Teknik arıcılıkta yüksek verim elde etmek için yıl içerisindeki belirli dönemlerde kolonilerin sağlıklı gelişimini desteklemek amacıyla bazı kontrol ve uygulamaların rutin olarak yapılması gereklidir. Dünya ballı bitki florasının %75’ine sahip olan Türkiye
1, 2016 yılında kovan varlığı bakımından Hindistan (12.468.881) ve Çin’in (9.025.627) ardından 8.331.864 adet koloni varlığı ile Dünya’da 3. sırada, bal üretimi bakımından ise Çin’in (490.839 ton) ardından 105.532 ton ile 2. sırada yer almakta, ancak koloni başına bal üretimimiz 12,6 kg olarak Dünya ortalamasının (19.7 kg) altında kalmaktadır
2. Yine 2016 yılında koloni başına bal verimi Kanada’da 56 kg, Çin’de 54.3 kg, Hindistan’da 4.9 kg ve ABD’de ise 26.4 kg olduğu bildirilmiştir
2. Bu durum 83210 işletmeye sahip olan sektörünün, uygulamada çeşitli aksaklıklar yaşadığının göstergesi olup, Dünya sıralamasında ilk 3’e giren ülkemiz için göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir önem arz etmektedir
3.
Bal arılarını (Apis mellifera L.) olumsuz etkileyen etkenler, onların yaşama gücünü ve verimini düşürebilmektedir. Karlı bir arıcılık için uygun genotip, zengin flora ve teknik bilgi ve beceriye ihtiyaç vardır. Bazen hastalıklar veya nektar kıtlığı gibi nedenlerle verim düşebilmektedir. Bu makalenin amacı teknik arıcılıkta ilkbahar, oğul dönemi, bal sezonu, sonbahar ve kışlatma dönemlerinde yapılacak kritik bakım ve besleme uygulamaları hakkında özet bilgiler verilerek, daha verimli bir arıcılık modeli geliştirilmesine katkıda bulunmaktır.
1. İLKBAHAR DÖNEMİ UYGULAMALARI
İlkbaharda yapılacak işlemler uygulanan kışlatma yöntemine göre yapılmalıdır. Kolonilerin -20 ⁰C’de bile açıkta kışlayabileceği ve soğuktan ziyade açlıktan etkilendikleri unutulmamalı, kışlatma içeride yapılmış ise kışlama odasının sıcaklığı 7 °C’yi bulduğunda kovanlar bekletilmeden arılıktaki yerlerine taşınmalıdır 4,5. Sonbahar bakım ve beslemesi kolonilerin kışlama gücü üzerinde kritik öneme sahiptir. İlkbahar dönemindeki kontroller havanın güneşli, açık ve rüzgarsız olduğu sıcaklığının 16-18°C’yi bulduğu 11:00–14:00 saatleri arasında yapılmalıdır 6,7. Kontroller esnasında hızlı hareket edilerek kovanlarda ani sıcaklık değişimlerinden kaynaklanacak yavru üşütme 8 gibi olumsuzluklara meydan verilmemelidir. Sönmüş kovanlar özellikle yağmacılık ve neden olacağı hastalıkların bulaşması gibi olumsuz durumları önlemek için arılıktan uzaklaştırılır. Çerçeveleri alınıp temizlenen boş kovanlar pürümüzle alevden geçirilip dezenfekte edildikten sonra koloni aktarma işleminde kullanılmak üzere uygun koşullarda muhafaza edilir.
Arıların kışladığı kovanların, beslenme döküntüsü olan petek kırıntıları ile kış boyunca biriken rutubet ve arı ölüleri gibi artıklar nedeniyle değiştirilmesi gerekir. Bu işlem esnasında oluşabilecek olumsuz durumları önlemek için hava sıcaklığının 20 °C civarında olduğu sakin, ılık ve güneşli bir gün tercih edilmelidir 6. Kışlak kovaların çerçeveleri seri bir şekilde ve mevcut çerçeve düzeni bozulmadan, önceden temizlenip steril edilmiş kovanlara aktarılır. Arıcıların %83,9’unun kovanlarını kullanılmaz hale gelene kadar üretimde kullandıkları 9 göz önüne alındığında sterilizasyonun önemi anlaşılmaktadır. Kovan değişimi esnasında kaydedilen bilgiler sayesinde en uygun uygulama stratejileri planlanır.
