Lipomlar en çok köpeklerde
7, daha az sıklıkla
atlarda, nadiren de kedi, koyun ve domuzlarda
görülmektedir. Basit lipom, infiltratif lipom ve liposarkoma
olmak üzere 3 tipte sınıflandırılırlar
2. Buzağılarda
abdominal veya subkutan yerleşim gösteren kongenital
infiltratif lipom olgu bildirimleri
8-10 dışında bu olgu
sunumundaki gibi yetişkin bir sığırda subkutan lipomu
Hartingan ve Flynn
4 rapor etmiştir. İnfiltratif lipom ile
basit lipom benzer sitolojik özellikte olmasına karşın
11,
infiltratif lipomu basit lipomdan ayıran özellik, infiltratif
lipomun kas fibrillerine, fasiyal yapılara, eklem
kapsülüne, tendolara, damarlara ve kemiğe yayılma
kapasitesine sahip olmasıdır
6. Sunulan olgularda
histopatolojik olarak infiltrasyon bulgusuna
rastlanılmaması ile basit lipom tanısı kesinleştirildi.
Ayrıca klinik incelemelerde palpasyonda kitlenin altındaki
dokulardan kısmi serbestliğinin veya sınırlarının olması
ve intraoperatif süreçte kolay şekilde fasya ve kas
dokusundan diseke edilebilmesi de basit lipomun
infiltratif lipomdan ayrımında klinik yönden karakteristik
özellik olarak ortaya konulabilir.
İkinci olguda zaman içerisinde oldukça büyük
boyutlara ulaşan bu kitlenin distal kısmının keratinize
olması, hasta sahibinin ampirik müdahalesine ve yatıp
kalkma, yem yeme sırasında oluşan süregen travmaya
bağlı geliştiği düşünüldü.
Makroskopik olarak lipomların kesit yüzeyleri birbirine
benzer, bazen kesit yüzeylerine kireçlenme gibi
değişikliklere rastlanır. Bu değişimler, lipid yapıların
kristalleşmesine ilişkin olabilir12. Sunulan olgularda
lipomların kesit yüzeylerinin birbirine oldukça benzediği
belirlendi ancak kireçlenme gibi değişikliklere
rastlanmadı.
İnsan hekimliğinde ultrasonografi (US), subkutan
tümörlerin ve periferal lenf nodüllerinin
değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Subkutan tümörlerin ultrasonografik incelemesi ile
tümörün iç yapısı, hacmi, derinliği, çevre dokularla ilişkisi ve bitişiğindeki vasküler yapılar ayrıntılı olarak
değerlendirilebilmektedir13. Sığırlarda servikal bölge
apselerine sıklıkla rastlanılmaktadır. Özellikle klinik
incelemede soğuk apselerin kıvamı ve yerleşimi gibi
özellikleri ile birinci olguda olduğu gibi subkutan lipomlar
birbirine benzeşebilir. Bu benzerlik US ile rahatlıkla
ortadan kaldırılabilir. Ultrasonografi ile subkutan
dokundaki izoekoik veya ekojenik kitle görüntüsünün
lipomdan güçlü şekilde şüphe ettireceği ve kitle içerisinde
ekoik çizgilerin bulunması lipom olasılığını artıracağı
bildirilmektedir. Bu bulgulara göre lipomun
ultrasonografik tanısında %88.1 gibi yüksek bir sensitivite
oranı elde edilmiştir14. Her üç kitlede de literatür
verilerle13,14 benzer US bulgular elde edildi ve US
bulguları lipom tanısının etkinliğini artırdı.
Yüzeysel tümörlerde anjiyogenezis ve tümörün
seyrini izlemek için termografi kullanılmaktadır.
Termografik olarak tümör yüzey sıcaklığı sağlıklı
dokudan 1-2ºC daha fazla olduğu ve bu sıcaklık farkının
tümördeki vaskülarizasyon artışından kaynaklandığı
belirtilir15. İlk olgudan elde edilen termografik değerler,
bu literatür bilgiyi desteklemektedir. İkinci olguda
belirlenen sıcak hattın intraoperatif süreçte de gözlendiği
gibi belirgin vasküler damar seyrine bağlı şekillenmiş
olabileceği düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Bu iki
olgunun termografik görüntülerinin karşılaştırılması
yapıldığında daha küçük boyuttaki lipomlarda homojen
bir sıcaklık artışına karşın kitlenin çok daha büyük olduğu
olguda ise homojenitenin yerini heterojen bir görüntüye
bıraktığı net bir şekilde izlendi.
Sonuç olarak, sunulan olgularda klinik bulguya neden
olmasa da basit lipom olgularının küçük bir yumru
şeklinde başlayarak giderek büyüme göstermesi ile
travmaya açık hale gelmesi beklenilen bir olasılık
olabileceği görülmektedir. Ultrasonografik muayenenin
sıklıkla görülen enjeksiyon kökenli apseler ile solid
yapıların birbirinden ayırt edilmesine katkı
sağlayabileceği gibi az rastlanılsa da ultrasonografik
bulguların subkutan lipom tanısında göz ardı edilmemesi
gerektiği düşünülmektedir.