[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Veteriner Dergisi
2010, Cilt 24, Sayı 2, Sayfa(lar) 071-076
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Farklı Senkronizasyon Uygulamaları ile Senkronize Edilen İneklerde Üreme Performansı Üzerine Vitamin E'nin Etkisi
Emrah Hicazi AKSU1, Tanzer BOZKURT2, Gaffari TÜRK2
1Tarım Bakanlığı Başmakçı İlçe Tarım Müdürlüğü, Afyonkarahisar TÜRKİYE
2Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı, Elazığ, TÜRKİYE
Anahtar Kelimeler: PGF, ovsynch, CIDR, vitamin E, inek
Özet
Bu çalışma; farklı senkronizasyon yöntemleri kullanılarak senkronize edilen ineklerin üreme performansı üzerine vitamin E uygulamasının etkisini araştırmak amacıyla yapıldı. Çalışmada hayvan materyali olarak 84 adet Holştayn ırkı inek kullanıldı. Çift doz prostaglandin F (11 gün arayla PGF), Ovsynch yöntemi ve Kontrollü intravaginal ilaç salımı (CIDR) yöntemi ile üç farklı şekilde senkronize edilen inekler her senkronizasyon grubu içerisinde kontrol ve vitamin E uygulanan grup olarak iki gruba ayrıldı. Tüm gruplardan 10 ml kan alınarak kontrol gruplarına 4 ml i.m. serum fizyolojik, uygulama gruplarına da 4 ml vitamin E (300 mg/ 2 ml) enjeksiyonu yapıldı. Alınan kan örneklerinde vitamin E ve MDA düzeyleri tespit edildi. Bütün gruplardaki hayvanlar tohumlamadan 60 gün sonra gebelik açısından muayene edildi. Gebelik oranları açısından her bir senkronizasyon grubu içerisindeki kontrol ve uygulama grupları ile senkronizasyon grupları arasında istatistikî olarak önemli bir farklılık tespit edilmedi. CIDR uygulanan ineklerde kontrol (p<0.01) ve uygulama (p<0.001) alt gruplarından alınan 1. ve 2. kan örneklerinin MDA değerleri arasında istatistiksel olarak önemli bir fark gözlendi. Sonuç olarak farklı senkronizasyon grupları ile senkronize edilen ineklere vitamin E uygulanması gebelik oranlarında hafif bir artış sağlamasına rağmen CIDR'ın neden olduğu lipid peroksidasyonu önemli derecede önlemektedir.
  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Fertilite inek yetiştiriciliğinde en önemli ekonomik verim özelliğidir. Fertilite yetersizlikleri üretim düşüklüğüne, tekrarlanan tohumlamalara, yüksek veteriner maliyetlerine ve sürü yenileme masraflarına neden olmaktadır İki ya da üç inekten oluşan aile tipi küçük işletmelerden, çok büyük kapasiteli süt ve et işletmelerine kadar üreme performansını etkileyen en önemli faktör, kızgınlığın tespiti ve buna bağlı olarak uygun tohumlama zamanının belirlenmesidir 1. Bu nedenle, son zamanlarda yapılan çalışmalarla bu olumsuz etkeni ortadan kaldırmak, hayvanlarda önceden planlanan zamanlarda kızgınlığı oluşturmak ve kızgınlık teşhisine gerek kalmadan hayvanları tohumlama yöntemleri geliştirilmeye çalışılmıştır 2. Kızgınlık senkronizasyonu veya ovulasyonu uyarmayı amaçlayan protokoller laktasyondaki sütçü ırk ineklerde kızgınlık tespitine gerek kalmaksızın etkili bir suni tohumlama yapılmasına olanak sağlamıştır. 3-5. Çoğu senkronizasyon yöntemi temel olarak luteolitik etkili maddeler olan prostaglandinlerin veya bunların sentetik türevlerinin kullanımına dayanır. Bunlardan biri PGF yardımıyla ovaryumda bulunan aktif korpus luteumun erkenden geriletilmesi ile yeni bir siklusun başlatılması ile östrusun uyarılmasıdır 6-9, Sürekli enjeksiyonlar, sık ve gün içine yayılmış kızgınlık takipleri ve suni tohumlama nedeniyle uygulama güçlükleri olan bir programdır 10. Diğeri PGF ve GnRH analoglarının seri halde kullanımı ile korpus luteumun geriletilmesi ve senkronize follikül gelişiminin sağlanması ve östrüs tespiti gerektirmeyen sabit zamanlı bir tohumlama protokolü 11-14 olan ve ovsynch olarak adlandırılan yöntemde PGF ile birlikte GnRH agonistleri kullanılarak östruslarla birlikte, ovulasyonun da senkronize edilmesidir 9. Bir diğeri ise progesteronların kullanımı ile suni bir korpus luteum etkisi oluşturulması ile sağlanır 13. Bu senkronizasyon yöntemleri organizmada reaktif oksijen türleri (ROS)'nin artışına neden olabilir ki bu durum da fertiliteyi olumsuz etkilemektedir 15. ROS üretimi fizyolojik bir olay olup vücutta ROS ile antioksidanlar arasında hassas bir denge bulunmaktadır. ROS organizmada fizyolojik düzeylerde bulunduğu zaman oosit olgunlaşması, ovulasyon, implantasyon, blastosist Şekillenmesi, lüteolizis steroidogenezis, akrozom reaksiyonu, fertilizasyon ve gebelikte luteal devamlılık gibi pek çok reprodüktif olaylarda düzenleyici bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte ROS düzeylerinde artış, antioksidanlarda azalmayla meydana gelecek oksidan-antioksidan dengedeki bozulmalar oksidatif stres denilen olayla sonuçlanmakta olup organizmadaki pek çok sistemde hasarlara yol açabilmektedir 1, 6, 8. ROS'nin indüklenmesiyle ortaya çıkan oksidatif stresin en önemli göstergelerinden birisi lipid peroksidayondur 16-20). Lipid peroksidasyon ürünleri olarak açığa çıkan lipid peroksitler ve hidroperoksitler membran yapısına doğrudan, diğer hücre bileşenlerine ise aldehit üreterek dolaylı olarak zarar vermektedir.