1.1. Ana Arı Kontrolü ve Ana Yenileme
Teknik olarak gezginci arıcılıkta her yıl, sabit arıcılıkta ise iki yılda bir kolonilerin ana arısı değiştirilmelidir 4. Yaşlı, hasta veya sakat ana arılı koloniler kışlatmadan çok zayıf çıkacağından, bal sezonuna yeterli güçte ulaşamazlar 8,10.
1.2. Hastalık, Parazit ve Zararlı Koruma, Kontrol ve Mücadelesi
Hastalık, parazit ve zararlı kontrolü kıştan çıkışta sönmüş kovanların incelenmesi ile başlar. Türkiye’de %15 düzeyinde kışlatma kayıplarının normal kabul edilebileceği 11 ve alınan tüm önlemlere rağmen kış kayıplarının %8-10’un altına düşürülemediği bildirilmiştir 12. Ancak, kışlatma sonunda kolonilerdeki ölü arı oranı %5’e kadar çok iyi, %10’a kadar normal ve %11’in üzerinde ise koloniler hastalık, parazit ve zararlılar yönünden incelenmelidir 8. Yapılacak detaylı incelemeler ile kolonilerde tespit edilen hastalık, parazit ve zararlılar ile vakit geçirilmeden mücadele edilmelidir. Bu işlemler geciktirildikçe sorunun boyutu giderek artar ve telafisi mümkün olmayan durumlar ortaya çıkabilir.
Hastalıklarla mücadele etmek yerine, oluşum ve yayılmasını engellemek hem maliyetler, hem de ilaçların arılar, arıcılık ürünleri ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri açısından daha doğru bir yaklaşımdır. Bu anlamda genel olarak hastalık, parazit ve zararlı korunma ve kontrolünde dikkat edilmesi gereken hususlar şu şekilde sıralanabilir.
1. Arıcıların, hastalıklar hakkında yeterli bilgiye sahip olmaları için kurum ve kuruluşlardaki konunun uzmanlarınca düzenlenecek seminer ve konferanslara katılımları sağlanmalı ve kurs sonunda kazanımları değerlendirilmelidir. Elde edilecek değerlendirme sonuçları verilecek desteklemelerde belirleyici role sahip olmalıdır.
2. Koloni kontrolleri periyodik olarak yapılmalı ve kontroller arası süre uzun tutulmamalıdır.br>
3. Kontroller esnasında kovanlardan toplanan ölü arılar ve atıklar bulaşıcı hastalıkların yayılması gibi riskler nedeniyle yakılıp gömülmelidir.
4. Yapılacak kontroller esnasında (özellikle ilkbaharda) kovanlar uzun süre açık tutulmamalıdır.
5. Koloni kontrolleri esnasında karşılaşılan dikkate değer durumlar Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ilgili birimlerine iletilmelidir.
6. Kovanlar özellikle nem ve sıcaklık yönünden uygun koşullara sahip olmalıdır.
7. Arılıktaki tüm koloniler güçlü ve hepsi yaklaşık aynı güçte olmalıdır.
8. Gezginci arıcılar sadece sağlıklı kolonilerini taşımalıdır.
9. Bulaşıcı hastalıkların tespit edildiği koloniler arılıktan uzaklaştırılmalıdır.
10. Yöre arıcılarının aynı anda senkronize olarak hastalıklarla mücadelede etmesi sağlanmalıdır.
11. Arı veya çerçeve takviyesi sadece sağlıklı kolonilerden yapılmalıdır.
12. Arılıkta kullanılan kovan, alet ve malzemeler periyodik olarak dezenfekte edilmelidir.
13. Alınan 2. el malzemeler dezenfekte edilmeden kullanılmamalıdır.
14. Özellikle kuluçkalık petekleri olmak üzere kovanlardaki petekler periyodik aralıklar ile değiştirilmelidir.
