İshalli buzağılarda sıvı ve elektrolitlerin kaybına bağlı metabolik asidoz, azotemi ve elektrolit seviyelerinde değişiklikleri de içeren çeşitli metabolik anormallikler gözlenmektedir
3,4,27. Bu çalışmada her iki grupta da metabolik asidoz gözlenmiştir (Tablo
2). Metabolik asidoz, ishalli buzağılarda sık görülen ciddi bir komplikasyondur. İshalde gözlenen asidoz bağırsaktan bikarbonat kaybı ve organik asitlerin (L ve D laktat vb.) birikimi ile ilişkilidir
5,28<,r29>. Ayrıca ishaller önemli oranda elektrolit anormallikleri ile birlikte seyretmektedir. Buzağılarda ishale bağlı disnatremi ve hiperkalemi gözlenebilmektedir. Total vücut potasyum miktarında azalma olmasına rağmen, ishalli buzağıların kan potasyum konsantrasyonunda artış gözlenmektedir
3,30. Bu çalışmada da benzer şekilde her iki grupta kan potasyum düzeylerinde artış belirlendi.
Laktat anaerobik glikoliz sonucu piruvatın indirgenmesi ile üretilen bir metabolittir. Sağlıklı bireylerde bazal koşullar altında düşük konsantrasyonda laktat üretimi söz konusu olup bu, insanlarda saatte kg başına yaklaşık olarak 0.8 mmol/L laktat üretimine eşittir ve sonuç olarak <1 mmol/L laktat dinlenme değeri elde edilir 6-8. Sağlıklı buzağılarda ise normal kan laktat seviyesinin 0.5-2 mmol/L olduğu kabul edilmektedir 9,31. İshalli buzağılarda hiperlaktateminin hem L-laktat, hem de D-laktat seviyelerindeki artıştan kaynaklandığı bildirilmiştir 9,10. Sunulan bu çalışmada her iki grupta da laktat düzeylerinde artış gözlenmesi yukarıdaki araştırmalarla paralellik arz etmiştir. Ölen buzağıların kan laktat konsantrasyonunun yaşayanlara göre önemli düzeyde (P<0.05) yüksek olması, kan laktat seviyesinin prognostik indikatör olabileceğini ve mortalite göstergesi olarak da kullanılabileceğini göstermiştir. İnsanlarda sistemik yangısal cevap sendromu, sepsis, travma gibi pek çok klinik tablonun teşhisi, izlenmesi ve prognozunda kan laktat ölçümünün yararlı bir araç olduğu bildirilmiştir 32. Buzağı 12,33, sığır 16, at 17-19 ve köpeklerde 11 de laktatın prognostik öneminin bulunduğunu çalışmalarla gösterilmiştir. Coghe ve ark. 34 solunum sistemi hastalıklı sığırlarda, >4 mmol/L plazma laktat düzeyinin 24 saat içinde mortalite için güvenilir bir prognostik gösterge olduğunu bildirmişlerdir. Benzer şekilde Camkerten ve ark. 33 ’da solunum sistemi hastalığı bulunan buzağılarda plazma laktat seviyesinin prognostik parametre olduğunu belirtmiştir. Yildiz ve ark. 12 laktatın premature buzağılarda da mortalite ve prognostik indikatör olduğunu rapor etmişlerdir. Tennent-Brown ve ark. 17, kritik hastalığı olan atlarda laktat metabolizmasının bozulduğunu ve laktat konsantrasyonunun zaman içindeki değişiminin atlarda yararlı bir prognostik gösterge olabileceğini ifade etmişlerdir. de Papp ve ark. 11, gastrik dilatasyon ve volvulus olan 102 köpek üzerinde yaptıkları bir çalışmada plazma laktat düzeyleri >6 mmol/L olanların %58 hayatta kalma oranına sahipken, buna karşın <6 mmol/L değerleri olanlar %99'luk bir hayatta kalma oranına sahip olduğunu göstermiştir. Sunulan bu çalışmada laktat konsantrasyonu cut off değeri 4.35 mmol/L olarak belirlenmiştir. Laktat konsantrasyonu 4.35 mmol/L ve üzerinde olan buzağıların sensitivite ve spesifitesi sırasıyla %81.3 ve %71.4 oranında mortalite riski olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırmanın sonuçları yukarda sunulan araştırmalara benzer şekilde ishalli yeni doğan (<30 gün) buzağılarda kan laktat konsantrasyonunun mortalite ve prognostik indikatör olarak kullanılabileceğini göstermektedir.