    Senkronizasyon yöntemleri ile oluşturulacak kızgınlıklar ROS düzeyinin artışına neden olarak fertilizasyonu dolayısıyla gebeliği etkileyebilmektedir 21. Fertilizasyon ve ROS seviyesi arasında negatif bir korelasyon bulunmaktadır 22-24. Oosit kalitesinin başarılı bir fertilizasyon için çok önemli bir etken olduğunu, oksidatif stresin embriyo kalitesini ve fertilizasyon oranını etkilediğini dolayısıyla zayıf kalitedeki oositlerin foliküler sıvıdaki ROS düzeylerinin artışı ile ilişkili olabileceğini ileri sürmektedir25,26. ROS organizmada çok hassas bir dengeyle kontrol edilmektedir. Hücrelerde oksidatif hasarı önleyen, yok eden veya kısmen azaltan bazı mekanizmalar bulunmaktadır 27-30.

    Güçlü bir antioksidan olan vitamin E (tokoferol)'nin organizmada biyolojik membranların korunmasında önemli görevleri bulunmaktadır. Vitamin E bu membran koruyucu etkisini ROS oluşumunu azaltarak ve dolayısıyla membran lipitlerine olabilecek oksidatif zararları önleyerek göstermektedir 24,25,27. Doğrudan üreme ile ilgili olarak vitamin E oosit olgunlaşması ve kalitesinde, fertilizasyonun oluşmasında ve erken embriyonik gelişmede önemli fonksiyonlara sahiptir 17, 31, 32.

    Bu çalışma farklı senkronizasyon yöntemleri kullanılarak senkronize edilen Holştayn ineklerin senkronizasyon sonrası ilk tohumlamada gebelik oranları ve lipid peroksidasyon düzeyleri üzerine egzojen uygulanan vitamin E'nin etkisini araştırmak amacıyla yapıldı.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Hayvan materyali ve gruplandırılması Bu çalışmada hayvan materyali olarak Afyonkarahisar il sınırları içerisinde yetiştirilen ve benzer bakım-besleme şartları uygulanan 84 adet holştayn ırkı inek kullanıldı. İnekler 3-7 yaşları arasında olan, en az bir kez doğum yapmış, reprodüktif açıdan herhangi bir problemi bulunmayan ve postpartum 45-60. günler arasında bulunan sağlıklı hayvanlar arasından seçildi. Çift doz PGF ile senkronize edilen grubu 30 baş holştayn inek oluşturdu. Bu grupta bulunan hayvanlardan 15 baş inek kontrol ve 15 baş inek uygulama grubu olarak rastgele ayrıldı. Ovysch protokolü uygulanan grup ise 28 baş inekten oluştu ve bu ineklerden 13 baş kontrol grubu olarak belirlenirken, 15 baş inek uygulama grubu olarak rastgele ayrıldı. CIDR uygulanan grubun hayvan materyal sayısı 26 inekten oluştu ve bu ineklerden 13 tanesi kontrol grubu olarak seçilirken diğer 13 baş inek uygulama grubu olarak rastgele ayrıldı.