15. Temel petek temininde, bal mumunun 12.11.2001 tarih ve HSHD-HHM-10474-029963 sayılı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü Genelgesi ile yayımlanan Bal Arılarının Amerikan Yavru Çürüklüğü Hastalığına Karşı Korunma ve Mücadele Talimatına uygun olarak 1 atmosfer basınç ve 120 °C sıcaklıkta 10-15 dakika sterilize edilmiş ürünler tercih edilmelidir.
16. Takviye beslemede kullanılacak materyaller arı beslemede kullanılmaya uygun ve hastalıklardan ari olmalıdır.
17. Takviye yemler arılıkta etrafa saçılmadan ve kovan içine verilerek yağmacılığa meydan verilmemelidir.
18. Kovanlar, arılıkta şaşırmaya meydan verilmeyecek bir şekilde yerleştirilmelidir.
19. Arılık yeri, oto yollar, baz istasyonları, ağır metal etkisi, GDO’lu üretim alanları gibi stres oluşturabilecek ortamlardan uzakta, temiz su, polen ve nektara uygun mesafede olmalıdır.
20. Genç ve verimli ana arılarla çalışılmalı ve kovanlara verilecek yeni ana arıların hastalıklı kovanlardan gelmediğine dikkat edilmelidir.
21. Bazı hastalıkların yoğun yaşandığı yerlerde genetik olarak o hastalığa direnç gösteren arılarla çalışılmalıdır.
22. Dışarıdan oğul yakalama veya arı satın alma gibi nedenlerle arılığa katılacak yabancı koloniler bir süre izlenmeden arılığa sokulmamalıdır.
23. Kovandan kovana bulaşmada arıcıların taşıyıcı rolü unutulmamalıdır.
24. Koloniler tarım ilaçlarının zararlı etkilerinden korunmalıdır.
25. Alınan tüm önlemlere rağmen varsa oluşan hastalık, parazit ve zararlılara karşı mücadele ederken ruhsatlı ilaçlar kullanılmalıdır.
Hastalık, parazit ve zararlılar ile mücadelede bal arıları için ruhsatlandırılmamış ilaç kullanımının biyogüvenlik ve gıda güvenliğini tehdit edeceği unutulmamalıdır. Koloni yönetiminde genel olarak koruma ve kontrolde dikkat edilmesi gereken hususlara uyulması sağlıklı ve verimli arıcılık için faydalı olacaktır.
1.2.1. Bakteriyel Hastalıklar
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın 5179 sayılı “Gıdaların üretimi, tüketimi ve denetlenmesine dair kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanun” ve Koruma Kontrol Genel Müdürlüğünün 2005/74 Sayılı Genelgesi’ne göre, arıcılıkta antibiyotik kullanımına 2006 yılından bu yana izin verilmemektedir. Bu nedenle bakteriyel hastalıkların kontrolü anlamında koruma ve erken teşhis tedaviden daha önemlidir 13. Başlangıç aşamasındaki Amerikan veya Avrupa yavru çürüklüğü gibi bakteriyel kökenli hastalıklar ile bulaşık koloniler çerçeveleri ile birlikte imha edilmeli ve oluşan atıklar gömülerek bulaşmaya meydan vermeyecek şekilde kontrol altına alınmalıdır 13,14. Arıcılık alet ve malzemeleri ile boş kovanlar sprey şeklinde hazırlanan %1’lik hidrojen peroksit çözeltisi ile dezenfekte edilmelidir 15. Septisemi etkeni nemli toprak, bitki, durgun su ve bataklıklardan bulunur ve solunum yoluyla bulaşır 13. Kovanlarda aşırı nem birikimi, yoğun ek besleme ve çeşitli stres faktörleri septisemi oluşumunu destekler 4,14,16.
