Hastalığın materyalini 16.03.2006 tarihinde F.Ü.
Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Kliniğine uzun süreli
iştahsızlık, kusma ve zayıflama şikayetleriyle getirilen 1
yaşındayken kastre edilen, 7 yaşındaki bir Ankara kedisi
oluşturmuştur. Birkaç haftadır iştahsız olan ve kusan
kedinin kliniğimizde yapılan fiziki muayenesinde özellikle
sarılık (ağız boşluğu, deri ve kulak içleri) saptanmıştır.
Anamnezden, kedinin ev içerisinde bakılmasından dolayı
devamlı hareketsiz kaldığı ve hazır mamalarla
beslendiği, hastalanmadan önce tahminen 13-15 kg canlı
ağırlıkta olduğu ve son 2-3 hafta içerisinde aşırı
zayıfladığı (hasta kedi kliniğimizde tartılmış ve canlı
ağırlığı 7.5 kg olarak ölçülmüştür) öğrenilmiştir. Hayvanın
vücut ısısı 38.5 ºC, kalp frekansı 80/dk, solunum frekansı
26/dk ve hematokrit değerinin %38 olduğu belirlenmiştir.
Ayrıca hayvanın hareket etmek istemediği ve durgun
olduğu gözlenmiştir. Kedinin klinik muayenesi sonucu
karaciğerde bir hastalık geliştiğinden şüphelenilmiş,
karaciğer enzimlerinin düzeylerini ve diğer biyokimyasal
parametreleri kontrol etmek amacıyla vena radialis’ten
antikoagulantlı kan örnekleri alınmıştır. Alınan kan
örnekleri 3000 rpm’de 10 dk santrifüj edilerek plazması
çıkarılmış, çok kısa süre içerisinde otoanalizör (Olympus
AU 600, Optical Co Ltd., Japan) yardımıyla laboratuar
analizleri yapılmıştır. Sonuçlar Tablo
1’de topluca
gösterilmiştir. Özellikle laktat dehidrogenaz (LDH), alanin
amino transferaz (ALT), alkalen phosphatase (ALP),
aspartat amino transferaz (AST), total , direk ve indirek
bilirubin ve trigliserid düzeylerinde normal değerlere
8,11,12 oranla artışlar olduğu saptanmıştır. Ayrıca
kediden alınan idrar örneği F.Ü. Veteriner Fakültesi
Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’nda leptospirozis yönünden
incelenmiş ve yapılan incelemeler sonucunda kedinin
leptospirozis olmadığı belirlenmiştir.
Hasta kedi yaklaşık 5 gün süreyle antibiyotik
(Ampisina amp, Genta amp), sıvı elektrolit (Dekstrosol,
Fizyol), B kompleks vitamini (Becozyme susp) ve bir kez
Na2SO4 ile tedaviye alınmasına rağmen düzelmemiş,
hayvan sahibinin isteği üzerine F.Ü. Veteriner Fakültesi
Patoloji Anabilim Dalı laboratuarlarında nekropsisi
yapılmıştır.
Nekropside, deri altı yağ tabakasının oldukça kalın ve
açık sarı renkte olduğu, kesilen damarlardan sızan kanın
yoğunluğunun artmış olduğu ve lipid damlacıkları içerdiği
saptanmıştır. Ayrıca karaciğerin sarı-kahverenginde,
kenarlarının kütleştiği ve şişkin bir görünümde olduğu
(Şekil 1), kesit yüzünün dışa doğru taşkınlaştığı ve tespit
solüsyonunda karaciğer parçalarının batmadığı
saptanmıştır. Her iki böbreğin de karaciğere benzer
şekilde sarı renkte alacalı bir görünüm aldığı ve hacminin
artmış olduğu saptanmıştır.
Nekropsi uygulamasını takiben akciğer, karaciğer,
pankreas, böbrek, kalp, dalak, beyin, beyincik ince ve
kalın bağırsaklardan alınan doku örnekleri % 10’luk
tamponlu nötral formalin solusyonunda tespit edilmiş,
bilinen rutin işlemlerden geçirildikten sonra hazırlanan
parafin blokları, 5 mikrona ayarlanmış mikrotomda
kesilerek Hematoxylin-Eosin (H&E) yöntemi ile
boyanmıştır. Karaciğerin sol lobundan alınan taze doku örneği ise dondurma mikrotomda 10 mikron kalınlığında
kesilerek Oil Red O yöntemi ile boyanarak ışık
mikroskobunda incelenmiştir. Ayrıca, karaciğerden alınan
kesitler, seroid pigmentinin varlığını ortaya koymak için
Periodic Acid Schiff (PAS) yöntemi ile boyanarak
incelenmiştir 13.
Mikroskobik olarak; karaciğerde sentroasiner
bölgelerde daha şiddetli olmak üzere hepatositlerin
sitoplazmalarında boşluk tarzında yağ vakuolleri
gözlenmiş (Şekil 2a) ve bazı hepatosit çekirdeklerinin
yağ birikimi nedeniyle yer değiştirdiği saptanmıştır. Oil
Red O yöntemine göre yapılan değerlendirmelerde
yaygın bir şekilde kırmızıya boyanan boşluklu yapıların
yağ birikimi olduğu teyit edilmiştir (Şekil 2b). Özellikle
periportal ve periasiner bölgedeki hepatositlerin
postnekrotik lizisi sonucu damarların etrafında düzensiz
yağ kistlerinin şekillendiği kaydedilmiş, yağ kistlerinin
çevresinde hafif şiddetli hücresel bir reaksiyon
saptanmıştır. Periportal bölgede daha yoğun olmak
üzere tüm bölgelerde hepatosit veya Kupffer hücrelerinin
sitoplazması içerisinde sarı renkte, PAS pozitif seroid
pigment birikimlerinin varlığı ortaya konmuştur.
Yağlanma ile ilgili olarak, periportal bölge-lerde hafif
fibrotik değişimler, safra kanalı proliferasyonu ve
mononüklear hücre infiltrasyonu gözlenen diğer
karakteristik değişimler olmuştur.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 2: a. Periasiner bölgede şiddetli yağ dejenerasyonu (H&E x 50) b. Hepatosit sitoplazmaları içerisinde diffüz yağ birikimi (Oil Red O x 100). |
Böbreğin özellikle proksimal tubulus epitel hücrelerinde
şiddetli yağ dejenerasyonu ile birlikte tubüler ve
glomerular bazal membranların kalınlaştığı saptanmıştır.
Birçok glomerulusun Bowman boşluğunun genişlemiş
olduğu ve içerisinde proteinden zengin eozinofilik
materyal bulunduğu gözlenmiştir.