Araştırma kapsamına alınanların yaş ortalamasının 33.1±5.8 olduğu bu çalışmada BKİ’ye göre obezite sıklığı %13.1 olarak saptanmıştır. Yaş ortalaması 51±14 olan TEKHARF 2000 yılı kohortunda, BKİ ≥30 olanların prevalansı erkeklerde %21.1, kadınlarda %43 bulunmuştur
6. Sağlık kuruluşlarına başvuranlarda obezitenin değerlendirildiği çalışmalarda bulunan sonuçlar değişebilmektedir. Dalar’ın çalışmasında
9, obezite sıklığı %15.4, Erden’in çalışmasında
10 ise, %35.5 olarak bildirilmiştir. Genelde ise obezite sıklığının belirlendiği çalışmalarda saptanan obezite oranlarının, çalışmamızdaki obezite değerinden yüksek olduğu görülmektedir. Obezite sıklığı, Akalın’ın çalışmasında
14; erkeklerde %17.9, kadınlarda %38.4, Erem’in çalışmasında
15; tüm populasyonda %19.2, Arroyo’nun çalışmasında
16; %20.9, Jacoby’nin çalışmasında
17; erkeklerde %16.0, kadınlarda %23.5 olarak bildirilmiştir. Birçok çalışmada obezite prevalansının bizim çalışmamızdan daha yüksek olmasının nedeninin, bu çalışmalardaki yaş ortalamalarının yüksekliğinden ve genel populasyon üzerinde yapılmasından kaynaklandığı düşünülmüştür.
Araştırma grubunda, yaş ortalamasının düşük olmasına rağmen fazla kilolu olma oranının %51.8 (Tablo 2) olduğu göz ardı edilmemelidir. Tanyeri ve arkadaşlarının Samsun il merkezinde yaptıkları, BKİ ≥25 olarak kabul edildiği çalışmada obezite oranı %69.8 olarak bildirilmiştir 18. Bu şekilde bir değerlendirmeyle aynı oran çalışmamızda %64.9’dur. Ancak Tanyeri’nin çalışmasının genel nüfus üzerinde, bizim çalışmamızın ise polisler üzerinde yapıldığı da dikkate alınmalıdır. Bu durum özellikle mesleki eğitime başlarken uygun vücut ölçülerinin arandığı ve aktif bir meslek grubu olan polislerde obezite tehlikesinin göstergesi olarak kabul edilebilir.
Bu çalışmada, birçok çalışmanın 6,9,10,18 aksine erkeklerde fazla kilolu ve obez olma oranları kadınlara göre anlamlı olarak yüksektir (Tablo 2). Bu durumun araştırmamız kapsamına alınan kadınların yaş ortalamasının ve sayısının erkeklerden düşük olmasından kaynaklandığı düşünülebilir. Ancak, yaşlanmayla şişmanlamanın anlamlı paralellikte gitmediği ve obezitenin yaygın olmadığı Türk erkeklerinde, obezite eğiliminin 1990’dan beri yükselme trendinde olduğu unutulmamalıdır 2. Yine 1990’lı yıllar boyunca toplumumuzda obez oranındaki artış, kadınlarda %36, erkeklerde ise %75 olarak bildirilmiştir 6. Ortalama BKİ’nin net 1.3 birim artmasının özellikle erkeklerde, kardiyovasküler mortalite ve morbiditeyi dolaylı etkilediği ve diğer etkenlerden bağımsız bir şekilde, %11 oranında yükselttiği 6 bildiriminden hareketle toplumumuzda erkeklerin obezite konusunda en az kadınlar kadar dikkatli ve bilinçli olması gerekliliği açıkça görülmektedir.
Çalışmamızda 30 yaş üzeri grubun BKİ ortalamasının, 30 yaş ve altı gruba göre yüksek olduğu saptanmıştır (Tablo 3). Obezite sıklığı ile ilgili yapılan çalışmalarda da obezite görülme oranlarının yaşla birlikte artış gösterdiği, ancak 60’lı 70’li yaşlardan sonra özellikle kadınlarda daha belirgin olmak üzere azaldığı bildirilmiştir 6,15.
Bu çalışmada düzenli spor yapmanın BKİ’ni etkilemediği saptanmıştır (P=0.669, Tablo 3). Bu durum Çelik 19 ve Okyay’ın 20 çalışmalarının sonuçları ile paraleldir. Akalın’ın çalışmasında, araştırmaya katılan her on kişiden dördünün spor yapmayı önemsediği, ancak etkili spor yapanların oranının çalışmamızla benzer şekilde 1/5 oranında olduğu bildirilmiştir 14. Jacoby ve arkadaşlarının çalışmasında erkeklerde fiziksel aktivite ile obezite arasında ilişki saptanırken, kadınlarda böyle bir ilişki bulunmamıştır 17. Obezite ile kardiyovasküler hastalıkların ilişkisi göz önüne alınırsa, fiziksel aktivitenin düzeni ve niteliği açısından özellikle irdelenmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Çalışmamızda katı ya da sıvı yağ kullanımı ile obezite arasında bir ilişki saptanmamıştır (Tablo 3). Bu sonuç Bingöl 21 ve Vançelik’in 22 araştırma sonuçları ile paraleldir. Çelik’in çalışmasında ise katı yağ kullanan bireylerin %34.0’ının, sıvı yağ kullananların ise %24.3’ünün şişman olduğu saptanmıştır 19.
Araştırma kapsamına alınanlarda halen sigara içme oranları kadınlarda daha fazla olmak üzere yüksektir. Sigara kullananların ortalama BKİ’lerinin kullanmayanlara göre 0.25 kg/m2 az olduğu saptanmıştır (P=0.625, Tablo 3). Onat ve arkadaşlarının çalışmasında sigara kullananlarda BKİ’in erkek ve kadınlarda ortalama 1.4 ve 2.3 kg/m2 daha az olduğu saptanmış, gözlemlenen farkların yarısı kadarı yaş farkına, geri kalanı sigara tiryakilerinin yaştan bağımsız bir şekilde şişmanlamama eğiliminde olmalarına atfedilmiştir 23. Sigara kullanımının önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ettiği ve sigara nedenli hastalıkların önemi göz önüne alınırsa, sigaranın obezite bağlantısının sonucu ne olursa olsun içilmemesi gerektiği düşünülmektedir.
Bu çalışmada alkol kullanma durumunun BKİ’ni etkilemediği görülmüştür (P=0.563, Tablo 3). Halen alkol kullandığını belirtenlerin tümü erkektir. Onat ve arkadaşlarının çalışmasında ılımlı alkol içiminin bile erkeklerde viseral adipoziteye önemli katkı yaptığı bildirilmiştir 24. Çalışmamızda alkol kullandığını bildirenlerin düşük oranda olması obezite-alkol ilişkisi hakkında yorum yapmamızı sınırlamaktadır.
Sonuç olarak, mesleki eğitime başlarken uygun vücut ölçülerinin arandığı polislerde, fazla kilolu ve obez olma oranları yüksek bulunmuştur. Bu araştırma, örneklem grubunun seçilme şekli ve küçüklüğü nedeniyle tüm evreni yansıtmasa da obezite açısından özgün bir grupta uyarıcı nitelik taşımalıdır. Mesleki olarak daima aktif olan bu gruba, özellikle de erkek polislere yönelik obezite eğitimi ve gerektiğinde tedavi programları yapılmalıdır.