Renal taş hastalığı eskiden beri sık rastlanan önemli bir sağlık problemidir
2. Bu problemin çözümünde daha önce invaziv tedavi metotları yaygın olarak kullanılmıştır. Ancak 1980' li yıllardan itibaren ESWL' nin kullanıma girmesi ile taş tedavisinde yeni adımlar atılmıştır. İlk çalışmalarda yan etkisi olmadığı düşünülen yöntemin zamanla gelişen teknoloji ve yapılan araştırmalarla bir takım yan etkileri ortaya çıkmıştır.
Johansson ve arkadaşları3 ESWL öncesi (1 saat önce) ve sonrası (2 saat sonra) Doppler US ile intrarenal kan akımındaki değişiklikleri değerlendirmişlerdir. ESWL' nin böbrek kan akımındaki akut ve uzun dönemli etkilerini ortaya çıkarmak için aynı zamanda ESWL yapılan böbrekle diğer taraftaki böbrek kıyaslanmıştır. ESWL sonrası tedavi olan ve olmayan böbrekte RI ve PI değerlerinin arttığı izlenmiştir. Bir başka çalışmada, ESWL sonrasında ESWL' den etkilenen böbrek ve kontralateral böbrekte renal kan akımında azalma ve etkilenen böbrekte radyonüklid üriner klirensinde gecikme izlenmiştir. Kontralateral böbrekte renal kan akımında azalma, ESWL' ye bağlı renal parankimal hasar sonucu renorenal refleksin geliştiğini göstermektedir4.
Bizim çalışmamızda kıyasladığımız parametreler içerisinde, taşlı böbrekte ESWL öncesi ve sonrasında RI değerlerine bakıldığında, ESWL sonrası RI değerlerinde artış olduğu, yine taşlı böbrekte ESWL öncesi ve sonrası PI değerlerine bakıldığında ESWL sonrasında anlamlı şekilde azaldığı tespit edilmiştir. RI ve PI değerlerinde anlamlı değişimler böbreğin ESWL' den etkilendiğinin bulgusu olarak değerlendirilmektedir. Bu etkilenme ve direnç parametrelerindeki (RI, PI) değişimler; taşın parçalanması ile üriner trakt obstrüksiyonuna ve zamanla böbrek parankim hasarına neden olması ve ayrıca şok dalgalarının böbrek taşlarından parankime doğru geçerek renal parankimal hasar oluşturması ve bunun sonucunda vasküler kan akımına rezistans gelişmesi ile açıklanmaktadır.
Ayrıca aorta kan akımında ESWL sonrası PI değerlerinin istatistiksel olarak anlamlı artış gösterdiği izlenmiştir. Kullandığımız indeksler (PI ve RI) akımın damar boyutuna ve açı düzeltmesine bağlı olmadığından, akım özelliklerini ölçmede, damarın akıma karşı direncini ortaya koymada, organ perfüzyonunu değerlendirmede, tek başına sistolik ve diyastolik hızlara göre daha iyi bilgi vermektedirler5.
Birkaç klinik çalışmada ESWL' ye sekonder hipertansiyon insidansı % 8 olarak rapor edilmiştir6. Akut dönemde renal parankim kompresyonu, ödem veya aşırı skatrizasyon ESWL sonrası takiplerde arteriyel hipertansiyona zemin hazırlamış olabilir7. Bizim çalışmamızda akut dönemde sistolik kan basıncında anlamlı yükselme saptandı. Diyastolik kan basıncında ise istatistiksel olarak anlamlı değişiklik saptanmadı.
ESWL' nin akut etkilerini hastalar iyi tolere edebilirler. Ancak taşın parçalanması üriner trakt obstrüksiyonuna ve zamanla böbrek parankim hasarına neden olur. Şok dalgaları böbrek taşlarından parankime doğru geçer ve renal parankim hasarı oluşturur8. ESWL' nin böbrekte yaptığı hasar lokalize basit kontüzyondan, aşırı kanamalara ilerleyebilir. Birkaç yüz şok dalgasından sonra, hemen tüm hastalarda intrarenal hemorajiye bağlı makroskopik hematüri oluşur. US ile daha düşük sıklıkta görülen subkapsüler hematoma karşılık ileri görüntülemeler ile daha yüksek sıklıkta (% 29) subkapsüler, perirenal ve intraparankimal hemoraji görülebilir9. Bizim olgularımızın hepsinde ESWL sonrası makroskopik hematüri geliştiği görüldü.
ESWL sonrası uzun dönem yan etkiler hakkında da çalışmalar yapılmaktadır. Yokoyama ve arkadaşları10, 200 normotansif hastada ESWL' den 1 yıl sonra % 1,5 oranında yeni başlangıçlı hipertansiyon tespit edildiğinden bahsetmektedirler. İki yıl sonra yapılan retrospektif çalışmalarda ise hastaların % 8' den fazlasında hipertansiyon geliştiği gösterilmiştir11. Alan ve arkadaşlarının çalışmasında ise, ESWL sonrası uzun dönemde saptanan % 4.3' lük hipertansiyon gelişme insidansı, ESWL işleminden çok hipertansiyonun yıllık gelişme hızı ile açıklanmaktadır12.
Sonuç olarak; taşlı ve kontrol böbrekte ESWL' ye sekonder değişikliklerin geliştiği elde edilen akım parametrelerinin teyidi ile ortaya çıkmıştır. Günümüzde ESWL yeterli bekleme süresi ve medikal tedaviye rağmen spontan olarak düşmeyip, semptomlara neden olan taşlara uygulanabilmektedir. Bu durumda, öncelikle taş hastalarına korunmaya yönelik diyet, taşın içeriğine göre medikal tedavi ve daha sonra taşın boyutuna göre ESWL tedavisinin düşünülmesi gerekir. Özellikle renal fonksiyonları azalmış veya hipertansiyonu olan hastalarda bu yöntemin yan etkilerini daha fazla akılda tutmak gerekecektir.