Son yıllarda EBD tedavisinde kaydedilen gelişmelere rağmen, bağırsak hastalıklarını tedavi etmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için yeni terapötik stratejilere hala artan bir talep vardır. Hali hazırda farmakolojik tedavi sürecinde, sülfasalazin, kortikosteroidler, azatiyoprin veya metotreksat gibi immün-baskılayıcılar ve anti-TNF tedavisi gibi biyolojikler gibi 5-aminosalisilik asit türevleri gibi ilaçların kullanımını sürdürülmektedir
27,28. Bununla birlikte ve ne yazık ki, bu ilaçların bazıları hasta üzerinde istenen başarıya ulaşamamakta veya özellikle uzun süre kullanıldığında istenmeyen etkilere neden olabilmektedir
29. Bu nedenle araştırmacılar tarafından alternatif ilaçların veya biyoaktif gıda bileşenlerinin kullanımı da dahil olmak üzere yeni stratejilerin geliştirilmesine olan ilgi artmış olup, tekrarlayan bağırsak hastalıklarını önlediğini ve olumsuz etki risklerini azalttığı bildirilmiştir
30. Bu çalışmada, sıçanlarda asetik aside bağlı deneysel ülseratif kolitise karşı zingeron’un koruyucu etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Asetik asit ile oluşturulan kolitis modeli hızlı, tekrarlanabilir ve insan UK'sinin birçok özelliğini andıran tek tip bir yaygın kolonik inflamasyonla sonuçlanmaktadır 31. Mevcut çalışmada da sıçanlarda karakteristik bir kolitis tablosunun gelişmesi nedeniyle bu yöntemin uygunluğu doğrulanmış oldu.
Klinik ve deneysel çalışmalar, reaktif hidroksil radikallerine dönüştürülmüş süperoksitler ve aktive edilmiş lökositler tarafından üretilen peroksitler gibi birçok reaktif ürünün, iltihaplı mukozadaki reaktif oksijen türlerinin kökenleri olduğunu ve sonunda oksidatif strese yol açtığını rapor eder 32,33. Oksidatif stres, aşırı reaktif oksijen bileşikleri(ROB) üretimi nedeniyle pro-oksidan / antioksidan sistemler arasındaki dengenin kayması; EBD patogenezinde önemli ciddi etkileri olan oksidatif hasar tespit edilmiştir 34. Ek olarak, in vivo deneysel UK modelleri, kolon dokusundaki GSH, GSH.Px ve CAT gibi antioksidan parametrelerin azalmasının yanı sıra, hedef doku ve hücresel proteinlerde oksidatif stres reaksiyonları ve lipid peroksidasyonu oluşumunda artış meydana geldiğini bildirmiştir. Ayrıca, deneysel UK modellerinde, kolon dokusundaki lipid peroksidasyonunun önemli bir göstergesi olan MDA seviyelerinde artışlar bildirilmiştir 35-37. Bu çalışmada da, yukarıda verilen çalışma sonuçlarına benzer şekilde kolitis oluşturulan grupta, MDA düzeyleri artmış, CAT ve GSH.Px aktiviteleri ve GSH seviyeleri azalmıştır. Oksidatif stres ve inflamatuar yanıt, EBD gelişiminde önemli rol oynadığından 38,39, çalışmalar EBD tedavisi için son yıllarda antioksidan etkileri olan doğal ürünler üzerinde daha fazla odaklanmıştır. Bu bağlamda, bazı bitkisel bileşiklerin, EBD'nin şiddetini hafifletmek için antioksidan ve antiinflamatuar özellikler sergilediği bildirilmiştir 40,41. Çalışmamızda da benzer şekilde zingeron ile tedavi edilmiş sıçanlarda kolitis oluşturulmuş gruba göre oksidatif hasar azalmış ve antioksidan etkinlik artış göstermiştir. Bu etkiler sülfasalazin uygulanan grup ile de benzerlik göstermektedir.