1.2.2. Fungal Hastalıklar
Yavrularda görülen Kireç ve hem yavru hem de ergin arılarda görülen Taş Hastalığı, etkeni mantar olan hastalıklardır. Bu hastalıkların bulaşma ve yayılmasında en önemli faktör nemdir, bu nedenle nem artışına neden olacak aşırı şuruplama ve özellikle kışlatmada kovanları havasız kalacak şekilde sarma gibi uygulamalardan kaçınılmalıdır 14. Özellikle erken ilkbahardaki koloni kontrollerinde kovanların uzun süre açık tutulması yavrulu alanlardaki sıcaklığı düşürmekte ve üşüyen yavruların direnci düşmektedir. Ayrıca larval dokulara daha fazla oksijen nüfuz ettiğinden mantar gelişimi aktive edilmektedir 17. Mantar hastalıkları ile mücadelede koloninin ana arısının yenilemesinin olumlu sonuçlar verdiği bildirilmiştir 14,18.
1.2.3. Viral Hastalıklar
Tulumsu yavru çürüklüğü ve yetişkin arılarda arı felci olarak bilinen hastalıklar yaygın olarak bilinen virüslerin neden olduğu hastalıklardır. Viral hastalıkların mücadelesinde ilaç kullanılmadığından koruma ve kontrol önem az etmektedir. Hasta kolonilerin ana arılarının genç ana arılar ile değiştirilmesi 14, ayrıca hijyen kurallarını uygulandığı güçlü koloniler ile çalışmak faydalı olacaktır.
1.2.4. Protozoan Hastalıklar
Protozoan bir hastalık olan nosema’nın ortaya çıkmasında etkili olan Nosema apis ve Nosema ceranae’yı ancak moleküler genetik yöntemlerle birbirinden ayırmak mümkündür 14,19. Hastalığın oluşumunda kovan içi nemin yüksek oluşu önemli bir etkendir ve nosema ile enfekte arılarda kanatlar ayrık ve uçma yeteneği yitirilmiş, abdomen şişik ve sokma yeteneği kaybedilmiştir 14. Hasta arılar uçamadıkları için dışkılarını kovan içerisi ve/veya önüne bırakarak hastalık sporlarını diğer arılara bulaştırırlar. Gerekli önlem ve mücadele yapılmadığı takdirde koloni zayıflar ve söner. Hastalıkla mücadelede Bakanlık onay almış fumagillin etken maddeli ilaçlar kullanılmaktadır.
1.2.5. Arı Parazit ve Zararlıları
Varroa, arı biti, akariyoz (trake akarı), küçük kovan böceği ve büyük balmumu güvesi gibi parazit ve zararlılar bu başlık altında sayılabilir. En bilineni etkisinin fazla olması nedeniyle varroa parazitidir. Varroa kovanın her yaş gruplarındaki tüm bireylerini etkilemektedir. Parazit doğrudan arının hemolenfini emerek etki gösterdiği gibi, arılar üzerinde bıraktığı açık yaralardan diğer hastalık etkenlerinin de bulaşmasına neden olurlar 20. Benzer şekilde akariyoz arının trakesine yerleşip, delici-emici ağız yapısı sayesinde tahribata neden olan bir iç parazittir. Bu bakımdan akariyoz ve özellikle varroa ile mücadele oldukça önemlidir ve her iki parazitin etkisiz hale getirilmesinde organik asitler kullanılmaktadır 14.
