Bu araştırmada yetiştiricilerin sahip oldukları yaş bakımından en yüksek oran olarak belirlenen 31-50 yaş aralığı (Tablo
1), Özsayın ve Everest
12, Karadaş
10 ve Karakaya ve Kızıloğlu
15 tarafından belirlenen sırasıyla 47.8 yaş, 48 yaş ve 35-50 yaş bulgularıyla benzerlik göstermektedir. Koyunculuğun ekonomik açıdan başarılı şekilde yürütülmesi için işletmelerde yapılması gereken çoğu işlerde yetiştiricilerin tecrübesi ve sahip oldukları fiziki güçleri önemli unsurlardır. Bu nedenle Malatya’daki işletmelerde yetiştiriciler arasında 31-50 yaş aralığındakilerin yüksek oranda bulunması olumlu değerlendirilmektedir.
Bu araştırmada yetiştiriciler arasında en yüksek oranda belirlenen ilkokul mezunlarının oranı (Tablo 1), Tüfekci ve Oflaz 8 tarafından bildirilen %68.75’den daha yüksek, Karadaş 10 tarafından tespit edilen %74.8’den ve Aydıner, 16 tarafından belirlenen %87.1’den daha düşük hesaplanmıştır. Türkiye’deki yasal zorunlu eğitimin lise sonuna kadar uzatılması nedeniyle ileriki yıllarda yetiştiricilerin eğitim durumunun yükseleceği beklenmektedir.
Beş ve üzeri hane halkı olarak en yüksek oranda tespit edilen yetiştiricilerin oranı (Tablo 1), Tüfekci 17 tarafından en yüksek oran olarak belirlenmiş 5-7 kişiye ait hane halkı büyüklüğüne ait %56.0’lık orandan daha yüksektir. Koyun yetiştiriciliği yıl boyunca ailece yapılması gereken bir iş koludur. Koyunculuk faaliyeti yürüten yetiştiriciler açısından ailedeki birey sayısının çokluğu izin, dinlenme ve kendine zaman ayırma gibi insani ihtiyaçlarının karşılanmasına ve faaliyetin sürdürülebilir olmasına daha çok imkân vermektedir.
Bu araştırmada ekonomik sebeplerle koyunculuk yapanların oranı (Tablo 2), Niğde ilinde yapılan araştırmada tespit edilen %82.3 oranıyla 18 karşılaştırıldığında daha yüksek bulunmuştur. Doğu Anadolu Bölgesini kapsayan bir araştırmada saptanan %38.0’lik oranla 3 karşılaştırıldığında ise Malatya ilinde çok yüksek oranda tek geçim kaynağı olarak koyunculuk yapıldığı görülmektedir.
Malatya’daki koyun yetiştiricileri arasında en fazla 21 yıl ve üzeri deneyime sahip olan kişiler bulunmaktadır (Tablo 2). Ancak bu değer, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde 29 yıl 10 ve Yozgat’ta ise 15 yıl Tüfekci 17 olarak tespit edilmiştir. Bu nedenle mevcut araştırma ve diğer araştırma bulguları incelendiğinde, iller ve bölgeler arasında tespit edilen oransal farklılıklara rağmen koyun yetiştiriciliğinin genel olarak uzun süreli bir iş kolu olduğu söylenebilir.
Bu çalışmada yetiştiricilerin büyük çoğunluğunun koyunculuk yapmaktan memnun olmadıklarını ifade etmelerine rağmen, koyunculuğu sürekli yapmayı düşünenlerin ve ileriye yönelik kapasite artırımı hedefleyenlerin çokluğu büyük bir çelişki olarak saptanmıştır (Tablo 2). Özyürek ve ark. 11 tarafından Erzincan ilinde yapılan bir araştırmada yetiştiricilerin %34.3’ünün yaptıkları işten memnun olmadıkları bildirilmiştir. Erzincan ilinde koyunculuk yapmaktan memnun olmayanların oranı bu araştırmada tespit edilen değerden daha düşüktür.
