Bu araştırmanın öncelikli amacı, insan-odaklı empati ile hayvan odaklı empati arasında bir ilişki olduğu yönündeki hipotezin test edilmesidir. Konunun tarihsel olarak ele alındığı çalışmalarda
28,29 bu ilişkinin çok güçlü olduğu ifade edilmiş olsa da, aynı hipotezi test eden Paul
4 orta düzeyde bir ilişki olduğu sonucuna varmıştır. Bu çalışma sonuçları da Paul
4’un sonuçlarına paralel olarak orta düzeyde bir ilişkiye işaret etmiştir.
İnsanların, hayvanlara ilişkin tutumlarında farklılıklar yaratan değişkenlerin en önemlilerinden birisi cinsiyet değişkenidir. Bu çalışmada da, cinsiyetin katılımcıların tutumlarında farklılık yarattığı gözlenmiştir. Kadın katılımcılar hem İYE hem de HYE konusunda erkeklere kıyasla daha empatik tutum sergilemişlerdir. Bu sonuçlar, cinsiyet ile empatik tutum arasındaki ilişkiyi konu alan çalışmaların 1 sonuçlarıyla paralellik göstermektedir. Ancak yine de, bu çalışmaya özgü olarak, katılımcılar içerisinde kadın oranının fazlalığının, sonuçlarda kadınlar lehine bias oluşturduğu olasılığının gözden uzak tutulmaması gerektiği belirtilmelidir.
Katılımcılardan daha büyük yerleşim yerlerinden (büyük şehir, şehir ve ilçe) geldiklerini beyan edenler, HYE konusunda, kasaba veya köyden geldiklerini beyan edenlere kıyasla daha empatik bir tutum sergilemişlerdir. Bu durum, kentlileşmenin hayvanlara yönelik ilginin artmasında etkili bir faktör olduğunu ileri süren bir grup çalışmanın 12-14,22 sonuçlarıyla paralellik göstermektedir.
Hayvan arkadaşlığı, insan-hayvan ilişkisini anlama çabalarında anahtar rol oynayan bir değişkendir. Hayvanlar ile temas kurmuş olanların, teması olmayanlara kıyasla daha farklı tutum sergilemiş oldukları, daha insanca ve saygılı bir tutum takındıkları daha önceden yapılmış çalışmalarla 2,17-20,22,30 ortaya konmuştur. Bu çalışma katılımcılarından geçmişte ya da hâlihazırda hayvan sahibi olanlar, diğer katılımcılara kıyasla HYE konusunda daha duyarlı tutum sergileyerek literatüre paralel sonuçlar ortaya konmasına neden olmuştur. Öte yandan bu değişkenler yönünden, katılımcıların İYE konusundaki tutumlarında farklılık gözlenmemiştir. HYE ve İYE konusunda ulaşılan bu sonuçlar, aynı hipotezlerin test edildiği bir başka çalışmanın 4 sonuçlarıyla tam bir uyum içerisindedir. Ancak bu verilerin kafa karıştırıcı olduğu söylenebilir. Çünkü bu veriler, hayvanlara karşı empatik olan kişilerin insanlara da empatik olacakları yönündeki yaygın kamuoyu görüşüyle 31 uyumsuzluk göstermektedir. Diğer yandan, korelasyon analizi sonuçlarının İYE ve HYE arasında pozitif yönde bir ilişki olduğunu gösterdiği hesaba katıldığında ve bu veriler tek bir havuz içerisinde değerlendirildiğinde, çalışma sonuçlarının hayvanlara karşı empatik olan kişilerin insanlara da empatik olacakları yönündeki görüşü 31 kısmî olarak desteklediği sonucuna varılabilir. Dolayısıyla, hayvanlara ve insanlara yönelik empatik tutumlarının birbirinden bağımsız şekillenebileceği ve farklı yönlerde davranışların sergilenmesine neden olabileceği sonucuna varılabilir.
Daha önceden yürütülmüş bazı çalışmalarda 30,32 çocuğun yetişmiş olduğu ortamın; ebeveynlerin tutum ve davranışlarının çocuğun çevresel bakış açısını değiştireceği ya da şekillendireceği; ebeveynlerin karakteristiğinin ve uygulamalarının çocuğun empatik tepkileri ile dolaylı yoldan ilgili olduğu 5 ve çocukla kurulan sözlü iletişimin rol alma performansını etkilediği 33 ifade edilmiştir. Bu çalışmada da benzer sonuçlara ulaşılmış; ebeveynleri, hayvanları seven katılımcıların gerek İYE gerekse HYE konusunda, ebeveynleri hayvanları sevmeyen gruba kıyasla daha empatik tutum sergiledikleri gözlenmiştir. Benzer şekilde ebeveynlerin hayvan derogasyonu eğilimi de çocukların empatik tepkileri üzerinde etkili olmuştur. Ebeveynlerin hayvan derogasyon eğilimi arttıkça, hem insana yönelik hem de hayvana yönelik empati eğilimi azalmıştır. Yani, hayvan derogasyonu yapmayan ailelerin çocukları, yapanlara göre daha empatik tutum sergilemiştir. Tüm bu verileri birlikte değerlendirilecek olursa, ebeveynlerin hayvanlara ilişkin tutum ve davranışlarının, çocuğun hayvanlara yönelik empatik tepkilerinin şekillendirilmesinde belirleyici olduğu; hatta bu tepkilerin, Thompson ve Gullone 7 tarafından ileri sürüldüğü gibi, insana yönelik empatik tepkileri de içine alacak şekilde genişleyerek geliştiği sonucuna varılabilir.
Katılımcıların, sosyo-ekonomik durumları, yaşları ve bölümleri ne İYE ne de HYE tutumları üzerinde fark yaratmıştır. Özellikle fakülte/bölüm değişkenlerinden Sağlık Bilimleri alanı içerisinde yer alan veteriner fakültesi öğrencileri olmasına rağmen, katılımcıların tutumlarında özellikle HYE konusunda bir fark oluşmamış olması yeni planlanacak çalışmalar için dikkat çekicidir.
Sonuç olarak, hayvanlara empatik yaklaşan katılımcıların insanlara kısmî olarak empatik yaklaştıkları; cinsiyetin, yetişme ortamının, hayvan arkadaşlığı konusunda deneyim sahibi olmanın ve ebeveynlerin hayvanlara ilişkin tutum ve davranışlarının hayvanlara yönelik empatik tepkilerin gelişmesinde belirleyici olduğu ileri sürülebilir.