Küçük kovan böceği (Aethina Tumida) kovana girip polenli ve yavrulu petekler üzerine yumurtalarını bırakır. Yumurtalar larvaya dönüştüğünde (2-6 gün) kovandaki bal, polen, arı yumurta ve larvaları ile beslenirler. Mücadele amaçlı olarak kovanların bulunduğu toprağa pestisit uygulaması yapılır ve petekler -12 °C’de 12 saat tutulur 21. Özellikle işçi ve ana arılarda gözlenen arı bitinin verdiği zarar göğüs, baş ve ağız civarına tutunarak kovandaki bal, polen ve arı sütü ile beslemek şeklindedir 22. Ancak arı bitinin yoğun olarak bulunduğu zayıf koloniler açlık nedeniyle bir süre sonra söner 8. Bromopropylate ve formik asit etken maddeli ilaçlar arı biti mücadelesinde etkilidir 22. Benzer şekilde büyük balmumu güvesinin (Galleria melonella L.) larvaları bal ve depolanmış polenlerle beslenerek özellikle zayıf kolonilerde ekonomik kayıplara neden olurlar. Peteklerin -12 °C’de 3 saat veya -15 °C’de 2 saat bekletilmesi yumurta da dahil olmak üzere bütün gelişme dönemlerindeki güveyi öldürür 23.
1.2.6. Diğer Hastalıklar
Bu başlık altında dizanteri (ishal) ve koloni çöküş rahatsızlığı (CCD) gibi hastalıklar incelenebilir. Dizanteri, nosema’dan, ancak laboratuvar incelemesi ile ayırt edilebilen, patojene bağlı olmayan ve özellikle sonbahar teşvik beslemesinde fermente olmuş veya olgunlaşmamış ballar, küflü polenler, pekmez, lokum ve akide şekeri gibi materyallerden, temiz ve hijyenik olmayan koşullarda hazırlanmış ek besleme materyalleri ile kışlatma yapılması dizanteri oluşumunda etkilidir 4.
Koloni çöküş rahatsızlığı ilk olarak 2006 yılında kolonilerde yeterli yiyecek ve kapalı yavru gözü olmasına rağmen yetişkin arıların yok olması ve çevrede kaybolan arılara ait herhangi bir belirti bulunamaması, koloninin yavru bakımı için yetersiz kalması ve verilen şurup ve keki almada isteksiz davranmaları şeklinde ortaya çıkmaktadır 24. Nosema hastalığının CCD’a neden olduğu 25, ayrıca zararlılar, zirai ilaçlar, virüsler, çeşitli patojenler, küresel ısınma, baz istasyonları, genetiği değiştirilmiş organizmalar ve aşırı ilaç kullanımı gibi stres durumlarında arıların kovanlarının yerini bulamaması şeklinde ortaya çıktığı düşünülmektedir 24.
1.3. Zayıf Kolonilerin Birleştirilmesi
Erken ilkbaharda kıştan çok zayıf çıkmış veya ana arısını kaybetmiş kolonilerin sezona güçlü yetiştirilmesi veya hazır ana arı kazandırılması zor ve zahmetli olduğundan ana arılı bir başka kovan ile uygun koşullarda birleştirme yoluna gidilir. Amaç bal sezonuna güçlü koloniler ile girmek ve hastalıklara karşı bal arılarının kendilerini savunmasına katkı sağlamaktır 4.
1.4. Besin Kontrolü ve Teşvik Yemlemesi
Genel olarak ilkbahar döneminde koloniler polenden ziyade, nektar bulmakta sıkıntı yaşarlar ve bal stoğu 10 kg’ın altına düştüğünde strese girerler 8,27. Ek beslemede arıların doğal besin kaynakları olan önceki yıldan kalma sağlıklı polen ve ballı uygun olacaktır, ancak daha ekonomik olması nedeniyle uygun koşullarda sağlıklı materyallerden hazırlanmış şurup ve keklerde kullanılabilmektedir. İlkbahar teşvik beslemesine ana nektar akımından 6 hafta önce başlanmalı, 10-15 gün kala son verilmelidir 7,8. Kolonilere yapılacak her türlü besleme uygun hava koşullarında, ihtiyaç kadar, koloniler rahatsız edilmeden, seri bir şekilde, sağa sola saçılmadan, arıların kovana döndükleri akşam saatlerinde, kovan içinde yapılmalı ve yağmacılığa karşı gerekli önlemler alınmalıdır 4,8.