Bu araştırma kapsamında yetiştiricilerin büyük çoğunluğunun koyunculukla ilgili kurs aldıklarının tespit edilmesi olumlu bir durumdur (Tablo 2). Eğitim alınmasıyla ilgili tespit edilen yüksek oran, yetiştiricilerin 2017 yılından itibaren farklı zamanlarda düzenlenen sürü yönetim elemanı kursuna katılmalarından kaynaklanmış olabilir. Kursu bitirip sertifika alanlara Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yıllık 5 bin TL destek ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumundaki proje başvurularında ilave puan verilmektedir. Bu imkânlardan dolayı kurslara yüksek katılım sağlanmış olabilir. Malatya ilindeki koyun yetiştiricilerinin mesleki eğitime katılımlarına ait saptanan bu olumlu durumun aksine, Doğu Anadolu Bölgesini kapsayan bir araştırmada 3 ise yetiştiricilerin %78.5’inin hayvan yetiştirme konusunda herhangi bir eğitim almadığı bildirilmiştir.
Yetiştiricilerin yüksek oranda, koyunculuk dışında başka bir ticari faaliyet yapmadıklarına ait beyanları (Tablo 2), yetiştiricilerin büyük çoğunluğunun faaliyetlerini profesyonel bir iş olarak yaptıklarını göstermektedir. Benzer şekilde, Güney Doğu Anadolu Bölgesinde yapılan araştırmada da yetiştiricilerin %84.9’unun koyun ve keçi yetiştiriciliğini tek geçim kaynağı olarak yaptıkları bildirilmiştir 19.
Yetiştiriciler, damızlık hayvan temininin yaygınlaştırılmasını ve mera koşullarının düzeltilmesini ankette en önemli beklentiler olarak bildirmişlerdir (Tablo 2). Yozgat ilindeki yetiştiricilerin %25’i mera sorununun çözülmesini, %45’i ise yem ve damızlık desteklemelerinin artırılmasını en öncelikli istekleri olarak belirtmişlerdir 17. Malatya’da daha yüksek orana sahip olmakla birlikte, her iki ilde de mera koşullarının düzeltilmesi yetiştiricilerin ortak beklentisidir. Ekonomik ve kârlı bir yetiştiricilik için koyunların mera veya yaylalarda beslenmesi oldukça önemlidir. Bu nedenle mera ve yayla koşullarının düzeltilmesine ilişkin beklentinin bu kadar yüksek oranda bildirilmesi dikkat çekicidir. Özellikle yaylalar için yol ve ulaşım problemi, su kaynaklarının yetersizliği, yetiştiricilerin ve ailelerinin en az 5-6 ay zaman geçirdikleri bu ortamlarda banyo ve tuvalet gibi ihtiyaçlarını giderecekleri imkânların olmaması yetiştiriciler için büyük problemler doğurabilmektedir. Bunların yanı sıra her insan için gereksinim haline gelen telefon, televizyon ve internet gibi teknolojik imkânlara ulaşılamaması da yetiştiricilerin mera ve yayladaki yaşantısını güçleştirebilmektedir. Bu çalışmada, yetiştiriciler için pazar, kredi, sağlık ve çoban sorunları çözüm talep edilen öncelikli sorunlar olarak tespit edilememiştir. Dönmez 20 tarafından yapılan araştırmada ise yetiştiricilerin öncelikli beklentileri, teşvik sağlanması (%29.8) ve kredi faizlerinin düşürülmesi (%19.1) olarak tespit edilmiştir. İller arasında yetiştiricilerin öncelikli beklentileri açısından tespit edilen farklılıkların, illerin sahip oldukları koyunculuk koşullarının farklılıklarından kaynaklanmış olabileceğini göstermektedir.
Yetiştiricilerin en yüksek oranda, hayvanların hastalıklarıyla başa çıkamadıkları durumlarda veteriner hekime başvurmaları koyunculuk işletmelerindeki hayvan sağlığına ilişkin önemli bir durumu ortaya koymaktadır (Tablo 3). Çünkü yetiştiricilerin ancak hastalıklarla kendi imkan, bilgi ve becerileriyle başa çıkamadıkları durumlarda veteriner hekime başvurmaları başlı başına bir sorun olarak değerlendirilmektedir. Hayvancılık işletmelerinde koruyucu ve tedavi edici hizmetler için veteriner hekimlerden düzenli destek alınması gerekmektedir 21. Özsayın ve Everest 12 tarafından yapılan araştırmada, sadece hayvanlar hasta olduğunda veteriner hekimlik hizmeti alanların oranı %32 olarak belirlenmiştir. Altınçekiç 6 tarafından yapılan çalışmada, tüm işletmelerde hayvanların sağlık kontrollerinin düzenli şekilde yapıldığı, Tölü ve ark. 22 tarafından yapılan araştırmada ise işletmelerin %73’nün veteriner hekimlik hizmeti aldığı belirlenmiştir. Literatür bildirişlerindeki bulgularla kıyaslandığında Malatya’daki işletmeler açısından mevcut durumun daha olumsuz olduğu söylenebilir.
