Yara iyileşmesinde önemli bir yere sahip olan kollajen, korneada büyük bir konsantrasyona sahiptir ve korneal yaralanmalarda çökerek daha derin katların yıkımlanmasını önler. Korneal yaralanmalarda lokal kollajenazlarda bir artış görülür. Bu artış genelde yaralanmış epitelyumdan, keratositlerden, makrofaj ve polimorfnüklear lökositlerden kaynaklanır. Bu durum korneal yapının olduğu kadar kollajenin de yıkımlanmasında etkili olur. Oysa yara iyileşmesi ve korneal dokunun tekrar eski halini alması için kollajenolitik aktivite esastır. Antikollajenazik etkili asetilsisteinin korneal defektlerin ve derin ulkus korneaların sağaltımında kollajen fibrillerin oluşumunu aktive ederek tedavi ettiği sanılmaktadır
1-2,4,7. Yapılan iki çalışmada
15,16 tavşanlarda deneysel olarak oluşturdukları korneadaki alkali yanıkların sağaltımında asetilsisteinin başarılı sonuçlar verdiğini vurgulamışlardır. Asetilsisiteinin etki mekanizmasını ise Zn
2+ atomlarına bağlanmasıyla oluştuğunu belirtmişlerdir. Bruns ve ark.
17, asetilsisteinin korneadaki alkali yanıkların kültür ortamını temizleyerek kollajenazların % 50’sini inhibe ettiğini açıklamışlardır. Kanao ve ark.
18, 71 köpekte görülen değişik karekterdeki korneal hastalıkların sağaltımı için kullandıkları % 3’lük asetilsisteinin herhangi bir ek tedaviye gerek kalmadan korneal lezyonları düzelttiğini ve asetilsisteinin göz üzerinde hiçbir yan etkisinin de bulunmadığını açıklamışlardır. Bu çalışmada kullanılan % 3’lük asetilsisteinin deneysel olarak oluşturulan korneal defektlerin klinik belirtilerini (korneal opasite) 20 gün içerisinde ortadan kaldırdığı görüldü.
Absolon ve Brown 13, % 20’lik asetilsisteinin lokal uygulamalarının korneal ülserlerin tedavisinde oldukça başarılı olduğunu vurgulamışlardır. Fraunfelder ve ark. 19 ise % 10’luk asetilsisteinin korneal mukus plak oluşumu üzerine iyi bir etki yaptığını belirtmişlerdir. Aldavood ve ark. 14, deneysel olarak oluşturdukları korneal defektler üzerinde % 3, 10 ve 20’lik asetilsistein uygulamalarından sadece % 3’lük konsantrasyonun etkili olduğunu ve bu uygulama sonunda sağlam korneal membran ile defektli bölgedeki korneal membran arasında bir farkın olmadığını açıklamışlardır. Sugar ve Waltman 20, tavşanlarda % 20’lik asetilsisteinin intrastromal olarak 0,1 ml’lik uygulamalarından 1 hafta sonra korneada hidrops ile lokalize bir keratokonusu andıran korneal ödem tespit etmişlerdir. Fakat 10. günden sonra keratokonusta bir azalma ile birlikte korneanın tamamen bulutumsu opak bir görüntü ile kapandığını vurgulamışlardır. Bazı araştırmalarda 5,12,21,22, asetilsisteinin korneal yara iyileşmesi üzerine önemli bir etkisinin olmadığını ayrıca hücresel toksisite, hücresel lizis, nekroz ve epitel hücrelerde döküntüye neden olarak korneal yangıya yol açacağını bildirmiştir. Çalışmamızda, % 3’lük asetilsistein uygulanan sol gözler ile serum fizyolojik uygulanan sağ gözler karşılaştırıldığında korneal iyileşme zamanının (korneal bulanıklığın kaybolması, histopatolojik incelemelerde uygulama grubundaki gözlerde epitelyumun yenilenmesi) kısaldığı, klinik ve histopatolojik olarak tespit edildi. Ayrıca asetilsisteinin toksik etkisinin olmadığı, yapılan histopatolojik incelemelerle ortaya konulmuştur. Bu bulgular, araştırmacıların 13,14,19 yapmış oldukları çalışmaların sonuçlarına paralellik göstermektedir. Ancak, Sugar ve Waltman 20’ın belirttiği ve bir komplikasyon olarak ifade ettikleri keratokonus, bu çalışmada da bir olguda görülmüştür. Bu durum muhtemelen operasyon esnasında stromal katın kesilmesine bağlı olarak humor akusun desement membranını dışarı doğru itmesine bağlanmıştır. Fakat sol gözde epitelizasyona bağlı olarak desemetoselin 25. günde düzeldiği görülmüştür.
