Kontrol ve deneme gruplarındaki günlük canlı ağırlık artışlarına bakıldığında, bunun gruplarda sırasıyla 1314g ve 1226g olarak gerçekleştiği tespit edilmiştir (Tablo
1). Gruplar arasındaki bu fark, 8 haftalık deneme süresi boyunca hayvanların normal büyümesini etkileyecek şekilde, istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (p>0.05). Her ne kadar günlük alınan iyot miktarının artmasıyla birlikte, besi performansında azalmalar olacağı gibi genel bir kanı varsa da, bu durum günlük olarak alınan iyot miktarına ve uygulama süresine göre değişmektedir
13, 15. Nitekim bu çalışmaya paralel olarak, Fish ve Swanson
9’un buzağılarda yaptığı bir çalışmada, günlük olarak hayvanlara verilen 283 mg miktarındaki iyotun, canlı ağırlık artışını değiştirmediği ortaya konmuştur. Aynı şekilde Downer ve ark.
6, 17 aylık besi sığırlarına 4 hafta boyunca 50 ve 400 mg EDDI vererek yaptıkları bir çalışmada, bu miktarların hayvanların canlı ağırlık artışını etkilemediğini bildirmişlerdir.
İyot toksikasyonunda, burun ve göz yaşı akıntısı, öksürük, bronkopnöymoni, kıl dökülmesi ve dermatitis gibi klinik semptomlar bildirilmektedir 13, 22 23. Bu çalışmada, deneme grubu hayvanlarında herhangi bir belirgin toksikasyon belirtisine rastlanmamakla birlikte, sadece bir hayvanda burun ve göz yaşı akıntısı ve öksürük, bir hayvanda da boyun bölgesinde hafif çapta kıl dökülmesi tespit edilmiştir.
Deneme süresi boyunca, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında deneme grubunda, vücut sıcaklığında (p<0.05), kalp (p<0.001) ve solunum (p<0.05) frekanslarında, istatistiksel olarak önemli artışlar gözlenmiştir (Tablo 1). Zira, yüksek miktarlarda iyot alımının, metabolik fonksiyonlardaki artışla birlikte, vücut sıcaklığı, kalp ve solunum frekanslarında artışa neden olduğu bildirilmektedir 18, 25.
Hayvanlardaki hematolojik parametrelere bakıldığında (Tablo 2), hematokrit ve hemoglobin düzeylerinde gruplar arasında önemli bir farkın bulunmadığı tespit edilmiş (p>0.05) ve klinik muayenelerde, deneme grubu hayvanlarında dehidrasyon, ödem ve anemi gibi, bu parametreleri etkileyecek bulgulara rastlanmamıştır. Ortalama total lökosit sayısı bakımından gruplar arasında, istatistiksel olarak önemli bir fark bulunmamakla birlikte, lökosit tipleri oranında önemli farklar tespit edilmiştir. Nitekim, yüksek miktarlarda iyot bileşikleri verilerek yapılan bazı çalışmalarda 11, 12, 21, hematolojik parametreler açısından benzer sonuçlar alınmıştır. Kontrol grubuna göre deneme grubunda, istatistiksel olarak önemli derecede nötrofil oranında artma (p<0.001), lenfosit (p<0.05) ve eosinofil (p<0.01) oranlarında ise azalma saptanmıştır. Bununla birlikte, nötrofil oranındaki artış nötrofili düzeyinde, lenfosit ve eosinofil oranlarındaki düşüşler ise lenfopeni ve eosinopeni düzeyinde şekillenmemiş, değerler normal fizyolojik sınırlar içerisinde kalmıştır 4. Lökosit tiplerinde tespit edilen bu artış ve düşüşler, yüksek miktarda iyot verilen deneme grubu hayvanlarında meydana gelen strese 29 bağlanmıştır. Aynı zamanda kontrol grubunda %56.3 olan lenfosit oranı da, deneme grubunda %50.7’ye düşmüştür (Tablo 2). Bu durumun ise, uzun süreli yüksek iyot alımıyla, lenfositlerin bölünmesindeki azalmalara bağlı olarak lenfosit üretimindeki yetersizlik sonucu oluştuğu 11, 12 düşünülmektedir.
