Bingöl Üniversitesi Veteriner Fakültesi 16 Nisan 2012 tarihinde kurulmuş, klinik faaliyetlerine de Mart-2017'den itibaren başlamıştır. Kliniklerin hizmete girmesiyle kısa zamanda bölgedeki hayvancılık işletmeleriyle pet hayvan sahiplerinin uğrak noktası olmuştur. Ayrıca kliniklere getirilen hayvanlar çevredeki hayvan popülasyonu ve hastalık türlerinin ortaya çıkarılmasına vesile olmuştur.
Bingöl Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından 34 aylık süreçte toplam 1715 baş hayvanın muayene ve sağaltımı yapılmıştır. Hasta kabulünün ilk gününden itibaren yapılan muayene sayısı giderek artmıştır. Tablo 1’e bakıldığında da bu durum rahatlıkla görülmektedir. Her yıl önemli derecede hasta sayısındaki artışın nedeni, fakültenin yeni olması, kolay ulaşılması, bölge insanı tarafından gittikçe daha iyi tanınmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca gelen vakaların çoğunluğu pet hayvanlardan oluşmuş, daha sonra sırasıyla büyük ruminant, küçük ruminant, egzotik hayvan ve tek tırnaklılar takip etmiştir. Doğu Anadolu bölgesinde hayvan hastanelerinde benzer araştırmalar ortaya konulmuş olup, ruminantların muayene ve tedavileri birinci sırada yer alırken, bu çalışmada çoğunluk pet hayvanlardan oluşmuştur1-5. Diğer şehirlerin klinik veya hayvan hastanelerinde bildirildiği1-8 gibi, ruminantların daha çok muayene ve tedavi amacıyla getirilmeleri bölgenin tarım ve hayvancılıkla geçiniyor olmasından dolayıdır. Aslında halkın geçim kaynağına bakarak bu araştırmada da aynı durum beklenirken, pet hayvanların ilk sırada yer aldığı görülmüştür. Bunun nedeni, ülkemizde son yıllarda pet hayvanlara olan ilginin giderek artmasıdır. Gerek görsel, gerek yazılı medyada pet hayvanlara karşı farkındalığın arttırılması ve son yıllarda hayvanların lehine olacak şekilde kanunlarımızdaki hayvan haklarına yönelik önemli gelişmelerin de meydana gelmesine bağlı olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, pet hayvanlarındaki sıralamaya bakıldığında kedi sayının diğerlerinden fazla olması, yöre halkının gelenek ve göreneklerine göre köpek bakımının hoş karşılanmayıp kediyi daha çok tercih etmesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca köpeğin evde bakımı, havlayarak komşuları rahatsız etmesi ve her gün dışarı çıkarılma zorunluluğu, buna karşı kedilerde böyle problemlerle karşılaşılmaması onlara olan ilgiyi artırmaktadır. Pet hayvanlardan sonra ikinci sırada ruminantların yer alması insanların geçim kaynağının hayvancılık olduğunun işaretidir. Yine kliniklerde bakılan köpek sayısı belirtilen hassasiyete rağmen azımsanmayacak düzeydedir. Şehir nüfusunun belli bir kısmının başka illerden gelen öğrenci ve memurlardan oluşması bunun en önemli sebebi olabilir. Ayrıca asker-polis köpekleri ile inşaat firmalarının şantiyelerinde bakıp beslenen hayvanlar da başka bir kaynağı teşkil etmektedir. Egzotik hayvanların şehirlerde bakım ve beslemesinin giderek artması, veteriner fakültesine olan ilgiyi artırmıştır.
