Bu çalışmada Fırat Üniversitesi Hastanesi
Dermatoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları polikliniğine
başvuran hastaların bakteriyel deri enfeksiyonlarında en
sık gram pozitif bakteriler (%55.3) etken olarak tespit
edildi. Bunlar içerisinde S. aureus (%29), KNS
(%26.3)'lük orana sahipti. Bakteriyel deri
enfeksiyonlarının etkenlerini ve antibiyotik duyarlılıklarını
araştıran çalışmalarda; Oğuz ve ark.
7 primer ve
sekonder bakteriyel deri enfeksiyonlarında S. aureus'u
(%67) oranında izole ederken, Acar ve ark.
8 (%40.5),
Parlak ve ark.
9 ise (%65) olarak bildirmişlerdir.
Gündem ve Çıkman
10, hastanede yatan hastaların
yara yeri kültürlerinde en sık S. aureus'u (%32.4), ikinci
sıklıkta KNS'yi (%25.3) izole etmişlerdir.
Bu çalışmada izole edilen S. aureus ve KNS
suşlarının oksasilin direncini sırasıyla (%9.9) ve (%20),
penisilin direncini (%81.8) ve (%70), eritromisin direncini
ise (%72.7) ve (%80) olarak saptadık. Oksasilin dirençli
S. aureus suşları her geçen gün artan oranlarda
bildirilmektedir. Oğuz ve ark.7 bakteriyel deri
enfeksiyonlarında S. aureus suşlarında (%15) oksasilin
direnci saptamışlardır. Parlak ve ark.9 ise izole ettikleri
S. aureus suşlarının çalışmamızın sonuçlarına benzer
şekilde penisilin ve oksasilin direncini sırasıyla (%86.6)
ve (%25.4) olarak belirlerken, KNS için (%57.1) ve
(%21.4) olarak tespit etmişlerdir. Hastane ortamı ve
aygıtlarından izole edilen S. aureus suşlarında (%37.5 -
%39.8) oksasilin direnci bildirilmiştir11.
Denton ve ark.12 tarafından 2008 yılında yapılan;
Fransa, İngiltere ve İrlanda'dan 96 merkez ve 1390
hastanın katıldığı bir çalışmada (EPISA) primer ve
sekonder deri enfeksiyonlarının (%47.7)'sinde S.
aureus'un etken olduğu tespit edilmiş ve eritromisin
direnci İngiltere'de (%7.2), İrlanda'da (%11.4), Fransa'da
(%32.2) olarak bulunmuştur. Ülkemizde yapılan bir
çalışmada ise deri enfeksiyonlarından izole edilen S.
aureus suşlarına karşı eritromisin direnci (%29.9) olarak
bildirilmiştir9. Bu çalışmada S.aureus ve KNS
suşlarının eritromisin direncini sırasıyla (%72.7) ve (%80)
olarak saptandı. Bulduğumuz bu direnç oranı, diğer
çalışmalara göre oldukça yüksektir. Bu nedenle
ülkemizde eritromisin tedavisini tercih ederken yüksek
direnç oranları dikkate alınmalıdır.
Bu çalışmada S. aureus ve KNS suşlarının
vankomisin, teikoplanin ve linezolide duyarlılığını (%100)
olarak bulundu. Bu çalışma ile uyumlu olarak Gündem ve
ve Çıkman10 da, vankomisin ve teikoplanin
duyarlılığını (%100) olarak bildirmişlerdir. Renniea ve
ark.13 Amerika ve Kanada'da 5 merkezde SENTRY
Antimikrobiyal İzlem Programı çerçevesinde yaptıkları
çalışmada, hastanede yatan hastaların derisinden elde
edilen 1404 bakteri izolasyonunda (%45.9) oranında S.
aureus izole etmişler ve bu suşların (%30)'unda oksasilin
direnci olduğunu, hepsinin vankomisine duyarlı
bulunduğunu bildirmişlerdir.