    PGF ile östrus senkronizasyonu: Bu grupta bulunan (n=30) hayvanlara siklusun herhangi bir gününde (0. gün) 5 ml i.m. PGF (Dinoprost trometamin, 25 mg, Dinolytic, Eczacıbaşı), yapıldı. İlk PGF enjeksiyonunu takiben 11. günde yine 5 ml i.m. PGF enjekte edilerek bu gruptaki hayvanların östrusları senkronize edildi.

    Ovsynch protokolü ile senkronizasyon: Bu gruptaki hayvanlara (n=28) siklusun herhangi bir gününde (0. gün) 2 ml i.m. GnRH (10 mg Buserelin acetate, Ovarelin, CEVA DİF) enjekte edilirken 7. günde 5 ml i.m. PGF ve ilk GnRH enjeksiyonunu takip eden 9. günde 2 ml i.m. GnRH'ın ikinci enjeksiyonu yapıldı. Bu uygulama ile ovulasyonlar senkronize edildi.

    CIDR ile östrus senkronizasyonu: Bu gruptaki hayvanlara (n=26) siklusun herhangi bir gününde kontrollü progesteron salan vaginal alet (Controlled Intravaginal Drug Releasing, CIDR, PFIZER) yerleştirildikten sonra 10. günde 5 ml i.m. PGF enjeksiyonu yapılıp 11. günde CIDR çıkarıldı. Bu yöntemle bu grupta bulunan hayvanların östrusları senkronize edildi.

    Suni tohumlama yöntemi: PGF ile östrusları senkronize edilen kontrol ve uygulama grupları 11. günde yapılan 2. PGF uygulamasını takip eden 80. saatte sabit zamanlı rekto-vaginal yöntemle tohumlandı.

    Ovsynch protokolü ile ovulasyonları senkronize edilen kontrol ve uygulama gruplarındaki inekler ikinci GnRH uygulamasından sonra 16. saatte sabit zamanlı olarak rekto-vaginal yöntemle tohumlandı. CIDR ile östrusları senkronize edilen kontrol ve uygulama grubundaki inekler ise CIDR çıkarıldıktan sonraki 56. saatte sabit zamanlı olarak rekto- vaginal yöntemle tohumlandı.

    Gebeliklerinin tespiti: Bütün gruplarda tohumlamayı takip eden 19-23. günlerde inekler takip edilerek kızgınlık göstermeyen inekler gebe olarak kabul edildi ve tohumlama sonrası 60. günde rektal muayene yapılarak gebelikleri teyit edilip sonuçlar kaydedildi.

    Kan ve serum elde edilmesi: PGF ile östrusları senkronize edilen ineklerden 2.doz PGF uygulamasından hemen sonra ve suni tohumlamadan sonraki 3. günde steril tüplere vena jugularisten 10 ml kan alındı.

    Ovsynch protokolü ile ovulasyonları senkronize edilen kontrol ve uygulama gruplarındaki ineklerden PGF enjeksiyonundan hemen sonra ve tohumlamadan sonraki 3. günde steril tüplere 10 ml kan vena jugularisten alındı. CIDR ile östrusları senkronize edilen kontrol ve uygulama grubundaki ineklerlerden CIDR çıkarıldıktan hemen sonra ve tohumlamadan sonraki 3. günde steril tüplere 10 ml kan alındı. Tüm gruplardan alınan kanlar 3000 g'de 15 dakika santrifüj edilerek serumları çıkarıldıktan sonra analiz yapılana kadar -20 0C'deki derin dondurucuda saklandı.