Hastalıkların yerleştiği sistemlere göre dağılımları incelendiğinde; 495 adet sindirim sistemi hastalığı (%28.86), 320 enfeksiyöz hastalık (%18.66), 241 solunum sistemi (%14.05), 143 deri hastalığının (%8.34) ön sıralarda yer aldığı, ayrıca genel muayene ve aşılamanın da 366 (%21.34) olduğu görülmüştür. İçen ve Şimşek4 Diyarbakır'da yaptıkları benzer araştırmada en çok sindirim sistemi, solunum ve metabolizma hastalıklarının görüldüğünü bildirirken, Aksoy ve ark.6 da aynı şekilde en fazla sindirim, solunum sistemi ve metabolizma hastalıklarını tespit etmişlerdir. Sekin ve ark.3 da sindirim ve solunum sistemi hastalıklarına sıklıkla rastladıklarını ifade etmişlerdir. Bu çalışmada da araştırıcıların elde ettikleri verilere benzer sonuçlar ortaya çıkmıştır (Şekil 2).
Enfekte (paraziter / bakteriyel) meraların birçok yetiştirici tarafından ortak kullanılması, sığırcılığın modernize edilmemiş kapalı ahırlarda yapılması da pek çok hastalığa davetiye çıkardığı bilinmektedir2. Ülkemizde yetersiz beslenme şartları ile ahırların kötü havalandırma koşulları sindirim ve solunum sistemi hastalıklarını ilk plana taşımaktadır. Bu araştırmada alınan anamnez bilgileri ışığında barınakların hijyenik durumu, paraziter mücadele eksiklikleri, hastalıklara karşı koruyucu aşılama sorunları Şimşek ve Kaya2’nın bildirdikleri ile paralellik göstermiştir.
İlkbahar ve sonbahardaki hasta sayılarının kış ve yaz mevsimindekilere göre daha fazla olduğu görülmüştür. Bu durum araştırmacıların literatürlerde4,7 elde ettikleri bulguları destekler niteliktedir. İlkbaharda hastalıkların daha çok görülmesi, doğumların bu mevsimde başlaması, yeni doğanlarda septisemik hastalıkların ortaya çıkması ve hayvanların kış boyunca entansif şartlarda depolanan kuru yemleri tüketmelerinden kaynaklanmaktadır. Yaz aylarında büyük ve küçükbaş yetiştiricilerin hayvanlarını meraya çıkarması, kedi köpek sahiplerinin de tatil amacıyla il dışına çıkması bu dönem içinde gelen hasta sayısını azaltmıştır. Teşhis konulan hastalıklar açısından yaz döneminde mera kaynaklı enfeksiyöz hastalıklar (bakteriyel, viral ve paraziter), theileriosis, babesiosis, indigesyonlar, pnömoni tablosu ruminantlarda ilk sıralarda görülürken, kedi köpeklerde de yaz sıcaklarında dermatit, gıdaya bağlı alerjik egzama, gastritis, konstipasyon, parvoviral enteritis, askaridiozis, distemper gibi hastalıklar öne çıkmıştır. Sonbahar döneminde ise mevsimsel geçişe bağlı enfeksiyöz hastalıklar ile paraziter enfestasyonların sık görülmesi hasta sayısında artışın bir nedeni olarak düşünülmektedir. Aksoy ve arkadaşlarının6 yaptıkları çalışmada da benzer sonuçlar elde edilmiştir.
Ayrıca Tablo 3’e bakıldığında, Temmuz ayındaki hasta sayılarında bir yükseliş dikkat çekmektedir. Bunun sebebi, yaz mevsiminde havaların sıcak gitmesiyle ilgili kan parazitlerinin de çoğalması ve beraberinde theileria, babesia vs gibi enfestasyonların fazlaca ortaya çıkmasına bağlanabilir.
Sonuç olarak, bu araştırma, yaklaşık üç yıllık süreçte verilen klinik mücadele ve elde edilen sonuçların yöre insanının ihtiyaçlarını nasıl karşıladığı ve ne kadar destek olunduğunun ortaya konması, aynı zamanda pratisyen hekimlerimizin saha çalışmalarında fark edemedikleri hastalıkları görebilmeleri açısından yararlı olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca toplanan verilerle hem bölgemizdeki işletmelere, hem de bu konuda daha sonra yapılacak çalışmalara yardımcı olabileceği kanaatine varılmıştır.