Bu araştırmada, yetiştiricilerin kamudan alınan sağlık hizmetlerine kıyasla en fazla serbest veteriner hekimlerden hizmet aldıkları görülmektedir (Tablo 3). Türkiye’de kamudan alınan veteriner hekimlik hizmetleri daha çok bulaşıcı ve salgın hastalıklar, zorunlu aşılamalar ve küpeleme ile sınırlı olduğundan, araştırmada belirlenen oranların normal olduğu söylenebilir.
Aşılama programlarına çok yüksek oranda riayet edilmesi, zorunlu aşıların çok yüksek oranda yaptırılması ve aşılamaların büyük oranda veteriner hekimler tarafından yapılması (Tablo 3) genel olarak olumlu değerlendirilmektedir. Zorunlu aşıların yanı sıra bölgede görülen diğer hastalıklar için de aşı yaptırılmasına özen gösterilmemesi ise işletmelerde ortaya çıkabilecek hastalıklarla mücadele bakımından önemli bir eksikliktir. Özyürek ve ark. 11 tarafından Erzincan ilinde yetiştiricilerin %93’ünün hayvanlarına düzenli aşı yaptırdıkları tespit edilmiştir. Altınçekiç 6 tarafından Bursa ilinde, yetiştiricilerin tamamının hayvanlarına çok yüksek oranda programa uygun şekilde aşı yaptırdıkları, ancak işletmelerin %29.75’inde aşıları yetiştiricilerin kendilerinin yaptığı belirlenmiştir. Literatür bulgularıyla kıyaslandığında Malatya’daki düzenli aşı yaptırma oranı Erzincan’daki işletmelerden yüksektir. Malatya’daki işletmelerde aşıların yetiştiricilerin kendileri tarafından yapılmasına ait belirlenen oran ise Bursa’daki işletmeler için bildirilen orandan daha düşüktür. Bu durum ise Malatya ilindeki işletmeler için olumlu olarak değerlendirilmektedir.
Bu araştırmada işletmelerde dezenfeksiyon işleminin yapılmaması veya yetersiz yapılması, ayrıca ağıllarda çok yüksek oranda ayak yıkama havuzu ve banyoluk bulunmaması (Tablo 3) biyogüvenlik uygulamaları bakımından büyük bir sorundur. Aydıner 16 Küçük Menderes Havzasında işletmelerin %95.2’sinde barınak dezenfeksiyonun yapıldığını bildirmiştir. Altınçekiç 6 işletmelerde %41.59 oranında ayak banyoluğu bulundurulduğunu rapor etmiştir. Malatya’daki işletmelerde ayak banyoluğu bulundurulmasına ait oran Bursa ilindekilerden daha yüksek, dezenfeksiyon yapılmasına ait oran ise Küçük Menderes Havzasındaki işletmelerden daha düşüktür. Dezenfeksiyon yapılmaması ve ayak banyoluğunun yetersiz bulundurulmasına ait olumsuzlukların düzeltilmesi, bulaşıcı hastalıkların işletmelerden uzak tutulması bakımından son derece önemli ve gereklidir.
İşletmelerde en çok paraziter ve solunum yolu hastalıklarının görülmesi hastalıklarla mücadeledeki yetersizliği ortaya koymaktadır (Tablo 3). Karakuş ve Akkol 23 da, oransal farklılıklarına rağmen Van ilindeki küçükbaş işletmelerinde en yaygın görülen sağlık problemlerinin %65.4 oranında dış parazitler ve %52.2 oranında solunum yolu hastalıkları olduğunu bildirmiş olup, bu durum Malatya’daki işletmeler için tespit edilenlerle benzerdir. Gül ve Örnek 24 ise bu araştırmanın aksine Gaziantep’te koyunculuk işletmelerinde en fazla mastitis ve yavru atma problemi görüldüğünü bildirmişlerdir.
Yetiştiriciler arasında kendi arazilerinde koyunculuk yapanlar en yüksek oranda (Tablo 4) belirlenmiş olup, işletmelerin devamlılığı ve karlılığı bakımından bu durum olumlu olarak değerlendirilmektedir. Bu oran Küçük Menderes Havzasındaki yetiştiriciler için bildirilen %76.5’lik orandan 16 daha düşüktür. Yine, ikinci en yüksek oran olarak yetiştiricilerin bir kısmı kendi malları bir kısmı kiralık arazileri kullanmaları durumu için saptanan oran (Tablo 4), Tüfekci ve Oflaz’ın 8 %68.75 olarak bildirdiği orandan daha düşüktür.