    Vitamin E uygulaması: PGF ile östrusları senkronize edilen kontrol grubu hayvanlara 2. doz PGF uygulamasından hemen sonra i.m. 4 ml serum fizyolojik, uygulama grubundakilere ise 600 mg (4 ml i.m.) vitamin E (Evigen ampul, 300 mg/2ml, Aksu Farma) enjekte edildi. Ayrıca suni tohumlamadan hemen sonra kontrol grubundakilere aynı dozlarda serum fizyolojik, uygulama grubundakilere ise vitamin E enjekte edildi. Ovsynch protokolü ile senkronize edilen kontrol grubu ineklere PGF enjeksiyonundan ve suni tohumlamadan hemen sonra 4 ml i.m. serum fizyolojik, uygulama grubundakilere ise aynı dönemlerde 600 mg (4 ml i.m.) vitamin E enjekte edildi.CIDR ile östrusları senkronize edilen kontrol grubu hayvanlara CIDR'ın çıkarılmasından ve suni tohumlamadan hemen sonra 4 ml i.m. serum fizyolojik, uygulama grubundakilere ise aynı dönemlerde 600 mg (4 ml i.m.) vitamin E enjekte edildi.

    Serum MDA düzeyinin belirlenmesi: Serum MDA düzeyi Okawa ve ark. 33 belirtiği metoda göre belirlendi.

    Serum vitamin E düzeyinin belirlenmesi: Serum örneklerindeki vitamin E düzeyi Desai 16'nin modifiye metoduna göre spektrofotometrik olarak tespit edildi.

    İstatistikî analiz: Elde edilen verilen değerlendirilmesinde, Kruskall-Wallis testi,Ki-kare testi, bağımsız t-testi, bağımlı t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve takibinde post-hoc Tukey-HSD testi kullanıldı. Tüm verilerin istatistikî karşılaştırmaları SPSS (10.0) istatistik programında yapıldı.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Gebelik oranları: Çalışmada elde edilen gebelik oranları Tablo 1'de sunulmuş olup bu sonuçlara göre aynı senkronizasyon grubunun kontrol ve uygulama grupları arasında gebelik oranları açısından uygulama grubunda sayısal bir artış gözlenmesine rağmen istatistikî anlamda önemli bir farklılık bulunamamıştır (p>0.05). Ayrıca farklı senkronizasyon gruplarının kontrol ve uygulama gruplarının birbirleriyle karşılaştırılması sonucunda da istatistikî olarak önemli bir farklılık tespit edilememiştir (p>0.05).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Farklı senkronizasyon yöntemleriyle senkronize edilmiş kontrol ve uygulama grubu ineklerdeki gebelik oranları, 1. ve 2. kan örneklerine ait vitamin E düzeyleri ve 1. ve 2. kan örneklerindeki MDA düzeyleri.

    Vitamin E düzeyleri: Serum vitamin E düzeyleri Tablo 1'de sunulmuştur. Buna göre aynı grup içerisindeki uygulama grubuna ait 2. kan örneklerinin vitamin E düzeyleri 1. kan örneklerinin vitamin E düzeylerinden sayısal olarak yüksek bulunmasına rağmen istatistikî açıdan önemli bir farklılık tespit edilememiştir (p>0.05). Benzer Şekilde farklı senkronizasyon uygulaması yapılan bütün gruplar arasında da vitamin E düzeyleri açısından istatistiki olarak önemli bir farklılık bulunamamıştır (p>0.05).

    MDA düzeyleri: Serum MDA düzeyleri Tablo 1'de sunulmuştur. Buna göre çift doz PGF uygulaması ve ovsynch protokolü açısından yapılan istatistikî değerlendirmede hem kontrol grubu içerisindeki 1. ve 2. kan örnekleri arasında hem de uygulama grubu içerisindeki 1. ve 2. kan örnekleri arasında istatistikî anlamda bir farklılık gözlenememiştir (p>0.05). Benzer şekilde hem 1. kan örnekleri hem de 2. kan örnekleri açısından kontrol ve uygulama grupları arasında da istatistikî olarak önemli bir farklılık tespit edilememiştir (p>0.05). CIDR uygulaması açısından kontrol grubuna ait 1. ve 2. kan örneklerindeki MDA düzeyleri (p<0.01) ile uygulama grubuna ait 1. ve 2. kan örneklerindeki MDA düzeyleri (p<0.001) arasında istatistikî olarak önemli bir fark gözlenmiştir. Ayrıca CIDR uygulaması ile senkronize edilen gruptaki kontrol ve uygulama grubu ineklere ait 1. kan örneklerindeki MDA düzeyleri çift doz PGF ve ovsynch protokolü ile senkronize edilen gruptaki kontrol ve uygulama grupları ineklere ait 1. kan örneklerindeki MDA düzeylerinden istatistikî olarak önemli derecede yüksek bulunmuştur (p<0.01).