Daha önceki çalışmalarda, antioksidan ilaçlarla tedavinin 42,43 EBD'nin asetik asit indüksiyon modelinde makroskobik ve mikroskobik hasarı azalttığı gösterilmiştir. Kolitis oluşumunun makroskobik kriterleri arasında bulunan mukozal hiperemi, ödem, inflamasyon, erozyon ve ülserasyon, hastalığın prognozu ve şiddeti hakkında bilgi vermektedir 44. Dugani ve ark. 45 yapmış olduğu çalışmada Malva parviflora ekstraktının kolon dokusu üzerine koruyucu etkilerinin bulunduğunu ve makroskobik hasarı azalttığını bildirmişleridir. Benzer şekilde mentol’ün kolitis oluşturulmuş sıçanlarda makroskobik ve mikroskobik olarak koruyucu etkilerinin olduğu ve lenfosit infiltrasyonunu azalttığı bildirilmiştir 46. Çalışmada da literatüre uyumlu olarak hem zingeron hem de sülfasalazin ile tedavinin kolitis grubunda görülen kolon mukozasındaki makroskobik hasarı azalttığı tespit edilmiştir.
Ülseratif kolitis farklı yaygınlık ve şiddette mukozal yangı ve ülserlerle karekterizedir. Asetik asit ile oluşturulan kolitislerde şiddetli ülserasyon ve nekroz yangısal hücre infiltrasyonuna bağlı olarak şekillenir. Kolonda iltihaplı ülserasyon olan olgularda, nötrofil lenfosit ve makrofajların infiltrasyonu, sitokinler gibi yangısal mediatörleri tetikler ve bunlarla bağlantılı olarak kolonik epitelyal lezyonlar ve nekroz görülür 36,46. Kolonda şekillenen bu hasar, mukozal bariyer fonksiyonunu bozar ve EBD gelişiminde etyopatolojik faktörlerden biri olan intestinal geçirgenliği artırarak iltihabı daha da şiddetlendirir36.
Kolonda iltihaplı ülserasyon olan olgularda, nötrofillerin ve makrofajların infiltrasyonu ile bağlantılı olarak kolonik epitelyal lezyonlar ve nekroz görülür. Kolondaki bu histolojik hasar, mukozal bariyer fonksiyonunu bozar ve EBD gelişiminde etyopatolojik faktörlerden biri olan intestinal geçirgenliği artırarak iltihabı daha da şiddetlendirir36. Mikroskobik olarak elde ettiğimiz bulgular makroskobik bulgularımızı teyit etmiş olup daha önce yapılan çalışmalarla da uyumludur 47-49. AA kaynaklı kolitis, geniş ülserasyon ve nekroza, transmural inflamatuar infiltrasyona neden oldu. Sülfasalazin veya zingeron ile tedavi edilmiş kolitis gruplarında nekroz ve yangısal infiltrasyon yaygınlığı ile derinliğinde kısmi bir iyileşme göstermiştir. İltihaplı mukozanın yangısal hücre infiltrasyonu, EBD'nin 50 birincil histolojik özelliklerinden biri olarak bildirilmektedir. Zingeron’un bu etkisinin, anti-inflamatuar özellik göstermesinden kaynaklı olarak, UK semptomlarının iyileşmesine yardımcı olabilecek histopatolojik değişikliklerin azalmasına katkıda bulunduğu düşünülmüştür.
Bunlara ek olarak kontrol grubu dışındaki sıçanlarda gözlenen eozinofilik kolitis, helmint enfeksiyonları, otoimmun hastalıklar, İnflamatuar barsak hastalığı, ilaç reaksiyonları gibi durumlarda sekonder olarak şekillenir 51. Bu çalışmada özellikle kolitis grubunda oluşan eozinofil infiltrasyonunun İnflamatuar barsak hastalığına bağlı olarak sekonder şekillendiği düşünülmektedir. Ancak, Uzunismail ve ark. 25, İnflamatuar barsak hastalığında, doku hasarı ve yangıda eozinofil lökositlerin rol alabileceğini; Eozinofillerin inflamatuar barsak hastalığının patogenezinde yer alabileceklerini bildirmişlerdir. Kolitis oluşturulan diğer iki grupta ise zingeron ve sülfasalazin ile tedavi edilen sıçanlarda, kolitise ilişkin iyileşme ile birlikte eozinofil lökosit infiltrasyonunun da oldukça azaldığı dikkat çekti.
Sonuç olarak asetik asit uygulaması sonucu ülseratif kolitis oluşumu meydana gelmiş, bu durum histopatolojik ve oksidatif stres verilerinde de teyit edilmiştir. Buna karşın zingeron ile tedavi edilen sıçanlarda ise bu etken maddenin kolitis sonucu meydana gelen hasar tablosu üzerine iyileştirici etkilerinin olduğu, bu etkilerin sülfasalazin ile benzer olduğu görülmüştür. Bununla birlikte farklı çalışmalarda, süre ve doz değişkenliği uygulanarak zingeron’un etkilerinin daha iyi anlaşılması sağlanabilir.