Bu araştırmadan elde edilen bulgulara göre 50 dekar ve altındaki arazilerde faaliyet sürdüren yetiştiricilerin oranı (Tablo 4), Aydıner 16 tarafından aynı büyüklükteki arazilerde faaliyet sürdürenlerin oranı olarak bildirilen %89.3’e yakındır. Özsayın ve Everest 12 Çanakkale'nin Gökçeada ilçesinde yetiştiricilerin %39.2’sinin 25 dekardan az araziye sahip olduğunu belirlemişlerdir. Malatya’daki işletmelerle kıyaslandığında küçük ölçekli arazilerde koyunculuk yapanların oranı Gökçeada’da daha düşüktür.
İşletmelerdeki ağılların müstakil olması durumuna ait oran (Tablo 4), Niğde’deki işletmelerde tespit edilen %69.8’lik orana yakındır 18. Ağılların işletme güvenliği dikkate alınarak müstakil olarak inşa edilmeleri özellikle biyogüvenlik bakımından olumlu ve gerekli bir uygulamadır.
Bu araştırmada, ağılların en fazla doğu-batı uzun eksenli yapılmış olduğu belirlenmiştir (Tablo 4). Ağılların yıl boyunca güneşten en fazla yararlanması dikkate alındığında bu durum olumlu olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda maruz kaldığı rüzgar yönü de önem taşımaktadır. Malatya’da bütün yıl boyunca görülen hâkim rüzgâr yönü güneybatıdır. Bu yönü, kuzeydoğu ve kuzeybatı takip eder 25. Malatya Havzası 830 km2’lik bir alanı kapladığından o bölgedeki hâkim rüzgârlar da dikkate alınarak ağılların yönü belirlenmelidir. Tokat ilinde de ağıllar %52.0 oranında doğu-batı doğrultusunda inşa edilmektedir 26. Tokat’taki işletmelerde bu yönde inşa edilen ağılların oranı, Malatya ilindeki işletmelerden daha düşüktür.
Çalışmada en yüksek orana sahip oldukları tespit edilen kapalı ağılların oranı (Tablo 4), bu tip ağıllar için Gaziantep’teki çalışmada saptanan %55.4 24 ve Karaman’da yapılan araştırmada tespit edilen %12 oranından 27 daha yüksektir. Kârlı bir koyunculukta barınak özellikleri de büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle iklimsel zorunluluk yoksa kapalı barınaklar yerine açık veya yarı açık olanların tercih edilmeleri gerekmektedir. Bu bakımdan Malatya’da kapalı ağılların Karaman’dakilerden daha fazla ve Gaziantep’tekilerle yakın bir oranda daha fazla tercih edilmiş olması olumsuzluk olarak değerlendirilmektedir.
Ağıl ölçüleri incelendiğinde, bu araştırmada en yüksek oranlarda belirlenen 10.0 m ve daha az en, 20.0 m ve daha az boy ve 2.1-3.0 m yükseklikten oluşan ağıl ölçüleri oranları (Tablo 4), Niğde’deki işletmeler için bildirilen 9.67 en, 21.73 boy ve 3.51 m yükseklik değerlerine 18 yakındır. Karaman ve ark. 26 Tokat’taki işletmeler arasında ağıl genişliğini en yüksek oranda %35.40 ile 6-6.9 m, uzunluğunu %32.90 ile 10.1-15 m ve ağıl yüksekliğini %41.80 ile 2.1-2.5 m şeklinde belirlemişlerdir. İdeal bir ağılın ölçüleri belirlenirken hayvan başına düşen alan da dikkate alınmalı, hayvan sayısına göre hesaplamalar yapılmalıdır. Ağıl ölçüleri, iklim, sürü büyüklüğü, maliyet vb. koşullara bağlı olarak iller ve işletmeler arasında farklılık gösterebilmektedir.