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Çeşitli araştırmacılar 11, 34-38 11 gün arayla çift PGF uygulanan ineklerden ilk tohumlamada %30-70 oranında gebelik elde ettiklerini bildirmektedirler. Sunulan çalışmada son PGF enjeksiyonundan sonra 80. saatte sabit zamanlı tek tohumlama uygulanırken, birçok çalışmada genellikle 72.ve 96. saatlerde çift tohumlama yapılması gebelik oranları arasındaki farklılığa bir neden olarak ileri sürülebilir. Bununla birlikte sunulan çalışma ile diğer çalışmalar arasında gebelik oranları açısından gözlenen farklılık tohumlama yöntemi, kullanılan hayvanların farklı ırkta olmasına veya bakım besleme şartlarındaki değişikliklere bağlı olabilir. Bununla birlikte çalışmada elde edilen verilere göre çift doz PGF ile senkronize edilen kontrol ve uygulama grubu hayvanların 1. ve 2. kan örnekleri arasında vitamin E düzeyleri açısından istatiski açıdan farklılıklar gözlenmemesine rağmen, PGF analoglarının ineklerde gebe kalma oranı üzerine olumsuz etkisini vitamin E'nin kısmen bertaraf ettiğini görülmektedir. Çeşitli araştırmalarda 27-30 bildirildiği gibi oksidatif maddelerin antioksidan vitamin E ile non-enzimatik olarak inaktif hale getirilmesinden kaynaklanabilir. Çift doz PGF uygulamasıyla senkronize edilen gruptaki MDA düzeylerinde yapılan istatistikî değerlendirmede elde edilen bulgular lipid peroksidasyon sonucu oluşan MDA düzeylerinde organizmada artışa neden olmadığını göstermektedir. Sunulan çalışmada PGF ile östrus senkronizasyonu sonucu oluşan stres MDA düzeyini istatistikî değil de sayısal olarak arttırmıştır. Ovsynch senkronizasyon programları ile yapılan çalşmalarda11,39,40 %11-60 arasında gebelik elde edildiği bildirilmiştir.Sunulan çalışmada ise, ovsynch protokolü ile yapılan suni tohumlama sonucu kontrol ve uygulama gruplarından sırasıyla elde edilen gebelik sonuçları ile yukarıdaki araştırmacıların bildirdikleri gebelik oranları arasında paralellik bulunmaktadır. Ovsynch protokolü ile östrus senkronizasyonda ilk GnRH uygulamasından sonra oluşan dominant follikülün ovule olmaması nedeniyle prematüre östrusların şekillenmesinden dolayı araştırıcıların elde ettiği bulgular arasında farklılık oluşmuş olabilir. Sunulan çalışmada ise, ovsynch yöntemi ile senkronizasyon edilen kontrol ve uygulama grupları arasında gebelik oranları yönünden göreceli farklılıkların, uygulanan senkronizasyon programı bitiminden önce prematüre östrus gösterme oranlarına ve hayvanların uygulama esnasında seksüel sikluslarının değişik dönemlerinde olmalarına bağlı olduğu da düşünülebilir. Sonuç olarak, sunulan çalışmada ineklerde ovsynch ile sekronizasyonda uygulama grubuna yapılan vitamin E enjeksiyonunun serum seviyelerini çok önemli düzeyde arttırmamasına rağmen bu durumun suni tohumlama sonrası gebelik oranlarında göreceli artışa neden olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, ovsynch ile sekronizasyonda vitamin E uygulanması özellikle yetersiz bakım besleme şartları altındaki ineklerde daha yüksek gebelik oranları elde etmek için belli düzeyde yararlı olabilir sonucu ortaya çıkmaktatır. Bu nedenle ineklerde fertilitenin arttırılabilmesi için ovsynch ile östrüslerin senkronizasyonuyla birlikte ROS'nin etkisini ortadan kaldırmak için antioksidan kullanılabilir. Bununla