Hayvan barınakları, hayvanlar için uygun çevre
koşulları ve rasyonel bir yemlemeye olanak sağlayarak iş
gücünden ekonomik fayda elde edilecek şekilde inşa
edilmelidir
9. Ancak yapılan çalışmada elde edilen
bulgu ve gözlemlere dayanarak ahırların çoğunun teknik
açıdan yetersiz, geleneksel ve aynı tip olduğu, bu
nedenle büyük bir kısmının yapı alanları, havalandırma
ve aydınlatma yönünden yetersiz kaldığı söylenebilir.
Nitekim Tilki ve ark.
10, Kars yöresinde yaptıkları anket
çalışmasında bu çalışma bulgularına paralel olarak
işletme sahiplerinin yaklaşık %42.48'lik gibi bir oranın
mevcut barınaklarını yeterli bulmadıklarını ifade ettiklerini
bildirmişlerdir. Ayrıca yapılan diğer bölgelerdeki
çalışmalarda da benzer bulgular elde edilmiştir
4,11,12.
Yapılan bu çalışmada, kışları çok uzun ve soğuk
geçen Kars ilinde ahırlarda bulunan küçük pencerelerin
kapatıldığı hava akımının engellendiği ve bununda hem
ortamdaki sıcaklığı hem de nemi artırdığı görülmüştür.
Oysa uygun yetiştirme ortamının oluşturulamadığı
işletmelerde hayvanlardan elde edilen verim artışını
olumsuz etkilemektedir. Yapılan çalışmalarda genellikle
sıcaklık ve nem artışının hayvanlarda yem tüketimini
düşürerek verimlerde azalmalara ve başta solunum
sistemi hastalıkları olmak üzere bir takım hastalıklara
yakalanma riskini artırdığı bildirilmiştir4,9,13,14.
Tüzemen ve ark.15'nın yaptıkları çalışmada geleneksel
ahır koşullarında barındırılan ineklerin günlük ortalama
0.602 kg daha az süt verdiğini tespit etmişlerdir.
Ayrıca uzun süre nemin artmasına bağlı olarak ahır
içi malzemelerinde yıpranma oluşabilmektedir. Özellikle
metal malzemelerde görülen paslanma ve ahşap
malzemelerde çürümeler, yapı malzemelerinin ekonomik
ömrünü azaltmaktadır6. Bu durum işletmelerdeki
bakım-onarım masraflarını, dolayısıyla da hayvan başına
düşen birim maliyeti artırmaktadır.
Yapılan bu çalışmada süt sığırcılık işletmelerinin
%95.1'inin kapalı, %4.9'unun ise yarı açık ahır yapısında
olduğu görülmüştür. Yörede hayvanların soğuktan zarar
göreceği endişesi ve alışkanlıklar nedeniyle kapalı bağlı
(duraklı) ahır sistemi yaygındır6. Tilki ve ark.10 Kars
ilinde yaygın olarak kapalı bağlı sistemin tercih
edilmesinin nedenleri arasında; hayvanların bakımbesleme
ve idaresinin kolay olması ile ahır içerisinde
bulunan hayvanların serbest olanlara göre daha az enerji
ve yem tüketeceğine olan inanç olduğunu bildirmişlerdir.
Ayrıca süt sığırcılık işletmelerinde kapalı bağlı ahır
sistemi hayvanlara birebir müdahaleyi
kolaylaştırmaktadır.
Çalışmada ahır taban yapısının %64.2'sinin beton
olduğu ve %71.6'sının altlık kullandığı, altlık olarak da
%67.3 gibi yüksek bir oranda samanın tercih edildiği
belirlenmiş olup, bu çalışmada tespit edilen altlık
kullanım oranının, Tugay ve Bakır3 ve Kaygısız ve
Tümer11 tarafından bildirilen değerlerden düşük (%92;
%90), Ildız16 tarafından Tokat yöresi için bildirilen
değere ise yakın olduğu (%71.1) görülmüştür.
Bölgedeki işletmeler Tilki ve ark.10'nın yaptığı
çalışma sonuçlarına paralel olarak ahırların ortalama
bina yaşının 18.7 yıl olması nedeniyle önemli bir kısmının
ekonomik ömrünü tamamladığı ya da tamamlamak üzere
olduğu söylenebilir. Ayrıca doğum bölmelerinin olmaması
ve buzağıların anne ile aynı ahırda ama ayrı bölmelerde
olması buzağıların refahını ve gelişimlerini negatif yönde
etkilemektedir17. Bu nedenle yapılacak ahır
planlamalarında, buzağıların hem büyük hayvanlardan
hem de diğer buzağılardan temasını önleyecek şekilde
bireysel buzağı bölmelerinin yapılması gerektiği
söylenebilir.
Çalışmada, gübrenin günde en az iki kere kol gücü ile
temizlendiği ve genel olarak ahır yakınında biriktirildiği
daha sonra yakacak olarak tezek yapımında kullanıldığı
çok az bir miktarının ise gübre olarak tarlada
değerlendirildiği görülmüştür. Kaygısız ve Tümer11 ise
bu çalışmadan farklı olarak işletmelerde üretilen gübrenin
%94'ünün tarlada, %6'sının ise yakacak olarak
kullanıldığını bildirmişlerdir. Bu farklılığın, bölge iklim
şartlarından dolayı yakacak ihtiyacının Kars ilinde fazla
olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Yapılan çalışmada işletmelerin dezenfektan kullanımı
konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları belirlenmiştir.
