Serbest oksijen radikalleri birçok patolojik durumda doku tahribatının patogenezinde, membran fosfolipidlerinin peroksidasyonuna neden olur
4. Özellikle tiroid hormonları ile indüklenen serbest oksijen radikallerinin oksidatif strese neden olduğu ve sonuçta lipid peroksidasyonunu arttırdığı belirlenmiştir. Bu durumun fizyopatolojik sonuçları henüz tam olarak açıklanamamasına rağmen bu biyokimyasal değişimin hipertiroidizmin bazı komplikasyonlarından sorumlu olduğu düşünülmektedir
6. Hipertiroidli hastalarda artan serbest radikalerin oluşturduğu lipid peroksidasyonu doku hasarları ve hastalıkların meydana gelmesine yol açmaktadır
14. Tiroid hormonlarının lipid peroksidasyonu üzerine olan etkileri birçok laboratuvarda araştırma konusu olmuş ve çelişkili sonuçlar elde edilmiştir
1,6. Methimazol verilerek hipotiroidi oluşturulan ratların karaciğer, kalp ve iskelet kaslarında lipid peroksidasyonu düzeyinde anlamlı bir değişiklik olmadığı gözlenirken, buna karşılık triiyodotironin verilerek hipertiroidi oluşturulan ratların kalp ve karaciğerinde lipid peroksidasyonu düzeyinde anlamlı bir artış olduğu gösterilmiştir. Tiroid hormonlarının en önemli etkilerinden birinin mitokondriyal solunum zinciri komponentlerinin aktivitesinde ve sayısında değişiklik yaparak mitokondriyal solunum hızını artırmaktır. Bu durumda hızlanmış mitokondriyal elektron transportu ubikinon bölgesinde süperoksid oluşumunu arttırmakta ve oluşan bu süperoksid radikallerinin hidroksil radikallerini de içeren birçok reaktif türlerin oluşumuna öncülük ettiği ileri sürülmüştür
1. Başka bir çalışmada ise hem hipertiroidizm hem de hipotiroidizmde plazma lipid peroksidasyonu düzeylerinin arttığı belirtilirken
15, her iki hasta grubunda da plazma lipid peroksidasyonu düzeylerinin anlamlı derecede azaldığını
16, hipertiroid hastalarda yüksek olan plazma MDA düzeylerinin
4-6,17-22 tedavi sonrasında anlamlı derecede düştüğünü
4,6,17,18,20-22 gösteren çalışmalar mevcuttur.
Bu çalışmada; tedavi almamış hipertiroid hastaların serum MDA düzeyleri kontrol grubu ile karşılaştırdığında anlamlı derecede yüksek bulundu. Antitiroid ilaçlarla tedaviyi takiben serum MDA düzeylerinde anlamlı bir azalma tespit edildi. Bulgularımız yukarıdaki referanslardan biri hariç 16, diğer çalışmalar ile uyum göstermektedir. Bunun yanı sıra tedavi öncesi dönemde total T4 ile MDA arasında anlamlı bir korelasyon görülmezken tedavi sonrasında pozitif bir korelasyona dönüşmektedir. Yeni tanı almış hipertiroid hastalarda serbest radikal aracılı lipid peroksidasyonunun artışı, artmış metabolizmanın bir sonucu olabilir. Lipid peroksidasyonu hücre zarlarının permeabilitesini değiştirmekte ve enzimler ile membrana bağlı reseptörlerin inaktivasyonuna neden olmaktadır 6,23. Diğer taraftan elde edilen bu sonuçlar antitiroid tedavi ile oluşturulan ötiroid durum sonrasında lipid peroksidasyon düzeylerinde anlamlı bir düşüş olduğunu göstermektedir. Bu sonuç antitiroid tedavinin in vivo bir serbest radikal temizleyicisi olabileceğini düşündürmektedir.
Katalaz esas olarak peroksizomlarda bulunan antioksidan bir enzimdir ve selüler sistemde süperoksid radikallerinin SOD enzimi tarafından dismutasyonu ile oluşturulan H2O2’nin katalizlenmesinde GSH-Px ile birlikte görev alır 24. Özellikle yüksek konsantrasyonlardaki H2O2 katalaz tarafından yıkılır 25. Yapılan çeşitli çalışmalarda görülmektedir ki, tedavi edilmemiş hipertiroidili hastaların eritrosit katalaz aktivitesi kontrol grubundan anlamlı derecede yüksek bulunmuştur 6,14,17,20-22,26,27. Tedavi sonrasında ise tedavi öncesi duruma göre katalaz aktivitesinde anlamlı bir azalma saptanmıştır 6,17,20-22,27.