Gruplardaki biyokimyasal parametrelere bakıldığında, 8 haftalık deneme süresi sonunda serum iyot miktarının, kontrol grubunda 8.8 µg/100 ml, deneme grubunda ise 204.5 µg/100 ml olarak gerçekleştiği (Tablo 3) ve serumdaki iyot miktarının kontrol grubuna göre, deneme grubunda yaklaşık 23 kat arttığı tespit edilmiştir. Artan iyot miktarı ise, deneme grubunda tespit edilen tiroksin hormonunda istatistiksel olarak önemli bir artışa (p<0.05) neden olmuştur (Tablo 3). Deneme grubundaki total protein artışı, fizyolojik sınırlar içerisinde kalmakla birlikte 4, istatistiksel olarak önemli bulunmuştur (p<0.05). Bu artışın nedeni, parçalanan lenfositlerden globülinin serbest kalmasına 11, 31 bağlanmıştır. Zaten bu durum, artan tiroksin hormonuna karşı normal bir cevap olarak kabul edilmektedir 2, 24, 30. Aynı şekilde, gruplarda tespit edilen glikoz düzeyi, fizyolojik sınırlar içerisinde 4 kalmakla birlikte, kontrol grubuna göre deneme grubunda istatistiksel olarak önemli derecede (p<0.05) daha yüksek bulunmuştur. Bilindiği gibi yüksek ateş, kandaki epinefrin düzeyinin artmasına neden olur 1, 29. Epinefrin ise, protein katabolizmasından sorumludur ve kandaki glikoz düzeyini arttırır 3, 29, 30. Bu nedenle, deneme grubundaki hayvanların vücut sıcaklığındaki artışın (Tablo 1), yükselen epinefrin ile birlikte, glikoz düzeyini de arttırdığı düşünülmektedir. Gruplardaki kolesterol düzeylerine bakıldığında, deneme grubunda kontrol grubuna göre, istatistiksel olarak önemli derecede (p<0.01) bir düşme gözlenmiş (Tablo 3) ve bu düşüş yine fizyolojik sınırlar içerisinde kalmıştır 4. Nitekim, yüksek miktarlarda iyot alımına bağlı olarak şekillenen hipertroidizm durumlarında, kolesterol ve trigliseridlerin sentezinin ve özellikle klirensinin arttığı ve sonuç olarak kolesterol düzeyinde orta derecede düşme meydana geldiği bildirilmektedir 16, 29. BUN ve AST düzeylerinde ise, kontrol grubuna göre deneme grubunda istatistiksel olarak önemli artışlar (p<0.01) tespit edilmiştir (Tablo 3). Yüksek iyot alımıyla şekillenen hipertiroidizm ile birlikte, kaslarda meydana gelen kayıplar neticesinde hücre ve doku bozulmalarının artacağı bildirilmektedir 11. Özellikle, deneme grubunda yükselen AST düzeyinin, artan bu hücre ve doku harabiyetiyle ilgili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca yüksek miktarda iyot alımıyla şekillenen immun yetersizlik ile birlikte 5, artan enfekte organizmalar tarafından dokuların harabiyete uğratılmış olabileceği de 11, yine sözü edilen bu parametrelerin artışına bir başka bakış açısı getirmektedir.
Bu çalışmada sonuç olarak, 8 hafta boyunca sığırlara verilen 200 mg’lık iyot miktarının, hayvanların bazı klinik, hematolojik ve biyokimyasal parametrelerinde, normal fizyolojik sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla, olumsuz yönde değişiklikler meydana getirdiği ve bu nedenle, tedavi amacıyla dahi olsa, hayvanlara ihtiyacın üzerinde uzun süreli olarak iyot verilmesinin sakıncalı olabileceği kanaatine varılmıştır.