Beklenmedik bir anda doğal olaylar nedeniyle ortaya çıkan, toplumun yaşam düzeyini bozan, önemli sağlık sorunlarına ve ölümlere neden olan duruma olağandışı durum denir. Deprem de olağandışı durumlardan bir tanesidir
1.
Deprem, bireylerin sağlığını birçok şekilde etkiler. Depremin genellikle ölen ve yaralananlarla ilgili boyuttu önemsenir. Ancak gözden kaçan çok daha farklı ve geniş bir etkilenme alanı vardır. Bu etkilenme alanı içinde çevre sağlığı sorunları, kronik hastalığı olan bireylerin yaşadığı sorunlar ve psikososyal sorunlar önemli bir yer tutar 2, 3.
Marmara Depremi (17 Ağustos 1999) şiddeti, etkilediği alan ve etkilenen bireyler nedeniyle Türkiye'nin bu güne kadar yaşadığı en büyük depremdir. Deprem sonrası insanların yaşadıkları travma, barınma problemleri, çevre sağlığında yetersizlikler, ruhsal sıkıntılar, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, aktivite yetersizliği, sağlık personelinin kaybedilmesi, sağlık kurumlarında ve hizmetlerinde yetersizlik, insanların yaşam kalitesini değiştirecek düzeydedir. Bu durumdan en çok etkilenen gruplardan birisi de kronik hastalığı olanlardır 1, 3.
Kronik hastalıklar, uzun süren, geri dönüşsüz, ilerleyici ve hatta ölümcül olabilme özelliği nedeni ile hasta birey ve ailesi için bir kriz durumudur 4. Deprem sonrası
yaşamın tüm boyutları alt üst olduğu için kronik hastalığı olan kişiler daha fazla etkilenmektedir.
Yaşam kalitesi kavramı tüm insanlık için evrenseldir 5, 6. Akyol'un (1993) makalesinde belirttiği gibi yaşam kalitesi kavramını ilk kez Thorndike (1939) tarafından “sosyal çevrenin bireyde yansıyan tepkisi”; Lewis (1982) ise bireyin sahip olduğu kendine saygı ve yaşama amacı olarak tanımlamıştır 7. Yaşam kalitesini etkileyen etmenler ise bireyin genel sağlık durumu, emosyonel durumu, kendisine olan saygısı, önceki bilgi ve deneyimleri, genel refah düzeyi, ekonomik ve sosyal durumudur 5, 8. Yaşam kalitesinin objektif ve subjektif göstergeleri vardır. Yaşam kalitesinin objektif göstergeleri; fiziksel aktivite yapabilme becerisi, çalışma durumu, fonksiyonel yetersizlik, hastalık semptomları, sağlık durumu ile ilgili algılarını içeren fizyolojik konuları kapsamaktadır. Subjektif göstergeler ise; emosyonel iyilik hali, yaşam doyumu, psikolojik etki ile ilgili konuları içermektedir 7-9.
Anderson ve arkadaşları (1997) hipertansiyonlu, Atagöz (1998) Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) olan hastaların yaşam kalitesini inceledikleri çalışmada, bireylerin yaşları artıkça fiziksel ve mental sağlık yaşam kalitesi puanlarının azaldığını saptamıştır 10, 11. Lukkarinen ve Hentinen (1998) koroner arter hastalığı olan sosyo-ekonomik durumu düşük kadınların emosyonel sorunlar ve sosyal izolasyon yaşadıkları, fiziksel aktivitelerde zorlandıklarını göstermişlerdir 12. Wang ve arkadaşları (2000) Kobe depreminden üç ay sonra bireylerin ruh sağlığı sorunlarının yüksek, dokuzuncu ayda üçüncü aya göre daha düşük olduğunu saptamışlardır. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda mental yaşam kalitesi puanının etkilendiğini ve depresyon, anksiyete, somatizasyon bulgularında artış olduğunu belirtmişlerdir 13. Astım hastaları ile yapılan çalışmalarda depresif belirtileri olan bireylerde mental sağlık yaşam kalitesi puanı düşüktür. Aynı grupta yaş ilerledikçe fizik ve mental sağlık yaşam kalitesi puanlarının düştüğü belirtilmiştir. 14, 15. Deprem sonrasında kronik hastalığı olan bireylerin yaşam kalitesi düzeylerinin belirlenmesi ve geliştirilmesi önemlidir 1,16.
Deprem bölgesindeki kronik hastalığı olan bireylerin akut dönem sonrasında yaşam kalitelerini artırmaya yönelik önlemler alınmalı, bu bireylerin yeni koşullarda hastalıklarını yönetebilmeleri için destek sağlanmalıdır.
Araştırma, deprem bölgesinde yaşayan kronik hastalığı olan (hipertansiyon, diabetes mellitus, kalp hastalığı, KOAH) bireylerin yaşam kalitesi düzeyinin saptanması ve etkileyen etmenlerin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmadan elde edilecek bulguların deprem sonrası kronik hastalığı olan kişilerin önceliklerinin belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması konusunda ışık tutacağı düşünülmektedir.