1.4.1. Şurup Yapımı
İlkbaharda hazırlanacak şurup için 1:1 oranında şekerle, kaynatılıp 50-60 ⁰C’ye soğutulmuş su iyice karıştırılır 6,28. Bekleyen şurup ekşiyerek kolonilerde sindirim sistemini bozacağında ihtiyaç kadar yapılmalıdır 8. Hazırlanan şuruba ilaç ilave edilecekse, ilacın etkinliğini azaltmayacak sıcaklığa ılıması beklenmelidir 29. Bal arılarının şuruplanmasında genellikle sakkaroz (30) kullanılmakta, mannoz 31, galaktoz 32 ve laktoz 33 toksik etkileri nedeniyle kullanılmamaktadır.
1.4.2. Kek Yapımı
Türk Standartları Enstitüsünce yayımlanan TS12064 nolu “hayvan yemleri standartları” içerisinde yayımlanan “bal arısı keki” standardına göre arı keki grupları aşağıdaki gibidir 28.
1) Sade (%): 35 süzme bal + 65 pudra şekeri
2) Proteinli (%): 35 süzme bal + 64.6 pudra şekeri + 0,4 yağsız soya unu/yağsız süt tozu/bira mayası
3) Vitaminli (%): 35 süzme bal + 64.4 pudra şekeri + 0.4 yağsız süt tozu + 0.1 vitaminler (A, B kompleksi, C, E ve K3) + 0.1 mineraller (P, K, Ca, Mg)
4) Polenli (%): 35 süzme bal + 63 pudra şekeri + 2 polen
5) Kompoze (%): 35 süzme bal + 61.8 pudra şekeri + 0.4 yağsız süt tozu + 0.2 yağsız soya unu + 0.4 bira mayası + 2 polen + 0.1 vitaminler (A, B kompleksi, C, E ve K3) + 0.1 mineraller (P, K, Ca, Mg)
Arı keki yapımında öncelikle karışıma giren katı maddeler iyice karıştırılır, sonra üzerine sıvılar yavaş yavaş dökülerek istenilen kıvama gelene kadar yoğrulur. 3 kg pudra şekeri ile 1 kg bal karışımı yaygın olarak kullanılan kek formülüdür 4. Mart ayı başında kek ile beslemenin, nisan ve mayıs aylarında 1/1’lik şeker şurubu ile takviye edilmesinin kolonilerin kuluçka aktivitesi ve petek işleme etkinliğini arttırdığı bildirilmiştir 30.
1.5. Yağmacılık
Yağmacılık; özellikle ana nektar akımı öncesinde, yazın nektarsız geçen günlerde, nektar akımı dönemi sonu ve bal hasadı arasında geçen sürede güçlü kolonilerin hastalıklı, zayıf veya anasız kolonilerden besin hırsızlığı yapmasıdır 8,34,35. Yağmacılıktan korunmada kovan kontrolü, bal hasadı ve ek besleme gibi işlemler hava sıcaklığının da izin verdiği ölçüde akşam saatlerinde ve seri bir şekilde yapılarak kovanlar uzun süre açık tutulması önlenmeli, ek besleme materyalleri etrafa dökülmemeli, kovanlardaki delik ve çatlaklar kapatılmalı ve güçlü kovanlarla çalışılmalıdır 4,8. Alınan tüm önlemlere rağmen yağma başladıysa kovanlar açılmamalı, yağmaya uğrayan kovanın yönü veya yeri değiştirilmeli, uçuş delikleri daraltılıp önüne ot ve çalı gibi maddeler koyularak kovana dışarıdan arı girişleri zorlaştırılmalıdır 8,34,35. Yağmacı kovan tespiti, yağma edilen kovan önündeki arıların üzerlerine un serpilip, sonrasında kovanlarda un ile bulaşık arı kontrolü ile yapılır 36,37. Karniyol arısının yağmacılık eğiliminin düşük olduğu bildirilmektedir 8,34.