Campos ve ark. 5, deneysel olarak oluşturdukları alkali yanıklarda asetilsistein uygulanmasına rağmen neovaskülarizasyonun 10. günde ortaya çıktığını, 60. günde de mevcut olduğunu belirtmişlerdir. Araştırmacılar 5, bu durumu açıklarken fibroplasti ve polimorfnüklear hücreler arasında bir ilişkiden söz ederek limbik stem hücrelerinin eksikliğine bağlı olarak damarlaşmanın başlayabileceğini ve böylece iyileşmenin de gecikebileceğini bildirmişlerdir. Bazı araştırmacılar 14,18,19, ulkus korneaların bir komplikasyonu olarak gelişen korneal bulanıklık ile damarlaşmanın asetilsistein uygulamalarından sonra 10-30 gün içinde tamamen iyileşebileceğini bildirmişlerdir. Bu çalışmada, gerek korneaya direkt ışık kaynağı tutularak ve gerekse floresein boyası damlatılarak yapılan muayenelerde korneadaki bulanıklığın ve damarlaşmanın asetilsistein uygulanan sol gözlerde yaklaşık olarak 20. günde ortadan kalktığı, desemetosel oluşan bir olguda ise korneal bulanıklık ve damarlaşmanın 25. günde tamamen kaybolduğu görüldü. Bu durum asetilsisteinin kan damarlarını inhibe ederek damarlaşmayı engellediği şeklinde yorumlanmıştır.
Yapılan çalışmalarda 1-4,8,9 çeşitli ilaçlarla sağaltım yöntemleri korneal ülserlerin ve korneal defektlerin sağaltımında başarıyla kullanılmıştır. Gökçe 4 antienflamatorik ve proteolitik bir enzim olan alfakimotripsinin tek başına nekrotik dokuları ve fibrini eriterek, aynı zamanda plazminojeni de aktive ederek kollajenaz sekresyonunu uyardığını ve korneadaki nekrotik dokuları da bu şekilde uzaklaştırdığını belirtmiştir. Alfakimotripsinin 3-4 gün arayla subkonjunktival olarak uygulanmasıyla korneal ülserlerin 1-4 hafta arasında değişen bir sürede tedavi edilebileceğini bildirmiştir. Tedavi süresince gözlerin korunması için hayvanların boyunlarına bir yakalık takılmasının da zorunlu olduğunu vurgulamıştır. Bu çalışmada derin korneal defektlerin tedavisinde % 3’lük asetilsisteinin günde 3 kez 3-4 damla damlatılmasıyla klinik belirtilerin 20 gün içerisinde ortadan kalktığı görüldü. Altmışıncı günde yapılan klinik ve biyomikroskopik incelemelerde korneal defekt sınırlarının kaybolmaya başladığı saptandı. Histopatolojik muayenelerde ise korneal defekt alanında tam olarak bir epitel yenilenmesinin oluştuğu tespit edildi
Ulkus korneaların ve korneal defektlerin sağaltımında başarılı bir çok cerrahi teknikten de söz edilmektedir. Bunlar arasında süperfisyal keratotomi, lamellar veya penetran keratoplasti ve konjunktival flaplar sayılabilir 1-3,6,8-10. Bu yöntemler oldukça başarılı olmalarına rağmen, bazı uygulamaların (keratoplasti gibi) oldukça pahalı olması, bir takım alet ve ekipman gerektirmesi ve postoperatif bakımlarının da mutlaka çok iyi bir şekilde takip edilmesi gerektiği araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir. Gül ve ark 11 total lamellar keratektomiden sonra iyileşme sürecini hızlandırmak ve postoperatif komplikasyonlara engel olmak için mutlaka etkili bir lokal medikal tedavi ile de desteklenmesi ve gözün tedavi süresince korunması gerektiğini bildirilmişlerdir. Bu çalışmada, deneysel olarak oluşturulan derin korneal defektlerin yalnızca asetilsisteinle medikal sağaltıma tabi tutulmasının tedavi için yeterli olduğu, cerrahi tekniklere göre ucuz olduğu, ayrıca herhangi bir komplikasyona sebep olmadığı da yapılan klinik ve histopatolojik çalışmalarla ortaya konulmuştur.
Sonuç olarak; % 3’lük asetilsisteinin lokal uygulamalarının korneal defektlerin sağaltımında etkili olduğu ve düzenli olarak günde 3 kez 3-4 damla damlatıldığında başarılı sonuçlar alınacağı kanısına varılmıştır.