birlikte ovsynch protokolü ile sekronizasyon sonucunda oluşabilecek ROS'nin vücudun savunma mekanizması olan antioksidan sistem ve vitamin E enjeksiyonu ile uzaklaştırılabileceği düşünülebilinir. Çünkü ovsynch protokolü ile sekronize edilen kontrol grubu ineklerde tespit edilen MDA düzeyi vitamin E uygulanan gruptan daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Antioksidan olan vitamin E organizmada oksijen radikalleri ile antioksidan savunma mekanizmasının tam bir denge halinde çalışmasına neden olduğu ve bu dengenin radikallerin olumsuz etkisi ile ortaya çıkan oksidatif strese engel olduğu aşikârdır. Ancak her senkronizayon metodunun kontrol grubu kendi uygulama gruplarıyla karşılatırıldığında istatistiksel olarak olmasa da sayısal olarak bir artışın bulunduğu ortaya çıkmıştır. Bu da diğer çalşmalarda bildirildiği 24 gibi vitamin E'nin embriyo kalitesini korumaya yönelik etkisinden olabileceği kanısını ortaya çıkarmaktadır. Bazı araştırıcıların 41,42 belirlediği kandaki Vitamin E değeri ile sunulan çalışmada tespit edilen değerlerden farklı olması hayvan ırkının ve yaşlarının farklı olmasına, hayvanların farklı iklimsel ve çevre şartlarında yetiştirilmesine ırk özelliklerine,bakım-besleme şartlarına, ölçümü yöntemine veya gebelik dönemine ölçüm metodundaki farklılıklara bağlı olabilir.Ovsynch protokolü uygulanan ineklerin ise bu protokol grubu içinde önemli bir farklılık tespit edilmemiştir. Bu sonuçlara göre ovsynch protokolü ile senkronize edilen hayvanlar üzerinde herhangi bir oksidatif strese yol açmamaktadır. CIDR uygulanan ineklerde kontrol grubunda alınan 1. ve 2. kan örneklerindeki MDA değerleri arasında istatistiksel olarak önemli bir fark gözlenmiştir (p<0,01). Bununla birlikte uygulama grubundan alınan 1. ve 2. kan örneklerinin arasındaki fark istatistiksel olarak oldukça önemli tespit edilmiştir (p<0,001). Bu sonuca göre CIDR yöntemi senkronize edilen havyanlar üzerinde uygulama süresince önemli derecede oksitadif strese neden olmaktadır. Ancak CIDR'ın uzaklaştırılmasından sonraki 3 gün içerisinde MDA değerleri normal seviyelere dönmektedir. CIDR'ın vaginada kaldığı süre boyunca MDA değerlerinin yüksek bulunması CIDR'ın neden olduğu vaginitten kaynaklanan ROS düzeylerindeki artışa bağlı olabilir.Çalışmada kullanılan farklı senkronizasyon yöntemleri arasında gebelik oranı bakımından sayısal olarak farklılık bulunmasına rağmen istatistiksel olarak önemli bir fark elde edilememiştir. Ancak CIDR -Kontrol ve CIDR-Uygulama gruplarının 1. ve 2. kan örnekleri arasında önemli derecede farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu da CIDR uygulamasının önemli derecede oksidatif strese neden olduğunu göstermiştir. Ancak gebelik sonuçları karşılaştırıldığında diğer senkronizasyon grupları ile arasında herhangi bir fark çıkmadığından CIDR uygulamasından dolayı meydana gelen oksidatif stresin embriyo kalitesini etkilemediği görüşüne varıldı. CIDR kontrol grubunun 1. ve 2. kan örnekleri arasında önemli derecede (p<0,01) farklılık bulunmasına karşın CIDR-uygulama grubunun 1. ve 2. kan örnekleri arasında oldukça önemli bir farklılık (p<0,001) ortaya çıkmış olması da vitamin E uygulamasının MDA'nın etkilerinin ortadan kaldırılmasında etkili bir rol oynadığı kanısını doğurmaktadır.