2. OĞUL ÇALIŞMALARI
İlkbaharda hızla çoğalan ve artık kovana sığamayacak duruma gelen koloniler ana arı hücreleri yaparak oğul hazırlıklarına başlar. Çevre faktörlerinin uygun ve genetik yapının meyilli olduğu durumlarda bir senede ikinci, üçüncü, hatta altıncı oğul alınabilir 38. Fakat çıkan her oğul kovan nüfusunu azaltıp bal verimini düşüreceğinden, verimli bir arıcılık için doğal oğul engellenmelidir 39. Doğal oğul önlemek amacıyla; genç ana arı kullanılmalı, kovan içi hacim genişletilmeli, gerekiyorsa koloninin yeri değiştirilmeli, oğul eğilimi düşük ırklarla çalışılmalı, sıcak günlerde kolonilere gölgelik sağlanmalı, kovanlarda etkili ve yeterli havalandırmaya imkan verilmeli, oluşan ana arı yüksükleri bozulmalı ve hala kovan oğula meylediyorsa koloninin ana arısı alınmalıdır. Koloni çoğaltmak için doğal oğul yerine uygun olan bir yöntem ile bölünüp, takviye besleme ile hızla güçlenmesi sağlanmalıdır 4.
3. BAL SEZONU ÇALIŞMALARI
Bal sezonu çalışmaları gerçek anlamda bir önceki yılın bal hasadı sonrasında başlar ve o sezonun son bal hasadına kadar devam eder.
3.1. Kolonilerin Ana Nektar Akımına Hazırlanması
Sonbaharda yapılan bakım, besleme ve kontrollerde özellikle varroa olmak üzere gerekli mücadelelerin yapılması, kolonilerin genç ve çalışkan ana arılarla uygun koşullarda kışlatılması en az ilkbahar hazırlıkları kadar önemlidir. İlkbahar bakım, besleme ve kontrolleri, hastalık, parazit ve zararlılar ile mücadele, oğul önleme, temel petek kabartma gibi işlemler kolonileri nektar akımına hazırlamak için sezonu içerisinde yapılan uygulamalardır 4,8.
3.2. Ballıkların Verilişi ve Bal Hasadı
Bu dönemde, gelişen ve çoğalan kolonilere ihtiyaçları doğrultusunda ballık ve çerçeve verilerek desteklenmesi gerekir. Ballı bir peteğin bal dolu gözlerinin en az 2/3’si sırlanmış ise bu peteğin balı hasat olgunluğuna gelmiştir 40. Balı olgunlaşan petekler bekletmeden kovandan alınarak toplu hasat esnasında kolonilerin uzun süre açık tutulması önlenir ve bu sayede yağmacılığa da fırsat verilmemiş olunur. Bal hasadı sabahın erken saatlerinde yapılmalı ve hasat edilen peteklere arıların ulaşması engellenmelidir 8.
3.3. Bal Süzme, Dinlendirme ve Depolama
Sıcaklığın 30-35 ⁰C civarında olduğu kapalı bir odada, esmer, tam sırlanmamış veya bozuk olan petekler sırları alındıktan sonra bal süzme makinasında süzülür 8. Süzgeçten geçirilerek yabancı maddeler, propolis ve mum kırıntılarından arındırılan bal, bulanık görünmesine neden olan polen, toz zerrecikleri ve hava kabarcıklarından dinlendirme tanklarında 1-2 gün bekletilerek arındırılır 41. Böylece bal, kristalleşmenin başlamasına neden olacak yabancı maddelerden de arındırılır 41. Son olarak bal, pazarlama durumuna göre paketleme yapılıp satışa sunulur. Kristalize olan ballar beklemeden 45 ⁰C civarındaki su banyosunda bekletilerek çözünmesi sağlanmalıdır. Aksi halde bir süre sonra bal fermantasyona uğrayarak özelliğini kaybeder 4,40.
4. SONBAHAR DÖNEMİ ÇALIŞMALARI
Sonbaharda kolonilere yeterli kış gıdası bırakılmalı, son bal sağımından sonra sonbahar teşvik beslemesi yapılmalı, ana arı durumu incelenmeli ve zayıf veya hasta kolonilerin tespiti yapılarak verimli bir kışlatma için uygun koşullar oluşturulmalıdır. Ayrıca kovanlar delik, çatlak ve su geçirgenliği bakımından da kontrol edilmelidir 4,8.
