BHK kıl follikülü hücrelerinden köken alan en yaygın görülen malign kutanöz neoplazmdır. Eritematöz plaktan ülserasyonlu ekzofitik tümöre kadar değişen klinik görünümlerde olabilir
14. TB ise foliküler germinatif hücrelerden kaynaklanan nadir bir deri neoplazmıdır
15. Her iki kutanöz lezyon da bazaloid hücrelerden geliştiği için histolojik tanıları zordur
16.
Histolojik olarak, TB nadiren nekroz, mitotik aktivite veya lenfositik infiltrasyon ile kendini göstermesine rağmen BHK'de bunlar sık görülen özelliklerdir. TB genellikle bol miktarda stromal hücre ile sınırlandırılırken, BHK'nin mezenkimal çevresi daha az hücre içerir ve az miktardadır. Ayrıca neoplastik hücreler düzensiz trabeküller oluştururlar ve kendilerini tipik olarak TB'de görülen periferde palizatlar şeklinde düzenlerler. BHK'de, genellikle rutin doku takip işlemlerinden kaynaklanan ve artefakt olarak adlandırılan optik olarak boş yarıklar mevcuttur 17. BHK ve TB’ler morfolojik olarak aynı spektrumdadır ve ayırıcı tanı her zaman kolay değildir 18.
Lezyonların farklı yönetimi nedeniyle TB ve BHK arasındaki ayrım çok önemlidir. TB iyi huylu bir adneksiyal lezyon olduğundan cerrahi tedavi zorunluluğu yoktur 19. TB tanısı doğrulandıktan sonra, küçük bir sağlıklı doku sınırı bırakılıp lezyon çıkarılarak tedavi edilebilmesine rağmen BCC de lezyonun 3-4 mm'lik negatif cerrahi sınırlarla eksize edilmesi gerekir 11.
TB ve BHK arasındaki ayırıcı tanı, histolojik kriterlere dayanılarak kolayca yapılsa da bazen bu iki antite arasındaki ince morfolojik farklılıklar ve/veya lezyonun boyutu nedeniyle zor olabilir. İmmünohistokimya (İHK), TB ve BHK arasındaki ayırıcı tanıda sıklıkla kullanılan bir yöntem olmuştur 20. IHK ayrıca birçok iyi huylu neoplazmın ve cilt kanserinin tanısında, ayırıcı tanısında ve prognozunda hayati bir öneme sahiptir 21. Bu amaçla daha önceki çalışmalarda da, T-hücre ölümüyle ilişkili gen 51 (TDAG51), nestin, CD34, bcl-2, androjen reseptörü (AR), ki-67, p53, p21, Ber-EP4 ve nörofilament gibi birçok belirteç çalışılmıştır 22-25. Bunlar içerisinde en kullanışlılarının CD10, AR ve sitokeratin 20 (CK20) olduğu bildirilmiştir 26-28. Yine Kocaman ve ark. 29’nın yaptıkları çalışmada Asprosin ve meteorin like peptit immünreaktivitesinin kontrol ve TB’ye kıyasla BHK örneklerinde anlamlı derecede yüksek olduğu bulunmuştur.
DARS2 yeni keşfedilmiş mitokondrial bir proteindir. Bizim çalışmamızda DARS2 ekspresyonu tüm gruplarda tespit edildi ancak BHK’ li dokularda anlamlı derecede yüksek bulundu.
Normalde mitokondri kardiyovasküler hastalıklar, nörolojik bozukluklar ve metabolizma bozuklukları dahil olmak üzere çeşitli hastalıklarla ilişkili olan biyoenerjetik, biyosentetik ve sinyalleşmenin karmaşık organelleridir 30,31. Bununla birlikte son zamanlarda mitokondrinin, tümör oluşumu ve ilerlemesi üzerine etkili olduğu gösterilmiştir 32-34.
Tümör oluşumuna etkisi olan mitokondrial mekanizmalar incelenmekte olup bazı spesifik nükleer mitokondriyal genlerin yeni nesil kanser terapötiklerinin geliştirilmesi için potansiyel hedefler olabileceği düşünülmektedir 35. Mitokondriyal tDNA, tümü oksidatif fosforilasyonun temel bileşenleri olan toplam 13 proteini kodlayan, 16.5 kb çift sarmallı dairesel DNA olan memeli mitokondrisinin kendi genomudur. Bununla birlikte, kalan tüm mitokondriyal fonksiyon proteinleri nükleer DNA tarafından kodlanmıştır 36,37. Bu nedenle, mitokondriyal fonksiyon hem nükleer hem de mitokondriyal genomlar arası işbirliğini gerektirir. Mitokondriyal genom kararsızlığı ve mitokondriyal işlev bozukluğu, kanser patofizyolojisinde yeni hedeflerdir. Konu ile ilgili yapılan bir çalışma sigara veya diğer faktörlerin neden olduğu mitokondriyal disfonksiyonun, başta akciğer kanseri olmak üzere birçok kanserin oluşum mekanizmasında rol oynadığını göstermiştir 38-40.
Bu çalışmada DARS2 ekspresyonunun özellikle BHK’li dokularda anlamlı derecede yüksek olması, DARS2 nin BHK’de karsinogenez üzerinde etkili olduğunu ve TB den ayrım için kulllanılabileceğini düşündürmektedir. Ancak DARS2 yeni keşfedilmiş bir molekül olduğu için konu ile ilgili literatür bilgisi yetersizdir. Bizim çalışmamız DARS2 ile BHK ve TB ilişkisinin araştırıldığı ilk çalışma olması sebebiyle elde ettiğimiz verilere dayanarak bunun kesin bir sonuç olduğunu söyleyemeyiz.
Sonuç olarak, literatürdeki tüm bu verileri bir araya getirip değerlendirdiğimizde DARS2 proteininin henüz keşfedilmemiş pekçok değişkene bağlı olarak değişebileceği ve BHK ile ilişkilerinin belirlenmesine yönelik hücresel sinyal yolaklarının araştırıldığı ileri çalışmalar yapılması gerektiği kanısına varılmıştır.
Finansal Destek: Bu araştırma hiçbir kurum tarafından desteklenmemiştir.
Çıkar Çatışması: Yazarlar herhangi bir çıkar çatışması beyan etmemektedir.