Çalışmanın materyalini, Mustafa Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Kliniklerine 2011 yılı içinde abdominal hacim artışı, iştahsızlık ve defekasyon sorunları ile getirilen 5 (Olgu 1), 7 (Olgu 2) ve 8 (Olgu 3) yaşlarında Holştayn ırkı üç inek oluşturdu.
Anamnez: Olguların yaklaşık 10-40 gün önce doğum yaptıkları, yeme-içmeden kesildikleri ve defekasyonun ilerleyen günler içinde azaldığı ve tamamen ortadan kalktığı özgeçmişi alındı. Süt yemi, küspe ve arpa ile beslendikleri, serbest hekimlerce parenteral antibiyotik, vitamin ve serum uygulandığı, ancak uygulanan sağaltım yöntemlerinden olumlu sonuç alınamadığı bildirildi. Olgu I’in deneysel laparatomi ve olgu III’ün ise sağ abomazal deplasman şüphesi ile serbest veteriner hekimler tarafından cerrahi kliniğine yönlendirildiği bilgisi alındı. Üç olgunun da iç hastalıkları kliniğinde yapılan muayenesinde SDDT tanısı konularak kesin tanı ve operasyon için cerrahi kliniğine sevk edildi.
Klinik muayene: Olgulara ait operasyon öncesi klinik muayene bulguları Tablo 1’de verilmiştir.
Sağ açlık çukurluğunda II ve III no’lu olgularda abdominal hacim artışı ve asimetri mevcut olduğu halde, olgu I’de timpani ve asimetriye rastlanmadı. Olgu II’de sancı belirtileri gözlenmez iken, I ve III’de abdomeni tekmeleme, sürekli ayak değiştirme gibi sancı semptomları gözlendi. Olgu I’de şiddetli, II ve III’de ise orta derecede dehidrasyon saptandı (Tablo 1). Olgu I’de ayrıca konjuktiva mukozasının ileri derecede solgun olduğu ve rektumdan katran renk ve kıvamında (melena), yapışkan nitelikte bir akıntı geldiği gözlendi (Şekil 1).
Olguların oskülto-perküsyon muayenesinde sağ 10-13. interkostal aralık ve/veya açlık çukurluğu bölgesinden ventrale genişleme gösteren geniş bir bölgede ping sesi alındı.
Rektal muayenede, II no’lu olguda rektumda çok az bir dışkı belirlenirken diğer olgularda hiç dışkı saptanmadı. Rektal palpasyonda I ve III. olguda pelvis boşluğunda sağ kaudal abdomende ve rumenin sağında gergin bir halde dilate sekum, II. olguda ise sekumun apeksi palpe edildi.
Biyokimyasal Parametreler: Klinik muayenelerle birlikte kan serumunda operasyon öncesi, biyokimyasal parametreler (glikoz, kreatinin, total bilirubin, AST, ALT, ALP, total protein, demir, kalsiyum, magnezyum, fosfor, sodyum, potasyum, klor) türbidimetrik yöntemle (Cobas Integra 800, Roche Diagnostics, Mannheim, Almanya) ölçüldü. Olgularda kaynak değerlere göre değişim gözlenen biyokimyasal bulgular Tablo 2’de verildi.
Operasyon Bulguları: SDDT tanısı ile iç hastalıkları kliniğinden cerrahi kliniğine sevk edilen olgulara kesin tanı ve sağaltım amacıyla sağ fossa paralumbalis’ten laparatomi uygulanmasına karar verildi. Bölge tıraş ve dezenfekte edildikten sonra, serviyet ile sınırlandırıldı ve % 2’lik lidokain ile kat infiltrasyon anestezisi gerçekleştirildi. Damar yolu açılarak izotonik sodyum klorür çözeltisi intravenöz verilmeye başlandı. Rutin laparatomi tekniği ile abdominal boşluğa ulaşıldı. Periton açıldığında I ve III no’lu olgularda, mezenteryum ile örtülmüş, içi gaz ve sıvı dolu sekum ortaya kondu. Mezenteryum kraniale doğru ekarte edilerek sekuma ulaşıldı (Şekil 2). II no’lu olguda sekum mezenteryumla örtülü değildi. Laparatomi sonucunda SDDT tanısı konuldu.