Araştırmada, ağıl duvarlarının ağırlıklı olarak tuğla-briket ve kerpiçten, zeminlerinin ise en fazla topraktan inşa edildiği görülmektedir (Tablo 4). Bolu’da ağıllarda duvar malzemesi olarak %66,6’sında tuğla, % 23,8’ inde ise ahşap tercih edilmiştir. Barınakların zemininde %81.0 oranında sıkıştırılmış toprak, %19.0’unda ise beton kullanılmıştır 28. Malatya ve Bolu’daki işletmelerde ağıl yapımında en fazla tercih edilen duvar ve zemin malzemeleri benzerdir. Niğde ilindeki koyun ağıllarının %33.3’ünün duvarları kerpiç/taş, %38.5’inin ise tuğla/briket malzeme ile yapılmış olup, %95.8’inin zemini topraktır 18. Bursa’daki işletmelerde barınak duvar malzemesi olarak beton tercih edildiği, kerpiç kullanımının ise %7 oranında sadece küçük ölçekli işletmelerde olduğu bildirilmiştir 6. Malatya ilindeki işletmelerde ağıl duvarları ve zemin için tercih edilen maddeler incelendiğinde, temizlik, yıkama ve dezenfeksiyona elverişli olmayan kerpiç malzemeden barınak inşası açısından Niğde ve Bursa’daki işletmelere kıyasla Malatya’da, toprak taban tercihi açısından ise bu illerde daha yüksek oranda tercihler yapıldığı görülmektedir.
Bu araştırmada ele alınan ağılların yarısından fazlasında pencere-havalandırma koşullarının uygun olması, çoğunda da havalandırma bacasının varlığı (Tablo 4) genel olarak olumlu bulunsa da ağıl içi koşulları için incelenen diğer özellikler açısından tespit edilen yetersizlik durumları uygun değildir. Bursa’da işletmelerdeki ağılların tamamında pencere ve kapılar sayesinde doğal havalandırma yapıldığı ve bunların dışında havalandırma için herhangi bir açıklık bulunmadığı tespit edilmiştir 6. Niğde ili koyunculuk işletmelerinde ise ağılların %95.8’inin bacalı olduğu bildirilmiştir 18. Buna göre Bursa ve Niğde illerindeki ağılların havalandırma koşulları Malatya’daki işletmelerin ağıllarından daha iyidir. Bolu ilindeki ağılların pencere alanları ise önerilen sınır değerlerin altındadır 28.
Bu çalışmada işletmelerin hayvan başına ayrılan dinlenme alanı çok büyük çoğunda 1 m2 ve daha az, kuzusuz koyun başına ayrılan gezinti alanı ise işletmelerin çoğunda 2 m2 ve daha azdır. Belirlenen hayvan başına dinlenme alanı, Akçapınar’ın 29 bildirdiği kuzulu koyunlar için 1.25-1.5 m² ve toklular için 0.8-1.0 m² olması gereken taban alanından daha azdır. Kuzusuz koyun başına tespit edilen gezinti alanı ise hayvan başına dinlenme alanının iki katı kadar olmalıdır. Buna göre hayvan başına ayrılan dinlenme alanının ve kuzusuz koyun başına ayrılan gezinti alanının Malatya’daki işletmelerde yetersiz olduğu görülmektedir. Bolu’daki işletmelerde koyunlar için ayrılan dinlenme yeri, ağılların %31’inde 0.8 m2’nin altında ve %40.5’inde 1 m2 üstündedir Bu ildeki ağılların %73.9’unda gezinti avlusu bulunmaktadır. Gezinti avlusuna sahip ağılların %19’unda gezinti avlusu büyüklüğünün yeterli, diğerlerinin ise yetersiz olduğu belirlenmiştir 28. Tokat ilinde yapılan araştırmada ise ağılların %54.7’sinde gezinti alanı bulunmamaktadır 26. Elde edilen bulgularına göre Malatya’daki işletmelerin hayvan başına ayrılan dinlenme alanı bakımından Bolu’daki işletmelerden daha yetersiz, kuzusuz koyun başına ayrılan gezinti alanı bakımından Bolu ve Tokat’taki işletmelerden ise daha iyi durumda olduğu söylenebilir.