    Sonuç olarak, bütün senkronizasyon yöntemlerinin uygulama gruplarında elde edilen gebelik oranları kontrol gruplarındakilere oranla sayısal olarak daha yüksek olduğundan ve ayrıca CIDR ile senkronizasyon sonucu ortaya çıkan reprodüktif oksidatif stresin önlenebilmesi amacıyla vitamin E'nin senkronizasyon yöntemleri ile birlikte kullanılması tavsiye edilebilir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Geary TW, Whittier JC. Effect of a timed insemination following synchronization of ovulation using the Ovsynch or Co-Synch protocol in beef cows. Prof Anim Sci 1998; 14: 217-220.

    2) Xu ZZ, Burton LJ. Reproductive performance of dairy heifers after estrus synchronization and fixed-timed artificial insemination. J Dairy Sci 1998; 82: 910-917.

    3) Foote RH. Estrus detection and estrus detection aids. J Dairy Sci 1975; 58: 248-256

    4) Sturman H, Oltenacu EAB, Foote R.H. Importance of inseminating only cows in estrus. Theriogenology 2000; 53: 1657-1668.

    5) Williamson NB, Morris R.S, Blood D.C, et al. A study of oestrus behaviour and oestrus detection methods in a large commercial dairy herds. Vet Rec 1972; 91: 58-62.

    6) Canooğlu E. İneklerde senkronizasyon amaçlı Prostaglandin F uygulamalarından sonra oluşacak östrusların görülme zamanı. Erciyes Üniv Vet Fak Derg 2004; 1: 43-47.

    7) Çoyan K, Ataman MB, Erdem H, ve ark. Synchronization of Estrus in Cows Using Double PGF2a, GnRH- PGF2a and HCG- PGF2a Combination. Revue de Med Vet 2003; 154: 91-96.

    8) Macmillan KL, Henderson H.V. Analyses of the variation in the interval form an injection of prostaglandin F to oestrus as a method of studying patterns of follicle development during dioestrus in dairy cows. Anim Reprod Sci 1984; 6: 245-254.

    9) Milvae RA, Hinckley ST, Carlson JC. Luteotrpic and luteolytic mechanism in bovine corpus luteum. Theriogenology 1996; 45: 1327-1349.

    10) Cleef JV, Macmıllan KL, Drost M, Lucy MC, Thatcher WW. Effects of administering progesteron at selected intervals after insemination of synchronized heifers on pregnancy rates and resynchronization of returns to service. Theriogenology 1996; 46: 1117-1130.

    11) Çoyan K, Ataman MB, Erdem H, ve ark. Synchronization of Estrus in Cows Using Double PGF2a, GnRH- PGF2a and HCG- PGF2a Combination. Revue de Med Vet 2003;154: 91-96.

    12) Olson J. Improving Pregnancy Rates in High Producing Herds, Western Dairy Management Conference, Las Vegas, Nevada. 1999

    13) Pursley JR, Mee M.O, Wiltbank M.C. Synchronization of ovulation in dairy cows using PGF2 alpha and GnRH. Theriogenology 1995; 44: 915-923.

    14) Thatcher WW, Moreira F, Pancarci M, et al. Strategies to optimize reproductive efficiency by regulation of ovarian function. Dom Animal Endocrinology 2002; 23: 243-254.

    15) Cheeseman KH, Slater TF. An Introduction to Free Radical Biochemistry. Br Med Bull 1993;49: 481-493.

    16) Ishikawa M. Oxygen radicals-superoxide dismutase system and reproduction medicine. Nippon Sanka Fujinka Gakkai Zasshi 1993; 45: 842-848.

    17) Jozwik M, Wolczynski S, Szamatowicz M. Oxidative stress markers in preovulatory follicular fluid in humans. Mol Hum Reprod 1999; 5: 409-413.

    18) Sugino N, Takiguchi S, Kashida S, et al. Superoxide dismutase expression in the human corpus luteum during the menstrual cycle and in early pregnancy. Mol Hum Reprod 2000; 6: 19-25.

    19) Suzuki T, Sugino N, Fukaya T, et al. Superoxide dismutase in normal cycling human ovaries: immunohistochemical localization and characterization. Fertil Steril 1999;72: 720-726.

    20) Vega M, Johnson M.C, Diaz H.A, et al. Regulation of human luteal steroidogenesis in vitro by nitric oxide. Endocrine 1998;8: 185-191.

    21) Aréchiga CF, Vázquez-Flores S, Ortiz O, et al. Efect of injection of β-carotene or Vitamin E and selenium on fertility of lactating dairy cows. Theriogenology 1998;50: 65-76.

