Repeat breeder sorununun şekillenmesinde; fertilizasyondaki başarısızlıklar, erken embriyonik ölümler, yaş, genetik, hormonal düzensizlikler, genital kanal enfeksiyonları çevresel faktörler, beslenme bozuklukları ve suni tohumlama gibi bir çok faktör rol oynamaktadır. Sütçü sürülerde repeat breeder insidansı % 10 olarak bildirilmektedir
14.
Döl tutmama sorunlu hayvanların etiyolojisinde, fertilizasyonun şekillenmemesi ve erken embriyonik ölümler önemli bir yer tutar. Fertilizasyona ilişkin aksamalar genellikle yüksek süt verimli ve ısı stresi altındaki ineklerde şekillenmektedir 2. Sütçü sığırlarda süt sentezi için gerekli olan besin maddelerinin embriyo gelişimi için de gerekli olduğu ve bu besin maddelerinin hem embriyo gelişimi hem de süt sentezi için kullanılmasının embriyonik ölüm oranını artırdığı belirtilmektedir 2,15. Çalışmanın düveler üzerinde yapılması, laktasyonla ilgili olumsuzlukları ortadan kaldırmaktadır. Sığırlarda çevre ısısının kritik değer olan 25º C'un üzerine çıkmasının hayvanlarda beklenen verimlerde düşüşe neden olacağı bildirilmektedir 16. Çalışma Şubat-Mart 2006 tarihleri arasında yürütülmüştür. Bölge sıcaklıkları bu aylarda 10–15º C arasında değişmekteydi.
Ovulatör folikülün çapının hem düvelerde hem de ineklerde gebelik oranı ve embriyonik ölüm üzerinde direkt etkili bir faktör olduğu belirtilmektedir 17. Sartori ve ark. 15, ineklerde ovulatör folikül çapı ile ovulasyondan sonra meydana gelen korpus luteum hacmi arasında önemli bir pozitif korelasyon olduğunu vurgulamaktadırlar. Perry ve ark. 18, follikülerin çaplarının 11 mm'nin altında ve 16 mm'nin üzerinde olduğu zaman embriyonik veya fötal yaşama şansının azaldığını, 11 mm'nin altındaki foliküllerde ise ovulasyonunların 16 mm'nin üzerindekilere göre çok daha sorunlu olarak şekillendiğini belirtmektedirler. Küçük foliküllerin proöstrüste ovulasyon öncesi yetersiz östrojen sentezine, bunun da endometriyumun oksitosine cevabının artmasına, dolayısıyla PGF2α sentezinde artışa neden olduğu vurgulanmıştır 18. Araştırmadaki preovulatör foliküllerin çapları ortalama 1.65 cm olarak belirlendi. Ovulasyonda meydana gelebilecek muhtemel aksamaların önüne geçebilmek için senkronizasyon protokolü gereği ovulasyonlar GnRH ile garanti altına alındı. Ayrıca ovulasyonların gerçekleşip gerçekleş-mediği tohumlamalardan 24 saat sonra yapılan ultrasonografik muayene ile kontrol edildi. Sartori ve ark. 15, düvelerde luteolizisden 4-5 gün sonra % 96.3 oranında ovulasyonların şekillendiğini belirtirken araştırmada bu oran %100 olarak bulundu. Hernandez-Ceron ve ark 19, Holstein düvelerde ovulasyon gecikmesinin repeat-breeder sendromunun önemli bir bileşenini oluşturmadığı ve infertilite nedeni olmadığını bildirmektedirler.
Araştırmada; repeat breeder düvelerde embriyonik ölümlerin engellenmesi amacıyla FM uygulamaları tohumlamalardan sonraki 15. günün akşamı ile 16. günün sabahında 12 saat ara ile iki kez yapıldı. Embriyonik ölümler genellikle korpus luteum'un tanındığı dönemde şekillendiği ve bu dönemin sığırlarda siklusun 15-17. günleri arasında olduğu belirtilmektedir 2. Ake-Lopez ve ark 20, koyunlarda FM uygulamasının siklus ve luteal evre uzunluğu, kuzulama oranı ve karlılık üzerine yaptıkları çalışmalarında; plazma progesteron seviyesinin siklusun 11. gününde düşmeye başlaması nedeniyle, FM uygulamasına 9–10. günlerde yani luteolizisden önce başlanması gerektiğini ifade etmişlerdir. Progesteronun en önemli etkisinin konseptusun gelişmesi ve interferon-tau (IFN-τ) sekresyonunun uyarılması olduğu belirtilmektedir 4,5. IFN-τ'nun esas fonksiyonunun endometriumdan pulzatil PGF2α salınımının durdurulması olduğu belirtilmektedir 5. Çalışmada FM uygulaması için 15–16. günlerin seçilmesinin gerekçesi hem maternal kabulün hem de antiluteolitik IFN-τ' sekresyonunun bu günlerde olması ve bunlara bağlı embriyonik ölümlerin yoğunlaşmasıdır.