4.1. Kolonilere Yeterli Kış Gıdası Bırakılması
8-10 adet arılı çerçeveye sahip kolonilere kış beslenmesi için 15-20 kg bal bırakmanın yeterli olacağı, bunun kuluçkalığa bırakılacak arılı çerçeve sayısı kadar üst kısmı bal dolu petekle (8-10 petek) sağlanabilir 4,8. Ayrıca ilkbaharda taze polen gelene kadar ihtiyacı karşılamak için bu peteklerin 3-4 tanesinin aynı zamanda polenli olması gerekmektedir 4.
4.2. Sonbahar Teşvik Yemlemesi
Sonbahar teşvik yemlemesi yapılarak yeni nesil genç işçi arılarla kışa sokulan kolonilerin, kış kayıplarının önemli ölçüde azaldığı ve ilkbahara güçlü kadro ile çıktıkları için hızlı gelişerek bal sezonuna güçlü gireceği bildirilmiştir 42. Özellikle polenli veya polensiz ikame yemler ile yapılan beslemede sonbahar mevsiminin daha önemli olduğu ve sonbaharda %1 polenli nişasta bazlı şeker ile beslenen kolonilerin ilkbaharda polen toplama eğiliminin artığı bildirilmiştir 43,44. Sonbaharda şeker su oranı 2/1 olan yoğun şuruplar kullanılarak yapılacak teşvik beslemesi ile Eylül - Ekim aylarında kuluçkadan çıkan işçi arılar 304 güne (10 ay) kadar yaşayabildiği 4 ve sonbahar beslemesinin sonraki ilkbaharda koloni nüfusunu artırdığı 45 bildirilmiştir.
4.3. Ana Arı Durumunun İncelenmesi
Kolonilerin ana arıları incelenerek, anasız veya ana arısı yaşlı, verimsiz ve sakat olan kovanlara hazır ana arı verilerek bu anlamda kışlamada oluşabilecek aksaklıklar giderilmelidir 4.
4.4. Zayıf ve Hasta Kolonilerin Tespiti
Mevcudu az olan zayıf koloniler kış salkımı oluşturamayacağından birleştirilip kışa güçlü girmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca bal hasadından sonra kolonilerde tespit edilen hastalık ve parazitlere karşı mücadele yapılmalıdır. Bu anlamda yapılacak uygulamalar ilkbahar döneminde yapılan işlemlere benzerdir. Kışlamaya girişte kolonilerdeki varroa yoğunluğu %5’in altında olmalıdır. Gerekli önlemler alınmadığı taktirde zayıf ve hastalıklı kolonilerin kışlama kabiliyeti düşük olduğundan kış kayıpları artacaktır4.
5. KIŞLATMA
Kolonilerin kış aylarının ılıman geçtiği bölgelerde dışarıda kışlatılması uygun olacaktır. Gezginci arıcılık yapılmıyorsa kolonilere çevre koşullarına uygun olan kışlatma yöntemi ile düzen verilerek, gelecek yıl için gerekli planlamalar yapılmalıdır. Tekniğine uygun olarak yapılan bir kışlatmada koloni kaybının %10’un altında olacağı, kışlatmaya girişte koloni nüfusunun 18000 olduğu bir kovanda arıların %35’inin, nüfusun 4500 olduğu kovanda ise %85’inin öldüğü bildirmektedir 46.
6. SONUÇ
Mevcut arıcılık potansiyeli ile ülkemiz, Dünya arıcılığında önemli bir konuma sahiptir. Ancak henüz arzu edilen verim kapasitesine ulaşılamamıştır. Bu sebeple sahip olduğumuz hem çevresel olanaklar, hem de bal arısı potansiyelimizi daha karlı bir üretime konu etmemiz, teknik arıcılık uygulamalarını yaparak mümkün olacaktır.