Nitekim “Dezenfektan kullanıyor musunuz ?” sorusuna
“Hayır” cevabını veren hayvan sahiplerinin %75.9'u gibi
önemli bir kısmı “Kireç kullanıyor musunuz ?” sorusuna
”Evet” cevabı vermiştir. Ancak Elmaz ve ark.17, Burdur
ilinde yaptıkları çalışmada yetiştiricilerin %11.7'sinin
dezenfektan kullandığını, kullanılan dezenfektan türünün
%94.9'unun kireç olduğunu bildirmiştir. Kars ilinde kireç
kullanımı konusunda işletmelerin daha bilinçli olması,
özellikle bölgede şap, brusella gibi bazı bulaşıcı
hastalıkların daha yaygın olarak görülmesi ve kireç
kullanımının geleneksel bir alışkanlık olmasından
kaynaklandığı düşünülmektedir.
İlde süt sığırcılık işletmelerinde hayvanların önemli bir
kısmının elle ve günde iki kez sağım yapıldığı tespit
edilmiştir. Ancak işletme ölçeği büyüdükçe üreticilerin
makine ile sağım yapma oranının arttığı görülmüştür.
Burdur ilinde yapılan çalışmada sağım şekli
incelendiğinde, işletmelerin %92.8'inin seyyar makineyle
sağım yaptıkları belirlenmiştir17. İki bölge arasındaki
bu farklılık, Kars ilindeki merkez köylerde sıkça
rastlanılan elektrik kesintisi ve yerli ırk populasyonu ile
bakım-besleme koşullarının yetersizliğine bağlı süt
verimin düşük olması nedeniyle üreticilerin sağım
makinesi kullanımını çok pratik bulmamalarına
bağlanabilir. Nitekim yapılan incelemede sağım makinesi
olmasına rağmen birçok işletmede sağım makinesinin
atıl kaldığı görülmüştür.
Amortismana tabi iktisadi kıymetler içinde yer alan
seyyar süt sağım makinesinin ekonomik ömrü 5 yıl olup,
yapılan bu çalışmada sağım makinelerinin ekonomik
ömürlerini tamamlamak üzere oldukları tespit edilmiştir.
Ekonomik ömrünü tamamlayan makineler ilerde gerek
meme sağlığını gerek elde edilen süt miktarını olumsuz
etkileyerek ciddi ekonomik kayıplara yol açabilir.
Günümüzde sağımda hijyen konusu sadece meme
sağlığı ve üretilen sütün sağlıklı, kaliteli olması için değil
ekonomik boyutu açısından da önem arz etmektedir.
Kars bölgesinde yapılan bu çalışmada elle sağım yapan
işletmelerin sadece %43.3'ü meme temizliği yaptığı
belirlenmiş olup yapılan meme temizliği genellikle
sağımdan önce kirli meme loplarının yıkanması şeklinde
olmaktadır. Sağım makinesi olan üreticilerinin %68.6 gibi
önemli bir kısmı ise günde 1 kere makine aparatlarının
temizliği için sadece suyla yıkadıkları belirlenmiştir.
Ancak, genel olarak yetiştiricilerin hijyen kuralları
hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığı ve sütün elde
edilmesinde hijyenik şartlara yeterince uyulmadığı
gözlemlenmiştir. Oysa süt sığırcılık işletmelerinde en
fazla ekonomik kayba neden olan hastalıklardan biri de
mastitistir18. Yapılan bir çalışmada somatik hücre
sayısı (SHS) 800.000 hücre/mL olarak saptanan bir
ineğin veriminde %15 bir azalmanın olduğu, bunun da
günlük 30 kg süt veren bir ineğin 4.5 kg daha az süt
vermesine neden olacağı bildirilmiştir19. Nitekim,
Demir20 yapmış olduğu çalışmada bölgedeki
üreticilerin sağım hijyeni, mastitis, somatik hücre sayısı
ve toplam bakteri sayısı hakkında yeterli bilgi
birikimlerinin olmadığını tespit etmiştir.
Ayrıca bölgede sağımdan sonra üretilen sütler
güğümle taşınmakla beraber, süt soğutma tankı yok
denilebilecek kadar az sayıdadır. Oysa sütün içerdiği
bakterilerin hızla çoğalmasına engel olmak ve sağımdan
hemen sonra sütün soğutulması için bölgede süt
soğutma tankının kullanımının teşvik edilmesi
gerekmektedir.
Süt sığırcılık işletmelerinde teknik ve ekonomik
konular hakkında kayıt tutulması, özellikle de işletme
faaliyetlerinin gösterdiği performans, üretim maliyetleri ve
işletme karlılığının tespiti ile rasyonel bir hayvancılık
yapılabilmesi için son derece önemlidir21. Ancak,
yapılan görüşmelerde bölgedeki işletmelerde kayıt tutma
oranının oldukça düşük olduğu görülmüştür. Süt sığırcılık
işletmelerinde kayıt tutma alışkanlığının geliştirilmesi ve
yaygınlaştırılması için kayıt tutmanın avantajlarının
üreticiye anlatılması ve bunun teşvik edilmesi
gerekmektedir.
Sonuç olarak, yapılan çalışmada, hem barınak yapısı
hem de sağım teknikleri ve sağım hijyeni
uygulamalarından beklenen ekonomik faydanın
sağlanabilmesi için üreticilerin yetiştiricilik konusunda
teknik ve ekonomik yönden bilgilendirilmesi ve bu
yöndeki teşviklerin artırılması gerekmektedir. Böylece
gerek hayvansal üretimde verimin artırılması gerekse
birim hayvan başına maliyetin düşürülmesi ile işletmenin
karlılığı artırılmış olacaktır.