Karaciğer patolojileri, çiftlik hayvanlarında ölümlere sebep olmakta ayrıca düşük kilo alımı ile kesimde yenilebilir organların ve karkasların değersizleşmesi nedeniyle önemli kayıplara yol açmaktadır
11.
Koyun ve keçiler, karaciğer hastalıklarında genellikle spesifik olmayan semptomlar gösterir ve karaciğer ultrasonografisi olmadan bu vakalarda antemortem tanı koymak zor olabilir. Ultrasonografik bulgular neredeyse her zaman postmortem sonuçlarla ilişkilidir, bu nedenle genel semptomlar için sevk edilen koyun ve keçilerin göğüs ve karın bölgelerinin rutin olarak taranması ve ölüm durumunda nekropsi ile tanının doğrulanması son derece önemlidir1.
Karaciğer lezyonları, kesim sırasında fark edildiğinde, söz konusu karaciğerler tüketimden elemine edilmektedir. Etiyopya'da 520 koyun ve 510 keçi (toplam 1030 hayvan) üzerinde yapılan bir mezbaha çalışmasında, kalsifikasyon, hepatit, siroz ve paraziter enfestasyonlar nedeniyle karaciğerlerin 381 adedinin (%37) imha edildiği bildirilmiştir11. Koyunlarda imhanın başlıca nedenleri hepatit (56 hayvan) ve kasifikasyon (47 hayvan) olurken keçilerde ise yine hepatit (36 hayvan) ve siroz (33 hayvan) kaynaklı imhanın ön planda olduğunu belirtmişlerdir. Sunulan çalışmada ise nekropsisi yapılan 114 hayvanda %28 oranında imha gerektirebilecek karaciğer lezyonlarına rastlanmıştır. Benzer şekilde hepatit tablosu (18 hayvan) ön plana çıkarken, siroz vakasına rastlanılmamış, karaciğer kalsifikasyonlarının en önemli nedeni olarak ekinokok kistlerine daha az (3 hayvan) rastlanılmıştır.
Gana’da yapılan bir başka çalışmada ise koyun ve keçilerde makroskobik olarak totalde %13.2 oranında karaciğer lezyonu görüldüğü bildirilmiştir12. Dikkat çekici bir veri olarak bu lezyonlar içinde %80 oranla en sık karşılaşılan bulgunun karaciğer apseleri olduğu belirtilmiştir. Ayrıca dişi hayvanlarda erkek hayvanlara göre, yetişkinlerde gençlere göre ve yüksek vücut kondisyonuna sahip oldukları dönemde kuru döneme göre daha yüksek oranda karaciğer lezyonu görüldüğünü ortaya koymuşlardır. Bu çalışmada oldukça yüksek oranda bulunan karaciğer apselerine, sunulan çalışmada sadece 2 hayvanda rastlanılmıştır.
Karaciğer apselerinin patogenezinde rumen sağlığı ve beslenme faktörünün rolü düşünüldüğünde, bu farklılığın Sahra Altı Afrikası’ndaki coğrafi ve iklimsel koşulların zorluğuyla ortaya çıkan beslenme paternlerinin ülkemizden büyük farklılık göstermesiyle ilgili olabileceği düşünülmektedir. Dişi hayvanlarda erkeklere nazaran, yetişkinlerde ise genç hayvanlara nazaran daha fazla karaciğer lezyonu görülmesi, sunulan çalışma ile uyum göstermektedir.
Yağlı karaciğer sendromu, aynı zamanda hepatik lipidoz olarak da bilinir ve çiftlik hayvanlarının sağlığını ve üreme performansını olumsuz etkileyen birçok faktöre sahip önemli bir metabolik hastalıktır. Bu durum, vücuttaki yağ depolarından karaciğere aşırı yağ taşınması ve burada trigliserit olarak birikerek karaciğer fonksiyon bozukluğuna yol açmasıyla ortaya çıkar. Yağlı karaciğer, genellikle birden fazla yavru taşıyan gebe koyun ve keçileri etkiler (gebelik toksemisi) ve doğumdan önceki ve sonraki günlerde gelişebilir13. Sunulan çalışmada karaciğer yağlanmasına hem makroskobik hem de mikroskobik bir bulgu olarak sıklıkla rastlanmıştır. Koyunlarda keçilere nazaran daha fazla görülmesi, iki tür arasındaki metabolizma farklılıkları kaynaklı olması oldukça muhtemeldir.
Koyun ve keçilerde kolanjit, kolesistit ve kolestazın yaygın nedenleri arasında fasiyoliyazis, safra kesesi taşları ve bakteriyel enfeksiyonlar, safra kesesi empiyemi ve safra kanalı karsinomu bulunur14. Bu çalışma ile bunlara ek olarak mikroskobik olarak ortaya koyulan safra kesesi hiperplazisi ve portal fibrozis tablosunun safra kesesi ve safra yolları patolojileriyle ilgili olabileceği düşünülmektedir.
Kistik ekinokokkozise bağlı karaciğer ve akciğer kistleri, özellikle koyunların otlatıldığı meralarda enfekte köpeklerin dışkısı ile saçılan parazit yumurtalarının oral alınması sonucu ortaya çıkan yaygın küresel bir parazitik hastalıktır. Koyun ve keçiler, evde kesim, enfekte sakatatların son konakçıya yedirilmesi ve küçük geviş getirenlerde tespit edilen fertil kistlerin yaygınlığı gibi nedenlerle insan hidatiyozu için birincil rezervuar görevi görüyor gibi görünmektedir15. Sunulan çalışmada da nekropsisi yapılan 25 koyundan 2 tanesinde (%12.5) karaciğerde ekinokok kistine rastlanmış ve insan hidatiyozu için tehlike arz edebilecek oranlarda olduğu görülmüştür.
Karaciğer patolojileri, sürü sağlığı, verim kaybı ve zoonotik önemleri nedeniyle retrospektif patoloji ve eş zamanlı mezbaha çalışmalarında sıklıkla araştırılmaktadır. Bu çalışmada 114 örnek sayısında elde edilen %28 oranı, makroskobik olarak tespit edilemeyen ama mikroskobide ortaya çıkan vakalarla birlikte daha da artarak %39’a ulaşmaktadır. Çalışmadaki örnek sayısı, bir yıllık sürede nekropsiye gelen küçük ruminant sayısına bağımlı olduğu için veri miktarını sınırlandırmaktadır. Sonuç olarak, bu çalışma özelinde, küçük ruminantlarda makroskobik ve mikroskobik karaciğer lezyonlarının azımsanmayacak seviyede olduğunu, erişkin koyunların karaciğer patolojileri konusunda ilk sırada yer aldığını, makroskobik lezyon görünmeyen hayvanlarda mikroskobik düzeyde lezyonlara rastlandığını, bazı hayvanlarda birden fazla karaciğer patolojisinin makroskobik veya mikroskobik olarak bir arada bulunduğu ve en sık görülen makroskobik lezyonun hepatik lipidozis, mikroskobik bulgunun ise fokal hepatit tablosu olduğunu söylemek mümkündür.