Laparatomilerde; I no’lu olguda gaz ve içerik ile şişkin sekum apeks’inin pelvis boşluğunun kranio-dorsaline yönelmesi ile nitelendirilen SDDT ve 180 derece sağa torsiyon (III. tip) saptandı. Olgu II ve III’te sekumun sağ fossa paralumbalis’te kranialden kaudale doğru uzandığı, kaudalden dorsale doğru yöneldiği ve apertura pelvis kranialis’te tekrar bir fleksura yaparak sekumun apeksinin kraniale, konveksitesinin ise ventrale doğru yöneldiği I. tip SDDT ve sol tarafa torsiyon saptandı (Şekil 3).
Sekumların apeksi abdominal boşluktan dışarıya alınarak iç içe iki tane tütün kesesi dikişi konuldu ve sekostomi gerçekleştirildi. Sekostomi bölgesinden içeriye gönderilen sonda ile 10-15 L pis kokulu ve yeşil renkli sekal içerik boşaltılarak (Şekil 4. a-b) bölge antiseptikle yıkandıktan sonra tütün kesesi dikişleri düğümlendi. Boşalan sekum normal anatomik pozisyonunda karın boşluğuna yerleştirildi.
Bir no’lu olguda SDDT’ye ileumdaki bağırsak konkramentlerinin yol açtığı saptandı ve konkramentler enterotomi operasyonu ile uzaklaştırıldı. Tüm olgularda torsiyon bölgesinde (Şekil 5) mezenteryumların nekroze olduğu görüldü (Şekil 6). I no’lu olguda nekrotik mezenteryumlarda perforasyon, II no’lu olguda ise sekal perforasyon şekillendiği saptandı (Şekil 7.a-b). II no’lu olguda perfore bölgede yaklaşık 2x17 cm’lik bir nekrotik alan tespit edildi. Nekrotik bölgeye parsiyel tiflektomi uygulandı ve postoperatif herhangi bir komplikasyona rastlanmadı. Olgu II’de perfore bölgeden sızan gaita ile kontamine mezenteryumlar izotonik sodyum klorür çözeltisi ile yıkanarak temizlendikten sonra dikiş uygulandı (Şekil 8).
Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 7: a. II no’lu olguda mezenteryumlarda perforasyon b. II no’lu olguda dışkı ile kirlenmiş mezenteryum |
Olgu 3’te torsiyon bölgesinde 2x3 cm boyutlarında hemorajik/nekrotik bölge varlığı saptandı. Nekrotik mezenteryumlar temizlendi. Perforasyon bölgesi canlandırılarak (avive) dikişlerle kapatıldı. Abdominal boşluk kontrol edildi ve ılık antiseptiklerle temizlendi. Periton içine izotonik sodyum klorür çözeltisi ve kristalize penisilin uygulandıktan sonra laparatomi hattı uygun dikişlerle kapatıldı.
Operasyon sonrası 3 gün damar içi sıvı (laktatlı ringer, serum fizyolojik ve dekstroz) ve kalsiyum uygulandı. Ayrıca paranteral antibiyotik (penisilin+streptomisin kombinasyonu; 7 gün), vitamin (B kompleks ve C vitamini; 5 gün) ve glukokortikostreoid (4 gün arayla iki kez) yapıldı. Oral ruminotorik uygulamaları (5 gün), kaliteli kuru yonca ve kaba yem önerilerek taburcu edildi. Olgu II ve III’ün postoperatif 10. gün kontrolünde; defekasyonun normale döndüğü, sancının ortadan kalktığı ve yem tüketiminin büyük ölçüde düzeldiği bilgisi alındı. Rutin klinik muayenelerde de tüm bulguların normal olduğu saptanarak dikişler alındı.
I no’lu olgu ise ilaç ve cerrahi uygulamalara yanıt vermediği için post-operatif kesime gönderildi.