalışmalarda, birçok enfeksiyöz hastalıkta oksidatif stres oluştuğu bildirilmiştir22,35,41-43. Deveci ve ark.44 kontagiyöz ektima ile enfekte koyunlarda yaptıkları çalışmada TOK ve OSİ düzeyinin artığını ve oksidatif stres oluştuğunu bildirmişlerdir. Yapılan başka bir çalışmada45 ise koksidiyozisli sığırlarda oksidatif stres oluştuğunu bildirmişlerdir. Çalışmada da kontagiyöz ektimalı koyunlarda TOK ve OSİ düzeyinin arttığı, TAK düzeyinin ise azaldığı belirlenmiş olup nedeni viruse karşı konak hücrelerinde oluşan serbest radikal artışı kaynaklı olabileceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak, akut faz proteinlerinden haptoglobin ve seruloplazminin yangı belirteci olarak kullanılabileceği yanı sıra hastalıkta oluşan oksidatif stres nedeniyle hayvanlara antioksidan takviyesinin yararlı olabileceği kanısına varıldı.