Uterusta artan prostaglandin seviyesi ile embriyo kalitesi ve gebelik oranları arasında negatif bir ilişkinin olduğu belirtilmektedir 8,9. Scenna ve ark. 21, sığır embriyolarında in vitro ortamda yaptıkları çalışmalarında, PGF2α'nın embriyoların gelişiminde olumsuz etkisinin olduğunu bildirmişlerdir. Çalışmada FM grubundaki gebeliklerin fazla olması, FM uygulamasına bağlı olarak PGF2α salınımının engellenmesi ve PGF2α'nın embriyo gelişimi üzerindeki olumsuz etkisinin giderilmesine bağlı olabileceği düşünülmektedir.
Embriyo transferinin hemen öncesinde 8 ve sırasında 9 uygulanan FM'in embriyoların kalitelerine bağlı olarak gebelik oranını arttırdığı belirtilmektedir. Scenna ve ark. 9, ineklerde yaptıkları bir çalışmada embriyo transferinden sonra gebelik oranlarını FM uygulanan grupta (n=1300) % 65 iken, FM uygulanmayan grupta (n=797) % 60 olarak bulmuşlardır. Araştırıcılar 9, iyi kaliteli embriyolarda FM uygulanan ve uygulanmayan gruplarda gebelik oranları arasında bir fark bildirilmezken, kötü kaliteli embriyolarda FM uygulanan grubunun gebelik oranlarının daha yüksek olduğunu belirtmektedirler. Çalışmada kullanılan repeat breeder düvelerde embriyolarının kalitesindeki olası düşüklükten kaynaklanabilecek aksaklıkların FM uygulaması ile giderilmiş olabileceği, buna bağlı olarak da FM grubunun kontrol grubuna göre gebelik oranının daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Scenna ve ark 9, gelişmesinde gerilik olan embriyolarda PGF2α ‘nın olumsuz etkilerinin daha belirgin olarak ortaya çıktığını, Mann ve Lammning 6 ise yeterince gelişmemiş embriyoların IFN-τ sentez yeteneğinin az olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca Goda ve ark. 22, ko-kültür vasatına % 0,005 oranında FM katılmasının sığır embriyolarında blastosist kalitesine olumlu etkisinin olduğunu bildirmektedirler.
Güzeloğlu ve ark. 13, holstein ırkı düvelerde tohumlamalardan sonraki 15. ve 16. günlerde FM enjekte ederek yaptıkları çalışmalarında 29. günde yapılan gebelik muayenesi bulgularına göre; FM grubunda % 76.9, kontrol grubunda % 50 gebelik elde etmişlerdir. FM uygulanan düvelerin kontrol grubuna göre 1.54 kez daha fazla gebe kalma şansına sahip olduklarını bildirmişlerdir. Araştırmada gebelik oranları deneme grubunda %50, kontrol grubunda ise % 20 olarak belirlendi. Fluniksin megumin uygulanan grubun kontrol grubuna göre 2.5 kat daha fazla gebe kalma şansına sahip olduğu görüldü. Elde edilen gebelik oranları Güzeloğlu ve ark. 13 bildirdiği değerlerden düşük, gebe kalma şansı ise daha yüksek bulundu. Çalışmada gebelik oranlarının düşük olması, materyal olarak repeat breeder sorunlu düvelerin kullanılmasından kaynaklanabileceğini, gebe kalma şansının fazla olmasını ise fluniksin meglumin uygulamalarının repeat breeder sorunlu düvelerde daha etkili olabileceğini düşündürmektedir. Thatcher ve ark. 23, konseptusların luteolitik PGF2α salınımına engel olamamasına bağlı olarak erken embriyonik ölümlerin en fazla gebeliğin 8-17. günleri arasında şekillendiğini ve bu oranın toplam embriyonik ölümlerin % 40'ını oluşturduğunu bildirmektedirler.
Sonuç olarak repeat breeder sorunlu düvelerde gebelik oranlarının artırılması amacıyla tohumlamalar sonrası 15. ve 16. günlerde fluniksin meglumin uygulamalarının faydalı olacağı kanaatine varıldı.