Araştırmaya göre, koyunculuk işletmelerinin çoğunda yem depolama yeri bulunmakta, yarısından fazlasında yemliklerin yapı malzemesi olarak ahşap malzeme tercih edilmekte ve büyük çoğunda ise sulama aracı olarak yalak kullanılmaktadır (Tablo 4). Tokat ilindeki işletmelerin ayrı ünite olarak yalnızca %28.6’sında kaba yem deposu bulunmakta ve yemliklerin %93.7’si ahşaptır 26. Niğde ili koyunculuk işletmelerinin %91.7’sinde ahşap yemlikler 18 ve Bursa ilindeki koyunculuk işletmelerinin çoğunda ise ahşap yemlikler ile tüm işletmelerde sacdan yapılmış suluklar tercih edilmektedir 6. Yem depolama yerine sahip olması bakımından Malatya’daki işletmelerin yetiştiriciliğe Tokat’takilerden daha uygun olduğu değerlendirilmektedir. Yemliklerin ahşap malzemeden yapılması bakımından ise benzerdirler. Bursa ve Niğde’deki işletmelerde ahşap yemlik kullanımı bu araştırmada tespit edilenden daha yüksek, Bursa’daki işletmelerde yalak kullanımı ise araştırmada belirlenenden daha düşük orana sahiptir. Ahşap yemlikler, ıslanıp çürümeye son derece elverişli malzemelerdir. Bunlar yıkama ve dezenfeksiyona elverişli değillerdir. Yalaklar ise otomatik suluklara göre suya erişime daha az imkân vermektedir. Bu nedenle Malatya’da işletmelerdeki ağıllarda otomatik sulukların daha fazla yaygınlaştırılması önerilmektedir.
Sonuç olarak; Malatya’daki koyun yetiştiricilerinin koyunculuğu sürekli yapma ve kapasite artırma isteklerine rağmen, bazı ölçütler bakımından istenen düzeyde bir koyunculuk alt yapısı oluşturamadıkları belirlenmiştir. Araştırma kapsamında tespit edilen eksiklik ve yetersizlikler şunlardır:
a. Eğitim seviyesi daha yüksek olan kişilerin koyunculuk sektöründe yetiştirici olarak daha fazla yer almaması,
b. Ağılların konum, şekil ve büyüklükleri yeterli olsa bile, yapı ve zeminde kullanılan malzemelerin genellikle uygun olmaması,
c. Yetiştiriciler tarafından veteriner hekimlik hizmetlerinden sürekli veya düzenli değil, hastalıkla başa çıkılamayan durumlarda yararlanılması,
d. Yasak olmasına rağmen aşılamaların bir kısmının yetiştiriciler tarafından yapılması,
e. İşletmelerin önemli bir kısmında hayvanları sıcak, soğuk ve rüzgâr gibi olumsuz etkilerinden koruyan sundurma ve gölgeliklerin olmaması,
f. Yıkama ve dezenfeksiyona elverişli olmamasına rağmen en fazla ahşap yemlik kullanılması,
g. Hayvanların istedikleri zaman ve istedikleri kadar suya erişimlerini kısıtlamasına rağmen suluk olarak en çok yalak kullanılması,
h. Biyogüvenlik uygulamaları bakımından büyük bir sorun olmasına rağmen işletmelerde dezenfeksiyon uygulamalarının yüksek oranda yapılmaması ve bu kapsamda özellikle ağıllarda çok yüksek oranda ayak yıkama havuzu ve banyoluk bulunmaması.
Sonuç olarak, bu araştırmada bazı farklılıklarına rağmen Türkiye koyunculuğunun taşıdığı özellikler bakımından küçük bir örneği olan Malatya ilindeki koyun yetiştiriciliğinde tespit edilen eksiklik ve olumsuzlukların, ülke genelindeki iyileşmelere paralel olarak düzelebileceği beklenmektedir. Bu amaçla, yetiştiricilerin araştırmada bildirdikleri en önemli beklentileri olan damızlık hayvan temininin yaygınlaştırılması ve mera koşullarının düzeltilmesi hususlarının da içinde yer aldığı temel hayvancılık sorunlarının çözümlenerek koyun yetiştiriciliğinin arzu edilen düzeye ulaştırılması gerekmektedir. Sektörün gelişmesine katkı sunacak yetiştiricilerin daha bilinçli bir düzeye getirilmesi için eğitim ve danışmanlık desteklemelerine önem verilmesi, işletmelerdeki yapısal sorunların giderilmesi için de teşvik, destek ve faizsiz kredilerin sağlanması gerekli görülmektedir.
Teşekkür
Mevcut araştırmanın yapılması sürecinde teknik yardım ve desteğini esirgemeyen Malatya İli Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı İhsan AKIN’a, Ziraat Mühendisi (Zooteknist) Emre ELÇİ’ye, Hayvan Sağlığı Teknikeri Ayşegül KARAKUŞ’a, Teknik Personel Bahriye AKAR’a ve Teknik Personel Serap ASLAN’a teşekkürlerimizi sunarız.