Osteomiyelitin tedavisi, 1940’lı yılların sonlarında penisilinin yaygın olarak kullanılmasından bu yana önemli gelişme göstermiştir. Enfeksiyon tedavisindeki bu devrimden sonra osteomiyelit, yüksek mortalitesi olan bir hastalık olmaktan çıkmış, daha çok yüksek morbiditeli hastalık grubuna girmiştir
5,6. Osteoartiküler enfeksiyonların daha iyi tanınması, gelişmiş tanı yöntemleri ve antibiyotiklerin klinik kullanımlarının artmasıyla, osteomiyelit artık çocuklarda daha az görülmektedir. Kronik osteomiyelit nedeni olarak travma ve cerrahi girişimler, hematojen yayılıma göre daha ön plana çıkmaktadır
7. Hastalığın başlangıcında sosyo-ekonomik, biyolojik, kalıtımsal nedenler etkindir
5,6,8. Öyküde genellikle minör travma bulunur. Hastalığın ortaya çıkışı basamakları, mikroorganizmanın kemiğe kalıcı olarak yerleşmesinden sonra sırasıyla enflamasyon, kemik infarktüsü, kortikal harabiyet, periost altı püy oluşumudur. Eğer hastalık bir aydan uzun sürmüş ya da ilk iyileşmeden sonra tekrarlamışsa, durumu kronik osteomiyelit olarak adlandırmak mümkündür. Kronik osteomiyelitli bir olgunun tedavi planını yapmadan önce ortopedistin kendisini yönlendirecek bazı somut değerlendirme bulguları olmalıdır
8. Staphylococcus aureus türleri kemik enfeksiyonlarında en sık üreyen mikroorganizmadır ve kollajen, fibrinojen, fibronektin, bone-sialoprotein ve heparin-sülfat reseptörlerine sahiptir. Kemiğe olan küçük bir travmanın, bu organizmanın yerleşebileceği reseptörleri ortaya çıkarması olasıdır ve bu yüzden kemik enfeksiyonu için travma, predispozan bir faktör olarak değerlendirilebilir. Bizim olgumuzda da ajan patojen olarak Staphylococcus aureus izole edildi. Bazı durumlarda, cerrahi öncesi veya travma sonrası antibiyotik proflaksisi kullanan hekimlerin osteomiyelit oluşumunu önlemede rolleri olabilir. Kronik osteomiyelit tanısı koymak, kemik ve eklem enfeksiyonlarının akut formlarına tanı koymak kadar zorlayıcı olmaz. Çoğu zaman kan incelemeleri ve direkt grafiler tanı için yeterli olur. Hastamızda ilk klinik tanı; klinik muayene, kan incelemeleri ve direkt grafilerle konulmuştur. Akıntılı sinüsleri olmayan, atipik klinik tablosu olan hastalar için kemik aspirasyonları önem kazanır. Ultrasonografik inceleme daha çok çocuklarda akut formların tanısında işe yarar. Kronik osteomiyelitler için çok ender ileri görüntüleme yöntemleri kullanılsa da, bu hastalık için duyarlılık ve özgünlüğü kanıtlanmış olan manyetik rezonans görüntüleme (MRG) tekniği, kemik harabiyet genişliğini ve püy birikintisinin yerini saptamak için kullanılabilir. Sintigrafi yöntemleri de uygun bir seçenektir
8,9. Osteomiyelitte tedavinin ana prensipleri, radikal bir şekilde nekrotik dokuların temizlenmesi, ölü boşlukların doldurulması ve uzun süreli etkin antibiyoterapidir. Abse oluşmuş akut olgularda ve kronik osteomiyelitlerde cerrahi esastır. Amaç sekestr, enfekte ve skar halindeki yumuşak dokuları debride etmek ve iyi bir vasküler yatak oluşturmaktır. Yetersiz debridman büyük bir olasılıkla nükse neden olur. Geniş rezeksiyon sonrası kemik ve yumuşak dokuda rekonstrüksiyon gerektiren defektler kalabilir. Ekipte enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve gerekebilecek serbest kas veya kas-kemik flepleri için plastik cerrahın bulunması gerekir. Kemik defektinin olduğu durumlarda serbest fibula grefti ve İlizarov prensipleri ile kemik transportu planlanabilir
10. Osteomiyelit tedavisinde komplikasyonlar kaçınılmazdır. Literatürde yüksek komplikasyon oranları bildirilmiştir
11. Öyle ki, bazen aynı hastada birden fazla sorunu göğüslemek gerekebilir. Bu yüzden osteomiyelit tedavisi, doktor ve hastanın hem hastalığa, hem de komplikasyonlarına karşı birlikte verdiği uzun bir mücadele gerektirir. Çocuk kronik osteomiyelitlerinde, cerrahi debridman ve antibiyotik kullanımı tedavinin ana basamaklarındandır. Bunun yanı sıra, segmenter kemik kaybı durumlarında, eksternal fiksatörle kemik rekonstrüksiyonu işlemlerine büyüklere oranla daha iyi yanıt alınır
12. Sekestirin alınma zamanlaması, involukrum oluşumu, rejenerasyon ve kemik uzunluğunun korunmasını büyük ölçüde etkiler. Çocuk kronik osteomiyelitlerinin yarısından çoğu debridman ve antibiyotik tedavisiyle tedavi edilebilir. Yeterli involukrum oluşumu ve sağlıklı yumuşak doku örtünmesi olan olguların prognozu iyidir. Yetersiz involukrum oluşumu, sağlıksız yumuşak doku örtünmesi olan, sekestirli olgularda ise debridman sonrası segmenter kemik kaybı görülür. Bu olgularda kemik yapıya yönelik rekonstrüksiyon işlemleri gerekir. Çocuklarda kemik defektiyle beraber olan osteomiyelitin ilizarov yöntemiyle tedavisi nadir olarak bildirilmiştir. Kronik osteomiyelitte, sirküler ilizarov eksternal fiksatör sistemi, hem kan akımını artırarak osteomiyelitin iyleşmesine yardımcı olmakta hem de oluşan veya oluşacak olan patolojik kemik kırıklarının stabilizasyonunu sağlamaktadır. Bu nedenle, kronik osteomiyelitle birlikte olan uzun kemik kırıklarının tedavisinde, ilizarov sirküler eksternal fiksatör sisteminin etkili ve güvenli bir tedavi yöntemi olduğu kanaatindeyiz.