İshalli buzağılarda gözlenen önemli komplikasyonlardan biri de hipoglisemidir 5,20. Yeni doğanlar sınırlı enerji rezervlerine sahip oldukları için enerji alımını bozan herhangi bir durum, kan glikoz homeostazında bozulmalara neden olur 35,36. Hipoglisemi, kritik hastalığı olan çocuklarda sık görülen bir komplikasyondur ve zayıf prognoz ile ilişkilendirilmektedir 37. Benzer şekilde yoğun bakım ünitelerine kabul edilen kritik hastalıklı taylarda hipoglisemi yaygın olup, hayatta kalma ile ilişkili olduğu bildirilmiştir 38. Trefz ve ark. 36 10.060 hospitalize yenidoğan buzağının 636 (%6.3) tanesinde şiddetli hipoglisemi (< 2 mmol/L, <36 mg/dL) geliştiğini, şiddetli hipoglisemili buzağılarda hayatta kalma oranının %20.6, normoglisemiklerde ise %74 olduğunu belirtmişlerdir. Şiddetli neonatal ishalli buzağılarda da hipoglisemi gözlenebilmektedir 5,36,39. Deneysel çalışmalarda intravenöz E. coli ve endotoksin uygulamalarıyla septisemi/endotoksemi oluşturulan neonatal buzağılarda bu klinik durumlar ile hipoglisemi arasındaki ilişki gösterilmiştir 21,22. Bu çalışmada ölen buzağıların kan glikoz konsantrasyonu hayatta kalanlardan önemli düzeyde (P<0.05) düşük bulunmuştur. Ayrıca şiddetli hipoglisemi (<36 mg/dL) ölen buzağıların %37.50’inde tespit edilirken hayatta kalanların %11.43’ünde gözlenmiştir. İshalli buzağılarda gözlenen hipoglisemi muhtemelen enerji rezervlerinin tükenmesi, süt tüketiminin azalması ya da hiç olmaması, septisemi/sepsisin varlığı ve bağırsak hasarına bağlı sütten yararlanımın düşmesi ile ilişkili olabilir. Bu sonuçlar ayrıca hipogliseminin kötü prognoz ile ilişkili olabileceğini de düşündürmüştür. Ancak bu araştırmada glikoz için güvenli bir cut off değeri belirlenememiştir. Bu durumun kan glikoz düzeyinin pek çok faktörden etkilenmesi özellikle stres faktörlerinden kaynaklanabileceği değerlendirilmiştir.
Kolostrum almamış yeni doğan buzağılar düşük TP ve GGT seviyelerine sahiptir. Kolostrum tüketimi sonrası serum TP seviyesi ve GGT aktivitesinde artışın olduğu ve bu parametrelerin IgG ile pozitif korelasyon göstermesi nedeniyle pasif transfer yetmezlik tahmininde kullanılabileceği bildirilmektedir 40,41. Tyler ve ark. 42, yeterli pasif transfer seviyesi için serum TP konsantrasyonunun 5.5 g/dL’nin üzerinde olması gerektiğini bildirmektedirler. Sunulan bu çalışmada ölen buzağıların TP seviyesinin yaşayanlara göre önemli oranda (P<0.001) düşük (3.86 g/dL) olmasının buzağılarda pasif transfer yetmezliği ile ilişkili olabileceğini göstermiştir. Donovan ve ark. 43, buzağılarda serum TP konsantrasyonu 4-5 g/dL aralığında iken ölümlerin azaldığını, bu oran 5-6 g/dL’ye yükseldikçe ölümlerin daha da azaldığını ve >6 g/dL olduğu durumlarda ise ölüm görülmediği bildirmişlerdir. Bizim çalışmamızdaki ölen buzağıların TP seviyelerinin <5 g/dL, hayatta kalanların ise >5 g/dL olması Donovan ve ark. 43’nın bulguları ile benzerlik göstermiştir. Bu araştırmada, ölen buzağıların serum GGT aktivitesi yaşayanlara göre önemli oranda düşük (P<0.001) bulunmasına rağmen, gruplarda yaş dağılımının 2-30 gün aralığında olmasından dolayı GGT aktivitesindeki değişimin sağlıklı sonuç vermeyeceği değerlendirilmiştir. Pasif transfer durumun belirlenmesinde GGT enzim aktivitesinin 0, 2, 14 ve 28 günlerde değerlendirilmesi gerekmektedir 41,44,45. Aydogdu ve Guzelbektes 37, kolostrum almadan önce (0.saat) buzağılarda serum GGT aktivitesinin 12.95 IU/L olduğunu, kolostrum aldıktan sonraki 2.,7.,14. ve 28. günlerde sırasıyla 712.50 IU/L, 195.42 IU/L, 103.50 IU/L, 37.54 IU/L olduğunu belirtmişlerdir. Diğer çalışmalarda da 44,45 benzer sonuçlar verilmiştir.
Sonuç olarak, neonatal ishalli buzağılarda kan laktat ve glikoz seviyesinin prognoz ve mortalite göstergesi olarak kullanılabileceği, TP seviyesi ve GGT aktivitelerinin düşük olmasının pasif transfer yetmezliğine bağlı hastalıklara karşı predispoze faktör olabileceği değerlendirilmiştir.