Bu çalışmada olguların toplamda (%80)'den fazlasına
ampirik olarak başlanan antibiyotikler SAM (%31.5), AMC (%29) veya FA (%21.1) idi. S. aureus suşlarında;
SAM direnci (%36.4), AMC direnci (%45.5), FA direnci
ise (%18.2) olarak saptandı.
Koagülaz negatif stafilokok suşlarında; SAM ve
AMC'nin her ikisinde de direnç oranı (%40), FA için ise
(%20) olarak bulundu. Buna göre bu çalışmada; FA'nın
stafilokoklara karşı SAM ve AMC'ye göre daha etkin
olduğu belirlendi. Oğuz ve ark.7 S. aureus'un SAM ve
AMC direncini (%18), KNS için her iki antibiyotiğe karşı
(%47) direnç oranı bildirmişlerdir. Literatürde bu çalışma
ile uyumlu olarak SAM ve AMC'ye karşı
küçümsenmeyecek oranlarda direnç tespit edilmiştir14.
Bu antibiyotiklerin birinci basamak tedavilerde yaygın
kullanılıyor olması direnç oranlarını yükseltmiş olabilir.
Deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarının tedavisinde
endikasyonu olan ve dirençli bakterilere etkili birçok yeni
antibiyotik mevcuttur. Linezolid bunlardan biri olup, son
10 yıldır kullanılmaktadır ve bu tür enfeksiyonlarda
oldukça iyi bir etkinliğe sahiptir. Özellikle parenteral
kullanımdan oral kullanıma erken geçişe olanak
sağlaması, %100 oral biyoyararlanımı olması ve dokuya
penetrasyonunun çok iyi olması, bu antibiyotiği deri ve
yumuşak doku enfeksiyonlarında avantajlı kılmaktadır4,15,16. Çalışmamızda izole edilen tüm S. aureus ve
KNS suşlarının linezolide duyarlı olduğu tespit edildi.
Staphylococcus aureus'un etken olduğu bakteriyel
deri enfeksiyonlarının tedavisinde, antibiyotik direnci sorun oluşturmaktadır. Günümüzde bu bakterilere karşı
etkili olan çok sayıda antibiyotik bulunmaktadır17.
Fusidik asitin S. Aureus'a (metisiline dirençli suşlar
dahil) çok etkili olması, bilinen önemli bir yan etkisinin
olmayışı, oral formda kullanılabilmesi ve tedavi
maliyetinin düşük olması gibi nedenlerle stafilokokal
enfeksiyonların, özellikle çoklu dirençli S. aureus
enfeksiyonlarının tedavisinde tek başına veya oral
ardışık tedavide iyi bir seçenek olduğu gözlenmektedir18.
Sonuç olarak, çalışmamızda bakteriyel deri
enfeksiyonlarında etken olarak en sık S. aureus ve KNS
tespit edilmiştir. Stafilokokların tedavisinde kullanılacak
antibiyotiklerden penisilin grubu antibiyotiklere ve
eritromisine karşı yüksek oranlarda direnç saptanması
tedavide sık kullanılan beta-laktam antibiyotiklerin
kullanımının sınırlı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle
bakteriyel deri enfeksiyonlarında fusidik asit, yeni kuşak
kinolonlar (özellikle moksifloksasin, levofloksasin) veya
ciddi enfeksiyonlarda linezolidin ilk seçenek olarak tercih
edilebileceğini düşünmekteyiz. Uygunsuz antibiyotik
kullanımı, dirençli suşların yayılmasına neden olabildiği
gibi tedavi maliyetinin artmasına yol açmaktadır.
Hastaları oluşabilecek komplikasyonlardan korumak ve
gereksiz antibiyotik kullanımı sonucu dirençli suşların
oluşumunu azaltmak ve tedavi maliyetlerinin artmasına
yol açmamak için doğru antibiyotik seçimi oldukça
önemlidir.