    22) Fainaru O, Almog B, Pinchuk I, et al. Active labour is associated with increased oxidisibility of serum lipids ex vivo. Br. J Obst Gynecol 2002;109: 938-941.

    23) Wall PD, Pressman EK, Woods J.R. (Preterm premature rupture of the membranes and antioxidants: the free radical connection. J Perinat Med 2000; 30: 447-457.

    24) Sönmez M, Bozkurt T, Türk G, ve ark. The effect of vitamin E treatment during preovulatory period on reproductive performance of goats following estrous synchronization using intravaginal sponges. Anim Reprod Sci 2009;114: 183-192.

    25) Agarwal A, Gupta S, Sharma RK. Role of oxidative stress in female reproduction. Reprod Biol Endocrinol 2005; 3: 28.

    26) Seino T, Saito H, Kaneko T, et al. Eight-hydroxy-2-deoxyguanosine in granulosa cells is correlated with the quality of oocytes and embryos in an in vitro fertilization-embryo transfer program. Fertil Steril 2002; 77: 1184-1190.

    27) Agarwal A, Allamaneni S.S. Role of free radicals in female reproductivediseases and assisted reproduction. Reprod Biomed Online 2004; 9: 338-347.

    28) Pierce JD, Cackler AB, Arnett MG. Why should you care about free radicals? R.N.2004;67: 38-42.

    29) Van Langendonckt A, Casanas-Roux F, Donnez J. Oxidative stress and peritoneal endometriosis. Fertil Steril 2002; 77: 861-870.

    30) Fujii J, Iuchi Y, Okada F. Fundamental roles of reactive oxygen species and protective mechanisms in the female reproductive system. Reprod Biol Endocrinol 2005; 3: 43.

    31) Aréchiga CF, Ortíz O, Hansen PJ. Effect of prepartum injection of vitamin E and selenium on postpartum reproductive function of dairy cattle. Theriogenology 1994; 41: 1251-1258.

    32) Sales JNS, Dias LMK, Viveiros ATM, et al. Embryo production and quality of Holstein heifers and cows supplemented with β-carotene and tocopherol. Anim Reprod Sci 2008; 106: 77-89.

    33) Okawa H, Ohishi N, Yagi K. Assay for lipid peroxides in animal tissues bythiobarbituric acid reaction. Anal Biochem 1979; 95: 351-358.

    34) Aksoy M, Alan M, Tekeli T, ve ark. İnek ve düvelerde östrus belirleme hataları ve suni tohumlama uygulamasındaki önemi. Assuit Vet Med J 1992; 53: 284-288.

    35) Karaca F, Gülyüz F, Uslu B.A. Saha şartlarındaki sığırlarda ikinci PGF enjeksiyonunu takiben östrüste tohumlamalar ile sabit zamanlı tohumlamaların karşılaştırılması. YYÜ Sağ Bil Derg 2006; 9: 226-230.

    36) King GJ, Robertson HA. A two injection schedule with prostaglandin F for the regulation of the ovulatory cycle of cattle. Theriogenology 1974;1: 123-128.

    37) Lokhande SM, Patil VH, Mahajan DC, et al.Fertility on synchronized estrus in crossbred (Bos taurus × Bos indicus) heifers. Theriogenology 1983;20: 397-406.

    38) Xu ZZ, Burton LJ, Macmillan KL. Reproductive performance of lactating dairy cows following estrus synchronization regimens with PGF and progesterone. Theriogenology 1997;47: 687-701.

    39) Kırbas M, Çoyan K, Bülbül B, ve ark. İnek ve Düvelerde Luteal Aktivitenin Ovsynch Protokolüne Etkisi. Uludag Univ J Fac Vet Med 2008; 27: 47-52.

    40) Mialot JP, Constant F, Dezaux P, et al. Estrus synchronization in beef cows: comparison between GnRH + PGF + GnRH and PRID + PGF + eCG. Theriogenology 2003; 60: 319-330.

    41) Lynch GP. Changes of tocopherols in blood serum of cows fed hay or silage. J Dairy Sci. 1983;66: 1461-1465.

    42) Sivertsen T, Overnes G, Osterås O, et al. Plasma vitamin E and blood selenium concentrations in Norwegian dairy cows: regional differences and relations to feeding and health. Acta Vet Scand 2005; 46: 177-191.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]