Çalışmamızda; hipertiroid hastaların katalaz aktivitesi, yukarıda bahsedilen çalışmalarla paralellik göstermekte olup, kontrol grubundan yüksek bulundu. Tedaviyi takiben katalaz aktivitesinde belirgin bir azalma gözlenmesine rağmen elde edilen değer ile kontrol grubu katalaz düzeyleri arasında anlamlı bir yükseklik mevcuttur. Tedavi sonrası katalaz düzeyi tedavi öncesi katalaz düzeyi ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir azalma görülmektedir. Tedavi öncesi TSH ile katalaz arasında anlamlı bir korelasyon mevcut değilken, tedavi sonrasında bu iki parametre arasında negatif bir korelasyon oluşmaktadır.
Eritrosit katalaz aktivitesindeki bu artış olasılıkla, hipertiroidizmde tiroid bezi tarafından üretilen H2O2’in ve serbest oksijen radikallerinin enzimin biyosentezini ve indüksiyonunu arttırmış olmasından kaynaklanmaktadır. Tedavi sonrasında H2O2’deki azalmaya paralel olarak eritrosit katalaz aktivitesinde azalma beklenen bir sonuçtur. Ancak hastalarda tedavi süresinin yeterli olmaması ve ilaç kullanımındaki aksaklıklar nedeni ile tedavi sonrasında katalaz aktivitesindeki düşüş beklenenden daha düşük seviyelerde gerçekleşmiş olabilir.
Hipertiroidili kişiler üzerinde yapılan çalışmalarda çelişkili sonuçlar elde edilmiştir. Hipertiroidili hastalarda eritrosit GSH-Px aktivite düzeyini kontrol grubundan düşük 5,14,15,20-22,28 bulan çalışmalar olduğu gibi, hipertiroidli hastaların GSH-Px düzeylerinin kontrole göre yüksek olduğunu 6,27 ve bu artışın enzimin indüksiyonu sonucu meydana geldiğini gösteren çalışmalar da mevcuttur. Bulgularımıza göre hipertiroidili kişilerde GSH-Px değerlerinde kontrole göre bir azalma meydana gelmektedir. Tedaviyi takiben ise bir artma görülmekte ancak bu değerde kontrole göre düşüktür. Benzer çalışmalarda 17,20-22,28 tedaviden sonra GSH-Px düzeyleri artış göstermektedir.
Normal koşullarda hücrelerde bulunan H2O2’in detoksifikasyonundan sorumlu olan GSH-Px, lipid peroksidasyonunun başlaması ve gelişmesini engelleyici bir enzimdir 29. Ancak yüksek konsantrasyonlardaki H2O2’in detoksifikasyonunu esas olarak katalaz üstlenmektedir 25. Enzim aktivitesindeki bu azalma olasılıkla artmış H2O2’in ortamdan uzaklaştırılası sırasında enzimin oksidatif strese verdiği yanıttan kaynaklanmaktadır. Hipertiroidili hastalarda enzim aktivitesinin düşük olması, tiroid hormonlarının eritrosit GSH-Px aktivitesi üzerine doğrudan bir etkisinin olabileceğini de düşündürmektedir. Tiroid hormonları etkisini gen ekspresyonu üzerinden gösterdiğinden etkilerinin tam olarak ortaya çıkabilmesi için belirli bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Tedavi sonrasında GSH-Px aktivitesindeki düşüklüğün devam etmesi muhtemelen hastaların ötiroidik durumda kalma sürelerinin yeterince uzun olmamasından kaynaklanmış olabilir.
Yeni tanı almış hipertiroid hastalarda eritrosit Cu/Zn-SOD aktivitesi kontrol grubundan düşük 30 olduğunu gösteren çalışma olduğu gibi, bazı çalışmalarda da yükselmiş olan SOD aktivitesinin 14,20-22,31 tedavi sonunda azaldığı belirtilmektedir 17,20-22,30. Çalışmamızda eritrosit Cu/Zn-SOD aktivitesi kontrolden daha yüksek bulundu ve bu yükseklik tedaviyi takiben azalma göstermesine rağmen kontrolden yüksekti. Devam eden bu yükseklik, muhtemelen artan süperoksit radikaline bir cevap olarak, enzim indüksiyonu sonucu olabilir.
Sonuç olarak, hipertiroidili hastalarda eritrosit antioksidan enzimlerinden SOD ve CAT düzeylerindeki artış tedavi sonrasında belirgin olarak azalırken, GSH-Px düzeyinde ise artış meydana gelmektedir. Hipertirodili hastalarda yüksek olarak seyreden serum MDA düzeyi tedaviyi takiben düşmektedir.. Eğer bu hastalar tedavilerine itina gösterirlerse elde ettiğimiz bu sonuçların daha berrak olacağına ve bu kişilerin yaşam kalitelerinin daha iyi olacağı kanaatindeyiz.