Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek artan çevre kirliliği; birincil olarak yaşam dengesini baskı altına alması yanında besin zincirine giren unsurlarıyla da canlılar üzerinde olumsuz etkiler meydana getirmektedir.
Amanos Dağları sahip olduğu yaban hayvanları ve bitki çeşitliliği gibi unsurlar açısından ekolojik önemi ön plana çıkan bir bölgedir. Bu nedenle Amanos Dağları yüzeysel su kaynakları yaban hayatı ve bölgedeki insan aktiviteleri açısından oldukça önemlidir. Dolayısıyla bu çalışmada Amanos Dağları su kaynaklarının kirliliği araştırılmış ve ekolojik risk değerlendirmesi yapılmıştır.
Ülkemizdeki yüzeysel suların kimyasal kalitelerinin belirlenmesi ve kaliteli su durumuna ulaşılması için alınacak tedbirler kapsamında 30.11.2012 tarih ve 28483 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yüzeysel Su Kalitesi Yönetimi Yönetmeliği'nde ağır metallerin kalite sınıflandırması açısından limitleri belirlenmiştir13.
Su, sediment ve toprak örnekleri metal düzeyleri ortalamalarına (Tablo 1) bakıldığında toksikolojik açıdan son derece önemli olan Cd (<0.001), Hg (0.009) ve Pb (<0.007) gibi canlılar için esansiyel olmayan toksik metal düzeylerinin su örneklerinde düşük olması ve yüzeysel sular kalite sınıfları açısından 1. sınıf olması bölgede yaşayan insan ve yaban hayat unsurları açısından risk oluşturmadığını işaret etmektedir. Bu durum yüzeysel sularda doğal kaynaklı (maden yataklarından geçen yer altı suları yoluyla) ya da atmosfer (katı veya fosil yakıt kullanımına bağlı) kaynaklı antropojenik (insan kaynaklı) esansiyel olmayan olası toksik metal girişinin tolere edilebilir düzeylerde olduğu anlamına gelmektedir.
Yapılan bu çalışma Amanos Dağ silsilesinin güney kısmında Samandağ-Arsuz arasından denize dökülen yüzeysel su kaynaklarında yapılan ilk çalışma olma özelliği taşımaktadır. Bundan dolayı bölgede karşılaştırma yapılabilecek çalışma sayısı yetersizdir.
Çalışma bölgesine yakın bir bölgede Yılmaz ve Doğan18 tarafından Asi Nehri suyunda ağır metal düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada Cd, Cr, Cu, Fe, Ni, Pb ve Zn değerlerinin çalışmamıza göre yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca Cd, Cu, Ni ve Pb düzeyleri için kalite sınıflandırması yönünden 2. sınıf ve üzeri olarak değerlendirilmiştir. Bu farklılığın uluslararası bir nehir olan Asi'nin çalışmamızdaki yüzeysel su kaynaklarına göre daha yoğun kentsel ve tarımsal faaliyetlere (tarımsal ilaç kullanım ve tarımsal aletlerde fosil yakıt kullanımı) maruz kalmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Ağca ve ark.19 tarafından Amik Ovası yüzeysel sularının ağır metal düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada Pb ve Zn miktarlarının benzer düzeyde; Cd, Cr, Cu, Fe ve Ni düzeylerinin çalışmamıza göre yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu durumun muhtemelen ovadaki tarımsal faaliyetlerden ya da toprağın yapısal farklılığından kaynaklanabileceği düşünülmektedir.
Mineralli su kaynaklarının As ve Fe miktarlarının belirlendiği Korkmaz ve Karataş20 tarafından yapılan çalışmanın verileriyle kıyaslandığında çalışmamızın verilerinin daha düşük olduğu görülmüş ve sebebinin yeraltı sularının geçişleri ve ısılarının yüksek olmasından kaynaklı olabileceği kanısına varılmıştır.
Özbay ve ark.21 tarafından Amanos Dağları'nın da içerisinde olduğu Toros Dağları sisteminde yer alan Bolkar Dağları'ndan doğarak Akdeniz'e dökülen Berdan Çayı'nın ağır metal düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada su örneklerinde Al, Cd, Cr, Cu, Fe, Ni, Pb ve Zn düzeylerinin çalışmamıza göre yüksek olduğu, sedimet örneklerinde ise Al, Cd, Cu, Fe, Pb ve Zn düzeyleri yüksekken, Cr ve Ni düzeyleri düşük olduğu görülmüştür. Aydın ve Çoşkun22 tarafından Toros Dağları üzerinden Göksu Nehri ile birleşerek Akdeniz'e dökülen Zamantı Irmağı'nın ağır metal düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada su örneklerinde Cd, sedimet örneklerinde Cd ve Cr düzeylerinin çalışmamıza göre düşük olduğu, su örnekleri Cr düzeyinin ise çalışmamızdan yüksek olduğu tespit edilmiştir. Davutluoğlu ve ark.23 tarafından Orta Toroslardan Akdeniz'e dökülen Seyhan Nehri'nin sediment metal düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada Ni düzeyinin çalışmamıza göre düşük olduğu, Cd, Cr, Cu, Pb ve Zn düzeylerinin ise yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu farklılıklar akarsuların geçtiği bölgelerdeki kirlilik kaynaklarının ve örnekleme noktalarının bir yansımasıdır.
Sonuç olarak 24 noktadan alınan su örneklerinin ağır metal düzeyleri incelendiğinde Samandağ-İskenderun arasından denize dökülen Amanos Dağları yüzeysel sularının kalite düzeyleri, sınırlandırılan metaller açısından doğal kirlilik düzeylerinde kaldığı ve ekolojik bir risk oluşturmadığı belirlenmiştir. Fakat bölgedeki diğer ekolojik ve yaban hayat unsurları üzerinde oluşturdukları ağır metal stres düzeylerinin planlanacak yeni çalışmalarla ortaya konulması gerekmektedir.
Diğer yandan yüzeysel su kaynaklarının tespiti ve örnek toplama aşamasında bölgede meyvecilik ve diğer tarımsal faaliyetlerin yürütüldüğü gözlemlenmiştir. Bu nedenle yüzeysel suların ağır metaller gibi pestisit kirliliğinin de araştırılması önerilmektedir. Ayrıca bu kirlilik izleme çalışmalarının kurulacak bir merkez tarafından mevsimsel ve periyodik olarak yapılması insan ve yaban hayatın devamlılığı açısından son derece önemlidir.
Bölgede içme suyu ya da gıda maddesi hazırlanması ve yapımında bu kaynaklardan yararlanılması durumlarında tüketim senaryoları üzerinden çalışılan metalleri günlük ve haftalık alım miktarları belirlenerek insan sağlığı risk değerlendirilmesinin de yapılması halk sağlığı açısından kaynakların daha güvenli kullanımı için önemlidir.