Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA)
Bunyaviridae ailesinin
Nairovirüs cinsi içinde yer
alan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Virüsü (KKKAV) tarafından oluşturulan,
Hyalomma
cinsine ait kenelerin ısırması ya da viremi dönemindeki sığır, koyun, keçi, deve gibi evcil
hayvanlara ve insana ait kan, enfekte doku ve vücut salgıları ile temas sonucunda bulaşan
zoonoz bir hastalıktır
1–
3. Hastalık insanlarda kanama, vasküler hasar ve hepatik
disfonksiyona neden olurken, hastalıkta ölüm oranı %3–30 arasında değişmektedir
1.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi klinik olarak ilk kez 1944–1945 yıllarında, Kırım'da Nazi
işgalinden kurtulan köylülere yardım eden Sovyet askerlerinde görülmüştür2.
Özbekistan'da yöresel adı ile hastalık yüzyıllardır ‘Khungribta (kan emen), Khunymuny
(burun kanaması) ve Karakhalak (kara ölüm)' gibi isimlerle anılmıştır3.
Kırım Kanamalı Ateş virüsü (KKAV) enfekte hastalardan alınan kanın farelere
intraserebral inokülasyonu sonucunda izole edilmiştir1,2. KKAV, 1956 yılında Zaire'de
ateşli bir hastadan izole edilen Kongo virüsünden4 antijenik olarak ayırt edilememiş ve
bunun sonucunda Avrasya5, Asya6 ve Afrika7 suşlarının ortak antijenik yapısı Kırım
Kanamalı Ateşi-Kongo ve daha sonra da KKKA adını almıştır8.
Türkiye'de KKKA üzerine seroepidemiyolojik çalışma
ilk kez 1970 yılında Ege Bölgesi'nde yapılmış ve 1074
insan serumunun 96'sında (%9.2) hemaglutinasyon
inhibisyon (HI) testi ile antikor pozitifliği belirlenmiştir9.
Klinik olarak ilk kez 2002 yılının ilkbahar ve yaz
aylarında özellikle, Tokat, Sivas, Çorum, Amasya,
Yozgat, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum, Erzincan ve
çevresi olmak üzere İç ve Doğu Anadolu Bölgeleri'nin
kuzeyi ile Karadeniz Bölgesi'nin güney kısımlarını
kapsayan geniş bir coğrafi alanda ve kene teması
öyküsü olan, ateş ve kanama ile seyreden bir salgın
dikkati çekmiş, 2003 yılında da hastalığın KKKA hastalığı
olduğu anlaşılmıştır10–12. Sonraki yıllarda
Kastamonu, Bartın, Ankara, Çankırı, Bolu, Balıkesir10
ve Isparta illerinde de vakaların ortaya çıkması ile
hastalığın görüldüğü alan daha da genişlemiştir13.
Kırım Kongo Kanamalı Ateş virüsü günümüze kadar
31 kene türünden (29 Ixodidae, 2 Argasidae) izole
edilmiştir1,2. Hyalomma cinsine ait kene türleri
hastalığın temel vektörleri olup şu ana kadar yedi kene
türünün H.marginatum marginatum, H.marginatum
rufipes, H.marginatum turanicum, H. anatolicum
anatolicum, Dermacentor marginatus, Rhipicephalus
rossicus, Amblyomma variegatum virüsün vektörü olduğu
bildirilmiştir2.
Kırım Kongo Kanamalı Ateş virüsü'nün izole edildiği
kene türlerinden H.marginatum marginatum ülkemizin
çeşitli iklim bölgelerinde bulunmakta ve ülkemizde
KKKAV'ın epidemiyolojisinde önemli bir yer tutmaktadır9,14,15.
Ülkemizde hastalığın çıkmış olduğu odaklardan ve
çevresinden 1015 kene toplanmış ve H. marginatum
marginatum ve R. bursa kene türlerinin yaygın olarak
bulunduğu saptanmıştır. Toplanan 1015 keneden 69
kene havuzu oluşturularak Reverse Transkiriptaz
Polimeraz Zincir Reaksiyonu ile (RT-PZR) toplam dört
kene havuzunda (H. marginatum marginatum ve R.
bursa kene havuzlarında) virüs genomu tespit edilerek
hangi kene türlerinin KKKAV'ı taşıdığı ortaya
konulmuştur15.
Virüsün evcil (sığır, koyun, keçi, deve, vb.) ve yabani
(buffalo, zürafa, gergedan, vb.) hayvanlarda enfeksiyona
neden olduğu belirtilmektedir17–20. Enfeksiyon
hayvanlarda enfekte kenelerin ısırması ile oluşmakta ve
hafif seyir izlemektedir8,20. Yabani tavşanlar ve
domuzların virüsün en önemli memeli rezervuarları
olduğu bildirilmiştir8.
Hastalığın tanısında virüs antijenlerinin tespiti ve
virüse karşı oluşan antikorların varlığını belirlemek için,
reverse pasif hemaglutinasyon inhibisyon testi (RPHI),
indirekt fluoresan antikor testi (IFAT), enzyme-linked
immunosorbent assay (ELISA), agar jel difüzyon
presipitasyon testi (AGDP),solid-phase radioimmunassay
(SPRIA), hemaglutinasyon (HA), HI ve nötralizasyon (N),
indirekt hemaglutinasyon inhibisyon (IHAI), indirekt
hemaglutinasyon (IHA), immunodifüzyon (ID),
komplement fiksasyon testi (CFT) serolojik teknikler8
ve virüsün genomunu belirlemek amacı ile RT-PZR ve Real-time PZR gibi moleküler tanı yöntemleri
kullanılmaktadır3.
Seroepidemiyolojik çalışmalar KKKA'nın görüldüğü
bölgelerde enfekte evcil hayvanlar arasında en yüksek
prevalansın koyun, keçi ve sığırlarda olduğunu ortaya
koymaktadır20.
Hastalık; Irak'ta21 koyun, keçi ve sığırlarda, İran'ın
kuzeydoğusunda22, koyun ve keçilerde, Tahran
kentinde20 koyunlarda, İsfahan,23 Hamadan ve
Bahar bölgelerinde24 koyunlarda, Suudi Arabistan'da25 koyun, keçi ve sığırlarda, Birleşik Arap Emirlikleri'ne26 Somali, İran, Pakistan ve Sudan'dan getirilen koyun,
keçi, sığır ve develerde, Güney Afrika'nın çeşitli
bölgelerinde ve Zimbabwe'de16 sığırlarda, Umman'ın
Sultanat kentinde27 ve Mısır'da28 koyun, keçi ve
sığırlarda, Senegal'de29 ve Çin'in Xinjiang bölgesinde30 koyunlarda, Moritanya, (31) Nijerya32 ve İran'da33 sığırlarda, Kosova ve Makedonya'nın farklı
bölgelerinde34 sığır ve koyunlarda serolojik olarak
tespit edilmiştir.
Ülkemizde ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Ankara
Üniversitesi Veteriner Fakültesi tarafından Tokat iline
bağlı 60 köyde 400 sığır üzerinde çalışılmıştır9.
Bu çalışmada, Elazığ, Samsun, Sivas, Tokat ve
Yozgat illerindeki sığır ve koyunlarda KKKAV
enfeksiyonunun seroprevalansının araştırılması
amaçlandı.