Bu çalışmada farklı siklus fazlarına ait mezbaha materyalinden elde edilen COC ‘lerin morfolojik yönden sınıflandırılması yapılmış ve siklus fazının COC kalitesi üzerindeki olası etkisi araştırılmıştır.
İn vitro çalışmalarda kullanılan COC’lerin morfolojik yönden değerlendirilmesi ilk kez Leibfried ve First11 tarafından yapılmış bundan sonra da çok sayıda araştırmacı oositi saran cumulus hücre katmanlarının sayısı, bütünlüğü ve oositin genel görünümüne dayanarak COC’i sınıflandırmıştır12-14. Buna göre saydam ve homojen ooplazmalı oosit bulunan ve etrafında en az 3 katmanlı cumulus hücresi bulunan A kalite komplekslerin en yüksek gelişim potansiyeline sahip olduğu görülmüştür15. Yine intrafolliküler progesteron ve androjen konsantrasyonu yüksek olan atretik folliküllerden elde edilen COC’lerinin östradiolden zengin büyük antral folliküllerde bulunan COC’lere oranla in vitro fertilizasyon başarısının daha yüksek olduğu bildirilmiştir16. Östrus siklusu içerisinde en yüksek COC-A sayısına ulaşabilmek için ovaryum üzerindeki değişkenlerin etkisi çok sayıda araştırmanın konusunu oluşturmuştur.
Wit ve ark.,3 follikül kalitesinin COC kalitesi ile paralel seyrettiğini, atrezi derecesi düşük folliküllerden daha fazla sayıda COC-A, atretik folliküllerden ise artan ölçüde B ve C kalite COC elde edildiğini bildirmişlerdir. Bununla birlikte, siklus fazının COC kalitesi dağılımı ve blastosist oluşum oranı üzerinde önemli derecede etkisi olmadığını kaydetmişlerdir. Bu araştırmada siklusun dönemlerine göre elde edilen ortalama COC sayıları folliküler fazda 7,0, erken luteal fazda 6,7 ve geç luteal fazda 6,6 adet bulunduğu, yapılan istatistiksel değerlendirmede de seksüel siklus evresinin elde edilen oosit kalitesi üzerinde bizim çalışmamızla paralel olarak bir etkisinin bulunmadığı bildirilmektedir.
Machatkova ve ark.,8 yaptıkları araştırmalarında da in vitro çalışmalarda kullanılabilir kalitedeki oosit sayısının siklusun fazından etkilenmediğini ancak follikül büyüklüğünün elde edilen embryo sayısına direkt olarak etki ettiğini bildirmektedirler. Aynı araştırmada gelişen follikül döneminden elde edilen oositlerin gelişme kapasitelerinin dominant follikül döneminde elde edilen oositlerden daha fazla olduğu da söylenmektedir.
Vassena ve ark.,10 CL bulunan ovaryumlarda kontralateral ovaryuma oranla C kalite COC sayısında azalma, bununla birlikte dominant follikül bulunan ovaryumlarda ise C kalite COC sayısında artış gözlemlemişlerdir. Ancak bu değişim A ve B kalite COC’lerinde gözlenmemiştir. Folliküler dalganın 2, 3, 5 ve 7. günlerinde elde edilen sağlıklı COC’lerinin fertilizasyon sonuçlarında belirgin bir farklılık bulunmadığını belirtmişlerdir.
Salamone ve ark.,6 ise folliküler fazın farklı dönemleri içerisinde elde edilen COC’lerin fertilizasyon başarısını etkilediğini bildirmektedir. Araştırmacılar folliküler regresyon döneminde COC-B sayısında anlamlı bir artış kaydetmişlerdir. Folliküllerin gelişme ve statik fazında ağırlıklı sayıda COC-A ver COC-C elde edilmesine rağmen, maksimum morula üretimi COC-B eldesinin yüksek olduğu regresyon fazında gerçekleşmiştir.
Varisanga ve ark.,4 çalışmaları sırasında COC’lerini sağlıklı, dejenere ve çıplak olmak üzere 3 grupta incelemişler ve yapısında dominant follikül ya da CL gibi aktif bir yapı bulunmayan (nonsiklik) ovaryumlardan elde edilen oositlerin in-vitro gelişimlerinin daha zayıf olduğunu gözlemlemişlerdir.
Knuth ve Hunter17 yaptıkları çalışmalarında olgun corpus luteum (CL) bulunan ovaryumlardan elde edilen oositlerin fertilizasyon oranlarının gelişen CL bulunan ya da CL bulunmayan ovaryumlardan elde edilen oositlerin fertilizasyon oranlarından daha düşük bulunduğunu bildirmektedirler. Yine Boedino ve ark.18 aynı şekilde fertilize olan oositlerdeki bölünme oranlarının da daha düşük olduğunu rapor etmektedirler.
Benzer şekilde gebe olan ya da olmayan ineklerden elde edilen oositlerin bölünme oranları bakımından da farklı yayınlar bulunmaktadır. Örneğin Behboodi ve ark.19 ile Vajta ve ark.20 gebe olmayan ineklerden elde edilen oositlerin bölünme oranlarını gebelerden daha yüksek olarak bildirirlerken Sivakumaran ve ark.21 gebe inek oositlerinin bölünme oranlarını diöstrüs ve anöstrüsteki inek oositlerinden daha yüksek belirtmektedirler.
Bu çalışma sonucunda Aydın bölgesindeki mezbaha materyalinden elde edilen COC’lerinin morfolojik yönden sınıflandırması yapılmış ve ovaryumların siklus fazının elde edilen COC kalitesi üzerinde etkisi olmadığı görülmüştür. Bu nedenle in vitro çalışmalarda kullanılacak oositlerin her iki faza ait ovaryum dokusundan da sağlanabileceği fikrine varılmıştır. COC kalitesinin IVM ve IVF çalışmalarının sonuçlarını olumlu yönde etkilediğine yönelik çok sayıda araştırma bulunmakla birlikte, oosit kalitesinin tespitinde morfolojik özellikler yanında follikül büyüklüğü, aspirasyon tekniği, kullanılan medyumlar, pH gibi birçok faktörün etkisinin olduğu unutulmamalıdır.